Ayrıca 5846 sayılı Kanundan doğan haklar ile 551, 555 ve 554 sayılı KHK'lardan doğan haklara ilişkin uyuşmazlıkları çözme görevi de ihtisas mahkemelerine bırakılmıştır.Somut olayda davacı vekili, müvekkil ile davalının aralarında imzalamış oldukları franchise sözleşmesine dayalı olarak ödenmeyen bayilik bedelleri, reklam bedelleri ve malzeme bedelleri toplamından doğan bir bölüm cari hesap alacağı olan 15.618,41TL' nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı, 556 sayılı KHK'dan kaynaklanan uyuşmazlık nedeni ileri sürmemiş, sözleşmenin ihlali nedeniyle uğradığı zararın tahsilini istemiştir. Davada franchise veren davalı lehine 5846 sayılı FSEK ve 556 sayılı KHK hükümlerinden kaynaklanan hakların varlığı iddia edilmeyip bu yönde bir uyuşmazlık bulunmadığı gibi Franchise sözleşmesi nedeniyle tescilli bir sınai hakka dayalı niza dahi söz konusu değildir....
Asliye Hukuk Mahkemesi, uyuşmazlığın zilyetliğe dayalı müdahalenin men'i talebine ilişkin olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. Sulh Hukuk Mahkemesince, davanın komşuluk hukukuna dayalı müdahalenin önlenmesi davası olduğu ve salt zilyetliğin korunması istemine dayalı olmadığından asliye hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. 6100 sayılı HMK'nın 4/c maddesinde sulh hukuk mahkemelerinin “.....Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları....” görmekle görevli olduğu belirtilmiştir. Diğer yandan 4721 sayılı TMK.nin 737. maddesinde ise ”Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.” hükmüne yer verilmiştir....
Burada davalıya ait LPG ürününü pazarlayan ve bayilik sözleşmesine aykırı davranan yan Tokat Huzur İnşaat Gıda Tekstil Petrol Ürünleri Nak.San.Tic.Ltd.Şti.dir. Davacı bu şirket aleyhine açacağı davada bayilik sözleşmesine dayanarak anılan şirketin ... Tüpgaz Tic. AŞ ürünlerini pazarlamak suretiyle muarazasının giderilmesini isteyebilirse de hakka aktif elatması olmayan davalı şirketten bu talepte bulunamaz. İnceleme konusu davada davalı şirketin davalı olma sıfatı bulunmadığından davacıya karşı davalının ürünlerini pazarlamak suretiyle bayilik sözleşmesine aykırı davranan tarafın ihbar olunan şirket olması ve davanın bu şirkete yöneltilmesi gerekirken sıfatı olmayan kişiye karşı açılan davanın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir....
TMK'nun 981, 982 ve 983. maddeleri mal üzerinde zilyetlikten başka hiçbir hakkı bulunmayan kişilerin zilyetliğinin korunması için konulmuş hükümleri ihtiva etmektedir. TMK'nun 973. maddesinde zilyetlik “bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” biçiminde tanımlanmıştır. TMK.nun 982 ve 983.maddelerinde zilyetlik herhangi bir hakka bağlı olmaksızın dava yoluyla korunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır....
başvurulacağı ihtar edilmiş ise de ,ihtar tarihi itibariyle de taşınmaz 3.şahsın mülkiyet ve işletmesinde bulunmaktadır.Davalı akaryakıt istasyonunun devredilmesinden davacının haberdar olduğunu ,sözleşmelerin yürürlüğünün sağlanamaması nedeniyle gerekli olan evrakları da göndermediğini,sözleşmenin imzalanarak kendilerine dönülmediğini, bayilik lisans ve ruhsatının alınamadığını savunmuş,davacı sözleşmelerin yürürlüğe girmemesinin davalının kusurundan kaynaklandığını ileri sürmüş ise de bu yolda herhangibir delil göstermemiştir.Bayilik ve kira sözleşmesi yürürlüğe girmediğinden davacı bayilik sözleşmesine dayalı bir talepte bulunamaz.Ancak sözleşmelerin davalının kusuruyla yürürlüğe girmediğini ileri sürerek varsa uğradığı zararının giderilmesini isteyebilir.Yürürlüğe girmeyen sözleşme nedeniyle kar kaybı ve bayilik sözleşmesine aykırılık nedeniyle cezai şart istenemeyeceğinden davanın bu sebeble reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir....
Salt zilyetliğe dayanan kişiler ise, TMK'nin 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümlerinden yararlanarak zilyetliğin korunması davası açabilirler. Dosya içerisinde bulunan tapu kayıtlarının incelenmesinde, fen bilirkişi raporunda A, B ve C harfiyle gösterilen dava konusu yerler 1997 yılında ifrazen oluşan 131 parsel sayılı taşınmaz içerisindeyken, imar uygulaması sonucu 101 ada 2 parsel, 102 ada 2 parsel ve imar yolunda kalmıştır. Davacının ve davalının söz konusu parsellerde payı bulunmamaktadır. Eldeki dava zilyetliğin tespiti ve korunması isteğine ilişkindir. Davacının ne ayni ne de kişisel ... söz konusu olmadığına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nin 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görev sulh hukuk mahkemesine aittir....
Taşınmaza zilyet olanlar tapu kaydı veya bir hakka dayandığı takdirde TMK'nın 683. maddesindeki mülkiyet hakkının korunmasından yararlanarak istihkak davası veya elatmanın önlenmesini isteyebileceği gibi salt zilyetliğe dayalı olarak TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması hükümleri gereğince istemde bulunma hakkına da sahiptir. Davacı, dava konusu taşınmazın maliki olduğunu, davalının bu taşınmaza haksız olarak müdahale ettiğini, bu nedenle maliki olduğu taşınmazdaki davalının tahliyesini talep ettiği anlaşıldığına göre, davacının mülkiyet hakkında dayalı olarak tahliye talebinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, dava salt zilyetliğe dayalı bir dava olmayıp, hakka dayalı bir davadır. O halde, konusu TMK'nın 981 ve devamı maddeleri uyarınca zilyetliğin korunması davası olmadığına göre uyuşmazlığın çözümünde asliye hukuk mahkemesi görevlidir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK'nın 21 ve 22. maddeleri gereğince; ... ... 3....
olduğu anlaşmaya dayalı olarak işlerine devam etmek istediğini, ancak davacı ...'...
Davanın mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenilmesi mi, yoksa zilyetliğin korunması hükümlerine dayanılarak açılmış elatmanın önlenilmesi mi olduğunun açıkça tespiti, bundan sonra görev hususunun değerlendirilmesi ....” gereğine işaret edilmek suretiyle bozma sevk edilmişti. Mahkemece bozmaya uyulmuş, davacı tarafın açıklamalarına göre uyuşmazlığın TMK. nun 983. maddesinde belirtilen zilyetliğin korunması hükümlerine dayalı elatmanın önlenilmesi isteği olduğunun tespiti üzerine yazılı şekilde karar verilmiştir. Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup, kural olarak yargılamanın her aşamasında itiraz üzerine veya resen incelenebilir. Somut olayda, davanın zilyetliğin korunması hükümlerine dayanılarak açıldığı bildirildiğine göre HUMK. nun 8/II-3. maddesi hükmü uyarınca görevsizlik kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır....
Hemen belirtmek gerekir ki zilyetliğin korunması davasıyla zilyet zilyetliğin hakka dayandığını ispat külfetine katlanmadan sadece zilyetliğini öne sürerek Sulh Hukuk Mahkemelerinde uygulanan basit yargılama usulünün sağladığı kolaylıklardan yararlanır. Zilyet, zilyetliğin arkasında bulunan ayni (nesnel) veya şahsi (kişisel) bir hakka dayandığı taktirde dava bir hak davası niteliğini kazanır. HGK 06.10.1993 GÜN, 1993/14- 423/561 sayılı ve HGK'nın 15.06.1983 gün 3351/679 ve 2013/22227- 2014/16366 25.11.1987 gün 394/876 sayılı kararları da aynı yöndedir. Somut olayda davacı satın almaya dayalı (şahsi hak) olarak zilyetliğin korunmasını istemiş olduğuna göre dava TMK.nun 683. maddesi çerçevesinde hakka dayalı olarak açılan ve bu madde uyarınca çözümlenmesi gereken zilyetliğin korunması istemine ilişkindir....." (Yargıtay 8....