nın babasının, davacı ... olduğunun tespiti ile babası hanesine tescili istenilmiş; mahkemece; davanın gerçek baba olduğunu iddia eden ... tarafından tanıma talebi ile açıldığını, TMK 295 maddesine göre tanımanın, nüfus memuruna veya 296 maddesinde belirtildiği üzere sulh hakimine karşı yapılacak beyanla olacağı, ancak TMK 295 maddesinde açıkça belirtildiği üzere başka bir erkekle soybağı bulunan çocuğun bu bağ kaldırılmadıkça tanınamayacağı, davanın babalık davası olarak değerlendirilmesi halinde ise TMK 301 maddesinde belirtildiği üzere davanın ana ve çocuk tarafından açılmasının gerektiği, gerçek baba olduğunu iddia eden kişi tarafından babalık davası açılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilimiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre, maddi olayları açıklamak taraflara, ileri sürülen olayları hukuken nitelemek ve uygulanacak kanun maddesini tespit etmek hakime aittir....
Soybağının reddi ve tanımanın iptali davaları ile kayıt düzeltme davası, sonuçları (hane dışına çıkarmak) bakımından benzerlik göstermekte ise de, içerik ve yargılama kuralları açısından kendi özel hükümlerine bağlıdır. Tanımanın iptalinde, kişisel duruma ilişkin nüfus kaydında yer alan bilgi doğru olarak meydana gelmiş ve kütüğe tescil edilmiştir. Ancak bu doğru daha sonra tanımanın iptali davası ile teknik anlamda bir yanlışlığa dönüştürülmüştür. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, nüfus kaydının gerçek durumu yansıtmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur. 5. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler dikkate alındığında davacıların murisi ...'nin baba yönünden nüfus kaydının düzeltilmesine ilişkin talebinin soybağının reddi davası mı yoksa nüfus kayıt düzeltme davası mı olduğunun belirlenebilmesi için davacıların murisi ...'ün doğum tarihi olan 02.05.1937 tarihinde ...'nin annesi ... ile babası olarak görünen ...'...
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın usulden reddi kararının yerinde olmadığını, baba Hamit Kemal ile anne Sabahat'ın imam nikahı ile evli olduklarını, bu sebeple müvekkilinin evlilik birliği içerisinde doğmadığından babalık karinesinin söz konusu olmadığını, baba Hamit Kemal'in müvekkilini tanıma yolu ile nüfusa aldığını, babalık karinesi söz konusu olmadığından babalık davasının da konusunu oluşturmadığını, bu nedenle yerel mahkemenin davanın niteliğine ilişkin kararının yerinde olmadığını, davacının davayı ikame ederken sunduğu taleplerle bağlı olduğunu, tefrike konu mirasçılık belgesinin iptali davasının eldeki nüfus davasına bağlı olduğundan dosyada tümden karar verilmesi gerekirken ikiye bölünüp görev yönünden tefrik edilmesinin hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın esastan karar verilmesini talep etmiştir. DELİLLER : Tüm dosya kapsamı....
davasından önce soybağının reddi davası açıldıktan sonra müvekkilin babalık davası açacağının kendilerine bildirildiğini, çocuğun Azerbaycan'a gönderilip gönderilmemesi ve koruyucu ailede kalıp kalmaması konusunda bakanlığın görüş istediğini bu nedenle soybağının reddi davasını beklemeden babalık davası zorunluğunun doğduğunu, müvekkilin küçüğün babası olduğunu, bu nedenle küçüğün babası olarak tanınmasına izin verilmesini dava ve talep etmiştir....
Tanımanın niteliği gereği, ancak anası ile soybağı tespit edilmiş çocukların tanınması mümkün olabilir. Anası tespit edilemeyen çocuğun tanınması söz konusu olmaz. Tanıma beyanının, evlilik dışı çocuk ile babası arasında soybağını kurabilmesi, kanunda belirlenmiş şekil şartlarına uyularak yapılması hâlinde söz konusu olur. Tanıma beyanının, herhangi bir kişiye yöneltilmesi gerekli olmadığı için, beyanın varmasından da söz edilemez. Bu yönüyle, tanımanın hukuki sonuçlarını doğurabilmesi, ananın ya da çocuğun rızasına da bağlı değildir. Tanımanın hukuki sonuç doğurmasını sağlayan geçerlilik şartları; ehliyet, şekil, çocuğun bir başka erkek ile soybağının bulunmaması olarak sayılabilir. (YHGK.2017(18)8- 1920 e.2018/1432 k.) Evlilik dışı çocuğun tanıması davası (talebi) hasımsız olarak açılabilen çekişmesiz yargı işidir. Davalı olarak annenin gösterilmesi gerekmez anne ancak TMK 297. Madde uyarınca tanımanın iptalini isteyebilir, Mahkeme de bu hususu hükmün 4. Bendinde belirtmiştir....
nun 286. vd.) babalık, tanıma, tanımanın iptali gibi davalara bakmakla görevlidir. Dava konusu ihtilafta davacı nüfus kaydında oğlu olarak görünen davalı T3' ün kendi çocuğu olmadığının tespitini ve annesinin T1 olduğunun tespiti ile nüfus kayıtlarının bu şekilde düzeltilmesini talep etmektedir. Davanın kabulü halinde davalı T3 ün anne ve baba adının değiştirilmesinin yanında nüfus kayıtlarına göre baba görünen şahısla soybağının da koparılması gerekeceğinden, davanın bu niteliği itibariyle bir nesep davası olduğu, soybağı hukuku ile ilgili davaların yukarıda belirtilen kuruluş kanunun 4- 1. maddesinde gösterilen davalardan olduğu ve TMK.'...
TMK’nın m. 297/f.l hükmüne göre tanıyanın yanılma, aldatma veya korkutma sebebiyle açacağı tanımanın iptali istemli davayı anaya ve çocuğa karşı açılmalıdır ve ana ve çocuk arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Tanımaya karşı dava açabilecek diğer hak sahipleri ise TMK’nın 298. maddesinde düzenlenmiştir. TMK’nın 298. maddesine göre ana, çocuk ve çocuğun ölümü hâlinde altsoyu, cumhuriyet savcısı, Hazine ve diğer ilgililer tanıyan, tanıyan ölmüş ise mirasçılarına karşı tanımanın iptalini dava edebilirler. Yine diğer davalarda olduğu gibi bu tanımanın iptali davasında da hak düşürücü süre bulunmaktadır....
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 298. maddesi kapsamında ilgililer tarafından açılan tanımanın iptali istemine ilişkindir. Dava konusu edilen tanıma tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 743 sayılı Türk Kanunu Medenîsi'nin "Üçüncü şahsın itirazı" başlıklı 294. maddesinde, muterizlerin, tanıyan kimsenin çocuğun baba veya babasının babası olmadığını veya tanımanın kanunen memnu bulunduğunu ispat mecburiyetinde olduklarına yer verilmiş iken, mülga Kanuna paralel şekilde dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "İspat yükü" başlıklı 299. maddesinde de davacının, tanıyanın baba olmadığını ispatla yükümlü olduğu amir hüküm olarak düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere tanımanın iptali yönünden genel soybağına ilişkin davalardan ayrık ve özel düzenleme bulunduğu ve ispat külfetinin davacı üzerinde olduğu açıkça hüküm altına alınmıştır. Somut olayda, tanıyanın fiil ehliyeti yönünden rapor alındığı ve Adli Tıp Kurumu 4....
Hukuk Dairesinin ilamları ile “davanın, davacı ... yönünden tanımanın iptali, davacı ... yönünden ise nüfus kaydının düzeltilmesi davası olup davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, bu husus düşünülmeden asliye hukuk mahkemesi olarak yargılamaya devam edilip, yazılı şekilde karar verilmesinin yanlış olduğu gerekçesi ile bozulmuş ve mehkemece bozmaya uyulmuştur. Dosyadaki bilgi ve belgeler ile taraf ve tanık anlatımlarından, ...'ın ... ve ... çocuğu olarak doğup hanelerine tescil edildiği, davacıların, ...'i ... Noterliğinin 23.12.1994 tarih 5235 sayılı tanıma senedine istinaden davacı ... hanesine annesi davacı ... olarak tescil ettirdikleri anlaşılmaktadır. 1-Hükmüne uyulan bozma ilamlarında belirtildiği üzere davacı ... çocuğu olan ...'in nüfus kaydının silinmesine yönelik istem; Türk Medeni Kanununun 295 ve devamı maddelerinde düzenlenen tanımanın iptalidir....
Asliye Hukuk Mahkemesince uyuşmazlığın tanımanın iptaline ilişkin olduğu, Aile Mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, Aile Mahkemesincede uyuşmazlığın mükerrer nüfus kaydından kaynaklandığı, 5490 sayılı yasanın 36.maddesinde öngörülen nüfus kaydının düzeltilmesi davası niteliğinde olduğu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görev alınına girdiği gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur. Somut uyuşmazlıkta küçük ... davacı tarafından tanınmak suretiyle kendi hanesinde nüfusa tescil edilmiş olup davacının küçük ...'in kendi hanesindeki nüfus kaydının iptali istemi TMK 297 maddesinde öngörülen tanımanın iptali sonuçlarını doğuracaktır. Bu durumda uyuşmazlığın Aile Mahkemesi'nce görülerek sonuçlandırılması gerekir. SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.'nun 21. ve 22. maddeleri gereğince Ankara 10.Aile Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, 17.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi....