Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından veya çocuk adına açılan babalık davalarında artık herhangi bir hak düşürücü süre söz konusu değildir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 337. maddesinde, ana baba arasında evlilik birliğinin bulunmaması halinde velayetin anaya ait olacağı; 426/2. maddesinde ise yasal temsilci ile küçüğün menfaati çatıştığında küçüğe kayyım atanacağı; 301. maddesinde de, babalık davasının, Cumhuriyet Savcısı ile Hazineye, dava ana tarafından açıldığında kayyıma, kayyım tarafından açılmış ise anaya ihbar edileceği hükme bağlanmıştır. Türk Medeni Kanunu’nun 304. maddesinde babalık davasına bağlı olarak annenin mali hakları düzenlenmiştir. Anne, babalık davası ile birlikte veya ayrı ayrı olarak baba veya mirasçılarından anılan maddede sayılan mali haklarını isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nda, annenin 304. maddesindeki mali hakların ne zaman istenebileceğine ilişkin bir süre şartı öngörülmemiştir....
bir başka erkekle olan soybağı ilişkisi geçersiz kılınmadıkça ve nüfus kaydı düzeltilmedikçe babalık davasının dinlenmesinin mümkün olamayacağını, davanın; T1 gerçekte dedesi olan davalı T4'in çocuğu olarak gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kaydının iptali istemine ilişkin olduğunu, mahkemece davanın babalık davası yahut soybağının reddi davası olarak değerlendirilmesi ve görevsizlik kararı tesis edilmesinin haksız ve yersiz olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir....
Ancak, söz konusu yanlış kaydın düzeltilmesi, soybağı davaları ile değil açılacak kayıt düzeltme davası sonucunda gerçekleşecek (MK mad. 39) ve bu dava her türlü delil ile ispat edilebilecektir. Eldeki davada, ana ile soybağının kurulması, bir diğer deyişle doğuran kadının tespit edilmesi halinde, çocuk ve doğuran kadın arasında soybağı doğrudan kurulacağına göre, davalı Muhammed’i doğuran ananın öncelikle belirlenmesi gereklidir. Gerçek annenin tespit edilmesi sonrasında ise babalık karinesine dayalı olarak babanın belirlenmesi mümkündür. TMK hükümlerine göre soybağının reddi davası ancak babalık karinesi kapsamında yer alan, dolayısıyla babalık karinesinden faydalanan çocukların soybağının ortadan kaldırılmasını ifade eden bir davadır....
davası görülemeyeceği, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddi kararında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile başvurunun esastan reddine karar verilmiştir....
Baba soyadının ne özelliği vardır ki “evlilik dışı” bir çocuk için “babalık hükmü alanlar” yönünden de bu uygulamaya geçilmiştir/geçilmektedir? Kadın erkek eşitliği açısından bakıldığında “evlilik dışı çocuk” açısından ana soyadı ile baba soyadının birbirine üstünlüğünden söz edilemez. Değerli çoğunluk gerekçesinde 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu (Resmi Gazete: 29 Nisan 2006 - Sayı : 26153) Geçici Madde 5 hükmüne dayanmaktadır. Gerçekten Geçici Madde 5 hükmü ile 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 321 hükmü “babalık hükmü alanlar” yönünden de yürürlükten kaldırılmış mıdır? Başka bir anlatımla babalık davalarında bundan sonra ana hanesine tescil edilen çocukların babalığa hüküm kararı sonucu “baba hanelerine nakline” karar verilmesi bir zorunluluk mudur/“emredici” bir hüküm müdür?...
Bu sebeple, mahkeme kararı ile davalının temyiz dilekçesinin Cumhuriyet Savcılığına "görüldü" için gönderilmesi, Cumhuriyet Savcısı'nın karar ve temyiz dilekçesi üzerine "görüldü" açıklamasını verdikten sonra adı, soyadı ve sicil numarasını yazıp, görüldüğü tarihi yazması ve onun yönünden de temyiz süresinin beklenmesinden, 3- Dava, küçük ....ya velayeten anne Natalia tarafından açılan babalığın tespiti davası olup, davayı açıp takip eden Av. ...'e verilen vekaletnamenin, çocuk adına velayeten değil anne adına asaleten verilmiş ve babalık davası için özel yetki içermediği anlaşılmaktadır. Babalık davası, şahsa sıkı sıkıya bağlı bir hakkın kullanımı niteliğindedir....
İstinaf Sebepleri Davacının bu davayı açma yetkisinin bulunmadığını, mirasçı olmadığını, babalık davasının halen derdest olduğunu, Mahkemenin kararına esas aldığı kararın İngiliz Mahkemesince verilen bir karar olup Türk hukukunda sonuca etkili olmadığını, mirasçılığı göstermediğini, mirasa ilişkin hüküm kurulmadığını, nüfus kayıtlarında davacı görülmediği halde iptal kararı verilmesinin doğru olmadığını, babalık davasının sonucu beklenmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, nüfus müdürlüğü kaydı düzeltilmeden karar verildiğini, kararın nüfus kaydı ile çelişkili olduğunu, davacının murisin çocuğu olarak nüfus kaydında yer almadığını, irs ilişkisinin nüfus kayıtları ile hüküm ifade edeceğini, tanıma kararına karşı Anayasa Mahkemesine başvurduklarını, kararın kaldırılıp davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf etmiştir. C....
Buna göre; soybağı, bir kimseyle ana-babası arasındaki doğal ve/veya hukukî bağ olarak tanımlanmaktadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre, çocuk ile anne arasındaki hukukî soybağı doğumla; çocuk ile baba arasındaki hukukî soybağı ise anneyle evlilik, tanıma, babalık davasında verilen hüküm veya evlât edinmeyle kurulmaktadır. Baba ile çocuk arasında evlilik içinde doğmaya, babalık karinesine (TMK md. 285), dayalı olarak hukuken kurulmuş bulunan soybağı ilişkisinin ortadan kalkması ancak soybağının reddi ile söz konusu olabilmektedir. Soybağının reddi davasının başarıya ulaşarak çocuk ile babası arasındaki soybağının ortadan kalkması sonucunda çocuk, baba yönünden soybağı bulunmayan çocuk statüsüne girer....
DAVA KONUSU : Tanıma Ve Tenfiz|Babalık (Tanıma Beyanının Tespiti) KARAR : Dairemizce dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İSTEM:Davacı dava dilekçesinde özetle; Şebinkarahisar ilçesi Uğurca köyü nüfusuna kayıtlı bulunduğunu, Davalı T2 eşi ve Elif ise evlilik dışı doğan çocuğu olduğunu, eşi Havva davalı T5 ile kayden evli olmasına rağmen eşi ile yaşadığı geçimsizlik nedeniyle ayrıldığını, ayrı yaşamaya başladığını ve bu arada kendisi ile gayri resmi evlendiğini bu evliliklerinden 26/01/2015 doğumlu, T.C....
Bu durumda da eldeki boşanma davası konusuz hale gelecektir. O nedenle tanıma davası sonucunda verilecek hüküm, boşanma davasının neticesini etkileyecektir. Öyleyse tanıma davasının sonucunun bekletici mesele yapılması ve neticesine göre hüküm tesis edilmesi gerekir. Temyize konu kararın boşanma davasının reddine ilişkin olması, tanıma davasının bekletici mesele yapılmasını gereksiz kılmaz. Aksi durumda, biri yabancı mahkemece verilmiş ve tanıma kararı ile "kesin hüküm" vasfının kazanmış olan bir boşanma kararı, diğeri de bundan sonra açılmış olan boşanma davasının reddine ilişkin karar olmak üzere, aynı taraflar arasında aynı konuda iki farklı kararın ortaya çıkmasına yol açar. Bu da kamu düzenini bozar. O nedenle tanıma davasının sonucu beklenmelidir. Hükmün bu sebeple bozulması gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun onama görüşüne iştirak etmiyorum....