u bilecek kişiler re'sen tanık olarak dinlenilmelidir. Tanıklara, 73 parsel maliki ... kızı ... ile davacının murisi olduğunu iddia ettiği ...'un aynı kişi olup olmadıkları, muris ...'un mirasçılarının tespiti açısından ayrıntılı sorular (mirasçıların sağ olup olmadıkları, ölüyseler onların mirasçılarının kim olduğu, bu kişilerin hangi köyde oturdukları.. gibi) sorularak davacının muris ... ile ırs bağının bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, davacıdan tanık da dahil olmak üzere bu konuda göstereceği tüm deliller sorulup araştırılmalı ve tüm dosya kapsamına göre karar verilmelidir. Mahkemece, belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi....
Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı; kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık (dava) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez. Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesi gerekir....
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/2079 E. ve 2018/278 K. sayılı ilamı göz önünde bulundurulduğunda; kayıt maliki Mehmet’in müvekkilinin murisi Mehmet Avni olduğunun aşikar olduğunu, Sivas 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/317 E. sayılı dosyası ile yürütülen, kayyımlığın kaldırılması davasının neticelendirilebilmesi adına; müvekkilinin murisi Abdullah oğlu Mehmet Avni ile tapu kayıt maliki Abdullah oğlu Mehmet’in aynı kişi olduğunun tespiti amacıyla mahkemeye başvurma zorunluluğunun hâsıl olduğunu belirterek; Müvekkilinin murisi TC kimlik numaralı Abdullah oğlu Mehmet Avni ile tapu kayıt maliki Abdullah oğlu Mehmet’in aynı kişi olduğunun tespitine, Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
, kooperatif üyesi olmayan kişiler tarafından alınan kararların yoklukla malul olduğunu ileri sürerek, davacı ...'...
ın 261 ve 783 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, ancak murisi ile aynı ismi taşıyan kişiler bulunduğunu ileri sürerek, murisi ile 261 ve 783 parsel sayılı taşınmazların kayıt malikinin aynı kişi olduğunun tespitini istemiştir. Davalı, eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, davacının öncelikle tapu müdürlüğüne başvuruda bulunması gerektiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın ispat edildiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Bilindiği gibi; taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür işlerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler ve davalılardan Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R 5831 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 3402 sayılı Yasanın ek 4. maddesi gereğince yapılan kadastro sırasında ... köyü 110 ada 4 parsel sayılı 2754,07 m² yüzölçümündeki 2/B parselinin kadastro tutanağının beyanlar hanesine Mustafa oğlu ...'in kullanımında olduğuna ilişkin şerh verilmiştir. Davacılar, taşınmazın anneleri Hamide Gürler'den kendilerine kaldığı iddiasıyla, kendilerinin hak sahibi olduğunun tespiti istemiyle dava açmışlardır....
İleri Sürülen İstinaf Sebepleri: Davalı nüfus müdürlüğü temsilcisi tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulmuş olup, davalı nüfus müdürlüğü temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece verilen kararın hatalı olduğunu, Muvafak Bahattin ile Muvafak Alussi'nin aynı kişiler olduğunun tespiti yönünde karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İstinafa Cevap: Davacılar vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davalı tarafın istinaf dilekçesinde mükerrer kayıtların varlığına ilişkin bir itirazının olmadığını, sadece her iki kaydın eleştirilmesini talep ettiğini, usul ekonomisi kapsamında bu durumun yeniden yargılamayı gerektirmediğini, Muvafak Bahattin ile Muvafak Alussi'nin aynı kişiler olduğunun tespit ve tescili ile her iki nüfus kaydının eleştirilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Gerekçe ve Sonuç: HMK'nın 355....
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME: 506 sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, aynı Kanunun 79/10 maddesi kapsamında bir günlük çalışmanın belirlenmesi davasıdır. Bu nedenle hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Somut olayda, davacı sigorta başlangıç tarihinin 20.09.1985 olarak tespitini talep etmiş, mahkemece, davanın kabulüne karar verilmişse de, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir....
belirtildiği, kararın infaz edilememesinin sebebinin aynı taşınmazın farklı bölümleri hakkında farklı fen bilirkişi raporlarının tanzim edilmesi ve karara konu taşınmazların aynı fen bilirkişi haritası üzerinde işaretlenmemesi olduğunun anlaşıldığı açıklanarak doğru sonuca varılabilmesi için, öncelikle kesinleşen Kadastro Mahkemesi dosyası, iş bu dosya içine alınıp tüm tarafları duruşmaya çağrılarak iş bu temyize konu davanın tarafları haline getirilmesi ve bu surette taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra mahallinde yeniden keşif yapılarak davaya konu edilen tüm taşınmaz bölümlerinin aynı fen bilirkişi haritası üzerinde gösterilmesi, gerek iş bu davaya konu taşınmaz bölümü ile kesinleşen karara konu taşınmaz bölümlerinin çakışıp çakışmadığı doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılarak hangi taşınmaz bölümünün kime ait olduğunun saptanması, fen bilirkişisinden çekişmeli taşınmazın tamamını ve bu taşınmazdan ifrazen farklı kişiler adına tescil edilecek çekişmeli bölümleri aynı harita...
Dava, vakıf evladı olduğunun tespiti istemine ilişkindir. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3. maddesinde, Mülhak Vakıf Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlük tarihinden önce kurulan, yönetimi vakfedenlerin soyundan gelenlere şart edilen ve bu kişiler tarafından; mazbut vakıf ise bu Kanun uyarınca Genel Müdürlükçe yönetilecek ve temsil edilecek vakıflar ile Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlük tarihinden önce kurulan ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu gereğince Vakıflar Genel Müdürlüğünce yönetilen vakıflar olarak tanımlandıktan sonra, aynı Kanunun 6. ve 7. maddelerinde ise mazbut vakıfların Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilip temsil edileceği, Kanun'un (5737 sayılı Vakıflar Kanunu) yürürlüğe girmesinden önce mazbut vakıflar arasına alınan vakıflarla, bu Kanuna göre mazbut vakıflar arasına alınan vakıflara bir daha yönetici seçimi ve ataması yapılamayacağı hükme bağlanmıştır....