Kural olarak davacının, satış sözleşmesinin tarafı bulunmadığından bedelde muvazaa iddiasını tanık dahil her türlü delil ile kanıtlaması mümkündür. Keşif ile belirlenen bedel tek başına bedelde muvazaa iddiasını kanıtlamaya yeterli olmayıp davacının diğer kanıtlarını doğrulamak bakımından önem taşımaktadır. Davacı tarafından bedelde muvazaa iddiasını ispatlayan herhangi bir delil ileri sürülmediğinden ve keşfen belirlenen değer tek başına bu iddiayı kanıtlayamaya yeterli olmadığından, dava dosyasındaki bilgi ve belgelere, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle yerel mahkemece delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün istinaf itirazlarının reddi ile usul ve yasa yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılan ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....
Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: _ K A R A R _ Davacı, paydaşı olduğu 15 sayılı parselin dava dışı önceki paydaşının payını satış yoluyla davalıya devrettiğini, önalıma engel olmak için bedelin yüksek gösterildiğini, gerçek bedelin keşifte belirleneceğini, satışa ilişkin bir bildirim yapılmadığını ileri sürerek önalım hakkı nedeniyle payın adına tescilini istemiştir. Davalı, davacının önalım bedelini depo etmesi gerektiğini, bedelde muvazaa bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, keşifte belirlenen pay değeri depo ettirilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda payın üçüncü kişiye satılması halinde, diğer paydaşlara o payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır....
Davalı vekili, bedelde muvazaa iddiasını kabul etmemiş, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bedelde muvazaa iddiası kanıtlanamadığından, tapudaki satış değeri ve tapu masrafları üzerinden de önalım bedelinin depo edilmemesi nedeniyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. 1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. 2-)Davacının aleyhine hükmedilen vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacı bedelde muvazaa iddiasında bulunarak önalım davasını açmış olup, dava dilekçesinde harca esas değer 40.500 TL olarak gösterilmiştir....
Dava, araç satış sözleşmesinden kaynaklanmakta olup aracın ayıplı olması nedeniyle ödenen satış bedelinin iadesi olmadığı takdirde ayıp oranında bedelde indirim yapılarak aradaki farkın ödenmesine ilişkindir. 6100 Sayılı HMK’nun 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Bir başka özel yetkiye ilişkin düzenleme ise, 6502 sayılı yasanın 73/5. maddesinde düzenlenmiş olup, bu düzenlemeye göre de, tüketici davalarının tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabileceği belirtilmiştir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Somut olayda, davacının yerleşim yeri ... ilinin ... İlçesi sınırları içerisindedir. Davalının yerleşim yeri ise ... İlinin ... İlçesi’nde bulunmaktadır....
TÜKETİCİ MAHKEMESİ TARİHİ : 01/06/2021 NUMARASI : 2020/268 ESAS - 2021/236 KARAR DAVA KONUSU : AYIP ORANINDA BEDELDEN İNDİRİM KARAR : İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı aleyhine davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ve talebin süresinde olduğu anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonucunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA :Davacı vekili tarafından ilk derece mahkemesine verilen dava dilekçesinde özetle; Davalının 537.500,00- TL bedelle satın alınan taşınmazın yüklenicisi ve satıcısı olduğunu, müvekkilinin taşınmazı satın aldığı tarihten itibaren yüklenici ile birçok görüşme gerçekleştirdiklerini ve sitedeki ayıp ve eksikliklerin giderilmesinin istediklerini, vaadedilen özelliklere sahip olayan sitedeki ayıplı imalatların ve eksikliklerin 30 gün içerisinde giderilmesi bu mümkün değilse ayıp ve eksiklikler oranında bedelden indirim yapılarak müvekkiline 150.000,00- TL ödenmesi için Antalya 15....
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dairemizce HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlı olmak üzere ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen dikkate alınarak yapılan inceleme neticesinde; Dava; satılandaki ayıp nedeniyle bedelde indirim ve maddi ve manevi tazminat istemine ilişkidir. Taraflar arasındaki satış sözleşmesinde davacı tüketici vasfında olmadığından, davaya Asliye Hukuk Mahkemesinde bakılmış olup, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde de 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun satım sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun'da satılandaki ayıp nedeniyle üreticiyi sorumlu tutan bir hükümbulunmamaktaır. Satılandaki ayıp nedeniyle üreticinin sorumluluğu 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunla kabul edilmiş olup, bu sorumlulukta ücretsiz onarım ve malın ayıpsız misli ile değişim talebi ile sınırlandırılmıştır....
Davacı vekili, bedelde muvazaa iddiasına göre toplanan deliller ışığında tespit edilen şufa bedelinin depo edilmiş olduğunu, bedelde muvazaa iddiasının ispatlandığı dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddinin hatalı olduğunu, yerel mahkemenin görevi gerçek alım satımın ne bedelle yapıldığını tespit etmek olduğunu, mahkemede, aynı taşınmaz hakkında, karara çıkan emsal dosyalardan farklı olarak bu davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bedelde muvazaa iddiasını ispatlar nitelikte, aynı ve bitişik taşınmazda yakın tarihte yapılan satışlara ilişkin emsal satış değerlerini gösterir resmi senetlerin mahkemeye ibraz edildiğini, emsaller doğrultusunda, taşınmazın m2 birim fiyatı bilirkişi raporunda belirlenen tutarda olmadığının sabit olduğunu, resmi senet incelendiğinde görüleceği üzere taşınmazın piyasadaki gerçek satışlarda m2 değerlerinin, davalının bedelde muvazaa yaptığını açıkça göstermekte olduğunu, davalının haksız ve yersiz savunmalarına...
Bilirkişi ... ...... 03/08/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Tespite konu konveyörün; Zincir Yönlendirmesi uygunsuzluğunun ve Tork limitörünün olmamasının GİZLİ AYIP, yan yönlendirme ve koruma saçlarının uygunsuzluğunun, Tahrik Motoru pozisyon uygunsuzluğunun AÇIK AYIP olarak değerlendirilmesi gerektiği, Tespite konu konveyörün; Zincir yönlendirme ve yataklamalarının standartlara uygun şekilde yenilenmesi, Tahrik motorlarına Tork limitörü ilave edilmesi, Konveyör yan yönlendirme ve koruma saçlarının kalınlığı arttırılarak konveyöre parça sıkışmasını önleyecek, bakım ve onarıma uygun olan ve sökülebilir bir şekilde bir tasarım ile yenilenmesi sonucunda konveyörün beklenen faydayı sağlayacak şekle gelebileceği, Mevcut durumda 3 parçadan oluşan konveyörde bahse konu değişikliklerin / tadilatların yapılabilmesi için (2 işçi ile) 30 iş günü süreye ihtiyaç duyulacağı değerlendirilmiştir....
Yukarıda açıklanan nedenlerle misli ile değişim ve kabul görmez ise bedelde indirim talepleri yerinde görülmemekle, sübut bulmayan davanın reddi yönünde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir....
Davalı, bedelde muvazaa bulunmadığını, tapu bedeli ile harç ve giderlerin depo edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili ile davacılar vekili temyiz etmiştir. 1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, davacılar vekilinin tüm davalı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmazdaki payını kısmen veya tamamen üçüncü kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, satılan bu payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve pay satışı yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir....