Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Ayıba ilişkin bu genel açıklamadan sonra belirtmek gerekir ki satıcının ayıptan sorumluluğuna da "ayıba karşı tekeffül" denmektedir. Ayıba karşı tekeffül şartlarının gerçekleşmesi durumunda alıcının kendisine tanınan hakları kullanabilmesi için Kanun tarafından kendisine yükletilmiş olan külfetleri yerine getirmelidir. Külfet, alıcının satın aldığı malı muayene etmesi ve bir ayıbın ortaya çıkması halinde bunu satıcıya ihbar etmesidir. Alıcı külfetleri yerine getirmediği takdirde ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamaz. Külfet teknik anlamda bir yükümlülük veya borç değildir. Külfet, mülkiyetten farklı olarak herhangi bir borç yaratmayan, yerine getirilmediği takdirde o konuda sağlanmış olan hakların kaybedilmesi sonucunu doğuran bir davranış olarak tanımlanabilir. Burada muayene ve ihbar külfetini yerine getirilmemesi halinde alıcının satılanı kabul etmiş sayılacağına dair yasal bir karine söz konusudur....

    Mahkemece, 3.096 YTL.maddi tazminatın olay tarihinden faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2-Mahkemece, davada kusur incelemesi yaptırılarak davalının % 60 oranında kusurlu olduğuna ilişkin verilen bilirkişi raporu gereğince, kusur oranına göre maddi tazminat miktarından indirim yapılarak hüküm kurulmuşsa da , olayda davacı alıcı yönünden kusur sorumluluğuna göre hüküm kurulması imkanı yoktur. Zira kusurlu görülen davalı, davacıya karşı satıcının ayıba karşı tekeffülü hükümlerine göre zararın tamamından sorumludur....

      "İçtihat Metni"Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R - Davacı vekili, müvekkilinin etiket basmak için davalıdan aldığı yazıcının ayıplı çıktığını ileri sürerek 100.000.000 TL maddi tazminatın ve 3.911.18 YTL mal bedelinin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı cevap vermemiştir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda malın ayıplı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının yazıcıyı davalıya iade etmesi koşuluyla 3.911.18 YTL’ nin değişen oranlarda yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir....

        Blok bodrum kat Blok yönetimi odalarında davalının maliki olduğu giriş kat numaralı dairenin patlayan radyatöründen aşağıya sirayet eden su nedeniyle 05/12/2009 tarihinde dahili su hasarının meydana geldiğini, hasar nedeniyle müvekkili şirketin sigortalısına 5.133 TL tazminat ödediğini, hasarın meydana geldiği binanın davalı tarafından inşaa edildiğini, ayrıca hasar tarihinde hasara neden olan dairenin malikinin de davalı olduğunu, ayıba karşı tekeffül hükümleri ve yapı malikinin sorumluluğuna ilişkin hükümler uyarınca zarardan davalının sorumlu olduğunu, rücu alacağının tahsili için ... 34. İcra Müdürlüğü'nün 2013/19343 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının haksız olarak borca itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, %20'den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur....

          Davalı; ithalatçıdan satın alınan araç için resmi belge ve kayıtlara güven ilkesi gereğince hareket ettiğini, araçta ortaya çıkan ayıba ilişkin herhangi bir kusuru veya ihmali olmadığını, sonradan ortaya çıkan ayıba ilişkin mevzuatta öngörülen derhal bildirim şartına uyulmadığını, davacının ithalatçıya dava açması gerektiğini, davanın kötü niyetli açıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla araç bedelinin satış tarihindeki değerinden davacının elde ettiği menfaatlerin mahsubu gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. İlk derece mahkemesince; aracın gizli ayıplı olması sebebiyle satıcının alıcının zararını gidermek zorunda olduğu, mahkeme kararı ile oluşan alacak miktarı ve zararları ödemek zorunda kalan davacının zapta karşı tekeffül hükümleri uyarınca kendisine aracı satan kişiye başvurabileceği, talep edilen miktarın ödenen miktar ve zarar olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafça istinaf edilmiştir....

            Bu durumda taraflar arasındaki uyuşmazlık, Borçlar Kanunu'nun 194 (T.B.K.nun 219 md.) ve devamı maddelerinde düzenlenen, ayıba karşı tekeffül hükümleri kapsamında çözümlenmelidir....

              Bölge adliye mahkemesince; ayıba karşı sorumlulukta satıcı kavramının ayıplı ürünü üreten kişiyi de kapsadığı, üreticinin de satıcı ile birlikte ayıba karşı müteselsilen sorumlu olduğu, bu kapsamda davalı... Sanayi A.Ş.'...

                Bölge adliye mahkemesince; ayıba karşı sorumlulukta satıcı kavramının ayıplı ürünü üreten kişiyi de kapsadığı, üreticinin de satıcı ile birlikte ayıba karşı müteselsilen sorumlu olduğu, bu kapsamda davalı ... Sanayi A.Ş.'...

                  . - K A R A R - Dava finansal kiralamaya konu malın ayıplı olması nedeniyle ödenen kiralama bedelinin iadesi ve uğranılan gelir kaybının tazmini istemine ilişkindir Davalı vekili, finansal kiralama sözleşmesine göre müvekkilinin ayıptan dolayı sorumlu tutulamayacağını, sadece davacının kullanımında olan malın finansmanını sağladığını, davacının müvekkilini ayıba karşı tekeffül borcu nedeni ile ibra ettiğini, malın ayıp nedeni ile öngörülen amaca tahsis edilememesi durumunda dahi finansal kiralama sözleşmesinden doğan tüm edimleri yerine getireceğini kabul ve taahhüt ettiğini belirterek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, sözleşmenin 5/d.maddesine göre kiralayanın ayıba karşı tekeffül borcunun kaldırılmış olduğu, davacının iddia ve taleplerini malın satıcısına yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir....

                    Davalı yan ise, davaya karşı yasada öngörülen sürede düzenlediği cevap dilekçesinde ayıba karşı tekeffül iddiasına dayalı davanın BK.nun 207. maddesi uyarınca (işin ticari niteliği dikkate alınmak suretiyle) 6 aylık sürede açılması gerektiğine işaret ederek davada zamanaşımının gerçekleştiğini ileri sürmüştür. TTK.nun 25/3. maddesine göre ticari işlerde satılan malın ayıbı açıkça belli ise 2 gün, açıkça belli değil ise 8 gün içinde muayene etme ve tesbit edilen ayıbın ihbarı zorunludur. Ayıbın gizili olması halinde, anılan 25. maddenin BK.nun 207. maddesine atfı nedeniyle nihayet altı ay içinde bu konudaki davanın açılması gerekmektedir. Somut olayda BK.nun 207/3. maddesine göre satıcının alıcıyı iğfal etmiş olduğu söz konusu olmadığı gibi, bu husus iddia ve ispat edilmiş de değildir. Satın alınan son parti malın 1.12.1998 tarihinde alındığı gözetildiğinde davanın altı aylık yasal zamanaşımı süresinde açılmadığı anlaşılmaktadır....

                      UYAP Entegrasyonu