vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep etmiştir....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Asıl ve birleşen davalar vasiyetnamenin iptali olmazsa tenkisi istemine ilişkindir. Davanın bu niteliğine göre, inceleme görevi Yargıtay 7. Hukuk Dairesinindir. Bu itibarla dosyanın gerekli inceleme yapılmak üzere Yargıtay 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine 24/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi....
Dava, vasiyetnamenin tenfizi ve muris adına bulunan tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki miras payları oranında yasal mirasçılar adına tapuya tescili talebine ilişkindir. Vasiyetnamenin tenfizinin istenebilmesi için dava konusu vasiyetnamenin açılmış olması gerekmektedir. Bu sebeple vasiyetnamenin tenfizi davasında öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı araştırılarak vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihi şerhini içerir onaylı sureti ilgili mahkemeden getirtilerek, dava dosyası içine konulmalıdır. Somut olayda; tenfizi istenen vasiyetnamenin açılmasına ilişkin davasının derdest olduğu anlaşılmaktadır. Vasiyetnamenin açılmasına ilişkin dava henüz derdest olduğunu göre, bu dava sonuçlanmadan vasiyetin yerine getirilmesi de istenemez....
Vasiyetname usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. Vasiyetnamenin iptali davasında öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı araştırılarak vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihli şerhini içerir onaylı sureti getirtilerek, dosya içine konulması gerekir. Somut olayda; muris ...'a ait 09/03/2010 tarihli vasiyetnameye ilişkinlh Hukuk Mahkemesinin 2012/24 E.–2012/216 K.sayılı dosyası ile vasiyetnamenin açılmasına karar verilmiş ise de; hüküm, taraflara tebliğ edilmemiş olup bu hali ile henüz derdest dava hükmündedir....
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 12/06/2012 gününde verilen dilekçe ile vasiyetnamenin iptali istenmesi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak asıl ve birleştirilen dava dosyalarındaki davaların reddine dair verilen 10/03/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleştirilen dava davacıları ve davalı Vakıf vekili tarafından ayrı ayrı istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Mahkemece, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi. ......
Bunun dışında, vasiyetnamenin iptali davası açılması halinde sonucunda verilecek hüküm, vasiyetnamenin yerine getirilmesine ilişkin bu davanın sonucunu etkileyecek nitelikte olduğundan bir yıllık iptal davası açma süresi (TMK.md.559) ve açılmış dava varsa sonucu beklenmeden hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır. O halde mahkemece; vasiyetnamenin açılması dosyasının ve varsa taraflar arasında açılmış olan vasiyetnamenin iptaline ilişkin davaların kesinleşmesi bekletici mesele yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve vasiyetnamenin usulünce açılmadığı gerekçesi ile davanın reddi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir....
TMK'nun 595.maddesi gereğince; mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamenin geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hakimine teslimi zorunlu olup, vasiyetname teslimden başlayarak bir ay içinde açılır ve ilgililere okunur. Vasiyetname usulünce açılıp, okunma kararının kesinleşmesinden sonra vasiyetnamenin iptali için 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. Vasiyetnamenin iptali davasında öncelikle dava konusu vasiyetnamenin açılıp açılmadığı araştırılarak vasiyetnamenin açılmasına ilişkin kararın kesinleşme tarihli şerhini içerir onaylı sureti getirtilerek, dosya içine konulması gerekir. Yine vasiyetnamenin yerine getirilebilmesi (tenfizi) için ise her şeyden önce vasiyetnamenin açıldığının ve iptali için yasada öngörülen sürenin geçtiğinin belirlenmesi gerekir....
Sulh Hukuk Hakimliği'nin 1966/35E-1970/42K sayılı ilamı ile kanuni hüküm ifade etmediği gerekçesi ile iptaline karar verilmesi üzerine 16.03.1972 tarihinde söz konusu taşınmazın hazine adına tescil edildiğini, 16.05.1961 tarihli vasiyetname iptal edildiği gibi önceki vasiyetnameyi tamamlamadığını, bu şekliyle de 16.07.1954 tarihli el yazılı vasiyetnamenin geçersiz olup iptal edilmesinin gerektiğini, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin yaşının, nerede olduğunun, ruh ve akıl sağlığının yerinde olup olmadığının araştırılması gerektiğini, vasiyetnamedeki yazının murisin el yazısı olup olmadığının kesin olarak bilinmediğini ileri sürerek dava konusu vasiyetnamenin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir....
Davada, asıl olarak vasiyetnamenin iptali istenilmekle birlikte, davacı dilekçesinde ve aşamalarda sürekli, diğer mirasçılara fazla mal bırakıldığı iddiasında bulunmaktadır. Davacının bu ifadelerinden, aynı zamanda tenkis talebinde de bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, dava, sadece vasiyetnamenin iptali olarak nitelendirilmiş, tenkise ilişkin bir inceleme ve araştırma yapılmamış, bu hususta bir değerlendirmede de bulunulmamıştır. TMK.nun 560/1.maddesine göre; “Saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar, mirasbırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilirler.” Aynı Kanunun 561/1 maddesine göre ise; “Saklı pay sahibi mirasçılara, ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aşan kazandırmaların, onların saklı paylarını aşan kısmı orantılı olarak tenkise tabi olur” hükmüne amirdir. Tenkisin gerekip gerekmeyeceği, gerekiyorsa ne oranda ve ne miktarda gerekeceği önceden bilinemez....
Dava; vasiyetnamenin yorumlanması istemine ilişkindir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 28/03/2012 tarih 2011/2-890 Esas 2012/239 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması dava şartıdır.(HMK madde 114/1-i) Bu şart, olumsuz dava şartı olup; mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. (HMK madde 115/1) Kesin hüküm, hem bireyler için hem de devlet için hukuki durumda bir kararlılık ortaya koyar. Bununla, hukuki güvenlilik ve yargı erkine güven sağlandığından kamu yararı ile doğrudan ilgilidir. Kesin hükmün amacı, kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de devletin yararı vardır....