Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Aile Mahkemesinin 17/05/2018 tarih, 2017/608 Esas 2018/473 Karar sayılı ilamı ile anlaşmalı olarak boşandığı, boşanma ilamının 19/06/2018 tarihinde kesinleştiği, dava konusu davalı adına kayıtlı taşınmazlar ve banka hesabındaki paraya ilişkin tarafların 17/05/2018 tarihli anlaşmalı boşanma protokolünün 5. maddesindeki; ''...Davacı anne, kendi adına kayıtlı bulunan gayrimenkulleri de müşterek çocukların 25 yaşını doldurması anına kadar ancak davalı babaya bilgi verip uygun görüşünü alarak satabileceğini kabul ve taahhüt etmiştir. ...'', 7. maddesindeki; ''...davacı Gonca Akkuş adına kayıtlı bulunan İstanbul ili Beykoz ilçesi, Çavuşbaşı, Saip Molla Çiftliği 6 parsel sayısında kayıtlı dubleks villa niteliğindeki evin anahtarları işbu protokolün imzası anında Gonca Akkuş'a teslim edilecektir. İmza anına kadarki aidat borçları T1 tarafından ödenecektir....

Aile Mahkemesinin 2015/101 E, 2015/105 K sayılı ilamının hüküm kısmının iki nolu paragrafına olduğu gibi aktarılan boşanma protokolünde, "davalı eşim düğünde bana takılmış olan 6 bileziğin 19 gram olan bileziğin tarafıma verilmesine" ve "Not: 19 gram olan altın bileziğini davalı eşim iki yıl içinde tarafıma iade edecektir." hükmüne yer verildiği görülmüştür. Somut olayda; takibe dayanak yapılan ilam; davalı alacaklıya düğünde takılan altınların davalıya iade olunacağı yönüyle anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması niteliğinde olup, kurulan hüküm eda niteliğinde değildir. Her ne kadar dayanak ilamda onaylanmasına karar verilen protokolde altın bileziklerin boşanma ilamının davalısı olan borçlu tarafından ilamın davacısı alacaklıya iade edileceği yazılı ise de protokole ilişkin bu kısım mahkemece verilmiş ve ödemeye ilişkin bir karar değildir. Mahkemece bir işin yapılmasına ilişkin olmak üzere verilen eda hükmü içeren kararlar ilamlı icraya konu edilebilir....

"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı erkek tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, erkek tarafından "anlaşmalı boşanma" talebiyle açılmış, ön inceleme duruşmasında davalı, boşanmak istemediğini beyan ederek davaya karşı çıkmıştır. Tarafların duruşmada "boşanma ve mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda" anlaşamadıkları görüldüğüne göre, dava anlaşmalı boşanma olmaktan çıkmış, kendiliğinden çekişmeli boşanma davasına dönüşmüştür. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK.m.166/1-2) olarak görülmesi gerekir....

    Anlaşmalı boşanma kararının verildiği 29.05.2008 günü 22 aylık bir bebektir. 22 aylık bir bebeğin velayetinin anne yerine babaya verilmesi için dava dosyasında anne aleyhinde çok ciddi delillerin bulunması gerekir. Hakim çocuğu ana ve babasına rağmen korumak zorundadır. Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi hükmüne göre protokole müdahale edilmemesi çocuğun güvenliğini zedeleyen önemli bir usul hatasıdır. 3-Değerli çoğunluk, anlaşmalı boşanma davalarında “boşanmanın fer’i hükümlerinde” oluşan bozmaya yönelik temyiz sebebinin hükmün tamamını sakatlamadığı ve hükmün boşanma bölümünün fer’i hükümlere yönelik temyiz davasına rağmen kesinleştiği düşüncesindedir. Anlaşmalı boşanma davası diğer boşanma davalarından “farklı özellikler” taşımaktadır. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır....

      Yerel mahkemenin anlaşmalı boşanma davası ile çekişmeli boşanma davasını (TMK. m. 166/1) bir ve aynı şey görmesi isabetsizdir. Farklı düşünüyorum....

        "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-karşı davalı erkek tarafından tamamı yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Taraflar Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmışlar, hüküm davacı-karşı davalı tarafça temyiz edilmiştir. Anlaşmalı boşanma yönünden oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönmelerini engelleyici yasal bir hüküm bulunmamaktadır. Bu halde anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" (TMK m. 166/1-2) olarak görülmesi gerekir....

          Diğer yandan; Velayet konusunda çekişmenin temyiz edilmek suretiyle sürdürüldüğüne işaret edilmesine rağmen temyiz istemini sadece velayet olarak sınırlayarak hükmün boşanma bölümünün kesinleşmesine sebebiyet veren değerli çoğunluğun görüşüne katılma olanağımız da bulunmamaktadır. Bir yandan boşanmanın fer'i hükmü olan velayet konusunda çekişme var deyip bir yandan da tüm konularda anlaşma varmış gibi hükmün boşanma bölümünün kesinleşmesine sebebiyet vermek anlaşmalı boşanma kavramı ile bağdaşmaz. Velayet konusunda çekişme sürdüğüne göre anlaşmalı boşanma hükmü kesinleşmiştir denilemez. Temyiz sınırlandırmasına da kabul şekli bakımından katılabilmem mümkün değildir. Farklı düşünüyorum....

            Nitekim Dairem eşlerin anlaşmasına dayalı boşanma da¬valarında bir bakıma iki davacı ve iki davalı olduğu görüşünü sergilemiştir. (Y2HD, 15.3.1990, 11382-2844) Anlaşmalı boşanma ancak tarafların (=kadın ve erkek) anlaşması ile oluşabildiğine göre hem kadın hem erkek davadan feragat edebilir. Düzenlemenin bir tarafına davadan feragat hakkı verilirken bir tarafına davadan feragat hakkı verilmemesi anlaşmalı boşanma davasının mahiyeti ve kadın erkek eşitliği ile bağdaşmaz. O halde anlaşmalı boşanma davasından feragati içeren temyiz davasının davacısı eşin dilekçesine değer verilerek hükmün bu sebeple bozulmasına ve tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma (TMK. m. 166 f. I-II) davasına yönelik olarak varsa delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden değerli çoğunluğun farklı görüşüne katılmıyorum....

              Görüldüğü üzere anlaşmalı boşanma ancak tarafların (=kadın ve erkek) anlaşması ile olanaklıdır. O halde mahkeme kararında eşlerin “davacı-davalı” ve “davalı-davacı” biçiminde gösterilmeleri uygun olacaktır. (Ömer Uğur GENÇCAN, Boşanma Hukuku, Yetkin Yayınevi, Ankara 2006, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma-2, s. 358) Nitekim Dairem eşlerin anlaşmasına dayalı boşanma da¬valarında bir bakıma “iki davacı ve iki davalı” olduğu görüşünü sergilemiştir. (Y2HD, 15.3.1990, 11382-2844, Ömer Uğur GENÇCAN, Öğreti ve Uygulamada Boşanma, Tazminat, Nafaka, Yetkin Yayınevi, Ankara 2000, Kısaltma: GENÇCAN-Boşanma , s. 680-682) Anlaşmalı boşanma ancak “tarafların” (=kadın ve erkek) anlaşması ile oluşabildiğine göre hem kadın hem erkek davadan feragat edebilir. Düzenlemenin bir tarafına davadan feragat hakkı verilirken bir tarafına davadan feragat hakkı verilmemesi; - Anlaşmalı boşanma davasının mahiyeti, - Kadın erkek eşitliği ile bağdaşmaz....

                Somut olayda, davacı kadın, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca boşanma davası açmış, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ön incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verilmiş, ön inceleme celsesinde, tarafların sundukları anlaşmalı boşanma protokolü ve aynı tarihli celsedeki beyanlarıyla çekişmeli boşanma davası anlaşmalı boşanma davasına çevrilmiş, mahkemece de taraflarca hazırlanan protokol hükümleri doğrultusunda boşanmalarına karar verilmiş ise de; davalı erkek sunduğu temyiz dilekçesiyle anlaşmalı boşanmaya ilişkin irade beyanından dönmüştür. Gerçekleşen bu durum karşısında, taraflar arasında görülen davanın, Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesi uyarınca çekişmeli boşanma davası olarak tekrardan ele alınması gereği hasıl olmuştur....

                  UYAP Entegrasyonu