"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Karşılıklı Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı tarafından her iki boşanma davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: Yapılan soruşturma, toplanan delillerle "davalı-karşı davacı kadın eşin, davacı-karşı davalı erkek eşe karşı, 13.11.2013 tarihinde diğer bir deyişle erkek eşin boşanma davasından sonra ve fakat kadın eşin boşanma davasından önce gerçekleşen fiziksel şiddet eyleminin tarafların kusurlarının belirlenmesinde değerlendirilmesi gerekmekte ise de, erkek eşin boşanma davası yönünden dikkate alınamayacağı, bu durumda davacı-karşı davalı erkek eşin boşanma davası yönünden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda, davalı-karşı davacı kadın eşin, eşinin güvenini sarsacak davranışlarda bulunduğu, "Ne biçim adamsın" diyerek aşağıladığı anlaşılmaktadır...
Mahkemece, davacı-davalı erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, davalı-davacı kadının karşı davasının ise kısmen kabulüne karar verilmiş ve fakat davalı-davacı kadının karşı davasındaki boşanma talebi hakkında olumlu olumsuz bir hüküm tesis edilmemiştir. Açıklanan sebeple davalı-davacı kadının karşı boşanma davasındaki boşanma talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı-davalı erkeğin boşanma davası hakkında yeniden hüküm kurulması gerekli hale geldiğinden tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, duruşma için takdir olunan 1350.00 TL. vekalet ücretinin ...'dan alınıp ...'e verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27.09.2016 (Salı)...
MUHALEFET ŞERHİ Davacı-davalı koca 12.4.2005 tarihinde boşanma, davalı-davacı kadın ise 15.4.2005 tarihinde Türk Medeni Kanununun 197. maddesine dayalı ayrı yaşamakta haklılığa dayalı nafaka davası, 2.6.2005 tarihinde boşanma davası açmış, üç dosya birleştirilmiştir. Mahkemece asıl ve birleşen boşanma davaları reddedilmiş,kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davası ise "davacı ...'nın müşterek haneyi terk ettiği, haklı sebep olmaksızın birlikte yaşamaktan kaçındığı anlaşılmakla Türk Medeni Kanununun 197/3. madde gereğince" kısmen kabul edilmiş ve aylık 100.00 YTL. tedbir nafakasına hükmedilmiştir. Karar davacı-davalı (koca) tarafındankendi boşanma davası ve nafaka davası yönünden temyiz edilmiştir. Her iki boşanma davası da reddedildiğine göre; mahkemenin nafaka verilmesine ilişkin gerekçesi yerinde değildir. Zira bu gerekçeye göre kadının boşanma davasının kabulü gerekirdi....
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Karşılıklı Boşanma-Ziynet Alacağı Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından, her iki boşanma davası ile reddedilen ziynet alacağı davası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-davalı kadının, reddedilen ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı-davalı kadının her iki boşanma davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davacı-davalı kadının tam kusurlu olduğu belirtilerek, davacı-davalı kadının boşanma davasının reddine, davalı-davacı erkeğin boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar verilmiş ise de; yapılan...
Tarafların, Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesinde yer alan sebeple boşanmalarına karar verilmiş, bu sebeple verilen boşanma kararı 17.10.2014 tarihinde kesinleşmiştir. Boşanma sebebi olarak kabul edilen ve diğer eşin kişilik haklarına saldırı teşkil eden maddi olay sebebiyle kişilik hakları zedelenen taraf, manevi tazminatı boşanma davasıyla isteyebileceği gibi, boşanmadan sonra da isteyebilir. Ya da boşanmaya bağlı olmaksızın "hakların yarışması" çerçevesinde genel hükümlere göre de talep edebilir. Bir kişinin sorumluluğu birden çok sebebe dayandırılabiliyorsa hakim, zarar gören aksini istemiş olmadıkça veya kanunda aksi öngörülmedikçe zarar görene en iyi giderim imkanı sağlayan sorumluluk sebebine göre karar verebilir (6098 Sayılı TBK m. 60). Davacı Türk Medeni Kanununun 161.maddesine dayanan boşanma davasıyla birlikte manevi tazminat istemiştir....
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinin birinci fıkrasına dayanan işbu boşanma davasında, hüküm boşanma yönünden kesinleşmediği gibi boşanma davalarında tarafların kusurlarının belirlenmesi, boşanmanın eki niteliğinde bulunan tazminat ve nafaka gibi taleplerin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi bu davaların birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesiyle mümkündür. Bu nedenle; davalar arasında bağlantı bulunduğuna göre eldeki boşanma davası ile erkek tarafından açılmış olan davanın birleştirilerek davaların esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinden hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir....
O halde davacı erkeğin reddedilen boşanma davasını açarak boşanma sebebi yaratmakla tam kusurlu olduğu halde, davalı kadın yararına maddi tazminat verilmemesi yerinde değildir. Davalı tarafından daha önce açılan boşanma davası “taraflar arasında boşanmayı gerektirecek bir geçimsizliğin bulunmadığı” gerekçesiyle reddedilmiş, karar 13.09.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki boşanma davası koca tarafından, bu ret kararı mesnet yapılarak Türk Medeni Kanununun 166/4. maddesinde yer alan “ret kararının kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi, bu süre içinde ortak hayatın yeniden kurulmamış olması” sebebiyle açılmıştır....
Önceki boşanma davasının açılmasından daha önceki bir tarihte başlamak üzere; tarafların ayrı yaşamaya başladığı, önceki davanın açılmasından sonra da yeni bir olayın meydana gelmediği, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı gibi, aksini kanıtlar nitelikte bir delil de bulunmamaktadır. Kadının açtığı boşanma davası, reddedilip kesinleştiğine ve daha sonra da yeni bir olay meydana gelmediğine göre, davalı erkeğe bir kusur yüklenmesi doğru değildir. O halde, kadının eldeki boşanma davası yönünden Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesindeki boşanma koşulları oluşmamıştır....
İlk derece mahkemesince karşılıklı boşanma davalarının kabulüyle tarafların boşanmalarına karar verilmiş ve boşanmaya ilişkin hüküm yalnızca davacı-karşı davalı erkek tarafından istinaf edilerek, erkeğin boşanma davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü, istinafın kapsamı dışında bırakılmak suretiyle kesinleşmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında, kadının aynı sonuca yönelen boşanma talebi, gelinen aşamada artık konusuz hale gelmiştir. Bu durumda davalı-karşı davacı kadının boşanma davasının esası hakkında bir karar verilmemesi gerekir. Öyleyse, ilgili bölge adliye mahkemesince, erkeğin boşanma davasında verilen boşanma hükmünün kesinleştiği dikkate alınarak, kadının davası yönünden dava konusuz kaldığından davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi ve davada haklılık durumuna göre (HMK m.331) yargılama giderlerinden sorumlu olan tarafın belirlenmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir....
Somut olayda, ilk derece mahkemesince, taraflar arasındaki boşanma davasının reddine karar verildiği, ret kararının kesinleştiği, dava şartı gerçekleşmediğinden davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunun bölge adliye mahkemesince esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Kural olarak, boşanma kararı kesinleşmedikçe mal rejiminin tasfiyesi gerçekleştirilemez. Ancak boşanma kararının kesinleşmesinden sonra tasfiye gündeme gelir. Ne var ki, usul ekonomisi gözetilerek henüz mal rejimi davası derdest iken açılan ve devam eden boşanma davasının bulunması halinde boşanma davasının sonucunun beklenmesi bakımından bekletici mesele yapılması öteden beri Yargıtay’ın uyguladığı bir ilkedir. Direnme kararı üzerine Hukuk Genel Kurulu'na intikal eden bir dava nedeniyle, Hukuk Genel Kurulu'nun 27.06.2012 tarihli ve 2012/8-268 Esas, 2012/420 sayılı kararında, mal rejimi davasında, boşanma davasının sonucunun beklenmesi gerektiğine karar verilmiştir....