Türk Medeni Kanunu'nun md. 303’e göre, babalık davası, ana, çocuk ve baba tarafından açılabilir. Üçüncü kişilerin dava hakkı bulunmamaktadır. Somut uyuşmazlıkta İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 17.6.2021 tarihli DNA raporu ile davalı ... için nüfusta kayden babası görünen ...’ın babalığının reddedildiği sabit olduğuna göre, mahkemece yapılacak iş baba yönünden nüfus kaydının düzeltilmesi talebinin de kabulüne karar vermekten ibarettir. Davanın nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davası olduğu, babalığın tespiti davasının yalnızca ana, çocuk ve baba tarafından açılabilen ve Aile Mahkemesi’nde görülen özel bir dava olduğu sonuç olarak davacının talebinin babalığın tespiti olmadığı gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir....
DAVA TÜRÜ :Boşanma Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı erkek vasisi tarafından kişisel ilişki, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Mahkemece ortak çocuk Buğra'nın velayeti davacı anneye verilmiş, davalı baba cezaevinde bulunduğundan çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir (TMK m. 323). Düzenli kişisel ilişki kurmak ve bu ilişkiyi sürdürmek, çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir haktır....
Babalık karinesinden faydalanma söz konusu olmaksızın kocanın nüfus kütüğüne kaydedilen çocukla koca arasında soybağının kurulması söz konusu olmadığı için böyle bir durumda çocuk ile koca arasında soybağının bulunmadığının tespitine yönelik olarak açılacak dava, soybağının reddi davası değil, yanlış kaydın düzeltilmesi amacına yönelik kayıt düzeltme davası olduğu, Babalık karinesi çerçevesinde davalıların nüfus kaydına göre evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden itibaren üç yüz gün içinde doğmuş ise, ya da babanın ana ile evlenmesi durumunda ana olarak Lütfiye belirlendiği anda, baba olarak Bobuş belirlenmesi yasa gereği olacaktır. O halde yasa gereği baba belirlidir....
TMK'nın 282. maddesine göre soy bağının kurulmasında çocukla ana baba arasında ya kan bağının bulunması, ya da evlat edinme ilişkisinin kurulması gerekir. Ana ile çocuk arasında soy bağı doğumla kurulur. Baba ile çocuk arasındaki soy bağı ise babanın ana ile evlenmesi, çocuğu tanıması veya hakim hükmü ile kurulur. Çocukla ana arasındaki soy bağının kurulabilmesi için çocuğun ana olduğu iddia edilen kadın tarafından doğrulduğunun tespit edilmesi yeterlidir. Kadının evli olup olmaması soy bağının kurulması için önemli değildir. TMK 285.maddesi babalık karinesini düzenlemiş olup, babalık karinesinin çürütülmesi, soy bağının reddi davası ile mümkündür. Kişisel durumlardaki değişikliklerin nüfus kaydında belirtilmesi ve doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi davalarının konusudur....
Söz konusu faslın 262.maddesi ile küçüğün velayeti ana ve babasına verilmiş, 264. ve devamı maddelerinde ise velayet hakkının kapsamı belirtilmiştir. Kanun koyucu velayet hakkının kapsamını belirlerken, küçüğün hak ve menfaatleri velayet hakkına sahip ana ve babaya karşı da korumak istemiş ve bu amaç doğrultusunda kanunun 271.maddesinde, çocuk ile baba veya ana arasında, yahut ana ve babanın yararına olarak çocuk ile üçüncü şahıslar arasında yapılacak herhangi bir tasarrufla çocuk borç altına girmiş olursa, bu muameleye bir kayyımın iştirakini ve hakimin onayını şart kılmıştır....
Çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Uygun kişisel ilişki süresi, ebeveyni tatmin edeceği gibi, çocuğun açıklanan kişisel gelişimine de hizmet etmiş olacaktır. TMK'nun 323.maddesine göre; ana ve babadan her biri, velayeti altında bulunmayan veya kendisine bırakılmayan çocuk ile uygun kişisel ilişki kurulmasını isteme hakkına sahiptir. Kişisel ilişkiye dair ilamlar maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmayıp koşulların değişmesi halinde yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir....
-2- TMK.nun 327.maddesinin 1.fıkrasında ise "çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler anne ve baba tarafından karşılanır" aynı kanunun 328/1. maddesinde "ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder" 329/1 maddesinde de "küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir" hükmü yer almaktadır. Kural olarak; iştirak nafakası velayetin eylemli olarak kullanılmasına bağlı bir alacak olup, velayet hakkını eylemli olarak kullanmayan ana veya baba diğerinden iştirak nafakasını isteyemez. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer tarafdan iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine verilen tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamalarında dikkate alınması zorunludur....
Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesinde; Çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın, 328.maddesi hükmü gereğince; Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir.(TMK. nun 329/1.maddesi) Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur. (TMK. nun 330/1. maddesi) TMK.'nun 331.maddesine göre; Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler....
.- TL'ye yükseltilmesine, her yıl artış için oran belirlenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. 1-Dosyada içeriğine, toplanan delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının temyiz itirazları yerinde görülmediğinden Reddine, 2-Davacının temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanunu'nun 327/1.maddesinde; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın, 328.maddesi hükmü gereğince; Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir....
K..’un beyanında belirtildiği, mahkemece çocuğun annesinin rızası bulunmadığı ve rıza aranmaması koşulları da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karardan sonra davalı baba Mustafa’nın mahkemeye evlat edinmeye rıza gösterdiğine dair 04.12.2014 tarihli kimlik tespiti ekli dilekçe verdiği anlaşılmaktadır. Yukarıda gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında; Türk Medeni Kanunu'nun 305 ve devam eden maddelerinde yer alan küçüklerin evlat edinilmesine ilişkin koşullar ile küçüklerin evlat edinilmesinde ana ve babasının rızasının aranmamasına dair koşullar gerçekleşmiştir. Bu durumda mahkemece, küçük Ayşegül’ün evlat edindirilmesinde ana babasının rızasının aranmamasına ve davacılar tarafından evlat edinilmesine karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir....