Nitekim 6100 Sayılı HMK'nun 406/2. fıkrasında "İhtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara iliskin diğer kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır." denmiştir. Bu fıkranın gerekçesinde "özellikle uygulamada farklı geçici hukuki korumaların birbirinin yerine kullanılmasının hatta -ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesi- gibi aslında kanuna tamamen aykırı geçici hukuki koruma kararı oluşturulmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır." denmiştir. Dava konusu istek tazminata (para alacağına) ilişkin olduğundan geçici koruma talebinin ihtiyati haciz olduğu kabul edilmeli ve buna göre inceleme yapılarak karar verilmelidir. İDM'nce geçici hukuki koruma tedbirine ilişkin talebin ihtiyati haciz olduğu halde 6100 sayılı HMK'nun 33. Maddesine aykırı biçimde ihtiyati tedbir olarak nitelendirilerek reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüştür....
Bunun yanında Kanunun 83. maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. 6502 sayılı TKHK'nın “Geçiş Hükümleri” başlıklı geçici maddenin birinci fıkrası ise “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.” hükmünü içermektedir. Somut olayda; uyuşmazlık, davalı sigorta şirketi ile davacı arasında yapılan yıllık gelir koruma sigorta sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili istemine ilişkindir. Davalı sigorta şirketi ile davacı arasında akdedilmiş sigorta sözleşmesi olduğundan, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı TKHK'nın 2 ve 73. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir....
İhtiyati tedbir geçici hukuki koruma niteliğinde olup, davaya konu uyuşmazlığı esastan sona erdirmez. İhtiyati tedbir hukuksal niteliğinden dolayı uyuşmazlığı esastan çözmeyen geçici hukuki koruma olup açılacak bir davanın veya açılmış bir davanın sonucunun etkisiz veya anlamsız kalmasını önlemeye yarar. Buna karşılık kesin hukuki koruma ise ancak açılacak bir dava üzerine yapılan yargılama sonunda verilen kesin karar ile sağlanabilir....
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince; "1- Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile, A) Davacının davalı T4 ve Aviva Sigorta A.Ş aleyhine açımış olduğu davasının REDDİNE, B) Davalı T3 08/04/2012 tarihinde meydana gelen ve sigortalı Mehmet Çavdar'ın yaralanması ile sonuçlanan trafik-iş kazası sebebiyle % 90 oranında sorumlu olduğu, davacının bağlanan gelirden kaynaklı isteyebileceği alacağının 133.684,59 TL, ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacağının 5.877,65 TL ve yapılan masraflardan kaynaklı isteyebileceği alacağının 40.642,73 TL olduğu anlaşılmakla birlikte taleple bağlı kalınarak; Hak sahibine bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 5,00 TL'nin davalı T3 yönünden gelirin onay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle, davalı T5. yönünden dava tarihinden tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ve davalı T5. yönünden poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla, Hak sahibine ödenen geçici...
Kişinin sorumluluğu da dikkate alınarak davacı kurumun davalıdan sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak miktarının 73.914,84 TL (davalı T3'nun sorumluluğu 6.719,53 TL), ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacak miktarının 14.997,91 TL ve yapılan tedavi masraflarından kaynaklı alacak miktarının 7.938,45 TL olduğu anlaşılmakla talep ile bağlı kalınarak sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinden kaynaklı alacak olarak 1.000,00 TL'nin gelirin onay tarihinden itibaren, sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödemesinden kaynaklı alacak olarak 500,00 TL'nin ödeme tarihinden itibaren, kurum tarafından yapılan masraflardan kaynaklı alacak olarak 500,00 TL'nin sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." gerekçeleriyle karar verildiği görülmüştür....
Sendikası değil Özel Güvenlik ve Koruma İşçileri Sendikası olduğunu, davacının toplu ... sözleşmesi imzalandığı tarihte Özel Güvenlik ve Koruma İşçileri Sendikası üyesi olmadığını, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karar altına alınan toplu ... sözleşmesinden davacının faydalanmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dışı Özel Güvenlik ve Koruma İşçileri Sendikası tarafından Yüksek Hakem Kurulu kararına istinaden 56 kişilik üye listesi bildirildiğini ve bu 56 kişiye toplu ... sözleşmesinden kaynaklı ..., aralık, ocak ve şubat dönemi için hak ediş ödemesi yapıldığını, yine mart ayı hak edişinden 126 kişinin tamamına sendikal haklara ait ödemelerin yapıldığını, davacının sendikaya üye olduğuna veya dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu ... sözleşmesinden faydalandığına ilişkin sendika tarafından herhangi bir bildirim yapılmadığını, tüm bu nedenlerle davacının toplu ... sözleşmesinden faydalanmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. 2....
Sendikası değil Özel Güvenlik ve Koruma İşçileri Sendikası olduğunu, davacının toplu ... sözleşmesi imzalandığı tarihte Özel Güvenlik ve Koruma İşçileri Sendikası üyesi olmadığını, Yüksek Hakem Kurulu tarafından karar altına alınan toplu ... sözleşmesinden davacının faydalanmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava dışı Özel Güvenlik ve Koruma İşçileri Sendikası tarafından Yüksek Hakem Kurulu kararına istinaden 56 kişilik üye listesi bildirildiğini ve bu 56 kişiye toplu ... sözleşmesinden kaynaklı ..., aralık, ocak ve şubat dönemi için hak ediş ödemesi yapıldığını, yine mart ayı hak edişinden 126 kişinin tamamına sendikal haklara ait ödemelerin yapıldığını, davacının sendikaya üye olduğuna veya dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu ... sözleşmesinden faydalandığına ilişkin sendika tarafından herhangi bir bildirim yapılmadığını, tüm bu nedenlerle davacının toplu ... sözleşmesinden faydalanmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. 2....
Farklı hukuki ilişkilerden doğan alacakların aynı davada talep edilmesi HMK m. 110 anlamında kümülatif dava yığılmasıdır. Yukarıda belirttiğimiz esaslar çerçevesinde kısmi dava açan davacı, yargılama esnasında alacak miktarı netleştikten sonra isterse talep konusunu HMK m. 176 uyarınca ıslah edebilir. Davacı vekilince alacak kalemlerine yönelik işlemin ıslah olduğu anlaşılmakla; dava dilekçesinde talep edilen miktar açısından dava tarihi kabul edilmiş olup, alacağın kalan kısmı için belirlenen bakiye alacak miktarının ıslah edildiği tarihten itibaren faize karar verilmesi kanaatine varılmıştır. Davacının talep ettiği işçilik alacaklarının hesaplanması amacıyla dosyamız bilirkişi Hülya Şahin'e tevdii edilmiş ve bilirkişi raporunu sunmuş olup; bilirkişi raporu Mahkememizce hükme, denetime, usul ve yasaya uygun bulunmuş olup....." gerekçeleri ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir....
Çiftçi Mallarını Koruma Derneği'nin kapatılması üzerine husumetin yöneltilmesi gereken kurum noktasında tereddüt yaşanmış olup, kapatılan ... belediyesine bağlı Koruma Meclisi Başkanlıklarının da belediyenin birleştirildiği belediyede tek bir başkanlığa dönüştürüldüğü .... Büyükşehir Belediyesi hukuk müşavirliği tarafından görüş olarak bildirildiğinden ... belediyesinin birleştirildiği ... ile ... Çiftçi Malları Koruma Meclisi Başkanlığı'na husumet yöneltilmiştir. Yasa değişikliğinden kaynaklı hasımda yanılma nedeniyle hakkında açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilen ... yararına 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 327/2 maddesi gözardı edilerek avukatlık ücreti verilmesi hatalı olmuştur....
Bu sebeple davacının talebi nüfus kütüklerindeki kayıtların düzeltilmesine yönelik olmayıp, geçici koruma kimlik belgesindeki bilgilerinin düzeltilmesine ilişkin olduğu, bu yönüyle talebin Nüfus Kanunu kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Davacılar Suriye vatandaşı olup, ülkede yaşanan savaş nedeniyle Türkiye'ye sığınmış ve İçişleri Bakanlığı Hatay Valiliği'nce şahsa geçici koruma kimlik belgesi verilmiştir. Davacılar, idare tarafından düzenlenen bu geçici kimlik belgesinde isim ve soyisminin yanlış yazıldığını belirterek bu yanlışlığın düzeltilmesi için eldeki davayı açmıştır. Davacılar Türk vatandaşı değildir, yine Türkiye'de nüfus sisteminde herhangi bir yanlışlığın düzeltilmesi talebinde bulunamaz. Ancak geçici koruma kimlik belgesini veren Hatay Valiliği'ne başvurarak geçici kimlik belgesindeki yanlışlıkların düzeltilmesini talep edebilecektir. Bu talebin kabul edilmemesi halinde idari yargıya başvurması mümkündür....