Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bu bağlamda somut olaya bakıldığında; davacının akdinden feshinden kaynaklı ödenmeyen iflas tarihinden sonra 2019 Mart ayına ilişkin ücret alacağı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağına yönelik alacak taleplerinin iflas idaresince kabul edilen dışında dava konusu edilen kısmının, SGK kayıtlarının incelenmesinde akdinin fesih tarihi 20/03/2019 olduğu görülmektedir. Davalı İflas Halinde ...A.Ş.'nin; ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesince ...Esas ... Karar Sayılı dosyasından 06/01/2018 tarihinde hakkında iflas kararı verilerek tasfiye işlemlerine başlandığı görülmektedir. Davacı işçinin masaya kaydını talep ettiği işçilik alacaklarının sözleşmesinin feshi ile birlikte doğduğu, sözleşmesinin feshinin ise iflasına karar verilen ...A.Ş.'nin iflasının açılmasından sonra 20/03/2019 tarihinde gerçekleştiğinin davacının SGK kaydından açıkça anlaşıldığı, davacının SGK kaydında sözleşmesini fesheden işveren olarak da İflas Halinde ... Turizm A.Ş.'...

    Kusurun derecesi, sözleşmesinin feshinden sonra ilişkisinin arzedebileceği olumsuzluklara ilişkin yapılan tahminî teşhislerde ve menfaatlerin tartılıp dengelenmesinde rol oynayacaktır. İşçinin sözleşmesini ihlal edip etmediğinin tespitinde, sadece asli edim yükümlülükleri değil, kanundan veya dürüstlük kuralından doğan yan edim yükümlülükleri ile yan yükümlerin de dikkate alınması gerekir. Sadakat yükümü, sözleşmenin taraflarına sözleşme ilişkisinden doğan borçların ifasında, karşı tarafın şahsına, mülkiyetine ve hukuken korunan diğer varlıklarına zarar vermeme, keza sözleşme ilişkisinin kapsamı dışında sözleşme ile güdülen amacı tehlikeye sokacak özellikle karşılıklı duyulan güveni sarsacak her türlü davranıştan kaçınma yükümlülüğünü yüklemektedir. İşçinin sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini kusurlu olarak ihlal ettiğini işveren ispat etmekle yükümlüdür....

      Davacı tarafça keşide edilen 22.09.2010 tarihli cevabi ihtarnamede ise, devamsızlığın sebebinin ‘ sözleşmesinin 08.09.2010 tarihinde işveren tarafından 4857 sayılı Kanunun 17. maddesine göre feshi’ olduğu bildirilmiştir. Şu halde, dava tarihine kadar sözleşmesinin işverence feshedildiği noktasında taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamasına rağmen, dava dilekçesinde sözleşmesinin davacı tarafından haklı feshedildiğinin ileri sürülmesi halinde, bu iddiaya değer verilmesi mümkün değildir. Kaldı ki, cevabi ihtarnamede işverenin feshinden söz eden davacı işçinin daha sonra açtığı davada bu defa sözleşmesinin kendisi tarafından haklı feshinden söz etmesi çelişkili davranma yasağına da aykırı bir durumdur. Mahkemece, bu yönler dikkate alınmadan sözleşmeyi fesheden tarafta yanılgıya düşülmesi yerinde görülmemiştir. Sözleşmenin işverence feshedildiği dosya kapsamı ile sabit olup, bu feshin haklı bir nedene dayanıp dayanmadığının ayrıca ele alınması gerekmektedir....

        Taraflar arasında davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağı, zamanaşımı, davacının fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacakları bulunup bulunmadığı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır. Her ne kadar dava dilekçesinde, fark ücret alacağı kısmi dava, diğer alacaklar (fark ilave tediye ve ikramiye alacakları) belirsiz alacak davası olarak talep edilmiş ise de, mahkemece bütün alacaklar kısmi alacak olarak karara bağlanmıştır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 15. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanun’a eklenen ek 3. maddede, “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” hükmü öngörülmüştür....

        Taraflar arasında davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağı, zamanaşımı, davacının fark ücret, ikramiye ve ilave tediye alacakları bulunup bulunmadığı konularında uyuşmazlık bulunmaktadır. Her ne kadar dava dilekçesinde, fark ücret alacağı kısmi dava, diğer alacaklar (fark ilave tediye ve ikramiye alacakları) belirsiz alacak davası olarak talep edilmiş ise de, mahkemece bütün alacaklar kısmi alacak olarak karara bağlanmıştır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 15. maddesi ile 4857 sayılı İş Kanun’a eklenen ek 3. maddede, “İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, yıllık izin ücreti ve aşağıda belirtilen tazminatların zamanaşımı süresi beş yıldır. a) Kıdem tazminatı. b) İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat. c) Kötüniyet tazminatı. d) İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.” hükmü öngörülmüştür....

        Böylece, sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da, sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. Yıllık izin hakkı anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır....

          tarihine kadar sigortalı işçi statüsünde çalışırken, bu tarihten itibaren dayatılan sözleşmeler ile diğer işçilerin işvereni konumuna getirildiğini, kendisine verilen görevleri eksiksiz yaparken haksız ve bildirimsiz olarak sözleşmesine son verildiğini ileri sürerek, davacı ile davalı arasındaki ilişkinin işçi-işveren ilişkisi olduğunun, acentelik sözleşmesinin muvazaalı olduğunun tespitine ve sözleşmesinin feshinden ötürü ve çalışma karşılığı olan asgari alacak miktarı olan kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai, yıllık izin ücreti, dini ve resmi bayramlarda çalışma alacağı ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir....

            "İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin bölümü alanı, 9.2.2011 gün ve 6110 sayılı Yasa'nın 8.maddesi ile değişik 2797 sayılı Yargıtay Kanunu'nun 14.maddesi gereğince Yargıtay Büyük Genel Kurulu'nun 9.2.2012 gün ve 2012/1 sayılı kararı ile belirlenmiştir. İnceleme konusu karar, hizmet sözleşmesinin feshinden kaynaklanan kötü niyet tazminatı ve manevi tazminata ilişkin olup belirgin şekilde Dairemizin bölümü alanı dışında bulunmakta ve niteliği bakımından Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin bölümü alanı içine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle dava dosyasının Yargıtay 9. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 11.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi....

              Böylece, sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 31. maddesinde, hakimin davayı aydınlatma ödevi düzenlenmiş olup, madde uyarınca, hakim uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği ve delil gösterilmesini isteyebileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının on bir yıldan fazla olan hizmet süresi boyunca yıllık ücretli izin kullanmadığı varsayılarak, yıllık ücretli izin hesabı yapılmıştır. Davacının, işyerinde çalıştığı hizmet süresince hiç yıllık izin kullanmadığı iddiası hayatın olağan akışına aykırıdır....

                Böylece, sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar. 4857 sayılı Kanun'un 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacakları ise mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126/1 maddesi uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir. 01.06.2012 tarihinden sonra yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 147. maddesi ise ücret gibi dönemsel nitelikte ödenen alacakların beş yıllık zamanaşımına tabi olacağını belirtmiştir. Somut olayda davacının akdi 28.02.2010 tarihinde feshedilmiş olup yıllık izin ücreti 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Davacı davasını 04.03.2015 tarihinde ıslah ettiğinden ıslah tarihinden geriye doğru 5 yıllık zamanaşım süresi 04.03.2010 tarihinde dolmuştur....

                  UYAP Entegrasyonu