Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE; 1-Dava adi ortaklık nedeniyle kar payı alacağı davasıdır. 2-Davacı taraf davalı şirket ile "Ortaklık Protokolü ..." başlıklı bir adi ortaklık sözleşmesi imzaladığını ve bu sözleşme ile davalının da dahil olduğu adil ortaklığın oluştuğunu, fakat aradan geçen sürede adi ortaklıktan kaynaklanan kar payı dağılımının yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00TL alacak talebinde bulunmuştur. 3-Davalı tarafça ortaklık protokolü başlıklı belgenin geçerliliğinin bulunmadığını, tarafların daha sonra bu iradelerini sona erdirdiklerini, davacının davalıya bağlı işçi olarak maaş karşılığı çalıştığını, İzmir ......

    Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir ( TBK. 620/1 md. ). Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir (HMK m.190/1). Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer. Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nın 620 inci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak, senetle ispat zorunluluğu geçerlidir....

      -2- Mahkemece, yapılan yazışmalardan anlaşıldığı üzere, adi ortaklığın kurulduğu işin iptal edildiği,iptal edildiği seviyeye kadar ve iptal sonucu teminatın nakde çevrilmesi nedeniyle söz konusu iş nedeniyle davalıların bu işten alabilecekleri herhangi bir bedelin olmadığının anlaşıldığı, bu durumda ise,davacının alacağının borçlusu olan ve adi ortaklığın ortağı ..... adi ortaklıktaki tasfiye payından tahsilinin mümkün bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1-Dava;davacının,davalılardan ......ile aralarındaki adi ortaklık ilişkisi nedeniyle bu davalıdan doğan alacağının,davalıların oluşturduğu adi ortaklıktan,bu adi ortaklık ilişkisinin fesih ve tasfiyesi suretiyle tahsili istemine ilişkindir. Adi ortaklık sözleşmesi; geçerlilik şekli olarak, herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir....

        Dairece verilen 12.11.2013 tarihli ve 2013/14847 E., 2013/15812 K. sayılı ilamla;"...Taraflar arasında BK 520 ve devamı maddeleri (TBK 620.mad. vd) gereğince adi ortaklık kurulduğu, dava konusu taşınmazın da adi ortaklık konusu olduğu, ortaklığın fiilen sona erdiği anlaşılmaktadır. Bir ortak tarafından adi ortaklığa ait bir taşınmazdaki payının bedelinin istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiye istemini de kapsar.Uyuşmazlık için maddi ve hukuki vaka bu şekilde değerlendirildiğinde inceleme bu yönde yapılmalıdır......

          Ticaret Odası kayıtlarına rastlanılmadığı, davalının 10.06.2003 başlangıç tarihli mükellefiyetinin 10.06.2006 tarihinde sonlandığı, davalının MERSİS üzerinde kayıtlı işletmesi olmadığı, fiili olarak "adi ortaklık şirketi" kurulması aşamasına geçilmediği, taraflar arasında şartlarına uygun bir adi ortaklık kurulmadığı, adi ortaklık sözleşmesinde belirtilen şartlarda herhangi bir şirket olmadığı, cezai şart konusunda her ne kadar sözleşmenin 8.maddesinde hüküm olsa da iş yerinin ne şekilde kapatıldığı konusunda dosyaya sunulu kesin bir belge bulunmadığından davacı tarafın cezai şart hususundaki isteminin reddine karar verilerek davanın kısmen kabul kısmen reddi yönünde karar verilmek suretiyle..." gerekçeleriyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 25.000,00 USD nin dava tarihindeki karşılığı olan 62.240,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi üzerinden davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir....

          Bankası Gündoğdu Şubesinde ortaklık adına çekildiği kabul edilen 20.000,00-TL'lik tüketici kredisinin geri ödemesinden 1/3'ünün sorumlu bulunduğu, fakat sözleşmede davalının imzasının bulunmadığı itirazıyla karşılaşıldığı, buna rağmen ek rapor alınmadığı, öte yandan banka havalesi bir ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterdiği, bu karinenin aksini havaleyi gönderenin ispat etmesi gerektiği, bilirkişi raporunda incelendiği belirtilen makbuz ve dekontlarda ödemenin adi ortaklık adına yapıldığı yazılı olduğuna göre adi ortaklık adına olan karinenin aksini yani ödemelerin davacı ortağın Alsancak'ta bulunan bir dairesini satmak suretiyle ödendiği iddiasının yazılı biçimde ispat etmesi gerektiği, 15/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda tasfiyeye esas biçimde adi ortaklık adına yapıldığı kabul edilen ödemelerin tutarının adi ortaklığın kayıtlarında da ödeme olarak gösterildiğine ilişkin bir mütalaaya yer verilmemiş, tasfiye memurunun hükme esas alınan 22/12/2017 tarihli raporunda...

            Mahkememizce taraf iddia ve savunmaları incelenmiş, deliller toplanmış, davacının alacaklı olduğu, ------ sayılı dosyasında davacının ------ aleyhine yaptığı icra takibinin kesinleştiği, bilahare ----tarafından ---------- Karar sayılı dosyasında davacımız --- aleyhine bu icra takibine konu alacak için menfi tespit davası açıldığı, menfi tespit davasının reddedildiği, --------- sayılı hükmüyle istinaf taleplerinin reddedilip kararın kesinleştiği, böylece davacının davalılarımızdan ----------alacaklı olduğunun sabitlendiği görülmüş; Dosyaya davalılar arasındaki adi ortaklık sözleşmesinin sunulduğu, ortada yazılı bir adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu, kaldı ki, adi ortaklığın bulunmadığı yolunda herhangi bir davalı savunmasının da olmadığı nazara alınarak davalılar arasındaki adi ortaklığın mevcudiyeti de kabul edilmiş; Oluşan duruma nazaran mahkememizce adi ortaklığın tasfiye süreci başlatılmış, adi ortaklığa tasfiye memuru olarak -------atanmış, Adi ortaklığın tasfiye süresi başladığında...

              Adi ortaklık ilişkisi devam ederken davalı ...’ın 8.9.2009 tarihinde Ümraniye 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/689 esas sayılı davasını açarak ve Sezai’yi hasım göstererek daire hakkında ortaklığın giderilmesini istediği de sabittir. Dava konusu olayda davalı ...’ın kendisine teminat olarak verilen dairenin hissesi nedeniyle izafe-i şuyuu davası açması taraflar arasında güvensizlik yarattığı gibi, bu durum adi ortaklık sözleşmesine de aykırıdır. Bu itibarla davacı ...’nin adi ortaklık sözleşmesinin feshini istemesi haklı nedene dayalıdır. Taraflar arasındaki ortaklık, davalının dış 2011/8535-2012/6079 ilişkide ortak olarak görünmediği bir iç ortaklık tarzında oluşmuştur....

                Somut olayda davalı şirketler adi ortaklığı oluşturan ortaklar olarak davada adi ortaklığı temsilen yer almakta olup, iflas idaresinin sıra cetveli düzenlerken yalnızca müflis şirketin borçlarına ilişkin borç kabullerinin mümkün olduğu, adi ortaklık açısından sonuç doğuracak şekilde bir tasarruf imkanının bulunamayacağı, adi ortaklığın borç ve sorumlulukları ile müflis şirketin borç ve sorumluluklarının farklı esaslar çerçevesinde incelenmesi gerektiği, adi ortaklığı oluşturan diğer şirket ...'nin fiil ehliyetinin halen devam ettiği ve bu ortak açısından davanın kayıt kabul davasına dönüştüğünden bahsedilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, görülmekte olan davada müflis şirketin adi ortaklık adına iflas idaresi tarafından temsil edilmek suretiyle uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde sonuçlandırılması gerektiği değerlendirildiğinden mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin Konya 4.Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....

                  Davacı vekili istinaf başvurusunda; müvekkili ile dava dışı ....A.Ş.arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu, adi ortaklığın tüzel kişiliğinin hukuken bulunmadığı, dolayısıyla her bir ortağın müstakilen kendi adına alacağı talep ve tahsile hakkının bulunacağı açık olmasına rağmen Mahkemenin ortaklardan birinin eksik olmasının taraf ehliyetini oluşturamayacağı yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, adi ortaklar arasındaki iç ilişkinin, sözleşmenin diğer tarafı olan davalı firma açısından önem arz etmeyeceği gibi borcu sona erdiren bir neden de olmadığından adi ortaklıkta ortakların tamamının alacağı birlikte talep edebilecekleri yönündeki mahkeme tespitinin de adi ortaklık hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğunu, tüzel kişiliği olmayan adi ortaklığın taraf ehliyeti de olamayacağından her bir ortağın ayrı ayrı ortaklık adına hareket edebileceğini ve taraf ehliyetinin bulunduğunun içtihatlar ve yasa gereği olup mahkemenin aksi yöndeki kararının dosya içeriğine, hukuk ve yasaya aykırı...

                    UYAP Entegrasyonu