Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK.nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur....

    Aile Mahkemesi ise davanın, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunundan kaynaklanan nüfus kayıt düzeltim davası olduğu gerekçesi ile karşı görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 4. maddesi uyarınca, 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun “Vesayet” başlıklı üçüncü kısmı hariç olmak üzere “Aile Hukuku” başlıklı İkinci Kitabından (m.118 ilâ 395 arası) kaynaklanan davalara bakmak görevi aile mahkemelerine aittir. Bu nedenle, TMK'nın “hısımlık” başlıklı 282 ilâ 363. maddeleri arasında yer alan soybağına ilişkin davalar, aile mahkemeleri tarafından çözümlenmelidir. Diğer taraftan, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-a maddesi gereğince, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi istemlerine ilişkin davalara bakmak görevi ise asliye hukuk mahkemelerine ait bulunmaktadır....

      kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” yerine "iftira” olarak gösterilmesi, Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi....

        Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK.nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur....

          Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK.nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur. Somut olayda, sanık ...'nin olay gecesi arkadaş grubuyla inceleme dışı sanık ...'in lokantasında alkol aldıktan sonra hesabın fahiş gelmesi nedeniyle çıkan tartışma nedeniyle yürütülen soruşturmada, sanığın kendisini üvey kardeşi Mustafa...'in kimlik bilgisi ile tanıttığı ve soruşturmanın başında düzenlenen bir çok evrakın mağdur ...'...

            Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK'nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur. 1-Somut olayda; 14.05.2015 tarihinde şüphe üzerine durdurulan sanığın gerçek kimlik bilgilerini verdiği, 15.05.2015 tarihinde parmak izleri alınan sanık ...’in parmak izleri üzerinde yapılan 15.05.2015 tarihli karşılaştırmada, 15.07.2014 tarihinde Antalya ilinde ...’in parmak izleri ile aynı, kimlik bilgilerinin ise farklı olduğunun tespit edildiği, sanık hakkında 15.07.2014 tarihinde hırsızlık şüphesi ile yakalandığı sırada kardeşi olan ...’in kimlik bilgilerini kullanması nedeniyle 17.07.2014 tarihli...

              Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK.nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur....

                Bir adli soruşturma ya da kovuşturma işlemi olmaksızın kimlik bilgilerinin gizlenmesi amacıyla başkalarına ait kimlik bilgilerinin kullanılması ve verilen kimlik bilgilerine göre resmi belge düzenlenmesi halinde TCK.nın 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma suçu, bir resmi belge düzenlenmemiş olması halinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 40/1. maddesinde düzenlenen kimliği bildirmeme kabahati oluşur....

                  Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre taşınması zorunlu önad ve soyadı, Türk Medeni Kanunu'nun 27. maddesi hükmünün kapsamındadır. Kanun, bu hükümde görevli mahkemeyi göstermemiştir. Ne var ki; adın haklı sebeple değiştirilmesine ilişkin dava, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden esas itibarıyla "nüfus kaydının düzeltilmesi" niteliğinde olduğu ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesine göre de, görevli asliye hukuk mahkemesinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır. Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu'nun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır....

                    bu tür davalarda sadece nüfus kayıtları ile soy bağı kurulmasının mümkün olmadığı gibi tek geçerli ve usuli ispat vasıtası olmadığını, ikinci nüfus kayıtlarının ise Hicri 1320 Miladi 1904 yılında yapılan genel nüfus yazımı ile tesis edildiğini,bu kayıtların ise Osmanlıca olup kimlik bilgilerinin daha kapsamlı ve eksiksiz olduğunu,1880- 1884 yılları arasında tesis edilen kayıtlardaki kişilerden ölü olanların 1320 Hicri-1904 Miladi tarihinden önce ölmüş ise 1320 Hicri-Miladi 1904 tarihinde tesis edilen kayıtlara yazılmadığını, böylece 1880- 1884 Osmanlıca Atik Kayıtları ile 1320 Hicri-1904 Miladi kayıtları arasında aile bağlarının koptuğunu,Gavremoğlu Mahallesinin 1320 yazımı ile ilgili nüfus kayıtlarında nüfus kütüğünün sayfaları parçalanmış olduğundan yeni kayıtlara, sadece bulunabilen kayıtların alınmış olduğun ldeğinı,bu davada vakıf evlatlığı soy bağının sadece nüfus kayıtları ile değil ayrıca durumu benzer nitelikteki olan vakıf evlatlarının açtığı davalar, vakıf senetlerinde yer alan...

                    UYAP Entegrasyonu