Keza imar uygulaması sonucu ... adına ihdasen tescil edilen ... parsel ile bu parselden imar uygulaması sonunda ifrazen oluşturulan davaya konu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın ... adına tescil sebebi olan iktisap nedeni üzerinde durulmamış, ... lehine bir ecrimisil uygulamasının olup olmadığı sorulup araştırılmamıştır. Dava özünde, 3402 sayılı Kanunun 17. maddesi bağlamında imar-ihyaya dayalı olarak Medenî Kanunun 713. maddesine göre açılmış tescil davası olup, yörede 1982 ve 2008 tarihlerinde yapılan yapılan imar planı uygulamalarıda, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17/2. maddesine göre tam olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Davanın kabulü veya reddi diğer olgular yanında somut olayda bu konuda odaklanmaktadır. Zira; dosya içersinde bulunan Belediye Başkanlığı İmar Dairesi ile mahkemenin yaptığı muhtelif tarihlerdeki yazışmalara verilen cevaplarda; 27.01.2009 tarih 123-78 sayılı yazısında; (... İli, ... İlçesi ......
Köyünde, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 22/A maddesi kapsamında kadastro haritalarındaki sınırlandırma, ölçü, çizim ve hesaplamalardan kaynaklanan hataların giderilmesi için çalışmanın yapıldığını ve askıya çıkarıldığını, ancak yapılan çalışma sırasında kesinleşmiş devlet ormanı alanına müdahale de bulunularak, ... Köyü, 156 ada 5 parsel sayılı taşınmaza tarla vasfı verilerek davalı adına tespit yapıldığını ve dava konusu yerin kesinleşen orman kadastro sınırları içinde ve orman vasıf ve karakterinde olduğunu ileri sürerek, 3402 sayılı Kanunun 22/A madde uygulaması ile kesinleşmiş Devlet Ormanı üzerine ihdas edilen 156 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tesbitinin iptali ve taşınmazın Hazine adına Orman vasfıyla tapuya kayıt ve tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece, davanın kabulüne ve ......
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1972 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1980 tarihinde kesinleşen sınırlandırılması yapılmayan orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2. madde uygulaması ve 09.08.2001 tarihinde kesinleşen 6831 sayılı Orman Kanununun 2/B uygulaması ile 23.10.2012--21.11.2012 tarihleri arasında ilan edilen 3402 sayılı Kanunun Ek 4 maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmaları ile 2014 tarihinde başlanılan 3402 sayılı Kanunun Ek 4 maddesi gereğince yapılan kadastro çalışmaları bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu 1999 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Davacı lehine kullanım şerhi verilen 101 ada 481 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünde eksiklik olduğu iddiasıyla dava açmıştır....
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir. Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yörede 1947 yılında 3116 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 23.08.1979 tarihinde ilanı yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2. madde uygulaması ve 2002 yılında 3402 sayılı Yasanın 4. madde hükümlerine göre yapılıp dava nedeniyle kesinleşmeyen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır....
Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ön görülen sürenin hak düşürücü süre olduğu ve mahkemece re'sen nazara alınması gerektiği de ayrıca belirtilmelidir. 2- Kadastro Kanununun 12/3 maddesinin uygulanmasına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra somut olaya döndüğümüzde; dava konusu taşınmazların 18/05/1944 ve 16/11/1944 tarihlerinde yapılan kadastro tespiti sonucu 141 ada 11 ve 141 ada 12 parsel no'su ile şahıslar adına tespit ve tescil edildiği her iki parsel yönünden kadastro tespitinin 13/06/1945 tarihinde kesinleştiği 141 ada 11 parsel kaydına "1.116 m2 Hazine fazlalığı olup 05/10/1946 tarihinde Defterdarlığa bildirilmiştir." 141 ada 12 parsel kaydına da "1.530 m2 fazlalık olup 05/10/1946 tarihinde Defterdarlığa bildirilmiştir." şeklinde belirtme düşüldüğü, 141 ada 11 parselin daha sonra imar uygulaması ile 8339 ada 1 ve 8340 ada 1 sayılı parsellere ayrıldığı, 141 ada 12 parselin de imar uygulaması ile 8338 ada 1 parsel olduğu anlaşılmaktadır....
ın 852 sayılı parseldeki payının imar uygulaması sırasında çekişmeli 7903 ada 18 ve 19 sayılı parsellere gittiği, çekişmeli parselin 852 numaralı kadastro parseli tesbit krokisi dahilinde kalmayıp, 1078 numaralı kadastro parseli tesbit krokisi dahilinde kaldığı, 1078 sayılı kadastro parselinin, 26.12.1957 tarihinde 4763.000 m2 yüzölçümünde orman niteliğiyle Hazine adına tespit gördüğü, ... ..... ve arkadaşları tarafından 812 ve 1078 numaralı parseller hakkında Antalya Kadastro Mahkemesinin 1958/748-1994/2352 sayılı dava dosyasında, davalı Orman Yönetimi, Hazine ve .... .... aleyhine açılan, .... ... ve arkadaşlarının da katıldığı dava sonucu, Kadastro Mahkemesinin, 812 parselin .... ... ve .... ...., 1078 sayılı parselin ise, orman bilirkişileri Prof. Dr. ..... .... ve Prof. Dr. .... ..... ve jeolog bilirkişi Doç....
Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda belirtildiği şekilde Kadastro Müdürlüğünce 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41.maddesi uyarınca yapılan düzeltme işleminin doğru olup olmadığının tespiti için yukarıda belirtildiği şekilde yöntemince araştırma ve inceleme yapılmalı, bundan sonra toplanmış ve toplanacak tüm deliller değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Ayrıca, davacı tarafından T4 de husumet yöneltilmiş ise de; 105 ada 4 sayılı parsel maliki davalının başvurusu üzerine 3402 sayılı Kadastro Kanunun 41.maddesi gereğince düzeltme işlemi yapıldığından T4 husumet düşmeyeceği gözetilmemesi de doğru değildir....
O halde, orman kadastrosu ve 2. madde uygulaması kesinleştikten sonra arazi kadastrosu yapıldığından orman sınırları içerisinde yapılan kadastro tespiti 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddesi gereğince ikinci kadastro niteliğinde olup, yolsuz (TMY'nın 1025. Md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağından somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulama olanağı bulunmamaktadır. Ancak; 2/B uygulaması kesinleşen yerler hali hazır vasfı ile Hazine adına tapuya tescil edileceğine göre, bu nitelikteki yerler için oluşturulan tapu kayıtlarının iptal ve Hazine adına tapuya tescili için açılacak davalar, Hazine tarafından açılması gerekir. ...'nın dava açma yetkisi yoktur. O halde, ... tarafından açılan davanın aktif dava ehliyeti bulunmaması gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır....
/B madde uygulaması hakkındaki Yönetmeliğin 44. ve 25523 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak ....07.2004 tarihinde yürürlüğe giren Yönetmeliğin 43 ve devamı maddelerine göre, aplikasyon işleminin davacıya yeni dava hakkı vermeyeceği, ilk orman kadastrosuna itiraz davası açmak için hak düşürücü sürenin çoktan geçtiği belirlenerek, davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır, Ancak kadastro mahkemesince 3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/son maddesi gereğince vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre vekalet ücreti hesaplanmış olması doğru değil ise de; bu yanılgının giderilmesi hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir. Bu sebeple hükmün .... paragrafının hükümden çıkarılarak, bunun yerine “3402 sayılı Kadastro Kanununun 31/son maddesi gereğince takdir edilen 500.00....
Kural olarak 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca kayıtların haritaya dayanmaları halinde kapsamlarının haritasına göre belirlenmesi zorunludur. Nevarki davalı Hazinenin dayandığı tapu kayıtlarının dayanağı haritasının uygulaması da yetersizdir....