Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Dava konusu edilen ve krokisinde (C) harfi ile gösterilen bölüm ise “yol” vasfıyla tescil harici bırakılmıştır. Dava irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasına dayalı TMK 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca tescil ile tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. 3.2.İlgili Hukuk 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti başlıklı 14. maddesinde “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir. (Değişik ikinci fıkra: 3/7/2005 - 5403/26 md.) Sulu veya kuru arazi ayrımı, Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu hükümlerine göre yapılır.”...

    Kural olarak, ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilen yerlerin imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde imar ve ihya için öngörülen tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılıp belirlenmesi zorunludur....

      Harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Türk Medeni Kanununun 719. ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddeleri uyarınca harita ve krokisi kapsamı ile değer verilir. Harita ve krokiden diğer bir ifade ile mülkiyet hakkının kapsamından maksat sınır çizgileri değil haritanın gerçek ölçü değerleridir. 41. madde ile mülkiyet hakkının yatay kapsamının belirlenmesi ve taşınmazı komşu taşınmazlardan ayıran, ferdileştirilmesini sağlayan harita ve planlarda yapılan ölçü, sınırlandırma, tersimat veya hesaplama hatalarının düzeltilmesi amaçlanmıştır. Yapılacak düzeltme ile mülkiyet aktarımına neden olunmamaktadır. Kuşkusuz, mülkiyet aktarımına neden olan hatalar için çözüm açılacak tapu iptali ve tescil davasıdır....

        Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. 5831 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kadastro Kanununa eklenen ek 3. madde ile "bir mirasçının, miras ortaklığından doğan elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde tapu sicil müdürünün, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet edeceği, elbirliği mülkiyetinin devamına yönelik bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan herhangi biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu taşınmaz mal üzerindeki elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürülerek, hissedarlık esaslarına göre mirasçılar adına tapu kütüğüne tescil edileceği" şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir....

          Kadastro Müdürlüğü'nce 3402 sayılı Kadastro Kanununun 41. maddesi uyarınca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün yazısı üzerine yapılan düzeltme işlemi sonucunda, Şanlıurfa İli, Harran İlçesi, Göktaş Mahallesi çalışma alanında bulunan ve tapuda T3 adına kayıtlı olan 225 parsel sayılı 46000 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 49471,33 metrekare yüzölçümlü olarak tapuya tescil edilmiştir. Davacı Hazine, Kadastro Müdürlüğü'nce yapılan düzeltme işlemi sonucu taşınmazda meydana gelen miktar fazlasına yönelik tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Dava, kadastrodan önceki sebeplere dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir....

            Dava, 3402 sayılı kanununun EK 5.maddesi ve 20.11.2012 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan ve Orman Kadastro Yönetmeliğinin 19.maddesi uyarınca yapılan kadastro çalışmasına karşı açılan şerhin kaldırılması istemine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1957 yılında yapılan genel arazi kadastrosu, 2016 yılında 6495 sayılı kanunla 3402 sayılı Kanuna eklenen EK 5.madde uyarınca yapılan 5304 sayılı Kanunla değişik 4.maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosu,2017 tarihinde ilan edilen sınırlaması yapılmamış yerlerde orman kadastrosu, tüm ormanlarda aplikasyon ve 2/B uygulaması vardır. Dava, 3402 sayılı kanununun EK 5.maddesince yapılan kadastro çalışmasına itiraza ilişkindir....

            e ait olduğunu beyan ederek kadastro görevlilerine başka belge ve bilgi sunulmaması nedeniyle bu kişiler adına tescilini sağlamak suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddiasıyla açılan davada mahkumiyetine karar verilmiş ise de; dava konusu taşınmazla ilgili olarak kadastro mahkemesinde ya da genel hukuk mahkemelerinde tespite itiraz veya tapu iptali ve tescil davası açılıp açılmadığının, açılmış ise akıbetinin araştırılması ile karar verildiğinin belirlenmesi halinde bu kararın kesinleşme şerhli onaylı bir örneğinin getirtilmesi ve sonucuna göre sanığın eyleminin 3402 sayılı Kadastro Kanununun 43. maddesindeki suçu oluşturup oluşturmayacağının karar yerinde gerekçeleriyle tartışılması ile sonucuna göre suçun sübutu ve niteliğinin takdir ve tayini yerine eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, Kabule göre de; Hükümden sonra 28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Yasanın 106/3. maddesi...

              Mahkemece 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir. Bilindiği gibi kadastro ve tapulama işlemlerinin sona ermesinden sonra ortaya çıkan uyuşmazlıkların dava yolu ile giderilmesi olanağı vardır. Kadastro Kanununun getirdiği itiraz ve dava açma sürelerini kadastro kesinleşmeden kullanmamış ya da kullanamamış olan hak sahiplerinin hakları, kadastroya dayanılarak oluşturulan tapu sicili ve sicile yapılan tescil nedeniyle hemen ortadan kalkmaz. Her ne kadar kesinleşen kadastro hak sahibi olarak tespit edilen kimse yararına bir hak karinesi oluştursa da bu karinenin Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık süre içerisinde açılacak dava ile çürütülmesi mümkündür....

                Bilindiği üzere, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hiç bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman için açılacağı kuşkusuzdur. Bunun istisnalarından birisi ise miras bırakanın kadastro tespitinden önce ölmesi halidir. 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesine göre, kadastro tespit tarihinden önceki sebebe dayalı olarak tespit tutanağının kesinleşmesinden itibaren 10 yıllık süre geçmiş ise, açılan davanın dinlenemeyeceği öngörülmüştür. Somut olaya gelince,çekişme konusu parselin kadastro tespiti 14.04.1959 tarihinde yapılmış, tesbite itiraz davası 11.03.1996 tarihinde kesinleşmiş,, mirasbırakan 18.11.1968 tarihinde ölmüş, eldeki dava ise 30.03.2010 tarihinde açılmış olup, 3402 sayılı yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği açıktır....

                  Mahkemece, yörede 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca orman kadastrosunun yapılıp 22.01.2009 - 23.02.2009 tarihleri arasında ilân edilerek 24.02.2009 tarihinde kesinleştiği, davacının zilyetliğe dayanarak 13.04.2009 tarihinde dava açtığı, kişilerin tapuya dayalı olarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açabileceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 24.03.2015 tarih 2014/9219- 2015/1938 sayılı kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; ''Mahkeme kararından sonra Anayasa Mahkemesi tarafından 22.05.2013 tarih ve 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâm ile 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasının “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir....

                    UYAP Entegrasyonu