Davacı 28/10/2020 tarihinde tebligat usulsüzlüğü ve borca itiraz davası açmıştır. Mahkemece borca itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmiş, bu karara karşı her iki tarafça istinafa başvurulmuştur. Davacı borçluya ödeme emri 27/08/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı borçlu ise 28/10/2020 tarihinde iş bu davayı açmış olup, borca itiraz davası şekli olarak süresinde değildir. Ancak davacı aynı dilekçede tebligat usulsüzlüğü şikayetinde bulunduğundan mahkemece öncelikle borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin değerlendirilmesi, tebligatın usulsüzlüğüne kanaat getirilmesi halinde, davacının borca itirazının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tebligat usulsüzlüğü şikayeti ile ilgili olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden davacının borca itirazının değerlendirilmesi isabetsizdir....
şerhiyle 29.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, anılan tebligatın şirketin yetkili temsilcileri olmaması durumunda çalışanına teslimi gerekirken, mahalle muhtarına verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmaya çalışıldığı, şirket çalışanına ise haber bırakıldığı, tebligatın bu haliyle TK'nın 21/1. maddesine aykırı olarak yapıldığı ve dolayısıyla usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar tebligat parçasında Tebligat Kanununun 20. maddesine göre tebliğ yapıldığı yazılmış ise de, Tebligat Kanununun 20. maddesine göre yapılmış bir tebligat bulunmadığından ihbarnamenin kapıya yapıştırılmasından itibaren 15 gün sonra tebligatın yapılmış sayılmasından söz edilemez....
Yön. m. 30) tebliğ imkansızlığı sebebiyle tebliğ zarfı Barbaros mahalle muhtarı teslim edilmiş 2 nolu haber kağıdı muhatabın kapısına yapıştırılmış, ayrıca en yakın Sibel Sağlam haber edilmiştir.” şerhiyle 27.12.2021 tarihinde tebliğ edildiği, anılan tebligatın şirketin yetkili temsilcileri olmaması durumunda çalışanına teslimi gerekirken, mahalle muhtarına verilerek Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılmaya çalışıldığı, şirket çalışanına ise haber bırakıldığı, tebligatın bu haliyle TK'nın 21/1. maddesine aykırı olarak yapıldığı ve dolayısıyla usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar tebligat parçasında Tebligat Kanununun 20. maddesine göre tebliğ yapıldığı yazılmış ise de, Tebligat Kanununun 20. maddesine göre yapılmış bir tebligat bulunmadığından ihbarnamenin kapıya yapıştırılmasından itibaren 15 gün sonra tebligatın yapılmış sayılmasından söz edilemez....
İİK'nun 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığı şarttır. Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK'nun 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Şikayet tarihinden önce yukarıda belirtilen maddeler uyarınca haczin düşmüş olduğunun belirlenmesi halinde, şikayetin konusu olmayacağından, başvurunun fuzuli yapıldığı kabul edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında, İİK.nın 106-110.maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığı belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır. Somut olayda, 165 ada 8 parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki haczin incelenmesinde; haciz şerhinin 21/08/2017 tarihinde işlendiği, İİK'nun 106....
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Şikayetlerinin haczedilmezlik şikayetinden olmadığını, şikayetlerinin esası usulsüz tebligatların iptali talebi ile ilgili olduğunu, müvekkilinin usule ve hukuka aykırı tebligatlarla dosyaya borçlu olarak eklendiğini, Müvekkilinin E-devleti üzerinden alınmış olan Nufus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden "Tarihçeli Yerleşim Yeri Bilgileri Raporu"ndan da anlaşılacağı üzere müvekkilinin bahsi geçen bu adresi tebligat yapılan tarihte eski adres olarak göründüğünü, mernis adresi olmadığını, tebligat yapılan tarihlerde müvekkilinin mernis adresi olmayan adresine mernis adresi olarak yapılan her üç tebligat da usulsüz ve geçerli olmadığını, usule ve hukuka aykırı yapılan bu tebligatın işlemleri sonucunda müvekkilinin durumdan habersiz olduğu için itiraz hakkını da kullanamadığını, usulsüz işlemler sonucunda borçlu olmadığı dosyaya borçlu olarak eklendiğini, usule uygun olmadan yapılan tebligatın İcra İflas Hukukuna ilişkin ise muhatap İİK 16/1...
Odasının cevabi yazısında, borçlunun adresinin ... olarak bildirildiği ve örnek 7 ödeme emrinin, borçlunun bildirilen bu adresine 18.12.2014 tarihinde Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Şikayetçi borçlu şirketin ticaret sicil adresine TK'nun 35.maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, bu adrese gönderilen tebligatın, adresin kapalı olması ya da muhatabın adresten taşınmış olması şerhi ile tebliğ edilemeden iade edilmesi zorunludur. Şikayete konu tebligat tarihinden önce, borçlu şirketin ticaret sicil adresine çıkarılıp tebliğ edilmeden iade edilen tebligatın; "muhatap firma tanınmıyor" şerhi ile iadesi usulsüz olup, bu tebligat esas alınarak TK'nun 35/4. maddesine göre yapılan tebligat usulüne uygun değildir. O halde; mahkemece, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetinin kabulü ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir....
İCRA HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 02/07/2020 NUMARASI : 2020/60 ESAS, 2020/154 KARAR DAVA KONUSU : Meskeniyet İddiası KARAR : İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen karara karşı süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü; Davacı dava dilekçesinde özetle; İİK 82/12 maddesi kapsamında haczedilmezlik şikayetinde bulunmuştur. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Aydın 1. İcra Hukuk Mahkemesince yapılan yargılama neticesinde, davanın süreden reddine karar verilmiştir. Davacı istinafa başvuru dilekçesinde özetle; haciz işleminden Aydın İcra Müdürlüğü'nün 2017/32547 Esas sayılı dosyası üzerinden gönderilen ve tarafına 13/02/2020 tarihinde tebliğ edilen bilirkişi raporuyla haberdar olduğunu, tarafına daha önce tebliğ edilmiş bir tebligat varsa da usulsüz olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir....
DAVA Davacı borçlu vekili dava dilekçesinde; takip dosyası içeriğine göre müvekkiline ödeme emrinin elektronik posta adresine tebliğ edilmiş göründüğünü, ancak, müvekkili şirkete ait usulüne uygun şekilde alınmış bir elektronik tebligat adresi bulunmadığını, müvekkili şirkete usulsüz şekilde e-tebligat yapıldığını, takipten şikayet tarihinde haberdar olduklarını, yapılan araştırma neticesinde şirkete temsile yetkili olmayan ve ...’in yıllık izinde olduğu bir tarihte ...’in elektronik imzasıyla Genel Müdür/ Yönetim Kurulu başkanı sıfatıyla PTT’den UETS adresi alındığı, yetkili kişilere ait olmayan telefon numarası ve e-posta hesabı bildirildiğini tespit ettiklerini, müvekkil şirket yetkililerinin hesap açma işlemi hakkında bilgi sahibi olmadığı gibi PTT tarafından da Elektronik Tebligat Yönetmeliği m. 8,2-3’e göre bilgilendirme yapılmadığını, elektronik adresin oluşturulduğu konusunda muhataba bilgilendirme yapılmadan elektronik tebligat adresine yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğunu...
Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasında borçluya çıkan tebligatlarla takipten haberdar olunduğu ve buna göre de tebligat usulsüzlüğü şikayetinin süresinde olmadığından bahisle şikayetin reddedildiği anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir....
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 25. maddesi hükmüne göre de, hakim, şikayet dilekçesinde bildirilen vakıalarla bağlı olup, ileri sürülmeyen maddi olayları kendiliğinden gözetemez. Yine Y.12. HD.nin 27.09.2010 T., 8528/21169 EK. Sayılı ve 2009/23590 E. 2010/5162 K. sayılı emsal içtihatlarından da anlaşıldığı üzere; İnceleme icra mahkemesine sunulan şikayet dilekçesinde ileri sürülen şikayet sebepleri ile sınırlı olarak yapılır. Somut olayda; emsal içtihatlar , HMK.nun 25....