Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemesinin 15.03.2012 tarihli ve 2011/116 esas, 2012/39 karar sayılı kararıyla çocuk yönünden iptal edilmiş; ikinci fıkrayla ilgili iptal kararı 07.02.2011 tarihli 28197 sayılı; dördüncü fıkrayla ilgili iptal kararı ise, 21.07.2012 tarihli 28360 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış; her iki iptal kararında, iptal hükmünün kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak bir yıl sonra yürürlüğe gireceğinin kararlaştırılması sebebiyle, ikinci fıkrayla ilgili iptal hükmü 07.03.2012 tarihinde, dördüncü fıkrayla ilgili iptal hükmü ise 21.07.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. ... Mahkemesinin iptal kararlarından sonra, çocuk tarafından açılan babalık davasında artık herhangi bir hak düşürücü süre sözkonusu değildir. O halde, davanın Türk Medeni Kanununun 301/3. maddesi gereğince...'ye ve Cumhuriyet savcılığına ihbar edilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, bu husus nazara alınmadan "hak düşürücü süre geçtiğinden" bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır....

    Aynı yasanın 303/2. maddesinde ''Çocuğa doğumdan sonra kayyım atanmışsa, çocuk hakkında bir yıllık süre, atamanın kayyıma tebliği tarihinde; hiç kayyım atanmamışsa çocuğun ergin olduğu tarihte işlemeye başlar.'' hükmü, 303/4. maddesinde ise ''Bir yıllık süre geçtikten sonra gecikmeyi haklı kılan sebepler varsa, sebebin ortadan kalkmasından başlayarak bir ay içinde dava açılabilir.'' hükmü düzenlenmiştir. 303/2 ve 4. maddeleri hakkında Anayasa Mahkemesinin iptal kararları var ise de; 303/2. fıkra yönünden iptal kararı; mahkemenin karar tarihinden sonra 08.02.2013 tarihinde yürürlüğe girmiş, 303/4. fıkra yönünden ise inceleme tarihi itibariyle iptal kararı yürürlüğe girmemiştir. Öte yandan Anayasanın 153.maddesi uyarınca kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar....

      Ancak, davanın yasal dayanağını oluşturan, 506 sayılı Yasanın 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “...sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarla sınırlı olmak üzere...” ibaresi, Anayasa Mahkemesi’nin 23.11.2006 gün ve 2003/10 Esas ve 2006/106 sayılı kararıyla, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş; Anayasa’nın 152 ve 153. maddelerinde öngörülen düzenleme uyarınca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesi ile birlikte, elde bulunan ve kesinleşmemiş tüm davalarda uygulanmasının zorunlu olması karşısında, iptal kararının Resmi Gazetede yayınlandığı 21.03.2007 tarihinden sonra, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76. maddesi uyarınca, yürürlükteki yasaları uygulamakla yükümlü bulunan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın, iptal kararı ile yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkisi bulunmadığından; dava tarihindeki mevzuat ve içtihatlara uygun olarak...

        İdare Mahkemesinin 31/03/2022 tarih ve E:2022/729, K:2022/587 sayılı kararı ile iptal kararı verildiği, sınav sonucu yerleşmeye hak kazandığı ancak atamasının yapılmadığı, bu işlem nedeniyle uğradığı zararının tazmin edilmesi gerektiğinden bahisle ilk atamasının iptal edildiği tarih ile göreve başladığı tarih arasındaki (19/07/2017 ile 01/09/2020 tarihleri arasındaki) yoksun kaldığı mali ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesi uyarınca iptal ve tam yargı davalarının birlikte veya iptal davası sonuçlandıktan sonra tam yargı davası açılması mümkün olduğundan, söz konusu iptal kararı üzerine ve iptal edilen işlemden kaynaklanan iş bu tam yargı davasına ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, aynı Kanun'un 36. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna varılmıştır....

          Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü: K A R A R Davacı dava dilekçesi ile; 2014 yılı yöneticisi olarak katılan davalılardan ...’ın, ve alınan kararların Hakimliğinin 16/06/2015 tarih ve 2014/946 Esas sayılı dosyasından verilen karar ile iptal edildiğini, toplu yapı başkanı seçilen ... aleyhinde verilen iptal kararı karşısında 2014 Toplu Yapı Genel Kurul kararlarının da iptali 634 sayılı Kanun ve toplu yapı yönetim planı hükümlerine göre zorunlu hale geldiğinden 2014 i olağanüstü kat malikleri genel kurul toplantısının iptaline karar verildiği, kararın kesinleşmesi halinde dahi iptal kararı geriye yürümeyeceğinden kesinleşme tarihi itibarı ile sonuç doğuracağı gibi, üst yönetim toplantısının bu nedenle iptalinin istenemeyeceği, 634 sayılı Kat mülkiyeti Kanununun 33. maddesi uyarınca davacının toplantıya katılmasının söz konusu olmadığı gibi iptalini isteme yetkisinin bulunmadığı, ayrıca iptal kararının kesinleşmesi halinde dahi alınan karalar yönünden kat malikleri...

            Dosyadaki Kayıt ve Belgelerden, davacının 2.7.1979 ile 12.5.2008 tarihleri arasında 5433 gün Bağ-Kur kapsamında, 1628 gün 506 sayılı yasa kapsamında çalışmasının olduğu, toplam 7061 gün hizmetiyle 1.6.2008 tarihinden itibaren 506 sayılı yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlandığı, 5.8.2010 tarihli rapor ile davacının dava dışı Şeref Bakır'ın yanında geçen 1.10.2007-12.5.2008 tarihleri arasında çalışmalarının fiili çalışmaya dayanmadığı, para karşılığında yapıldığı için iptal edildiği ve bu hizmetlerinin iptal edilmesi ile 506 sayılı yasa kapsamında 1260 gün şartını sağlamadığı için yaşlılık aylığının iptal edildiği belirlenmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, Kurum tarafından 1.10.2007-12.5.2008 tarihleri arasında iptal edilen SSK'lı çalışmalarının gerçek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Somut olayda, davacının iptal edilen çalışmaları yönünden fiili bir çalışmaya dayanıp dayanmadığı yeterince araştırılmadan davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur....

              Anayasanın 153. maddesinde "iptal kararları geriye yürümez" hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup, elde bulunan uyuşmazlığın sürdüğü davalarda "geriye yürümeme kuralı" uygulanamaz. Diğer bir anlatımla; bir davada uygulanması gereken kanun maddesi başka bir dava vesilesi ile iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz. Zira davanın yasal dayanağı kalkmıştır ve davacının iptal edilen maddeden dolayı sağlayacağı hukuki yararı da kalmamış olur (Hukuk Genel Kurulunun 17.05.1989 tarihli ve 1989/10-250 Esas, 1989/361 Karar) İtiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine iptal edilen hükmün, benzer işlerde uygulama durumunda bulunan başka mahkemeler de Anayasa Mahkemesi iptal kararına uymak zorunda olup, iptal edilen yasa maddesine dayanarak karar veremezler. İtiraz yoluna başvuran mahkemenin verilecek olan iptal kararı ile bağlı olması, diğer mahkemeler bakımından da aynı etkiyi haizdir....

                İptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, Anayasa Mahkemesi’nin 12/12/1989 tarih, 1989/11-48 E.K. sayılı kararında “Türk Anayasal sisteminde, "Devlete güven" ilkesini sarsmamak ve ayrıca devlet yaşamında bir karmaşaya neden olmamak için iptal kararlarının geriye yürümezliği kuralı kabul edilmiştir. Böylece hukuksal ve nesnel alanda etkilerini göstermiş, sonuçlarını doğurmuş bulunan durumların, iptal kararlarının yürürlüğe gireceği güne kadarki dönem için geçerli sayılması sağlanmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir. Anayasadaki bu düzenlemeden güdülen amaç, iptal edilen kanuna dayanılarak, daha önce yapılan işlemlerin geçerliliklerini koruyacağıdır. Ancak iptal kararının geriye yürümeyeceğini mutlak olarak anlamak ya da kabul etmek mümkün değildir. Bir kere iptal kararları geriye yürümeyecekse, dava mahkemelerinin davaları durdurarak sorunu Anayasa Mahkemesine havale etmesinin bir anlamı olmayacaktır (Teziç, Erdoğan: Anayasa Hukuku, ..., 2003, s.214)....

                  Anayasanın 153. maddesinde "iptal kararları geriye yürümez" hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup, elde bulunan uyuşmazlığın sürdüğü davalarda "geriye yürümeme kuralı" uygulanamaz. Diğer bir anlatımla; bir davada uygulanması gereken kanun maddesi başka bir dava vesilesi ile iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz. Zira davanın yasal dayanağı kalkmıştır ve davacının iptal edilen maddeden dolayı sağlayacağı hukuki yararı da kalmamış olur (Hukuk Genel Kurulunun 17.05.1989 tarihli ve 1989/10-250 Esas 1989/361 Karar) İtiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine iptal edilen hükmün, benzer işlerde uygulama durumunda bulunan başka mahkemeler de Anayasa Mahkemesi iptal kararına uymak zorunda olup, iptal edilen yasa maddesine dayanarak karar veremezler. İtiraz yoluna başvuran mahkemenin verilecek olan iptal kararı ile bağlı olması, diğer mahkemeler bakımından da aynı etkiyi haizdir....

                    Anayasanın 153. maddesinde "iptal kararları geriye yürümez" hükmü, iptal kararlarının kesinleşen işlemlere etki etmeyeceği anlamında olup, elde bulunan uyuşmazlığın sürdüğü davalarda "geriye yürümeme kuralı" uygulanamaz. Diğer bir anlatımla; bir davada uygulanması gereken kanun maddesi başka bir dava vesilesi ile iptal edilmiş ise, bu madde artık eldeki davada da uygulanamaz. Zira davanın yasal dayanağı kalkmıştır ve davacının iptal edilen maddeden dolayı sağlayacağı hukuki yararı da kalmamış olur (Hukuk Genel Kurulunun 17.05.1989 tarihli ve 1989/10-250 Esas 1989/361 Karar) İtiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine iptal edilen hükmün, benzer işlerde uygulama durumunda bulunan başka mahkemeler de Anayasa Mahkemesi iptal kararına uymak zorunda olup, iptal edilen yasa maddesine dayanarak karar veremezler. İtiraz yoluna başvuran mahkemenin verilecek olan iptal kararı ile bağlı olması, diğer mahkemeler bakımından da aynı etkiyi haizdir....

                      UYAP Entegrasyonu