İdari Yargıda asıl olan iptal kararlarının geriye yürümesi yani iptal edilen idari işlemin doğduğu andan itibaren yok sayılmasıdır. Buna karşın Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının geriye yürümemesi asıldır. Bu bakımdan İdari Yargıdaki iptal kararları beyan edici, açıklayıcı nitelikte olduğu halde Türk Anayasa Yargısı'ndaki iptal kararları genelde kurucu (inşai-yenilik doğurucu) niteliktedir. Türk Anayasa sisteminde benimsenen iptal kararının geriye yürümezliği kuralının getiriliş amacı, kazanılmış hakları ve hukuksal güvenliği ortadan kaldırıcı ya da toplumun adalet anlayışını zedeleyici sonuçlar doğurmasından kaygı duyulmasını önlemek, Devlete olan güven duygularını sarsmamak, Devlet yaşamında hukuk kargaşasına neden olmamak, hukuk güvenliğini ve istikrarını sağlamak olarak özetlenebilir. Bu bakımdan iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesi, kabul edilen önemli bir ilkedir....
"...Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre, zayi nedeniyle iptal davasının hamilin senetten kaynaklanan haklarını korumasına ve haklarını temin etmesine yönelik olduğu, ilgili maddeden tahsil ettiği seneti kaybeden hamilin bu dava açacağı anlamı çıkmadığı, dava hasımsız dava niteliğinde olduğundan, 3. kişiler açısından kesin hüküm doğurmadığından, mahkemece iptal kararı verilse dahi yasal çerçevede seneti elinde bulunduran kişi keşideci, lehtar veya kendisinden önceki cirantalara müracaat edebileceği, alınan iptal kararının senetten kaynaklanan meşru hamilin haklarını sona erdirmeyeceği, ayrıca iptal kararı verilmemiş olması da, davacıyı ileride gerçekleşmesi muhtemel haksız takipte menfi tespit davası açmasına engel olmayacağı, yasa koyucunun iptal davasına gerek duymasının en önemli nedeninin iptal kararı sonrası hakkın hamil tarafından senetsiz tahsilini veya yeni bir senet düzenlenmesini sağlamak olduğu ve iyi niyetle, iptal kararı getiren hamile ödeme yapan borçluyu, seneti ele...
Tetkik Hakimi …'ın Düşüncesi : Resmi olarak iptal edilen faturaları davacının kullandığı varsayımıyla yapılan tarhiyata karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması gereketiği düşünülmektedir. TÜRK MİLLETİ ADINA Hüküm veren Danıştay Dördüncü Dairesince gereği görüşüldü: Davacı 30.12.1996 tarihi itibariyle mükellefiyetini sona erdirmiş olup, 11.4.1997 günlü tutanağa istinaden kullanmadığı 4 cilt faturayı iptal ettirmiştir. Karşıt inceleme sonucu, iptal edilen faturaların içerisinde yer alan 14 adet faturanın kullanıldığının tespiti üzerine, faturaların iptal edilmediği ve tamamının kullanıldığı varsayımıyla tarhiyat yapılmıştır. Sözkonusu 4 cilt fatura 11.4.1997 günlü tutanakla iptal edildiğine göre, iptal edilmiş olması gereken faturaların kullanılmış olması, davacının değil, bu faturanın iptali sırasında yeterince özenli davranmayan İdarenin sorumluluğundadır....
İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet mahiyeti taşımamaktadır. İptal kararı sadece, davacının senedi ibraz edememesine rağmen hak sahibiymiş gibi kabul edilme imkanı vermektedir. Borçlu, iptal kararı hamiline iyiniyetli ödemede bulunduğu takdirde ödemede bulunduğu şahıs gerçek alacaklı olmasa dahi, mevcut iptal kararına güvenerek yaptığı ödeme ile borcundan kurtulur (TTK.m.646/2). Ancak davacının gerçek alacaklı olmadığını bildiği veya bu hususta hileli davrandığı kabul edilebildiği takdirde, yaptığı ödemenin borçluyu borcundan kurtarması mümkün değildir. Gerçek hak sahibi olan veya olmayan bir şahsın elinde bulunan senedin, iptal kararının verilmesinden sonra hiçbir teşhis fonksiyonu kalmamaktadır. Dolayısıyla borçlu, senedi elinde bulunduran şahsa ödemede bulunmadığı takdirde hiçbir sorumluluk doğmaz. Borçlu iptal kararını ibraz eden davacıya ödemede bulunduğu takdirde ödediği miktar oranında borçtan kurtulur....
Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve "İptal kararlan geriye yürümez" kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı, çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır. Ancak geriye yürümezlik ilkesinin en önemli istisnası, Anayasa’nın 152. maddesindeki somut norm denetimidir. Madde uyarınca mahkeme önüne gelen uyuşmazlıkta Anayasa aykırılık iddiasını ciddi görülür ve Anayasa Mahkemesine iptal için başvuru yapılırsa; Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı verildiğinde, iptal kararına uymak zorundadır....
İptal kararını alan kişi, (iptal kararının davacısı) borçludan, kendisine senedi ibraz etmeden ödemede bulunmasını isteyebilmek hakkını kazanmaktadır. İptal kararının etkileri hak sahipliğinin teşhisi meselesine ilişkindir. Kararın “maddi hukuk yönünden herhangi bir etkisi yoktur. Bu kararla, senedi elinde bulunduran üçüncü şahsın hakkının sona erdiği, onun yerine artık bundan böyle davacının hak sahibi olduğu sonucuna da varılamaz. İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet mahiyeti taşımamaktadır. İptal kararı sadece, davacının senedi ibraz edememesine rağmen hak sahibiymiş gibi kabul edilme imkanı vermektedir. Borçlu, iptal kararı hamiline iyiniyetli ödemede bulunduğu takdirde ödemede bulunduğu şahıs gerçek alacaklı olmasa dahi, mevcut iptal kararına güvenerek yaptığı ödeme ile borcundan kurtulur (TTK.m.558/2)....
Anayasa’da iptal kararlarının Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmış ise de bazı iptal kararlarının yürürlük tarihini, yasama organına aynı konuda yeni kanuni düzenleme yapabilmesi için süre vermek ve bu şekilde iptal hükmüyle birlikte ortaya çıkabilecek hukukî boşluğun ortaya çıkmasına mani olmak amacıyla, iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak bir yılı aşmamak kaydıyla belirli bir süre sonra yürürlüğe gireceğini de kararlaştırabilir. 20. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararı, yayımlandığı tarihte kanunu yürürlükten kaldırır, ancak “gereken hâllerde” Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi erteleyebilir. İptal edilmiş kanun hükmünün bir süre daha yürürlükte bırakılması kamu düzeninde boşluk yaratmama amacıyla öngörülmüştür....
Diğer taraftan, iptal davası sonucu verilen iptal kararının geçmişe tesirli olarak; iptal edilen işlemin tesis edildiği tarihteki koşulları ihya ettiği idare hukukunun en temel ilkelerindendir. Bu durumda yetkisizlik nedeni ile bir işlemin iptal edilmesinden sonra bu işlemin sonucu olarak meydana gelen zararın tam yargı davasına konu olması yasal düzenlemeye tamamen uygun olduğundan bu konuda verilecek karar tazminat miktarının saptanmasından ibaret olup eğer yetkisizlik olmasaydı işlem aleyhine açılan dava zaten red edilecekti ve bu durumda zarar meydana gelemezdi şeklindeki bir karar verilmesi idare hukuku esaslarına aykırı düşer....
Somut norm denetiminde, iptal kararının yapısı gereği durdurulan dava bakımından geriye etkili uygulama söz konusudur. İtiraz yoluyla yapılan başvuru üzerine iptal edilen hükmü, benzer işlerde uygulama durumunda bulunan başka mahkemeler de Anayasa Mahkemesi iptal kararına uymak zorunda olup, iptal edilen yasa maddesine dayanarak karar veremezler. İtiraz yoluna başvuran mahkemenin verilecek olan iptal kararı ile bağlı olması, diğer mahkemeler bakımından da aynı etkiyi haizdir. Sadece başvuran mahkeme açısından iptal kararının geriye yürüyeceğinin kabulü, uygulanacak olan norm bakımından mahkemeler arasında eşitsizlik doğuracaktır. Tüm mahkemelerin itiraz yoluna başvurması da beklenemeyeceğinden, uyuşmazlığa dair iptal kararının diğer mahkemelerde derdest olan davalar bakımından da uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır....
Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının zaman içerisindeki etkisi böylece çıkmakta ve "İptal kararlan geriye yürümez" kuralı belirtilen anlamı taşıyarak geçerli olmaktadır. Anayasa’nın 153. maddesindeki “İptal kararları geriye yürümez” kuralının, geriye yürümezlik kuralının, yalnız lafza bağlı kalınarak yorumlanması hukuk devleti ilkesine ve bu ilke içinde var olan adalet ve eşitlik ilkelerine aykırı sonuçlar doğurabileceği gibi itiraz yoluyla yapılacak denetimin amacına da ters olduğu aşikârdır. Ayrıca iptal kararının geriye yürümezliği kuralı, çoğu zaman iptal kararlarını işlevini ve etkinliğini azaltmaktadır. Ancak geriye yürümezlik ilkesinin en önemli istisnası, Anayasa’nın 152. maddesindeki somut norm denetimidir. Madde uyarınca mahkeme önüne gelen uyuşmazlıkta Anayasa aykırılık iddiasını ciddi görülür ve Anayasa Mahkemesine iptal için başvuru yapılırsa; Anayasa Mahkemesi tarafından iptal kararı verildiğinde, iptal kararına uymak zorundadır....