Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Nitekim, 31.05.2006 tarihli satışa ilişkin resmi senette yeni malik olan davacının taşınmazın ipotek yüküyle satın aldığı görülmektedir. Kuşkusuz, Türk Medeni Kanununun 883.maddesi uyarınca alacağın sona ermesi halinde, ipotekli taşınmaz malikinin alacaklıdan ipoteği terkin ettirme yetkisi bulunmaktadır. Somut olayda, ipotek alacaklıları olan davalıların önceki malik aleyhine ipotek bedelinin arttırılması istemiyle İzmir 6.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/104 esasında kayıtlı davayı açtığı, mahkemece taleple bağlı kalınmak koşuluyla ipotek bedelinin 15.000,00 TL’ye arttırıldığı, hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Sözleşmeyle ve tarafların iradesiyle kurulan ipotek akit tablosuyla belirlenen değerlere kural olarak hakimin müdahale imkanı yoksa da imar uygulaması sonucu yapılan işlemle belirlenen bedel tarafların iradesiyle ortaya çıkmadığından, bu bedele hakim tarafından müdahale imkanı bulunmaktadır....

    Maddesi gereğince işyeri açılma giderlerinin adı geçenlerce birlikte karşılanacağı, davacının oğlu yükümlendiği gideri karşılayamadığı takdirde davacıya ait taşınmaza ipotek tesis edileceği düzenlenmiştir. Anılan bu giderler karşılanmadığından davacının maliki olduğu taşınmaza ipotek tesis edildiği görülmüştür. İpotek bedelinin ödendiğine dair davacının sunduğu 13.10.2009 günlü adi yazılı sulh ve ibra sözleşmesinin işyeri açma giderleri ile ilgisi bulunmayıp, davacı oğlunun aldığı banka kredisinin davalı eşi tarafından ödenmesi üzerine rücuen yapılan takip borcuyla ilgili bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu belge dışında ipotek bedeli ve davacı oğlunun yükümlülüğündeki işyeri açma giderlerinin ödendiğine ilişkin yazılı bir kanıt sunulmamıştır. Ayrıca, takibe konu banka kredisinin işyeri giderlerine sarf edildiğine ilişkin kanıt da bulunmamaktadır. Davacı tarafça ipotek bedelinin ödendiği ıspatlanamadığından menf'i tespit davasının kabulü isabetli değildir....

      nun kredi borçlarının teminatını teşkil etmek üzere maliki bulunduğu bağımsız bölüm üzerine 09.10.2013 tarihinde ipotek tesis ettiği, ipotekli taşınmazın davacı ... tarafından 27.11.2014 tarihinde diğer davacı ...'ya satıldığı, davalı bankaca kredi hesaplarının kat edildiği 31.05.2015 tarihinde taşınmazın malikinin davacı ... olduğu, ihtarnamede davacı ...'nun yer almadığı, davacı ... ipotekle temin edilen borçtan şahsen sorumlu olmayıp, ipotekli taşınmazı ipotek yükü ile satın almış olmakla 3.kişinin borcu için ipotek veren durumunda olduğu, TMK'nın 887.maddesi uyarınca borçtan şahsen sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz maliki davacı ...'...

        İpotek, halen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla birlikte doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak için kurulabilir (TMK.m.881). Mevcut alacakları teminat altına almak için kurulan ipotek, anapara ipoteğidir. İlerde doğacak veya doğması muhtemel alacaklar için kurulacak ipotek ise üst sınır (azami meblağ) ipoteğidir. Eğer mevcut bir alacak için ipotek kurulmuşsa, alacağın geçerli olması gerekir. Zira, ipotekle alacak arasında çok sıkı bir birliktelik vardır. Alacak varsa ipotek kabul edilir. Ancak alacak doğmamışsa, hukuki nedeni dolayısıyla batılsa (BK.m.19/2, 20/1), ipotek tescil edilse bile hüküm ifade etmez ve rehinli alacaklıya icra takibi yoluyla alacağını elde etme yetkisi vermez. Vurgulanması gereken diğer bir hususta, ipoteğin tescilinin tarafları bağlayacağıdır. Fakat söylendiği üzere ipotek, rehnin temin ettiği alacağın varlığı yönünden bir karine ya da delil oluşturmaz....

          ye ödenerek ipotek borcunun sona erdiği, davacıların alacağından düşülen kredi borcu nedeniyle taşınmazın serbest kaldığı, bu kapsamda taşınmazın malikinin aktifinde artış olduğu, bu artışın da satış ile ...'ye intikal ettiği, ipotek bedelinin ...'ye ödenmesinin sebepsiz zenginleşmesine yol açtığı, ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında verilen kararın kesinleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 500.000,00 TL'nın 06/12/2005'ten itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir....

            Taraflar arasında davacının davalıların murisinin babası olduğu, davalıların murisi ile dava dışı banka arasında genel kredi sözleşmeleri imzalandığı, murisin bankadan kullandığı kredi borcu nedeniyle, dava dışı banka tarafından ipotek maliki olan davacı aleyhine icra takibi başlatıldığı, yapılan takip sonucu banka tarafından ipotekli taşınmazın satılarak paraya çevrildiği, davacı ipotek malikinin ipotekli taşınmaz satış bedelinin rücuen tahsili için davalılar aleyhine icra takibi başlattığı, davalıların icra takibindeki borcun tamamına itiraz ettiği, davacının 10.000,00 TL üzerinden harç yatırılıp, fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu, davalıların itirazlarının iptalini talep ettiği hususlarında herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır....

            e düzenleme ortaklık payı alındıktan sonra ... ada, … sayılı parselde müstakil tahsis yapıldığı ayrıca ana parsel maliki ... lehine de ipotek tesis edildiği, davacının anılan parseli 28.3.2005 tarihinde ...'den satın aldığı ve ana parsel maliki lehine ipotek tesis edildiğinden bahisle 24.12.1986 günlü, … sayılı belediye encümeni kararı ile yapılan parselasyon işleminin iptali istemiyle 6.5.2005 tarihinde bakılmakta olan davayı açtığı anlaşılmaktadır. Olayda, bir taşınmazın satın alınma suretiyle malikinin değişmesi durumunun; taşınmazı her yeni satın alan için önceki malik zamanında yapılan ve parselin oluşumunun dayanağı olan parselasyon işlemine karşı dava açma süresini yeniden başlatma nedeni olamayacağı açıktır. Kaldı ki, davacı 24.12.1986 günlü, … sayılı belediye encümeni kararı ile yapılan parselasyon işlemi sonucu oluşan ... ada, … sayılı parseli ilk malikten rızasıyla satın alarak anılan taşınmaz üzerindeki bütün hak ve borçları da kabul etmiş bulunmaktadır....

              Taşınmaz malikinin kanuni ipotek yükümlülüğü, yalnızca akdî ilişki nedeniyle sorumlu olduğu yapı alacakları için akidi olan yapı alacaklılarına karşı değil, kanun gereği sorumlu olduğu yapı alacakları için akidi olmayan yapı alacaklılarına karşı da söz konusudur. Taşınmaz malikinin kanuni ipotek yükümlülüğü akdî ilişki nedeniyle sorumlu olduğu yapı alacak ve alacaklıları ile sınırlı tutulamaz.Mahkemece taşınmaz malikinin kanuni ipotek yükümlülüğünün akdî ilişki dışında kanun gereği sorumlu olduğu yapı alacak ve alacaklılarını da kapsadığı nazara alınarak arsa sahipleri yönünden yapı alacaklısı ipoteğinin yasal koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin incelenip değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davanın sıfat yokluğundan reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle asli müdahil vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın asli müdahil taşeron ......

                SULH HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 21/03/2016 NUMARASI : 2015/678-2016/166 Taraflar arasındaki dava, bina malikinin sorumluluğundan kaynaklanan rücuen alacak istemine ilişkindir. Uyuşmazlığın niteliğine ve tarafların sıfatına göre, dosyanın temyiz incelemesi Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin görevine girmektedir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın işbölümü yönünden bir karar verilmek üzere Hukuk İşbölümü İnceleme Kurulu'na GÖNDERİLMESİNE, 19.07.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....

                  Davalı dava konusu ipoteğin lehtarı iken bu ipotekle teminat altına alınan borcun davacılardan kefil ... tarafından ödenmesi üzerine düzenlenen alacak temlik sözleşmesiyle alacak ve alacağın teminatı olan dava konusu ipotek hakkı davacı ...'ye devredilmiştir. Davacı dilerse bu ipoteği paraya çevirebilir, dilerse ipoteği fek ettirebilir. Bu itibarla TBK'nun 596. maddesi gereğince ipotek haklarını borcu ödeyen kefile devreden davalı bankanın artık devrettiği ipotek üzerinde tasarruf hakkının kalmadığı ve bundan dolayı da davalı bankaya iş bu dava nedeniyle husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığı açıktır. Açıklanan nedenlerle yerel mahkemece davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesini doğru bulmadığından saygıdeğer çoğunluğun onama kararına muhalifim. 27.04.2017...

                    UYAP Entegrasyonu