GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından Çanakkale İcra Müdürlüğünün 2020/6497 Esas sayılı dosyasına borçlu olarak eklenmesine sebebiyet veren icra kefaletinin yasanın emredici hükümlerine aykırı olduğundan hükümsüz ve geçersiz olduğunu, bu nedenle müvekkilinin icra dosyasında borçlu kaydının silinerek mal varlığı üzerinde bulunan bütün hacizlerin kaldırılması gerektiğini, müvekkilinin icra kefaletini imzaladığı tarihte evli olduğunu, müvekkilinin eşi tarafından icra kefaletine, icra kefaletinden önce veya icra kefaleti sırasında herhangi bir rıza verilmediğini, bu sebeple icra kefaletinin geçersiz olduğundan, borçlu sıfatının kaldırılması istemiyle icra müdürlüğüne başvuruda bulunduğunu, bu talebi icra müdürlüğü tarafından reddedildiğini, 16.09.2021 tarihli icra müdürlüğü red kararının iptaline, müvekkilinin geçersiz icra kefaleti ile icra dosyasına borçlu olarak eklenmesine sebebiyet veren icra emrinin ve icra kefalet tutanağının iptaline karar...
İcra Mahkemesi'nin 2014/1051 Esas, 2014/910 Karar sayılı 15.10.2014 tarihli kararının incelenmesinde; şikayetçinin icra mahkemesine 18.09.2014 tarihinde yaptığı başvurusunda, icra kefalet tutanağında borcun 151.000,00 TL yazılı olduğu halde, icra emrinde 226.897,70 Tl yazıldığını beyanla kefalet aktine aykırı doldurulan icra emrinin iptaline karar verilmesi istediği, mahkemece, istemin reddine karar verildiği, söz konusu ret kararında, icra kefaletinin geçerli olup olmadığına yönelik bir tartışma ve gerekçeye yer verilmediği gibi kesinleşme şerhini de taşımadığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, önceki şikayetin konusu aynı olmadığından ve icra kefaletinin geçerli olup olmadığı hakkında mahkemece re'sen bir inceleme ve tartışma da yapılmayıp bu konuda hüküm tesis edilmediğinden daha sonra yapılan eldeki şikayet yönünden kesin hükmün varlığından söz edilemez....
Alacaklı vekilinin istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetçinin icra kefaletinin TBK' nun 583. maddesi gereği şekli unsurları bakımından kanunun aradığı şartları taşımadığı ve geçerli olmadığı sonucuna varılarak alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddi yönünde hüküm kurulmuştur. İİK.’nun 38.maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olup; icra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi yargılamayı gerektirdiğinden, genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemez. Ancak, İİK.'nun 38. maddesi uyarınca ilam hükmünde olan icra kefalet işleminin, ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir....
İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak icra kefaletinin iptali talep edilemez. Ancak, İİK'nun 38. maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir. Nitekim, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 583. maddesinin birinci fıkrasında; ''Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz....
, mahkemece icra kefaletlerinin iptaline karar verildiği, alacaklının temyizi üzerine kararın Dairemizce; “...İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebileceği, icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemeyeceği, ancak icra kefaletinin şekil şartlarına uygun olmadığı belirlendiğinden, şikayetçiler icra emrinin iptalini istemediğine göre mahkemece malları üzerine konulan haczin kaldırılması ile yetinilmesi gerektiği...” yönünde bozulduğu, mahkemece, bozma ilamına uyulmasına karar verilerek davanın kısmen kabulüne icra emirlerinin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır....
İİK'nun 38. maddesine göre, icra kefaletleri ilam niteliğinde olup, icra kefiline icra emri gönderilir. Ancak, usulüne uygun olarak verilen icra kefaleti ilam hükmünde sayılır. İcra kefaletinin geçersizliği nedeniyle iptali istemi, yargılamayı gerektirmesi nedeniyle genel mahkemede ileri sürülebilecek bir husus olup, şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurularak iptali talep edilemez. Ancak, İİK'nun 38. maddesi uyarınca icra dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbidir. Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir.Bu nedenle de somut olayda olduğu gibi icra emri tebliği üzerine İİK'nun 16. maddesine göre şikayet yoluyla icra mahkemesine başvurulması halinde, mahkemece, ...'...
İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2020/6 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, Çarşamba İcra Müdürlüğü'nün 2019/2163 Esas sayılı icra dosyasında bulunan icra kefaletinin geçersizliği yargılamayı gerektirdiğinden bu davayı açma zarureti hasıl olduğunu, İcra kefaletnameleri İcra ve İflâs Kanunu madde 38’e göre, ilam mahiyetini haiz belgelerden olduğunu, söz konusu maddeye göre mahkeme huzurunda yapılan sulhlar, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri, istinaf ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi olduğunu, ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılması sebebiyle, icra edilme açısından, icra kefaletlerinin icrası diğer mahkemelerden alınan ilamların icrasıyla, aynı özelliklere sahip olduğunu, alacaklı, icra kefaleti veren üçüncü kişiye karşı icra emri göndererek icra kefaletinin icrasını gerçekleştirileceğini, ayrıca ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılan icra kefaletinde şikâyet süreye bağlı...
dairesindeki kefaletler, müteselsil kefalet niteliğinde olup, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tâbi olduğu, icra kefaletinin, Türk Borçlar Kanunu'na göre geçerli olmadığı iddiasıyla icra emri gönderilemeyeceğine ilişkin şikayetin İİK'nun 16/2. maddesi gereğince süreye tabi olmadığı, İcra kefaletinin ilamlı icra takibine konu edilebilmesi ya da icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için, icra kefaletinin, yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekeceği, şikayete konu icra kefaletinde, şikayetçi icra kefilinin sorumlu olduğu azamî miktarın tutanakta yer almadığı, azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğine dair beyanın kendi el yazısıyla belirtilmediği, bu durumda TBK 583. maddesi gereğince usulüne uygun bir icra kefaletinin olmadığı anlaşılmakla, şikayetin kabulü ile; davacıya gönderilen 19/11/2020 tarihli icra emrinin iptaline, davacı aleyhine yapılan icra işlemlerinin iptaline karar verilmiştir....
Buna göre ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekir....
Somut olayda, icra kefaleti için icra müdürlüğünün tuttuğu tutanağa göre davacı icra kefili olmak istediğini belirtmiş ise de; kefil olarak yükümlülük altına girdiğine ilişkin kendi el yazısı ile yasada belirtilen ifadelerin yazılmadığı, davacının icra kefaletinin geçersiz olduğu, icra kefaletinin geçersiz olduğu iddiasının genel mahkemelerde tartışılması gereken bir husus olduğu, dar yetkili İcra Hukuk Mahkemesi tarafından icra emrinin iptaline karar verildiği, davanın açılmasında hukuki yararın bulunduğu anlaşılmakla usul ve yasaya uygun bulunan ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur....