D..’nin aşamalarda, “diğer sanık Hayrettin’in kendisini senin ölümün benim elinden olacak” diyerek tehdit ettiği şeklindeki savunması karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması, Kanuna aykırı, sanık M.. D.. ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
in kullandığı banka kredisine teminat amacıyla davalı tarafından Hayat Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, poliçe süresi içinde ölümün gerçekleştiğini, davalının sigortalı murisin AIDS nedeniyle öldüğü ve zararın teminat dışı olduğu gerekçesiyle ödeme yapmayı reddettiğini, murisin tek ölüm sebebinin AIDS olmadığını belirterek murisin ölümünün hayat sigortası kapsamında kaldığı ve davacıların kredi ilişkisi nedeniyle borçlu olmadıklarının tespitini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacıların ödediği 1.000,00 TL'nin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, poliçe nedeniyle öncelikli talep hakkının kredi veren bankaya ait olduğunu ve davacıların doğrudan tazminat talep hakları bulunmadığını, sigortalının bulaşıcı HIV pozitif hastalığı nedeniyle öldüğünü ve HSGŞ'nın A.3.5. maddesi gereği zararın teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur....
Davalı vekili, sigortalı murisin poliçe tanziminden önce mevcut olan hastalıklarını kasten gizlediğini ve doğru beyan yükümlülüğüne uymadığını, ölümün gizlenen hastalık sonucu gerçekleştiğini ve zarardan sorumlu olmadıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacılar murisi sigortalının, poliçe tanziminden önce mevcut olan hastalığını davalıya beyan etmeyip beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı, ölümün de beyan edilmeyen hastalıktan kaynaklandığı, davalı sigortacının cayma hakkını kullandığı ve poliçeden dolayı sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir....
Ne varki mahkeme kararına göre ilgili hakkında ölüm tutanağı düzenlenebilmesi ve ölümün nüfusa idarece tescil edilebilmesi için ölüm tarihinin bilinmesi zorunludur. Mahkemece verilen “ölümün tespitine” ilişkin kararda, ölü olduğu belirlenen ... doğumlu ...'in hangi tarihte öldüğüne ilişkin bir bilgi bulunmamaktadır. Hüküm bu yönüyle müphem ve gayrivazıhtır. Müphem ve gayrivazıh hükümlerin, tavzih yoluyla (HUMK. m.455-458) açıklığa kavuştulacağı ise tartışmasızdır. Davacı Hazine vekili, bu haliyle ilamın infaz edilemediğini ileri sürerek, ilgilinin ölüm tarihinin gün ay ve yıl olarak belirlenmesi için hükmün tavzih edilmesini istemiş, mahkemece; “...'in öldüğü tarihin gün ay ve yıl olarak ispat edilemediğinden” dolayı tavzih isteği reddedilmiştir. Başka bir ifade ile mahkeme, hükmünün tavzihi gerektirdiğini esas itibarıyla benimsemiş, ancak tavzih edilmesi istenen hususun ispat edilemediğini belirterek, isteği bu sebeple reddetmiştir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Taksirle öldürme Hüküm : TCK’nın 85/1, 62, 53/1. maddeleri gereğince mahkumiyet Taksirle öldürme suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Seferihisar sahilinde bulunan ... isimli işyerini sanığın işlettiği, işyerinin önünde Boxser marka oyun makinesinin bulunduğu, gece vakti 00.30 sıralarında, ölen 9 yaşındaki Ege Gönlümgezer’in kafenin önünden ayağı çıplak bir şekilde, ıslak kum zemindeki makinenin önünden geçerken ayağı takılarak oyun makinesine temas ederek düştüğü ve öldüğü, İstanbul Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölümün “ölümün vücudundan elektrik akımı geçmesine bağlı meydana gelmiş olduğunun” oy birliğiyle mütalaa edildiği, olay yeri inceleme raporuna göre sokak lambasından kaçak olarak kablo çekilen oyun makinesinin, plaj duşlarının yer aldığı zemini her zaman ıslak olan yere 3,5 metre uzakta olacak şekilde...
İhtisas Kurulunun 20/11/2013 tarihli raporunda otopside tanımlanan travmatik lezyonların ölüm meydana getirecek ağırlıkta olmaması, iç organlarda ölüme neden olacak patoloji tespit edimemesi, ölümün travma sonrası gelişen ani bir ölüm olduğu hususları da birlikte değerlendirildiğinde, ölümün inhibisyon sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği anlaşılmakla, Maktule ait tüm tedavi belgelerinin mahkeme dosyası ile birlikte Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesine gönderilerek, maktuldeki yaralanmaların yaşamsal tehlike oluşturup oluşturmadığı, basit tibbi müdahale ile giderilip giderilemeyeceği, eylem ve ölüm sonucu arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçundan hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş olup, katılan ...'...
Davalılar vekilleri, ölümünün karbonmonoksit zehirlenmesi neticesi meydana geldiğini, bunun da tüpten kaynaklı olmadığını, ölüm olayı ile tüp arasında illiyet bağının bulunmadığını, ölümün şofben arızasından meydana geldiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, ölümün karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu meydana geldiği, LPG tüp içinde sıvı halinde bulunan propan ve bütan karışımının buharlaşarak ortama yayılması halinde ortamdaki havanın yerini alarak boğucu bir etki gösterdiği, karbonmonoksit zehirlenmesine neden olmadığı, dolayısı ile davacının oğlunun ölümüne davalıya ait tüpün neden olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir....
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi Suç : Taksirle öldürme Hüküm : 765 sayılı TCK' nın 455/1-son, 59, 72; 647 sayılı Kanunun 4,5,6, 2918 sayılı Kanunun 119. maddeleri gereğince mahkumiyet Taksirle öldürme suçundan mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin ölümün kazadan olmadığına ilişkin tüm temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün istem gibi ONANMASINA, 03/11/2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi....
Oysa aşağıdaki iki husus dikkate alınmalıdır; 1) Adli Tıp Kurumu raporuna göre ölümün, aracın sağ ön tarafı ile maktüle vurulma sonucu mu, teker altında kalma sonucu mu olduğu belli değildir. Bu durumda olası kasta gitmek, ölümün mutlak surette araç lastiğinin maktulün başının üzerinden geçtiği mutlak doğrusuna bizi götürür. Oysa Adli Tıp Kurumu böyle dememiştir. Ölüm, aracın önü ile vurulma neticesi oluşmuş ise o zaman olası kast ile öldürme dayanağı ortadan kalkacaktır. 2) Araç çarptıktan sonra durmamış, belki yavaşlamış ama yoluna devam etmiştir. Sanık, çarptıktan sonra dursa ve devam etse işte o takdirde TCK’nin 81 ve 21/2. maddelerinin uygulanması mümkün olurdu. Bu değerlendirme ve delillerle özellikle yukarıda 1 nolu başlıkta yazılan %50 ölüm nedenini (ölüm teker geçmesi nedeniyle oldu) sanık aleyhine değerlendirmek mümkün değildir....
Davalı vekili, mürtehin kaydı bulunan bankanın dava hakkı olduğunu ve davacıların aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, ölümün gerçekleştiği 2013 yılına ait sigorta primi ölüm tarihinden sonra yatırıldığından sözleşmenin geçersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur....