Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, çekteki ciranta imzasının kararkteristik özelliği olmaması nedeniyle davacı şirket temsilcisine ait olup olmadığının tespit edilemediği, incelenen fatura ve defterlere göre davacının davalıya 896,80 TL miktarında borçlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, davacının, dava konusu takipte davalıya yalnızca 896,80 TL borçlu olduğunun, arta kalan miktardan borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, İİK'nun 72. maddesi hükmü gereğince açılan menfi tespit davasıdır....

    Mahkemece, Cumhuriyet Savcılığı'nca alınan raporda senetteki kefil imzalarının davacının eli ürünü olmadığının belirlendiği, gerekçesiyle senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının, tespitine, takip konusu bedel üzerinden %40 kötü niyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davalının temyizi kötü niyet tazminatına yöneliktir. Menfi tespit davasında davacı borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olması gerekir. Davalı takibinde haksız ise de çeki ciro yoluyla devralmış olup kötü niyetli olduğu ispatlanmadığı sürece avalist imzasının davacıya ait olup olmadığını bilmeyeceğinden kötü niyetli kabul edilemez....

      Şti. arasındaki ilişkinin ticari nitelikte bir ilişki olduğu, ipoteğe ilişkin uyuşmazlığın da asıl ilişkinin tabii olduğu yargılama usulünün geçerli olduğu, davalı ile davacı şirket arasındaki uyuşmazlıkta Ticaret Mahkemeleri'nin görevli olması nedeniyle ticari iş nedeniyle verilen ipotek dolayısıyla da ticaret mahkemelerin görevli olduğu anlaşıldığından" gerekçesi ile görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edildiği görülmüştür. Mahkememizin 1 nolu ön inceleme duruşmasında "Davacı vekiline, talebinin davalı bankaya borçlu olmadığından bahisle ipoteğin fekki mi yoksa ayrı ayrı borçlu olmadığının tespiti ile ipoteğin fekki talepleri mi olduğu hususunda HMK 31. Madde uyarınca açıklama yapmak üzere 2 haftalık süre verilmesine," karar verilmiş, davacı vekili sunduğu beyan dilekçesi ile talebinin ipoteğin fekki talebine ilişkin olduğunu beyan etmiştir....

        Menfi tespit davasında arabulucuya başvurunun zorunlu olup olmamasının incelenmesinde, ayrıca menfi tespit davasıyla ilgili genel bir açıklama yapılması ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde de yarar vardır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Başka bir deyişle hukuki bir yarar bulunması koşuluyla sonuçta alacak-borç ilişkisi doğuracak bir durumun olmadığının tespiti amaçlanır....

          Kişi tarafından açılan menfi tespit davası olduğu, davalı alacaklı tarafından dava dışı şirkete karşı başlatılan takibin kambiyo senedine dayandığı bu nedenle ticaret mahkemelerinin görevli olduğu gerekçeleri ile görevsizlik kararı verilmiş, kararın istinaf edilmeksizin kesinleşmesi üzerine dosya mahkememize gönderilmiştir. Dava; İİK'nun 89/3-son maddesi uyarınca üçüncü kişinin açtığı menfi tespit davasıdır....

            Alınan bilirkişi raporları ve kefaletin süresine ilişkin sözleşme hükmü dikkate alındığında, davacının menfi tespit talebi esas bakımından haklıdır. Davalı vekilinin hukuki yarara ilişkin istinaf nedenlerinin değerlendirilmesinde ise; Emsal Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2011- 19/622 Esas, 2012/9 Karar ve 18.01.2012 tarihli emsal ilamında belirtildiği üzere;"...Menfi tespit davası, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez....

            Öyleyse mahkemece yapılacak iş; eksik harç davacıya tamamlattıktan sonra takip dayanağı 19.000,00 TL bedelli bonunun 11.000,00 TL'lik kısmından dolayı takip öncesi yapılan ödeme nedeniyle, 165,00 TL'lik kısmından dolayı da imalâttaki eksik ve kusurlar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile menfi tespit isteminin kabulüne, aşan 7.835,00 TL'lik kısım yönünden ise borçlu olunduğunun tespiti ile menfi tespit isteminin reddine karar vermek, davacının kötüniyet tazminatı ile ilgili talebini ise varılacak sonuca göre değerlendirmekten ibarettir. mahkemece yazılı şekilde eksik işler bedeline karşılık gelen miktar yönünden davanın kabulü, aşan miktar yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir....

              GEREKÇE Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanın menfi tespit istemine ilişkindir. Menfi tespit davası 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 72. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere menfi tespit davasında amaç bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespitidir. Borçlu belirtilen şekilde takipten önce veya sonra alacaklıya karşı bir menfi tespit davası açar; bu davayı kazanırsa, hakkındaki icra takibi dayanaksız kalır ve borcu ödemekten kurtulur. Dava devam ederken borç ödenmiş davaya istirdat davası olarak devam edilir....

                İcra Müdürlüğünün 2002/1592 Esas sayılı dosyada davacı hakkında 2000 USD bedelli bir bono nedeniyle kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlatıldığı, bunun üzerine davacı tarafça borçlu olmadığının tespiti amacıyla menfi tespit davası açıldığı ve Bakırköy 1. İş Mahkemesinin 2003/1306 Esas sayılı dosyasında davacı işçinin davalı işverene söz konusu takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine dair karar verilip, kararın 05/12/2008 tarihinde kesinleştiği, dava devam ederken söz konusu takip borcunun icra veznesine ödendiği, görülmüştür. İcra İflas Kanununun 72. maddesine göre, borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir. Her ne kadar somut olayda, kesinleşen menfi tespit davasında istirdat hükmü kurulmamış ise de dava devam ederken borç ( son taksidi 13/09/2004 tarihinde) ödenmekle menfi tespit davası yukarıda yazılı Kanun hükmü gereği kendiliğinden isdirdat davasına dönüşür....

                  İlk derece mahkemesince; davacı tarafın tedbir talebinin kabulü ile İİK 72/2 maddesi gereğince menfi tespit davasının takipten önce açıldığı gerekçesiyle teminat karşılığında icra takibi yapılmasının önlenmesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. İİK 72.maddesinde; "borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme talep üzerine alacağın %15'inden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İİK.nun 72/3 maddesinde ise, “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez....

                  UYAP Entegrasyonu