WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU

Hukuk Genel Kurulu         2023/306 E.  ,  2024/513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/67 E., 2022/138 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.01.2022 tarihli ve2021/12457 Esas, 2022/222 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucu bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı ... vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı asıl; 20.12.1989-20.02.1990 tarihleri arasında dava dışı ...’na ait Par Gıda (Bakkaliye) isimli işyerinde çalıştığını, işe giriş bildirgesi düzenlenerek süresinde Kuruma verilmesine rağmen primlerinin ödenmemesi nedeniyle Kurum kayıtlarında işe girişinin görünmediğini ileri sürerek sigortalılık başlangıç tarihinin 20.12.1989 olarak tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; hak düşürücü sürenin geçtiğini, müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığını, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 24.12.2020 tarihli ve 2018/176 Esas, 2020/296 Karar sayılı kararı ile; ilk işe giriş bildirgesindeki işyeri bilgileri ile sicil numarasının ait olduğu işyerinin uyumlu olmadığı, ancak davacının belirttiği sicil numarasına göre getirtilen Kurum kayıtlarında yer alan bilgilerin davacıya ait ilk işe giriş bildirgesi ile uyumlu işyerinin dava dışı ...'na ait ... sicil numaralı işyeri olduğunun kabul edildiği, işe giriş bildirgesinin verilmesinin kişinin çalıştığının karinesi olduğu, bu karinenin de dosya kapsamındaki belgelerle doğrulandığı, çalışmanın üzerinden uzun süre geçtiğinden komşu işyeri tanığı tespit edilememesinin çalışma olmadığı anlamına gelmeyeceği, davacının işe giriş bildirgesinin yanında eylemli olarak çalıştığını da ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 20.12.1989 tarihi olduğunun tespitine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.10.2021 tarihli ve 2021/883 Esas, 2021/1531 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Dosya kapsamında, davacının, dava dışı ...’na ait işyerinde çalıştığı iddiası bulunması, bu işverene ait ... sicil nolu 01/12/1987-31/12/1990 tarih aralığında kapsamda olduğu anlaşılan bakkaliye işyerinin, ..... Ulus Ankara adresinde faaliyet gösterdiği, yine işe giriş bildirgesinin ...sicil nolu işyerinden verildiği işverenin ... olduğu 01/09/1965-01/03/1992 tarihleri arasında kapsamda olduğu ve ifadesi alınan bordro tanığı ...’ın bu işyeri sigortalısı olduğu, davacının beyanında belirttiği üzere işyerinin doğru sicil nosunun ... olduğunun belirtildiği, bu işyerinden sigortalı bildirimi bulunan ...’ın tanık olarak ifadesine başvurulmadığı ve işe giriş bildirgesindeki işyeri sicil nosu ile davacının doğru olduğunu bildirdiği işyeri sicil nosundaki farklılığının neden kaynakladığının kurumdan sorulmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkeme hükmü eksik inceleme ve araştırmaya dayalıdır.
Mahkemece, işe giriş bildirgesinde belirtilen ...sicil nosu ile davacının doğru olduğunu bildirdiği ... sicil nolu işyerinin aynı işveren işyeri olup olmadığı araştırılmalı, çelişkinin nedeni kurumdan sorularak, işyeri sicil nosunun ... olduğunun tespiti halinde bu işyerinden sigortalı bildirimi bulunan 1989/1 dönem bordro tanığı ...’ın tanık olarak ifadesine başvurulmalı, davacının çalışmasının geçtiği iddia edilen iş yerine o tarihte komşu olan ve dava konusu dönemi kapsar diğer işyerlerinin sahipleri, kapsama alınış tarihleri ve bildirge tarihinde anılan iş yeri çalışanları, davalı Kurumdan sorulmak suretiyle tespit edilerek, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, eylemli çalışmanın var olup olmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararı öncesinde komşu işyeri tanık araştırması yapıldığı ancak temin edilemediği, işe giriş bildirgesindeki işyeri ile davacının sonradan doğru olduğunu bildirdiği işyerlerinin aynı olup olmadığının Kurumdan araştırıldığı, davacının bildirdiği sicil numaralı işyeri dosyasının incelenmesinden işe giriş bildirgesindeki işyeri ünvanı ve adresi ile aynı olduğunun anlaşıldığı, işyerinde önceden çalışan tanığı dinlemenin sonuca katkı sağlamayacağı, işe giriş bildirgesindeki işyerinin ... sicil numaralı ... ünvanlı işyeri olduğunun ispatlandığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiştir.

VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, Kurum tarafından yapılan işlemlerin mevzuata uygun olduğunu belirterek resen gözetilecek nedenlerle de kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının sigorta başlangıç tarihinin 20.12.1989 olduğunun tespitine ilişkin mahkemece verilen kararın eksik araştırma ve incelemeye dayanıp dayanmadığı; buradan varılacak sonuca göre bozma kararında belirtilen araştırmalar yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrası, Mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun (506 sayılı Kanun) 79 uncu maddesi.

2. Değerlendirme
1. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun'un geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrasında; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı, 02/09/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08/06/1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17/07/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanun’un Geçici 20'inci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiili hizmet süresi zammı, itibari hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” düzenlemesinin yer alması ve genel olarak kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının mülga 506 sayılı Kanun olduğu kabul edilmelidir.

2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun geçici 7 nci maddesi uyarınca uygulama yeri bulan 506 sayılı Kanun'un 108 inci maddesine göre, "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında nazara alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı, sigortalının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihtir.
Tahsis işlerinde nazara alınan sigortalılık süreleri, bu sürenin başlangıç tarihi ile, sigortalının tahsis yapılması için yazılı istekte bulunduğu tarih, tahsis için istekte bulunmuş olmayan sigortalılar için de ölüm tarihi arasında geçen süredir".

3. Mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 108 inci maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, aynı zamanda sigortalılığın tespiti istemini de içerdiğinden, Kanun’un 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasına dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup bunun doğal sonucu olarak da söz konusu 1 (bir) günlük çalışmanın tespiti talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla sigortalılıktan söz edilebilmesi için çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir.

4. Mülga Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 79 uncu maddesinde ise; "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır.” düzenlemesi bulunmaktadır.

5. Öte yandan 506 sayılı Kanun'un 2 ve 6 ncı maddelerinde öngörülen koşulların oluşmasıyla birlikte çalıştırılanlar, kendiliğinden sigortalı sayılırlar. Ancak, bu kimselerin ayrıca aynı Kanun'un 3 üncü maddesinde sayılan istisnalara girmemesi gerekir. Çalıştırılanların, başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın sigortalı niteliğini kazanmaları 506 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan açık hüküm gereğidir (5510 sayılı Kanun md. 4 ve 92).

6. Ne var ki, 506 sayılı Kanun'un 2 ve 6 ncı maddelerindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, sigortalılığın oluşumu için fiili çalışma olgusunun varlığı zorunludur. Fiili ve gerçek bir çalışmanın varlığı tespit edilmediği sürece hizmet akdine dayanılarak dahi sigortalılıktan söz edilemez.

7. Öncelikle fiili çalışmanın varlığının hangi kanıt ve olgularla belirleneceği üzerinde durulmalıdır.

8. Hemen belirtilmelidir ki, fiili veya gerçek çalışmayı ortaya koyacak belgeler, işe giriş bildirgesiyle birlikte 506 sayılı Kanun'un 79 uncu maddesinde belirtilen ve sigortalının çalışma gün sayısını, kazanç durumunu, çalışma tarihleriyle birlikte ortaya koyan aylık sigorta gün bildirgeleri ile atıf yapılan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği'nde belirtilen dört aylık dönem bordroları gibi Kuruma verilmesi zorunlu belgelerdir. Yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe girdiğini göstermekte ise de fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. Bu nedenle işe giriş bildirgesinin verildiği ancak yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışmayı ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı ve kamu düzenine ilişkin bu tür davalarda hâkim görevi gereği doğrudan soruşturmayı genişleterek sigortalılık koşullarının oluşup oluşmadığını belirlemelidir. Bu davalarda da işyerinde tutulması gerekli dosyalar ile kurumdaki belge ve kanıtlardan yararlanılmalı, ücret bordroları getirtilmeli, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönemde işyerinde çalışanlar saptanmalı, sigortalının hangi işte hangi süre ile çalıştığı açıklanmalı, gerektiğinde komşu işyeri çalışanlarının da bilgilerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.

9. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel 07.10.2020 tarihli ve 2018/21-1021 Esas, 2020/743 Karar; 21.12.2021 tarihli ve 2019/(21)10-147 Esas, 2021/1733 Karar; 09.11.2022 tarihli ve 2021/(21)10-553 Esas, 2022/1475 Karar; 08.02.2023 tarihli ve 2022/10-703 Esas, 2023/39 Karar sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

10. Somut olayda davacı, dava dışı ...'na ait Par Gıda (Bakkaliye) isimli işyerinde 20.12.1989-20.02.1990 tarihleri arasında çalıştığını, işe giriş bildirgesi düzenlenerek süresinde Kuruma verilmesine rağmen primlerinin ödenmemesi nedeniyle Kurum kayıtlarında işe girişinin 20.12.1989 olarak görünmediğini ve ayrıca işe giriş bildirgesinde çalıştığı işyeri sicil numarası ... olmasına rağmen işveren tarafından ...olarak hatalı bildirildiğini ileri sürerek sigorta başlangıç tarihinin 20.12.1989 olarak tespitini talep etmiş olup dava dışı işveren ... tarafından işyeri sicil numarasının "2.6121.17239.04.02", adresinin "... Ulus/Ankara" olduğu belirtilerek davacı adına 20.12.1989 tarihli işe giriş bildirgesi düzenlenerek Kuruma verildiği, Mahkemece İlçe Emniyet Müdürlüğü, Belediye Başkanlığı ve ilgili Vergi Dairesinden davacının çalıştığını iddia ettiği işyeri adresi kapsamında araştırma yapıldığı, bu kurumlarca komşu işyerlerinin ve çalışanlarının tespit edilemediğinin bildirildiği, işe giriş bildirgesinde belirtilen ...sicil numaralı dosyada işlem gören ... unvanlı işyerine ait dönem bordrosunun gönderildiği, bordroda ismi yazılı ...'ın tanık olarak beyanının alındığı, tanığın babasına ait işyerinde çalışması nedeniyle sigorta bildiriminin bulunduğunu, davacı ile ...'nu tanımadığını beyan ettiği, davacının doğru olduğunu belirttiği ... sicil numaralı işyerinin Kurum'dan sorulması üzerine gelen cevabı yazı içeriğinden ".........." sicil numaralı dosyada işlem gören ".../Ankara" adresinde kurulu Par Gıda unvanlı "Bakkaliye" işyerinin 01.12.1987-31.12.1990 tarihleri arasında Kanun kapsamında olduğu anlaşılmış olmakla birlikte 1989/1 inci dönem bordrosunda ... isimli kişinin işyeri çalışanı olarak bildirildiği Mahkemece bu bordro tanığının beyanına başvurulmadığı gibi işe giriş bildirgesindeki işyeri sicil numarası ile davacının doğru olduğunu bildirdiği sicil numarasındaki farklılığın neden kaynaklandığının Kurumdan sorulmadığı, ayrıca davacının 1989 yılında çalıştığını iddia ettiği işyerine komşu işyerlerinin ve çalışanlarının tespitinin istendiği yazıya da Kurum tarafından cevap verilmediği anlaşılmaktadır.
11. Şu hâlde yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde Mahkemece, işe giriş bildirgesinde belirtilen ...sicil numaralı işyeri ile davacının doğru olduğunu bildirdiği ... sicil numaralı işyerinin aynı işverene ait işyeri olup olmadığı araştırılmalı, çelişkinin nedeni Kurumdan sorularak, işyeri sicil numarasının ... olduğunun tespiti hâlinde bu işyerinden sigortalı bildirimi bulunan 1989/1 inci dönem bordrosunda ismi yazılı ... tanık olarak dinlenmeli, davacının çalışmasının geçtiği iddia edilen işyerine o tarihte komşu olan ve dava konusu dönemi kapsar diğer işyerlerinin sahipleri, kapsama alınış tarihleri ve bildirge tarihinde anılan işyeri çalışanları davalı Kurumdan sorulmak suretiyle tespit edilerek bunların tanık olarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, fiili çalışmanın var olup olmadığı hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenip tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.

12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, Özel Daire bozma kararında belirtilen tüm hususların Mahkemece araştırıldığı, sigorta başlangıç tarihinin tespitine yönelik araştırılacak başkaca bir husus kalmadığı, dosya kapsamındaki mevcut delil durumu nazara alındığında çalışma olgusunun ispatlandığı, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

13. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

14. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

"K A R Ş I O Y"

Dava sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine ilişkindir. Davacı 20.12.1989 tarihinde Ankara ilinde bulunan ...’na ait Par Gıda (Bakkaliye) isimli işyerinde işe başladığını, bu işyerinin daha sonra kapandığını, zamanında işe giriş yapılmasına rağmen hizmetlerinin kurum kayıtlarında görülmediğini ileri sürerek 20.12.1989-20.02.1990 tarihleri arasında ...’na ait işyerinde çalıştığının tespitini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesince (İDM) davacı adına 20.12.1989 tarihinde işe başlamayı gösteren ilk işe giriş bildirgesinin usulüne uygun düzenlenerek davalı Kuruma verildiği, işe giriş bildirgesinin verilmesinin tek başına bir kişinin çalıştığını ispatlamadığı ancak kişinin çalıştığının karinesi olduğu, bu karinenin de işyerinin Kanun kapsamına alınma ve çıkarılma tarihleri, sigorta sicil numarası seri yılı ve ünite bilgisi, sigorta sicil kartı ile doğrulandığı, ayrıca aradan 30 yılı aşkın süre geçtiği de gözetildiğinde davacının beyanlarından ve tüm araştırmalardan sonra komşu işyeri tanığı tespit edilememesinin davacının çalışmadığı anlamına gelmeyeceği, dönem bordrosu verilmemesi veya kuruma intikal etmemesinden davacının sorumlu tutulamayacağı, davacının işe giriş bildirgesinin yanında eylemli olarak çalıştığını da ispat ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 20.12.1989 tarihi olduğunun tespitine karar verilmiştir.

Kurum vekilinin istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) İDM’nin gerekçesi benimsenmek suretiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Kararın temyiz edilmesi sonucunda ise bu kez Dairece “Mahkemece, işe giriş bildirgesinde belirtilen ...sicil nosu ile davacının doğru olduğunu bildirdiği ... sicil nolu işyerinin aynı işveren işyeri olup olmadığı araştırılmalı, çelişkinin nedeni kurumdan sorularak, işyeri sicil nosunun ... olduğunun tespiti halinde bu işyerinden sigortalı bildirimi bulunan 1989/1 dönem bordro tanığı ...’ın tanık olarak ifadesine başvurulmalı, davacının çalışmasının geçtiği iddia edilen iş yerine o tarihte komşu olan ve dava konusu dönemi kapsar diğer işyerlerinin sahipleri, kapsama alınış tarihleri ve bildirge tarihinde anılan iş yeri çalışanları, davalı Kurumdan sorulmak suretiyle tespit edilerek, bilgi ve görgülerine başvurulmalı, eylemli çalışmanın var olup olmadığı, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir. Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme ile yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir….” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. İDM’ce anılan bozma kararına direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunun (HGK) önündeki uyuşmazlık davacının sigorta başlangıç tarihinin 20.12.1989 olduğunun tespitine ilişkin mahkemece verilen kararın eksik araştırma ve incelemeye dayanıp dayanmadığı, buradan varılacak sonuca göre bozma kararında belirtilen araştırmalar yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Somut uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için öncelikle özel Dairenin dayandığı bozma gerekçelerinin ele alınması gerekmektedir. Daire bozmasının üç nedene dayalı olduğu görülmektedir.

Buna göre Dairenin araştırılmasını istediği birinci husus, ...sicil No.lu işyeri ile ... sicil No.lu işyerinin aynı işveren olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu hususta direnme kararında da belirtildiği üzere işe giriş bildirgesindeki ...sicil numaralı işyeri ile davacının sonradan doğru olduğunu bildirdiği ... sicil numaralı işyerlerinin aynı işyeri olup olmadığının davalı Kurumdan araştırıldığı, Kurum tarafından ..., ... ve ...sicil sayılı işyerlerinin belgelerinin gönderildiği, ... sicil sayılı işyerinin dosyasının incelenmesinden işe giriş bildirgesindeki işyeri unvanı ve adresiyle aynı olduğunun görüldüğü, buradaki karışıklığın işyeri sicil numarasının son rakamının eksik yazılmasından kaynaklandığı açıkça anlaşılmaktadır. Buna göre Dairenin belirttiği birinci araştırma konusunun bozma öncesinde tereddütte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuştuğu rahatlıkla söylenebilir.

Dairenin bozma kararında dayandığı ikinci husus işyeri sicil nosunun ... olduğunun tespiti hâlinde bu işyerinden sigortalı bildirimi bulunan 1989/1 dönem bordro tanığı ...’ın tanıklığına başvurulmamasıdır. Bu hususta da direnme kararında ifade edildiği üzere adı geçen tanığın işyerindeki çalışmasının dava konusu dönemden çok önce sona erdiğinin kayıtlardan açıkça anlaşıldığı, dolayısıyla bu tanığın dinlenmesinin de hüküm verilmesine katkı sunmayacağı ifade edilebilir.

Dairenin dayandığı üçüncü husus ise davacının çalışmasının geçtiği iddia edilen işyerine o tarihte komşu olan işyeri sahiplerinin ve işyeri çalışanlarının bilgi ve görgülerine başvurulmasının sağlanmasıdır. Direnme kararında da dile getirildiği üzere bozma kararı öncesinde davalı Kurum aracılığı ile komşu işyeri tanığı araştırması yapılmış, ancak bu konuda yapılan araştırmada herhangi bir komşu işyeri tanığının tespit edilemediği ortaya konulmuştur.

Tüm bu veriler ışığında İDM’ce uyuşmazlıkla ilgili yapılması gereken araştırmaların zaten yapılmış olduğu, Dairece belirtilen tanık dinlenmesi ve Kurumdan bazı hususların sorulmasına ilişkin bozma gerekçesinin de yukarıda açıklanan nedenlerle yargılamanın sonucuna bir etkisinin olmayacağı kanaatine ulaşılmıştır.

İlk işe giriş bildirgesinin 20.12.1989 tarihinde usulüne uygun olarak düzenlenerek Kuruma verilmesinin tek başına davacının çalıştığını ispatlaması açısından kural olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin Sayın Daire ve HGK çoğunluğuna aynen iştirak edilmektedir. Ancak uyuşmazlığın çözümünde somut olayın kendine has özelliklerinin de dikkate alınması gerekir.

Bu bağlamda ilk işe giriş bildirgesinin çalışmanın ispatlanması için tek başına bir veri olarak kabul edilmemesi doğru olmakla birlikte somut olayın özelliklerinin zorunlu kılması ve bu hususun başka yan delillerle desteklenmesi durumunda kişinin fiili çalışmasını ispatlandığı kabul edilmelidir. Zira davacının dava konusu ettiği tespit, Anayasanın 60 ıncı maddesinde güvence altına alınan sosyal güvenlik hakkıyla doğrudan bağlantılı olup yerleşik yorum ilkeleri uyarınca Anayasa’da güvence altına alınan hakların geniş, bu hakka getirilecek sınırlamaların dar yorumlanması gerekir. Öte yandan Anayasanın anılan maddesinin ikinci fıkrasında devletin sosyal güvenliği sağlayacak tedbirleri alacağı güvence altına alındığından sosyal güvenliğin sağlanmasının devlet için aynı zamanda pozitif bir yükümlülük olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Davacının ilk işe giriş bildirgesinin davacının tespitini istediği tarihle uyumlu olacak şekilde kuruma bildirilmesinin yanı sıra söz konusu işyerinin 01.12.1987- 31.12.1990 tarihleri arasında Kanun kapsamında bulunduğu, davacıya ait sigorta sicil numarasının 1989 yılı serilerinden olduğu, sigorta sicil numarasının seri yılı ünite bilgisi ve sigorta sicil kartıyla doğrulandığı anlaşılmaktadır. Bunan dışında dava konusu tespitin istendiği çalışmanın 30 yıl öncesine ait olması ve dosya arasında bulunan vergi dairesinin cevabi yazısından işyeri adresinin kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılmış olduğunun bildirilmiş olması ile evraklar imha edildiğinden işyerinde denetim yapılıp yapılmadığı konusunda bilgi ve belge bulunmadığının tespit edilmesi karşısında, bir takım fiili ve maddi imkânsızlıklar nedeniyle davacının başka deliller gösterememesinin yukarıda belirtilen anayasal hükümler ve yorum ilkeleri ışığında aleyhine yorumlanmasının doğru olmayacağı sonucuna ulaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle ve başarılı bir sonuca ulaşma imkânı olmadığı değerlendirilen araştırmaların davaların Anayasanın 36 ncı ve 141 inci maddelerinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkına uygun olarak gerçekleşmesi gereğini zora sokabileceği de gözetilerek direnme kararının yerinde olduğu düşünülmektedir. Bu itibarla kararın onanması gerektiği kanaatiyle Sayın Çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne iştirak edilememiştir.

UYAP Entegrasyonu