WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 4. CEZA DAIRESI

4. Ceza Dairesi         2023/7721 E.  ,  2024/12804 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Ret, onama

A. Şikâyetçiler Hazine ve Maliye Bakanlığı İle Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Vekillerinin Temyizleri Yönünden
Sanıklara yüklenen suçların niteliği itibariyle suçtan doğrudan zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakları bulunmayan Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının bu suçlar yönünden davaya katılmalarına ilişkin verilen karar hukuki değerden yoksun olup, hükümleri temyiz yetkisi vermeyeceğinden, şikâyetçiler vekillerinin temyiz istemlerinin 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun (1412 sayılı Kanun) 317. maddesi gereği, Tebliğname'ye uygun olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
B. O Yer Cumhuriyet Savcısının Temyizi Yönünden
Sanıklar hakkında kurulan hükümlerin, karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Kanun'un 305. maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 260. maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanunun 310. maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun'un 317. maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanıklar ... (...) ve ... hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme ile suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, sanıklar ..., ..., ... (...), ..., ..., ..., ..., ... ve ...hakkında ise suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçlarından açılan kamu davaları neticesinde yapılan yargılama sonucunda, İstanbul (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin (5271 sayılı Kanun'un 250. maddesi ile görevli) 20.06.2012 tarihli 2006/313 (E) ve 2012/105 (K) sayılı kararı ile sanıkların mahkumiyetlerine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 17.12.2014 tarihli 2014/4036 (E) ve 2014/12444 (K) sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, sanıklar ... ve ... (...) müdafilerinin 15.01.2015 ve 16.01.2015 tarihlerinde kararın sonucunu etkileyecek esaslı iddiaların tartışılmamasından dolayı gerekçeli karar hakkının ihlal edilmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulundukları anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucu verilen 12.06.2018 tarih ve 2015/964 başvuru numaralı kararda; adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği belirtilerek, gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin İstanbul (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesi yerine bakan Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Sanıklar ... (...) ve ... müdafilerinin Mahkemeye verdikleri 04.07.2018 tarihli yargılamanın yenilenmesi talebini içerir dilekçeleri ve Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda tarih ve başvuru numarası yazılı kararı üzerine Bursa 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.07.2018 tarihli 2006/16 (E) ve 2012/519 (K) sayılı ek kararıyla, kesinleşen hükümler yönünden yargılamanın yenilenmesi talebinin 5271 sayılı Kanun'un 318/1-2. maddeleri gereğince kabule değer olduğuna, Anayasa Mahkemesi kararının, hakkında mahkumiyet hükümleri verilen ve Yargıtay incelemesi sonucunda onanarak kesinleşen diğer sanıklara sirayet ettirilmek suretiyle; Mahkemece duruşma açılarak yeniden yapılan yargılama sonucunda yukarıda tarih ve sayısı belirtilen incelemeye konu Yerel Mahkemenin 19.03.2021 tarihli ek kararıyla, sanıkların yüklenen suçlardan 5271 sayılı Kanun'un 223/2.a. maddesi uyarınca ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği anlaşılmıştır.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
O yer Cumhuriyet savcısının temyiz istemi; suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçundan mahkumiyet kararı verilebilmesi için gelir elde edildiği iddia olunan bütün öncül suçların kovuşturulmasının yapılması ve yargılamaların kesin hükümle sonuçlanmış olması gibi bir koşul aranamayacağına, somut olayda kara para aklama suçunda öncül suçların herbirinin sübutu ve her bir suçtan ne kadar gelir elde edildiğinin ispatı değil, sadece suç işlemek için örgüt kurma suçunun işlenmiş olduğunun tespitinin yeterli olacağına, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun kendisine kaynaklık eden öncül suçtan bağımsız ve ayrı bir suç olup, öncül suç dışında tamamen ayrı hukuki yararları koruduğu nazara alındığında, öncül suçun işlendiği tarihte 4208 sayılı Kanun'un veya 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 282. maddesinin yürürlükte olup olmamasının hukuken bir önem taşımayacağına, bir malvarlığı değerinin kaynağının yasa maddesinde belirlenen suç olması, o parayı "karapara ya da suç geliri” saymak için gerekli ve yeterli olacağına, bunun ekonomiye sokulmaya çalışılması çeşitli işlemlere tabi tutulması (öncül suç hangi tarihte işlenmiş olursa olsun) karapara aklama suçunu oluşturacağına, karapara aklama veya suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun maddi unsurunu oluşturan “dönüştürme” hareketinin gerçekleştirildiği tarihin suç tarihi olacağına, somut olayda da dönüştürme hareketlerinin iddianame ile dava açılıncaya kadar teselsül ederek devam ettiğine, sanıklar hakkında atılı bulunan suçlardan cezalandırılmalarına yetecek sübuta ulaşıldığına ve yargılamanın yenilenmesi kararından önce yapılan yargılamada sanıkların mahkumiyetlerine karar verilerek Yargıtay tarafından onandığının anlaşıldığına, bu kararın onaylanmasına karar verilip önceki karar gibi sanıkların cezalandırılmaları gerekirken yazılı şekilde 5271 sayılı Kanun'un 223/2.a maddesi uyarınca suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verilmesinin usul ve Kanun'a aykırı olduğuna yöneliktir.
III. GEREKÇE
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141. maddesinde, "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde hüküm yer almaktadır.
5271 sayılı Kanun’un 34/1. maddesi, 230. maddesi ve 1412 sayılı Kanun’un 308/7. maddesi uyarınca mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde açık ve gerekçeli olması, Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiillerinin ve bunların nitelendirilmesinin belirtilmesi, deliller ile sonuç arasında bağ kurulması gerekmektedir.
5237 sayılı Kanun’un 282. maddesinde suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunun tanımı;“(1) (Değişik: 26/6/2009 – 5918/5 md.) Alt sınırı altı ay veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini, yurt dışına çıkaran veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek veya meşru bir yolla elde edildiği konusunda kanaat uyandırmak maksadıyla, çeşitli işlemlere tâbi tutan kişi cezalandırılır." şeklindedir.
5237 sayılı Kanun’un 282. maddesinin gerekçesi ise: “Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerine meşruiyet görüntüsü verilerek iktisadi sisteme sokulmasının, bu yolla suç işlemenin menfaat elde etme açısından cazip bir yol olarak görülmesinin önüne geçilmesi amaçlanarak, suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerinin yurt dışına çıkarılması veya bunların gayrimeşru kaynağını gizlemek ve meşru yolla elde edildiği hususunda kanaat oluşturmak amacıyla işlemlere tabi tutulması...” suç sayılmıştır. Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçunun oluştuğundan bahsedebilmek için “öncül suç” gerekmekle birlikte, ilgili suç kendisine kaynaklık eden öncül suçtan bağımsız ve ayrı bir suçtur.
Suç tarihinde yürürlükte olan 4208 sayılı Kanunda kara para aklama suçunun tanımı ise; “Karapara Aklama Suçu: Türk Ceza Kanununun 296. maddesinde belirtilen haller haricinde, bu maddenin (a) bendinde sayılan fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen karaparanın elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin gizlenmesi, yukarıda belirtilen suçların hukuki sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının veya yerinin değiştirilmesi veya transfer yoluyla aklanması veya karaparanın tespitini engellemeye yönelik fiiller...” şeklinde yapılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, incelemeye konu somut olayda, tüm sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme veya üye olma suçu ile ayrıca sanıklar ... ve ... hakkında suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerinin Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından onanmasına müteakip, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği kararı neticesinde yeniden yapılan yargılamada sanıklar hakkında atılı suçlardan beraat kararı verilmiş ise de, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 20.06.2012 tarihli 2006/313 (E) ve 2012/105 (K) sayılı dosyası kapsamı itibarıyla; sanıkların savunmaları, mağdurların beyanları, tanıkların anlatımları, tape kayıtları, bir kısım sanıkların aralarındaki cezaevi mektupları, fiziki ve teknik takipler, CD çözüm ve iletişimin tespitine dair karar ve tutanaklar, TEFAŞ, SSK yazıları, şirketlerin hisse devir ve temlik senetleri, para transferlerine ilişkin tespit raporu, ticaret sicil gazetesi küpürleri, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu, Gelir İdaresi Başkanlığı Gelirler Kontrolörleri Daire Başkanlığı, Bankalar Yeminli Murakıpları, Başbakanlık Teftiş Kurulu, Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Masak tarafından hazırlanan inceleme ve araştırma raporları, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile Tapu Sicil Müdürlüğünün cevabi yazıları, iddianamede bahsi geçen şirketlere ait hesap dökümlerini gösteren çizelgeler, hesap ekstreleri, bilanço ve gelir tabloları, araç envanterleri, bilimsel mütalaalar, yeminli mali müşavir raporları, kayyum atanmasına ilişkin kararlar, mali durum bilgileri, dosya kapsamındaki kişilere ait hesap hareket belgeleri ile kredi sözleşme suretleri, tedbir şerhleri, vergi teknik raporu, ticaret sicil belgeleri ve kayyum raporları dikkate alınarak yapılan incelemede;
Bireysel başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararda, dosyadaki tüm delillerin ve ileri sürülen iddiaların incelenerek atılı suçlarla bağlantısının ortaya konulmasının, hangi delile dayanılarak hangi suçtan hüküm kurulduğunun açıkça gösterilmesinin adil yargılanma hakkı kapsamında olduğuna vurgu yapılmış, bu delillerin değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi hususundaki takdir hakkı ve yetkisi yargılamayı yapan Mahkemeye bırakılmıştır.
A.Sanıklar Hakkında Suç işlemek Amacıyla Örgüt kurma, Yönetme ve Kurulan Örgüte Üye Olma Suçundan Kurulan Beraat Hükümleri Yönünden
Temyize konu Yerel Mahkemenin gerekçe içeriği ve Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararı ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçundan verilen mahkumiyet hükümlerinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından hükümler onanmış, sanıklar ... ve ... tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan başvuru ile hak ihlali kararı verilmiş, bunun üzerine Mahkemece yargılamanın yenilenmesi kararı ile Anayasa Mahkemesinin kararına yanlış anlam yüklenerek ve hüküm fıkrasının (C) bendinde suç ayrımı yapılmadığı gerekçesine dayanılarak sanıklar hakkında beraat hükümleri kurulmuş ise de: İstanbul (Kapatılan) 12. Ağır Ceza Mahkemesince verilen mahkumiyet kararında suçun sübutuna ilişkin yeterli gerekçenin gösterildiği, ihlal kararının içeriğinde olay ve olgulara, hukuki ilkelere, ilgili kanunlara ve bu suça ilişkin emsal kararlara atıfta bulunularak yalnızca suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçuna yönelik ihlal kararı verildiği, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme ve örgüte üye olma suçuna yönelik herhangi bir ihlal kararı bulunmadığı anlaşılmakla, sanıklar hakkında yeniden yargılama kararı ile atılı suçtan beraat hükümleri kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
B.Sanıklar ... ve ... Hakkında Suçtan Kaynaklanan Malvarlığı Değerlerini Aklama Suçundan Kurulan Hükümler Yönünden
Her ne kadar sanıklar hakkında suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile beraat kararları verilmişse de, dosya içeriğinde bulanan belge ve bilgiler itibarıyla yapılan incelemede, öncül suç oluşturabilecek eylemlere ilişkin değerlendirmelerin denetime olanak sağlayacak şekilde araştırılıp tartışılmasının gerekliliği karşısında, bu kapsamda sanıklar hakkında dolandırıcılık suçundan dava açılıp mahkumiyet hükümleri kurulduğu ancak temyiz üzerine Yargıtay tarafından zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiği, yine sanık ... hakkında Vergi Usul Kanunu'na aykırılıktan, sanık ... hakkında ise resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan yargılamaların neticesinde zamanaşımı nedeniyle düşme hükümlerinin verildiği gözetildiğinde, bu suçlara ilişkin nispi muhakeme usulüne uygun bir değerlendirme yapılıp soruşturma ve kovuşturma dosyalarındaki deliller irdelenerek suç tarihlerinin de net olarak tespit edilmeye çalışılması ile suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçu açısından öncül suç teşkil edip etmediklerine ilişkin illiyet bağının tartışılmadığı, sanık ...'nun ticari ilişki içerisinde olduğu ... isimli şahsın 28.11.1995 tarihinde öldürülmesi olayı ile ilgili mahkumiyet hükmünün bulunduğu ve bu şahsın ölümünden sonra ticari senetleri elinde bulunduran ... isimli kişiye yönelik, ölüm olayından yaklaşık 7-8 ay sonra başlayıp net olarak tespit edilemeyen bir tarihe kadar senetleri ele geçirmek amacıyla yağma suçunun işlendiğine ilişkin sanık ... hakkında yargılama yapıldığı ve mahkumiyet kararı verildiği göz önüne alındığında, bu dosyanın da incelenerek suç tarihinin net olarak tespiti ile öncül suç açısından delillerin değerlendirilmesi gerekliliğine uygun hareket edilmediği, anılan eylemler ve kararlarla ilgili sadece mükerrir dava bulunduğuna ilişkin ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin ilamına yönelik açıklama yapılmakla yetinildiği anlaşılmıştır. Tüm bu açıklamalar ışığında, Anayasa Mahkemesince, ihlal kararının gerekçesinde yer alan, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçuna esas alınan öncül suçların işlenip işlenmediğine, bu hususlarda soruşturma/kovuşturma işlemi yapılıp yapılmadığına, kayıt dışı para ile suçtan kaynaklanan gelirin ayrımının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespitine ilişkin somut bulguların gerekçe içeriğinden anlaşılamadığına dair hususlarda da gerekli araştırma ve tartışmanın yapılarak tüm eksiklikler giderildikten sonra delillerin birlikte değerlendirilmesi suretiyle sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraat hükümleri kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
IV. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Yerel Mahkemenin kararına yönelik O yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükümlerin, 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği, Tebliğname'ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
17.10.2024 tarihinde karar verildi.
Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.

UYAP Entegrasyonu