12. Ceza Dairesi 2021/6112 E. , 2023/2707 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2018/690 E., 2018/1982 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama
Davalı vekilinin temyiz istemi yönünden; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen hükmün, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 42 nci maddesi ile değişik 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca kesin olduğu belirlenmiştir.
Davacı vekilinin temyiz istemi yönünden; İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen hükmün; 6100 sayılı Kanun’un 361 inci maddesinin birinci fıkrası gereği hükmün temyiz edilebilir olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle;
Davanın niteliğine göre, davacı vekilinin duruşmalı inceleme isteminin, 5271 sayılı Kanun'un 299 uncu maddesi gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 09.12.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; Kamuoyunda fuhuş ve askeri casusluk davası olarak bilinen davanın soruşturma aşamasında ( İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/9 Esas sayılı davası ) müvekkili ...'nin suç örgütü üyesi olduğu iddiasıyla ve üzerine atılı bir çok suçlardan dolayı İzmir C. Başsavcılığının 2010/640 soruşturma, 2013/3 Esas sayılı iddianamesi ile TCK'nın 135/1, 220/2, 327/1, 43 maddeleri, İzmir C. Başsavcılığının 2013/6 soruşturma, 2014/16 Esas sayılı iddianamesi ile ise TCK'nın 135/1, 43 maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile hakkında kamu davası açıldığı, müvekkilinin telefonlarının soruşturma aşamasında haksız bir şekilde dinlendiği, 24/05/2012 tarihinde evinde arama ve el koyma işlemleri gerçekleştirildiği ve aynı gün gözaltına alınarak Ankara 'dan İzmir'e nakledildiği, 26 Mayıs 2012 tarihinde İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/20 sorgu sayılı tutuklama müzekkeresi ile tutuklanıp 29 Ocak 2014 tarihine kadar İzmir Aliağa Kadın Kapalı Cezaevinde tutulduğu, tutukluluğa karşı yapılan itirazların gerekçesiz olarak reddedildiği, HSYK'nın 24/08/2016 tarihinde 2847 Hakim ve Savcıyı meslekten ihraç ettiği, iddianameyi hazırlayan C. Savcısı hakkında da soruşturma işlemlerinin devam ettiği, yapılan yargılama sonucunda İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/02/2016 tarih ve 2014/100 Esas sayılı dosyası kapsamında müvekkilinin beraatine karar verildiğini, verilen beraat kararının Yargıtay ilgili dairesinin kararı ile onanarak kesinleştiğini, müvekkilinin cezaevinde yaptığı masraflar, müdafii masrafları, tutuksuz yargılandığı dönemde duruşmalara gidiş -geliş masrafları olduğunu, net asgari ücret karşılığı müvekkili lehine tazminata hükmolunması gerektiğini, müvekkilinin yargılama safhasında 09 Ekim 2013 tarihinde avukatına vekaletname verdiğini, 3 Kasım 2013 tarihinde KDV dahil 14.160,00 TL üzerinden avukatı ile sözleşme yaptığını ancak mali durumu elvermediğinden borcunu ödeyemediğini ve dolayısıyla serbest meslek makbuzu ibraz edilemediğini, müvekkil ailesinin ziyaret masrafları bulunduğunu, o dönemde müvekkilinin yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle ev ve arabasını satmak durumunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla net asgari ücret üzerinden 19.996,00 TL maddi tazminatın, 14.160,00 TL avukatlık ücret borcunun, bilirkişi marifetiyle belirlenecek ev ve araba satışından kaynaklanan giderler ve zararları içerecek şekilde, bu aşamada en az 34.156,00 TL maddi tazminata, müvekkilinin mağduriyeti ve uğradığı travmatik yıkıcı sonuçlar dikkate alınarak 1.000.000,00 TL manevi tazminata, haksız fiilin başlangıç tarihinden itibaren işleyecek ve yasal faiz ile birlikte hükmolunmasına, müvekkil lehine nispi vekalet ücreti takdir edilmesine, davalı hazine lehine vekalet ücreti verilmemesine ve diğer yargılama giderlerinin davalı hazine üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir
2. Davalı vekili 17.01.2017 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı hakkında yapılan işlemlerin, yapıldığı tarihte yürürlükte olan yasal hükümler çerçevesinde gerçekleştirildiğini, bu sebeple davacının talebinin haksız ve yersiz olduğunu, talep edilen tazminat miktarının da sebepsiz zenginleşmeye yol açabileceğini belirterek, yasal dayanağı olmayan davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesinin, 09.03.2017 tarihli ve 2016/400 Esas, 2017/55 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
4. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 10.10.2018 tarihli ve 2018/690 Esas, 2018/1982 Karar sayılı kararı ile İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik davalı vekilinin ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilerek esastan reddine karar verilmiştir.
5. Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 15.09.2021 tarihli, davacı vekilinin ve davalı vekilinin temyiz talebinin esastan reddi ile hükmün onanması görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Davalı vekilinin temyiz sebepleri
Davanın reddi gerektiğine,
ilişkindir.
B. Davacı vekilinin temyiz sebepleri
1.Maddi tazminata avukatlık ücretinin, davacının ailesinin cezaevine ziyaret giderlerinin, davacının evini ve arabasını satması nedeniyle oluşan zararların da dahil edilmesi gerektiğine,
2.Hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğuna,
ilişkindir.
III. DAVA KONUSU
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının, Suç İşlemek Amacıyla Örgüte Üye Olma, Hukuka Aykırı Olarak Kişisel Verileri Kaydetmek, Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Belgeleri Kaydetme suçlarından 24.05.2012 tarihinde gözaltına alındığı, 26.05.2012 tarihinde tutuklandığı ve 29.01.2014 tarihinde tahliyesine karar verildiği, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda 26.02.2016 tarih ve 2014/100 Esas, 2016/37 Karar sayılı kararla davacının beraatine karar verildiği ve beraat kararının Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 21.10.2016 tarih ve 2016/6202 Esas 2016/5088 Karar sayılı ilamı ile onanarak kesinleştiği, bu nedenle davacının haksız yere gözaltında ve tutuklulukta kaldığının sabit olduğu, davacının CMK'nun 141/1-e maddesi gereğince haksız yakalama ve tutuklanma nedeniyle devletten her türlü maddi ve manevi zararını isteyebileceği, beraat kararının kesinleştiğinin davacıya tebliğ edilmemiş olduğu, bu nedenle beraat kararının kesinleşme tarihi nazara alındığında iş bu davanın CMK'nun 142. maddesine göre yasal süresinde açıldığı ve davacının oturduğu yerin mahkemenin yetki alanında bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile en az 34.156 TL maddi tazminata hükmolunmasını talep etmiş ise de; herhangi bir yerde çalıştığına dair gelir durumunu gösterir belge ibraz edemeyen davacının gözaltı ve tutuklulukta kaldığı süre yönünden kazanç kaybı 16 yaşından büyükler için geçerli asgari ücret üzerinden hesap edilerek mahkememizce de itibar edilen bilirkişi raporunda da açıkladığı üzere davacının 16.938,84 TL maddi tazminatın gözaltı tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalı hazineden tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar cezaevinde yapılan masraflar, duruşmalara gidiş - geliş masrafları, ailesinin ziyaret masrafları, evini ve arabasını satmak durumunda kalması hususlarını öne sürerek bunlara ilişkin miktarların da maddi zarar kapsamında değerlendirilmesini talep etmiş ise de; davacının ileri sürdüğü bu hususlara ilişkin herhangi bir belge ve delil ibraz etmediği, cezaevinde devletin kendi sorumluluğunda bulunan harcamaları ve giderleri yaptığı, bu nedenle davacının cezaevinde yaptığını ileri sürdüğü harcamaların ihtiyari harcamalar olduğu, yine talep edilen diğer giderlerinde ihtiyari harcamalar olduğu ve davacının tutuklanmasına bağlı olarak kendi malvarlığında doğrudan oluşan zarar kapsamında olmadığı kanaatine varılmakla bu hususlara ilişkin maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili müvekkilinin kendisi ile 03.11.2013 tarihinde avukatlık sözleşmesi imzaladığını ve sözleşmede belirtilen KDV dahil 14.160,00 TL'nin de maddi zarar kapsamında değerlendirilmesini talep etmişse de, davacının henüz belirtilen sözleşme kapsamında avukatına herhangi bir ödeme yapmadığı gibi beraat ettiği dosyada avukatlık asgari ücret tarifesine göre lehine vekalet ücretine hükmolunduğu dikkate alınarak bu yöndeki talebi reddedilmiştir.
Davacının sosyal ve ekonomik durumu, gözaltı süresi, müsnet suçun niteliği, davacı ve çevresinin kültürel ve sosyal yapısı, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltına alma tarihinden itibaren faize hükmedilmesi nedeniyle tazminat davasının kesinleştiği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer, hak ve nesafet kuralları birlikte dikkate alınmak suretiyle 30.000,00 TL manevi tazminatın gözaltı tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınmasına, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
''Davacının sanık olarak yargılanıp beraat ettiği İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas, 2016/37 Karar sayılı ve 26/02/2016 karar tarihli dosyasında, 24/05/2012 - 29/01/2014 tarihleri arasında gözaltında ve tutuklu kaldığının anlaşıldığı, ancak dosyada bulunan bordro örneğine göre, davacının en son çalıştığı kurumdan 29/05/2012 tarihine kadar asgari ücret üzerinden maaşını aldığının anlaşılması karşısında, 29/05/2012 - 29/01/2014 tarihleri arasında geçerli net asgari ücret üzerinden maddi tazminat miktarının 15.696,09-TL. olarak tespiti gerekirken, hatalı bilirkişi raporuna itibarla ve 16.938,84-TL. olarak fazla şekilde tayini,
Hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçların niteliği, gözaltına alınmasına ve tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, gözaltında ve tutuklu kaldığı süre, gözaltına alınma tarihinden itibaren faize hükmedilmesi sureti ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer ve benzeri hususlarda gözetilerek, zenginleşme sonucunu doğurmayacak şekilde hak ve nesafet kurallarına uygun makul ve makbul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerektiği, mahkemece dahi bu kıstaslar gözetilerek takdir edileceği belirtildiği halde, 24/05/2012 - 29/01/2014 tarihleri arasında 615 gün süre ile gözaltında ve tutuklu kalan davacı yararına bu ölçülere uymayacak şekilde bir miktar fazla manevi tazminata hükmolunması,
Hukuka aykırı, davalı vekilinin istinaf istemi bu nedenle yerinde görüldüğünden, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu aykırılık Anayasanın 141/son. ve 6100 sayılı HMK.nun 353/1-b. maddeleri uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, maddi tazminata ilişkin hüküm fıkrasının (1-A) numaralı bendinde yer alan "16.938,84" ibaresinin çıkartılması ve yerine "15.696,09" ibaresinin yazılması; manevi tazminata ilişkin hüküm fıkrasının (1-B) numaralı bendinde yer alan "30.000,00" ibaresinin çıkartılması ve yerine "25.000,00" ibaresinin yazılması; vekalet ücretine ilişkin (4) numaralı hüküm fıkrasında yer alan "5.513,27" ibaresinin çıkartılması ve yerine "4.826,56" ibaresinin yazılması sureti ile düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine, ''karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin esasını oluşturan İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/100 Esas, 2016/37 Karar sayılı ceza dava dosyasında davacının devletin güvenliğine ilişkin gizli bilgileri temin etme ve suç işlemek amacı ile kurulan örgüte üye olmak suçlarından 24.05.2012 - 29.01.2014 tarihleri arasında 615 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama üzerine 26.02.2016 tarihinde beraatine hükmedildiği, beraat hükmünün 21.10.2016 tarihinde kesinleştiği ve davanın 5271 sayılı Kanunun 142 nci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen süre içerisinde yetkili ve görevli mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
A. Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Davalı vekilinin temyizinin katılma yolu ile yapılmadığı dikkate alınarak İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen hükmün; karar tarihi itibarıyla temyiz kesinlik sınırının 47.530,00 TL olması, İlk Derece Mahkemesi tarafından verilen hükmün Bölge Adliye Mahkemesince düzeltilerek 15.696,09 TL maddi, 25.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi nedeniyle toplam tazminat miktarının 40.696,09 TL olduğu, 6100 sayılı Kanun’un, 24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 42 nci maddesi ile değişik 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca davalı açısından kesin olduğu anlaşıldığından, temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir.
B. Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
B.1.Maddi tazminata avukatlık ücretinin, davacının ailesinin cezaevine ziyaret giderlerinin, davacının evini ve arabasını satması nedeniyle oluşan zararların da dahil edilmesi gerektiğine ilişkin temyiz sebepleri yönünden;
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas ve 1957/16 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere , vekâlet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekâlet ücretinin bağımsız bir varlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu da yapılamayacaktır. Davacının, kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesi niteliğindeki vekâlet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir.
Anılan içtihadı birleştirme kararı ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağı olan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekâlet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekâlet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamına dahil edilmemesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Davacının talep etmiş olduğu ailesinin cezaevine ziyaret giderlerinin, davacının evini ve arabasını satması nedeniyle oluşan maddi zararlarının 5271 sayılı Kanun'un 141 inci ve devamı maddelerine göre belirlenmesi gereken maddi zarar kapsamında değerlendirilemeyeceğinden bu taleplere ilişkin maddi tazminatın reddine karar verilmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir.
B.2.Hükmedilen manevi tazminat miktarının az olduğuna ilişkin temyiz sebebi yönünden;
Yargıtayın görevi ülke genelinde uygulama birliğinin sağlanması ve benzer olaylarda aynı çözüm tarzının oluşturulmasıdır. Bu görev yerine getirilirken hukukun genel ilkeleri, ülkedeki pozitif hukuk normları ve uluslararası temel insan haklarına ilişkin kural ve kabullere uygun bir yorum ve uygulama benimsenmelidir.
Bu ilke yalnızca denetim mahkemeleri için değil, hüküm mahkemeleri için de geçerlidir. Hukuk devletinin en belirgin özelliği hiçbir kurum ve makam ayrımı gözetilmeden herkesin hukuk kurallarına uymasıdır.
Dairemizin yerleşik kararlarında da vurguladığı üzere, nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer gözetilmek suretiyle, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak ve emsal uygulamaların da altında olacak şekilde çok eksik manevi tazminata hükmolunması, bozmayı gerektirmiştir.
V. KARAR
A. Davalı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Gerekçe bölümünde (A) bendinde açıklanan nedenle Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 10.10.2018 tarihli ve 2018/690 Esas, 2018/1982Karar sayılı kararına yönelik davalı vekilinin temyiz isteminin, 5271 sayılı Kanun’un 298 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle REDDİNE,
B. Davacı Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
Gerekçe bölümünün (B.2.) paragrafında açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 10.10.2018 tarihli ve 2018/690 Esas, 2018/1982 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
11.09.2023 tarihinde karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!