10. Hukuk Dairesi 2022/8950 E. , 2023/97 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2021/253 E., 2022/202 K.
KARAR : Kabul
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen 5510 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvikten faydalandırılma ile davalı Kuruma fazladan ödenen primlerin iadesi davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne dair karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi ... tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili şirkete ait 1276798.016.18.39 sicil sayılı işyerinin 5510 sayılı Kanunda öngörülen prim indiriminden yararlandırılmamasına ilişkin verilen 01.02.2016 tarih 1620886 varide no'lu kurum kararının iptaline ve müvekkili şirketin 5510 sayılı prim indiriminden yararlanması gerektiğinin tespitine, kurum işlemlerinin uygulanması nedeniyle müvekkili şirket tarafından geçmişte ödenmiş veya ödenecek olan teşfik primi tutarlarının müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı SGK vekili, cevap dilekçesinde özetle; 5521 sayılı Kanun'un 7 nci maddesine fıkra ilave edildiğini, bu yasal düzenlemeye göre kuruma karşı dava açılmadan önce sosyal güvenlik kurumuna müracaat edilmesinin zorunlu olduğunu, kuruma karşı dava açılabilmesi için taleplerinin reddedilmesi ya da reddedilmiş sayılması gerektiğini, davacı şirketin başvurusu olup olmadığının bilinmediğini, bu davada kuruma pasif husumet ehliyeti bulunmadığını, kurumun hazine yardımından dolayı prim borçlusundan eksik ya da fazla prim tahsilatının söz konusu olmadığını, dolayısıyla ödenen primlerden dolayı sebepsiz zenginleşmesinin bulunmadığını, dava konusu %5 hazine yardımından faydalanma imkanı davacı şirketin başvurusu üzerine değerlendirilebilecek bir düzenleme olup, kurum tarafından resen dikkate alınamayacağını, kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin: 04.05.2016 tarihli ve 2016/124 Esas, 2016/303 Karar sayılı kararı ile; "...davanın husumetten reddine dair karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A.1 inci Bozma Kararı
1.İlk Derece Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli ve 2016/124 Esas, 2016/303 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin; 26.12.2016 tarihli ve 2016/12624 Esas, 2016/15476 Karar sayılı ilamı ile "...Eldeki davada, davacı, sorumlu olduğu primden kendi hissesine düşen tutarın beş puanlık kısmının Hazinece karşılanmaması sonucu fazla ödeme yaptığını, anılan primlerin Hazinece karşılanabilmesi için gereken şartları taşıdığı gerekçesi ile fazla ödediği primin iadesini talep etmiş, Mahkemece davanın işveren hissesine ait primlerden beş puanlık kısmı ödeme ile yükümlü olan Hazineye husumetin yöneltilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm kurulmuştur.
Anılan Kanun'un 79 uncu maddesinde Kurumun prim alma zorunluluğu ve ilgililerin de prim ödeme zorunluluğu hüküm altına alınmıştır. Taraflar arasındaki ihtilaf konusu olan prim tutarını davacıdan Kurumun tahsil ettiğine dair çekişme bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, primi tahsil yetkisi ve ilgili maddedeki şartların varlığı halinde işveren hissesine düşen tutarın belirlenerek Hazineden talep etme yetkisi sadece Kurumda olduğu ve bu halde davalı Kurumun davalı sıfatına sahip olduğu gözetilerek, işin esasına girilerek, davacının, yukarıda belirtilen yasal düzenleme kapsamında beş puanlık Hazine yardımından yararlanma şartlarını taşıyıp taşımadığı irdelenerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir." denilerek, karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince 1 inci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 13.09.2019 tarihli ve 2017/62 Esas, 2019/321 Karar sayılı kararı ile; "...Dosya kapsamındaki kurum kayıtları ve işyeri kayıtlarından; davacı şirketin Narlıdere köyü Kestel ... adresindeki 1053677,16 sicil sayılı ve Veyselkarani Mah. Osmangazi ... adresindeki 1263520,16 sicil sayılı işyerlerini kapatarak, 19.08.2015 tarihinden satın aldığı Derekızık Mevkii Kestel ... adresindeki 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinde faaliyetine devam ettiği ve 1053677,16 ve 1263520,16 sicil sayılı işyerlerini kapatarak bu işyerlerinden sigorta bildirimi yapılan işçilerin 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinden sigortalı bildirimlerini yapmaya başlaması ve ayrıca 1276798,16 sicil sayılı işyerinin faaliyet gösterdiği ... ili, Kestel ilçesi Derekızık Mah. Darıalanı Mevkii 104 ada 1 parsel noda kayıtlı betonarme fabrika binası ve idare binasını "1053677,16 sicil sayılı işyerinde sigortasız işçi çalıştırılmasına yönelik tespitin yapıldığı 21.08.2015 tarihinden önce" 19.08.2015 tarihinde satın alarak, 13.10.2015 tarihinden itibaren bu adreste faaliyet göstermeye başlaması davacı şirketin 5 puanlık prim indiriminden bir yıl süreyle yararlanmayacak olan 1053677,16 sicil sayılı işyerinden bildirdiği sigortalıları sırf söz konusu indirimden yararlanmak amacıyla kendisine ait 1276798,16 sicil sayılı işyerinden muvazaalı bildirmediğini, 1053677,16 ve 1263520,16 sicil sayılı işyerlerini kapatarak faaliyetine 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinde devam ettiğini göstermektedir.
Öte yandan davalı kurum işleminin dayanağı olan davacı şirket tarafından çalışanların işe giriş bildirgesi ile aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süre içinde verilmemesi gerekçesiyle 5510 sayılı Kanun'un 102 nci maddesi uyarınca 1053677,16 sicil sayılı işyerine uygulanan idari para cezasının iptali amacıyla kurum aleyhine açılan davada ... 1.İdare Mahkemesinin 2016/205 Esas 2017/456 Karar sayılı kararı ile durum tespit raporu sonucunda 17.829,00 TL idari para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığına, ceza karşılığında ödenen miktarın davacı şirketi iadesine karar verildiği, kararın ... Bölge İdare Mahkemesi denetiminden onanarak kesinleştiği görülmüştür.
Kesinleşen İdare Mahkemesi kararı, dosya kapsamındaki bilgi ve bulgular hep birlikte değerlendirildiğinde kurumun davacı şirketin 1053677,16 sicil sayılı işyerinde sigortasız işçi çalıştırması ve bahse konu işyerinde çalışanların çıkışı verilerek 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinden sigorta bildirimlerinin yapıldığını ileri sürerek 1276798,16 sicil sayılı işyerini 5510 sayılı Kanun'un 81/ı maddesinde öngörülen 5 puanlık prim indiriminden yararlandırılmamasına yönelik işleminin iptali gerektiği sonucuna varılarak davanın kabulüne davalı kurumun 01.02.2016 tarih 1620886 sayılı (88981258-06//127679801618-39//) işlemin iptali ile davacı şirketin 1276798.16 sicil sayılı işyerinin 5510 sayılı Kanun gereği prim indiriminden yararlanması gerektiğinin tespitine, dair karar verilmiştir.
C. Dairemizin 2 nci Bozma Kararı
1.İlk derece Mahkemesinin 13.09.2019 tarihli ve 2017/62 Esas, 2019/321 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Dairemizin 10.03.2021 tarihli ve 2019/6524 Esas, 2021/3047 Karar sayılı kararı ile, "...5510 sayılı Kanun'un 81 inci maddesi hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarın iadesi istemi ile 24.12.2015 tarihinde açılmış eldeki davada, mahkemece verilen 04.05.2016 tarihli ilk karar ile davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine dair karar verilmiş, bu kararın temyizi aşamasında ise 01.04.2018 tarihi itibari ile 7103 sayılı Kanun'un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun'a eklenen ek 17 nci maddesi yürürlüğe girmiş ve dairemizce anılan ek 17 nci madde hükümlerinin dikkate alınması gereğine işaret edilerek kararın sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına dair karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki, mahkemece dikkate alınan bozma ilamı ve 5510 sayılı Kanun'un ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu'nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa'nın 153 üncü maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33 üncü maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği taktirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece yazılı şekilde karar verilmiş ise de, 5510 sayılı Kanun'un ek 17 nci maddesinin 4 üncü fıkrasının iptali ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ve davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılması veya fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından yasal tüm şartların varlığı incelenmeli ve sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Denilerek karar 2 . kez bozulmuştur.
D. İlk Derece Mahkemesince 2 nci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile: "...Dosya kapsamındaki kurum kayıtları ve işyeri kayıtlarından; davacı şirketin Narlıdere köyü Kestel ... adresindeki 1053677,16 sicil sayılı ve Veyselkarani Mah. Osmangazi ... adresindeki 1263520,16 sicil sayılı işyerlerini kapatarak, 19.08.2015 tarihinden satın aldığı Derekızık Mevkii Kestel ... adresindeki 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinde faaliyetine devam ettiği ve 1053677,16 ve 1263520,16 sicil sayılı işyerlerini kapatarak bu işyerlerinden sigorta bildirimi yapılan işçilerin 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinden sigortalı bildirimlerini yapmaya başlaması ve ayrıca 1276798,16 sicil sayılı işyerinin faaliyet gösterdiği ... ili, Kestel ilçesi Derekızık Mah. Darıalanı Mevkii 104 ada 1 parsel noda kayıtlı betonarme fabrika binası ve idare binasını "1053677,16 sicil sayılı işyerinde sigortasız işçi çalıştırılmasına yönelik tespitin yapıldığı 21.08.2015 tarihinden önce" 19.08.2015 tarihinde satın alarak, 13.10.2015 tarihinden itibaren bu adreste faaliyet göstermeye başlaması davacı şirketin 5 puanlık prim indiriminden bir yıl süreyle yararlanmayacak olan 1053677,16 sicil sayılı işyerinden bildirdiği sigortalıları sırf söz konusu indirimden yararlanmak amacıyla kendisine ait 1276798,16 sicil sayılı işyerinden muvazaalı bildirmediğini, 1053677,16 ve 1263520,16 sicil sayılı işyerlerini kapatarak faaliyetine 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinde devam ettiğini göstermektedir.
Öte yandan davalı kurum işleminin dayanağı olan davacı şirket tarafından çalışanların işe giriş bildirgesi ile aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süre içinde verilmemesi gerekçesiyle 5510 sayılı Kanun'un 102 nci maddesi uyarınca 1053677,16 sicil sayılı işyerine uygulanan idari para cezasının iptali amacıyla kurum aleyhine açılan davada ... 1.İdare Mahkemesinin 2016/205 Esas 2017/456 Karar sayılı kararı ile durum tespit raporu sonucunda 17.829,00 TL idari para cezasında hukuka uyarlık bulunmadığına, ceza karşılığında ödenen miktarın davacı şirketi iadesine karar verildiği, kararın ... Bölge İdare Mahkemesi denetiminden onanarak kesinleştiği görülmüştür.
Kesinleşen İdare Mahkemesi kararı, dosya kapsamındaki bilgi ve bulgular hep birlikte değerlendirildiğinde kurumun davacı şirketin 1053677,16 sicil sayılı işyerinde sigortasız işçi çalıştırması ve bahse konu işyerinde çalışanların çıkışı verilerek 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798,16 sicil sayılı işyerinden sigorta bildirimlerinin yapıldığını ileri sürerek 1276798,16 sicil sayılı işyerini 5510 sayılı Kanun'un 81/ı maddesinde öngörülen 5 puanlık prim indiriminden yararlandırılmamasına yönelik işleminin iptali gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu hal itibariyle kurum müfettişleri tarafından düzenlenen tutanakların aksi kanıtlanıncaya kadar sabit olup, somut olayda kesinleşen ... 1. İdare Mahkemesi'nin 2016/205 E., 2017/456K. sayılı, 22.03.2017 tarihli kararına göre özetle kurum tarafından davacı şirket hakkında tesis edilen Kayıtsız İşçi Çalıştırma'ya dayalı işlemlerinin yasaya uygun olmadığı belirlenmiştir. Bu bağlamda eldeki dava yönünden, davacı işyerinin, Eylül/2019 ayı “Teşvik Uygulamasının” 1053677.16 sicil sayılı işyeri üzerinden yapılmasının, 01.10.2015 tarihi sonrası Kurumca durdurulan “Teşvik Uygulamasının” ise 13.10.2015 tarihinde kanun kapsamına alınan 1276798.16 Sicil sayılı İşyeri üzerinden devamı gerektiği sonucuna varılmakla, bu tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda davanın kabulüne, 01.02.2016 tarih 88981258-06//1276798 016 18-39// sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu işleminin iptaline,
2015 yılı Eylül ayı teşvik uygulamasının 10536777.16 sicil sayılı iş yeri üzerinden 13.10.2015 tarihi sonrası için teşvik uygulamasının 1276798.16 sicil sayılı iş yeri üzerinden devamı gerektiğinin tespitine,
Mahkemece iptal edilen kurum işlemi nedeniyle tahsil edilen primlerin teşvik kapsamına giren miktarların ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davacıya iadesine, dair karar verilmiştir.
V.TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili davalılardan Sosyal Güvenlik Kurumu vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davalı SGK vekili temyizinde, esasen verilen kararın hatalı olduğunu, davada husumetin Sosyal Güvenlik Kurumuna düşmediğini, davacı hakkında yapılan teftiş sonrasındaki işlemlerin yerinde ve hukuka uygun olduğunu, aksi yönde verilen kararın da hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı şirketin 5510 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik indiriminden faydalandırılma hakkının tespiti ve kurumca belge istemine ilişkin yapılan işlemin iptalinin gerekip gerekmediği hususundadır.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri aynı zamandda 331 inci maddesi ile birlikte, 5510 sayılı Sosyal Sigortaları ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 81 inci maddeleri hükümleridir.
3. Değerlendirme
1.Eldeki davada, davalı Kurumca yapılan denetleme ile davacının yeni iş yeri tescil ettirmesinden hemen önce 1053677 sicil numaralı ve Kestel'de olduğu anlaşılan iş yerinde sigortalı olduğu kabul edilen dava dışı 6 kişi nedeniyle, bu kişiler hakkında fark prim tahakkuku ve çalışmaya ilişkin bordro ve belge istemi yanında, davacının daha sonradan adına kayıtlı iki iş yerini de kapatarak farklı bir adreste yeni bir iş yeri tescil ettirmesinden sonra davalı Kurumca, bu yeni iş yeri hakkında davacı hakkında geçmişte yapılan tespit nedeniyle, 5510 sayılı Kanun'un 81 inci maddesinin (ı) bendinde yer alan teşvik indirimlerinden faydalandırılmamaya ilişkin kurum işlemlerinin iptali istenmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, davaya konu uyuşmazlığın dava dışı 6 sigortalının çalışmalarının varlığı noktasında toplandığı dikkate alındığında, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen bu sigortalıların veya hak sahiplerinin de davada taraf olmasında hukuki yararının olduğu anlaşıldığından, davanın sadece ... hakkında yürütülüp sonuçlandırılması isabetsizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.12.2011 günlü 2011/21-632 E;, 2011/784 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere dava sonucunda verilecek karar, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalının da hak alanını ilgilendirdiğinden, davacı tarafa harcı da yatırılmak suretiyle yöntemince söz konusu sigortalının hak sahiplerinin davaya HMK 124 üncü madde uyarınca katılımının sağlanması (davanın teşmil edilmesi) için süre verilmesi, anılan hak sahiplerinin gösterdiği deliller de toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece, belirtilen eksiklik giderilmeden ve pasif ehliyet yönü halledilmeden yargılamanın sürdürülmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2.Diğer taraftan, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Kanun'un ek 17 nci maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin 4 üncü fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, İlk Derece Mahkemelerince verilen kararlar hakkında ...'nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş ve karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Gelinen son aşamada, eldeki dava bakımından irdeleme yapılacak olursa, ek 17 nci maddenin 4 üncü Fıkrasında yer alan kuralın, “mahsup veya iade edilme yönünden üçüncü fıkra hükümlerine yaptığı atıftan dolayı ödemelerin üç yıla yayılacağını öngörmesinin, faizin başlama tarihi ve ödeme için öngörülen süre göz önünde bulundurulduğunda kuralın mülkiyet hakkını sınırladığı ve yapılan bu sınırlamanın orantısız ve aşırı olduğu, hak arama hürriyeti çerçevesinde dava açan kişilerin mahkemelerden adil yargılanma hakları gereği uyuşmazlığı bitirecek şekilde gerekçeli karar elde etme haklarının bulunduğu, yargılamanın henüz devam ettiği bir süreçte, taraflardan birinin aleyhine olacak ve yargı merciinin uyuşmazlık konusu talep hakkında karar vermesini engelleyecek şekilde davayı ortadan kaldıran ya da davanın incelenmesini durdurarak karara bağlanmasına engel olan düzenlemelerin kişilerin karar elde etme hakkı ile birlikte sonuçları bakımından da kişilerin mülkiyet haklarının ölçüsüz şekilde sınırlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan maddeye dayalı olarak verilen kararlar da hukuka aykırı nitelikte olup, özellikle ek 17 nci maddenin 3 üncü Fıkrasında yer alan düzenlemenin de mevcut bir dava olmaksızın prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılmasını düzenlemesi, başka bir deyişle davasız başvuru halinde, kuruma getirilen ödeme yükümlülüğünün çerçevesinin düzenlendiği hususu ile Anayasa Mahkemesi kararının 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanması ile yürürlüğe girmesinden sonra, mahkemelerce iptal edilmiş olan Ek 17 nci maddenin 4 üncü Fıkrası kapsamında uygulama yapılarak karar verilmesi olanağının ortadan kalktığı ve bu fıkranın içeriğinde yer alan atıf nedeniyle 3 üncü Fıkrasının da uygulanabilir hüküm olmaktan çıkarıldığı hususu birlikte düşünüldüğünde, eldeki dava bakımından teşvik indirimine ilişkin uyuşmazlığın kaynağı olan temel yasa maddesi, yani 5510 sayılı Kanun'un 81 inci maddesi hükümlerinin davanın yasal dayanağı olarak kabul edilmesi ve bu maddedeki koşulların irdelenmesi ile bu madde çerçevesinde uygulama yapılması gerekir.
3.Yukarıda açıklanan maddi hukuki açıklamalar ışığında, mahkemece, öncelikle taraf teşkili sağlanmalı ve davacı şirket hakkında 2015 yılı 9 uncu ay ile 2016 yılı 9 uncu aylar arasında kalan dönem bakımından teşvik hükümlerinin iptaline dair dava konusu kurum tasarrufunun 1276798 sicil numaralı iş yeri hakkında uygulandığı dikkate alınarak, bu iş yeri bakımından, kurum işleminin 5510 Sayılı Kanunun 81 inci maddesi hükümlerine uygun olup olmadığı üzerinde durulmalı, buna göre, davacının 19.08.2015 tarihi itibari ile satın aldığı yeni fabrika binası ile idare binasında 13.10.2015 tarihi itibari ile tescil ettirildiği anlaşılan 1276798 sicil numaralı iş yeri bakımından, buradaki çalışanların önceki iş yeri olan 1053677 sicil numaralı iş yerinden kaydırılmasına ilişkin Kurum iddiası ayrıntılı bir şekilde irdelenmeli, davacı şirket hakkında 5510 sayılı Kanun kapsamında kaçak sigortalı tespiti nedeniyle, 5510 sayılı Kanun'un 81 inci maddesi hükümlerindeki şartların varlığı irdelendikten sonra oluşan sonuca göre bir karar verilmelidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,
10.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!