WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

YARGITAY 4. CEZA DAIRESI (KYB)

4. Ceza Dairesi         20198522 E.  ,  2020/5314 K.AILE ÇALIŞMA SOSYAL POLITIKALAR BAKANLIĞIDA SUÇTAN ZARAR GÖRME ŞARTI DAVALARA KATILMASI IÇIN ARANMAMAKTADIR, KAMU GÖREVI TAŞIMASI NEDENIYLE BAKANLIK LEHINE SANIK ALEYHINE VEKALET ÜCRETINE HÜKMEDILMEMELIDIRTÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) TEHDİT
"İçtihat Metni"Eşe karşı basit yaralama ve tehdit suçlarından sanık S. K., 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 86/3-a, 106/1-1.cümle, 62/1 (2 kez) ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk lirası adli para ve 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20/03/2019 tarihli ve 2018/584 esas, 2019/365 sayılı kararına karşı vekalet ücreti yönünden yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii Van 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/05/2019 tarihli ve 2019/345 değişik iş sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'nün 14/11/2019 gün ve 94660652-105-65-12993-2019-Kyb sayılı istemleri, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/11/2019 gün ve 2019/113595 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daire'ye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi: Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 324/1. maddesinde yer alan "(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir." şeklindeki düzenleme ve anılan Kanun'un 325. maddesinde yer alan "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.(2) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır." şeklindeki düzenleme ile; benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/10/2016 tarihli ve 2016/5539 esas, 2016/13189 karar sayılı ilâmında yer alan "...katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, katılan lehine sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden anılan karara yönelik itirazın bu yönden kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden... BOZULMASINA" şeklindeki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlarda katılan lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı gibi, vekalet ücreti verilmemesi durumlarında ise bu defa itiraz merciinin bu yöne ilişkin inceleme yaparak vekalet ücretine hükmetmesi gerektiği; mercii tarafından da itirazın kabul edilmediği hallerde ise her ne kadar vekalet ücreti şahsi hak kapsamında değerlendirilmekte ise de, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu vekalet ücretlerine ilişkin kararların ancak 5271 sayılı Kanun'un 309. maddesi kapsamında kanun yarına bozma yolu ile mercii kararının bozulması suretiyle düzeltilebileceği, zira hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik kararların çoğu zaman denetim süresinde suç işlenmediğinden bahisle açıklanmayarak düşürülmesine karar verildiği, düşme kararı verilmesi halinde ise vekalet ücreti yönünden yapılan hatalı değerlendirmenin ortada açıklanmış bir hüküm de bulunmadığından esas karar ile birlikte denetlenmesine de imkan bulunmadığı, başka da başvuru yolu kalmayan ilgililerin vekalet ücreti alacağından böylelikle mahrum kaldıkları, dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ile birlikte katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmediği durumlarda, kanun yararına bozma yolundan başka bir yol kalmadığı ve Yargıtay tarafından inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, aksi durumun ise kanunun emredici hükmüne ilişkin hakkın aranmasına engel teşkil edeceği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINAI-Olay:Eşe karşı basit yaralama ve tehdit suçlarından sanık S. K. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 86/3-a, 106/1-1.cümle, 62/1 (2 kez) ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk lirası adli para ve 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20/03/2019 tarihli ve 2018/584 esas, 2019/365 sayılı kararına karşı vekalet ücreti yönünden yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii Van 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/05/2019 tarihli ve 2019/345 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 324/1. maddesinde yer alan "(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir." şeklindeki düzenleme ve anılan Kanun'un 325. maddesinde yer alan "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.(2) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır." şeklindeki düzenleme ile; benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/10/2016 tarihli ve 2016/5539 esas, 2016/13189 karar sayılı ilâmında yer alan "...katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, katılan lehine sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden anılan karara yönelik itirazın bu yönden kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden... BOZULMASINA" şeklindeki açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlarda katılan lehine vekalet ücreti verilmesi gerektiği hususunda uyuşmazlık bulunmadığı gibi, vekalet ücreti verilmemesi durumlarında ise bu defa itiraz merciinin bu yöne ilişkin inceleme yaparak vekalet ücretine hükmetmesi gerektiği; mercii tarafından da itirazın kabul edilmediği hallerde ise her ne kadar vekalet ücreti şahsi hak kapsamında değerlendirilmekte ise de, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına konu vekalet ücretlerine ilişkin kararların ancak 5271 sayılı Kanun'un 309. maddesi kapsamında kanun yarına bozma yolu ile mercii kararının bozulması suretiyle düzeltilebileceği, zira hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik kararların çoğu zaman denetim süresinde suç işlenmediğinden bahisle açıklanmayarak düşürülmesine karar verildiği, düşme kararı verilmesi halinde ise vekalet ücreti yönünden yapılan hatalı değerlendirmenin ortada açıklanmış bir hüküm de bulunmadığından esas karar ile birlikte denetlenmesine de imkan bulunmadığı, başka da başvuru yolu kalmayan ilgililerin vekalet ücreti alacağından böylelikle mahrum kaldıkları, dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ile birlikte katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmediği durumlarda, kanun yararına bozma yolundan başka bir yol kalmadığı ve Yargıtay tarafından inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, aksi durumun ise kanunun emredici hükmüne ilişkin hakkın aranmasına engel teşkil edeceği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabetgörülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:Eşe karşı basit yaralama ve tehdit suçlarından sanık S. K. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 86/3-a, 106/1-1.cümle, 62/1 (2 kez) ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk lirası adli para ve 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesine göre hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20/03/2019 tarihli ve 2018/584 esas, 2019/365 sayılı kararına yönelik, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin, kendilerine vekalet ücreti verilmesi talebini içeren itirazının reddine ilişkin, mercii Van 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/05/2019 tarihli ve 2019/345 değişik iş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.III- Hukuksal Değerlendirme:Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun'un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun'un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanun'un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun'un 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 6545 sayılı Kanun'un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde,
kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK'nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;1-Suça ilişkin olarak;a-Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,b-Suçun Anayasa'nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,2-Sanığa ilişkin olarak;a-Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.5271 sayılı CMK'nın "Yargılama Giderleri" başlıklı 324/1. maddesi, "Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir." şeklinde, 325. maddesinin bir ve ikinci fıkraları, "(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir. (2) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır." biçimindedir. Görüleceği gibi, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği bir ceza yargılamasında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde de, katılan lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun'un 20/2. maddesi, "Bakanlık, gerekli görmesi hâlinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idarî, cezaî, hukukî her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir." hükmünü içermektedir. Buna göre, 6284 sayılı Kanun kapsamına giren eylemleri nedeniyle sanık hakkında yürütülen ceza yargılamasından haberdar olan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, ilgili kamu davasına gerekli görmesi halinde katılabilecektir. Buna karşılık, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 13.12.2019 tarihli, 2019/6 esas, 2019/7 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, anılan Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili olarak açılan ceza davalarında, kovuşturma evresinde mahkemesince, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın davadan haberdar edilmesi zorunluluğu da bulunmamaktadır.
İncelenen dosyada; Sanık S. K. hakkında 27/04/2018 tarihli eylemleri nedeniyle, TCK'nın 86/2, 86/3-a, 106/1, 125/1, 53/1. maddeleri kapsamında cezalandırılması talebiyle, 31/05/2018 tarihinde kamu davası açıldığı, yargılama neticesinde Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20/03/2019 tarihli ve 2018/584 esas, 2019/365 sayılı sanığın, eşe karşı basit yaralama ve tehdit suçlarından, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 86/3-a, 106/1-1.cümle, 62/1 (2 kez) ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk lirası adli para ve 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, hakaret suçundan açılan kamu davasının ise şikayet yokluğundan düşmesine hükmedildiği, hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlara karşı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilince, esasa dair ve taraflarına vekalet ücreti verilmesi talebiyle itiraz edildiği, mercii Van 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/05/2019 tarihli ve 2019/345 değişik iş sayılı kesin nitelikteki kararıyla itirazın, "...Yargıtay 14. Ceza Dairesi'nin 21/02/2019 tarih, 2018/7458 Esas, 2019/7439 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın davaya katılmasının doğrudan Anayasa ve Kanundan kaynaklanan koruma yükümlülüğüne ilişkin bir kamu görevi olması nedeniyle vekalet ücretine hak kazanamayacağı..." şeklindeki gerekçeyle reddedildiği, ret kararına karşı ilgili kurumun başvurusu sonucunda kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; 5275 sayılı Kanun'un 325/2. maddesinde düzenlenen, "Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır." hükmüne göre, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde, kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine, sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedileceği hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Çözülmesi gereken sorun, 6284 sayılı Kanun kapsamındaki bir suçtan dolayı yürütülen ceza yargılamasında, hakkında mahkumiyet ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık aleyhine, anılan Kanun'un 20/2. maddesine göre kamu davasına katılma hakkı bulunan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı lehine vekalet ücretine hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Ayrıntılarına Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 13.12.2019 tarihli, 2019/6 esas, 2019/7 sayılı kararında değinildiği üzere, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın, 6284 sayılı Kanun kapsamına giren bir suçtan dolayı yapılan yargılamada, anılan Kanun'un 20/2. maddesine göre, gerekli görmesi halinde kamu davasına katılma hakkı bulunduğunda kuşku yoktur. Ancak, yargılamayı yürüten Mahkemenin, anılan Kurumu davadan haberdar etme zorunluluğu da bulunmamaktadır. Bunun nedenleri, ilgili içtihadı birleştirme kararında da açıklanmış olup, bunlardan birisi, CMK'nın 237 ve devamı maddelerinde düzenlenen kamu davasına katılma hakkına ilişkin suçtan doğrudan zarar görme şartının, bu davalarda ilgili Kurum için aranmamasıdır. Bahsedilen nitelikteki ceza davalarında, adı geçen Kurumun davaya katılması, devletin, anayasadan kaynaklanan ailenin korunması görevinin bir parçası olup, kamu görevi niteliği taşıması nedeniyle, sanık hakkında mahkumiyet yahut hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde, kendisini vekil ile temsil ettiren Bakanlık lehine, sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar karşısında; eşe karşı basit yaralama ve tehdit suçlarından sanık S. K., 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/2, 86/3-a, 106/1-1.cümle, 62/1 (2 kez) ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 Türk lirası adli para ve 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Van 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 20/03/2019 tarihli ve 2018/584 esas, 2019/365 sayılı kararına karşı, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na vekalet ücreti verilmesi gerektiği yönünde adı geçen Kurum vekilince yapılan itirazın reddine ilişkin, Van 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 18/05/2019 tarihli ve 2019/345 değişik iş sayılı kesinleşen kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. IV-Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle,Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK'nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, 12/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

UYAP Entegrasyonu