19. Ceza Dairesi 2019/33948 E. , 2021/5055 K.HAKIM VE SAVCILARIN KIŞISEL SUÇLARINDA YETKI VE GÖREVE ILIŞKIN KARAR. HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU (2802) Madde 93KARAYOLLARI TRAFİK KANUNU (2918) Madde 46
"İçtihat Metni"TÜRK MİLLETİ ADINA YARGITAY KARARI
Esas No : 2019/33948 Karar No : 2021/5055Tebliğname No : KYB - 2019/100034
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 46/2-F maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı kabahatli A. B. hakkında düzenlenen İzmir Otoyol Büro Amirliğinin 23/11/2018 tarihli ve MA 35087961 sıra nolu trafik idarî para cezası karar tutanağına karşı yapılan başvurunun, görevde bulunan hakim savcılar hakkında 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 93. maddesine göre işlem yapılması gerektiğinden bahisle idari yaptırım kararının kaldırılmasına dair Dikili Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/12/2018 tarihli ve 2018/892 değişik iş sayılı kararını takiben, adı geçen kabahatli hakkında tanzim edilen 10/01/2019 tarihli Trafik Kural İhlâli Tespit Tutanağına istinaden İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen idarî yaptırım uygulanmasına yönelik 15/03/2019 tarihli ve 2019/83 sayılı talepname üzerine, idari yaptırım kararı verilmesine yer olmadığına ilişkin İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/03/2019 tarihli ve 2019/298 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın reddine dair İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2019 tarihli ve 2019/296 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı'nın 10.10.2019 gün ve 6965 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24.10.2019 gün ve KYB. 2019/100034 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.Anılan ihbarnamede;İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince, özetle 2802 sayılı Hâkimler Ve Savcılar Kanunu'nda Hâkim ve Cumhuriyet Savcılarının kabahat teşkil eden eylemlerine karşı idarî yaptırımın hangi merci tarafından verileceğine dair bir düzenleme bulunmadığı, kıyas yoluyla ceza verecek merciinin belirlenmesine imkân bulunmadığı gerekçeleriyle idarî yaptırım kararı uygulanmasına yer olmadığına ilişkin karar verilmiş ise de,Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 09/07/2013 tarihli ve 2013/5794 esas, 2013/16526 karar sayılı ilâmı ile benzer bir olay nedeniyle verilen Yargıtay 19. Ceza Dairesinin 14/05/2015 tarihli ve 2015/2556-1529 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, idarî para cezasını gerektiren eylemin 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93. maddesi kapsamında kişisel suç olduğunun anlaşılması hâlinde, anılan Kanun’un “Kişisel suçlarda soruşturma ve kovuşturma” kenar başlıklı 93/1. maddesinde yer alan “Hâkim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma, ilgilinin yargı çevresinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet başsavcısına ve son soruşturma o yer ağır ceza mahkemesine aittir.” şeklindeki düzenleme ile 5326 sayılı Kanun’un 24. maddesinde yer alan “Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması hâlinde mahkeme tarafından idarî yaptırım kararı verilir.” şeklindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde, hâkim ve savcıların kişisel suç kapsamında değerlendirilen ve idarî para cezasını gerektiren eylemleri için idarî yaptırım uygulanmasını engelleyen her hangi bir hüküm bulunmadığı, son soruşturma mercii olarak İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince idarî yaptırım kararı uygulanabileceği gözetilmeden, merciince itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,Gereği görüşülüp düşünüldü:Kanun yararına bozmaya konu somut uyuşmazlıkta; henüz birinci sınıf hakim-savcı olmamış başvuranın, 23.11.2018 tarihinde şehirler arası otoyolda emniyet şeridini ihlal etmek suretiyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na aykırı davranarak kabahat işlediği iddiasıyla, hakkında İzmir Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce, 2918 sayılı Kanun'un 46/2-f maddesi uyarınca idari para cezası karar tutanağı düzenlendiği, başvuran yargı mensubunun düzenlenen idari para cezasına karşı, kendisi hakkında idari makamlarca düzenlenen tutanağın 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 93. maddesi uyarınca usulsüz olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Dikili Sulh Ceza Hakimliğine başvurduğu, Dikili Sulh Ceza Hakimliğince idari yaptırım kararının yetkisiz idari makamlarca düzenlendiğinden bahisle kaldırılmasına miktar itibarıyla kesin olmak üzere karar verildiği, sonradan kabahatlinin hakim - savcı olduğunun öğrenilmesi üzerine, İzmir Emniyet Müdürlüğünde görevli polis memurlarınca kabahat tespit tutanağı düzenlenerek İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan talepname ile başvuran hakkında idari yaptırım kararı düzenlemek üzere İzmir ağır Ceza Mahkemesine başvurulduğu, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince, kabahatli hakkında idari yaptırım kararı düzenlenmesi hususunda Kanunlarda özel bir hüküm bulunmadığı gibi Ağır Ceza Mahkemesince bu hususta kabahatli hakkında idari para cezası verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle idari yaptırım kararı verilmesine yer olmadığına karar verildiği, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının esasen kabahatli hakkında sadece "son soruşturma" açılması hususunda bir karar verilmesi gerekirken doğrudan idari yaptırım hususunda karar verilemeyeceğine dair itirazın da İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesince reddedildiği görülmüştür. Dairemizin pek çok emsal kararında belirtildiği üzere; hakim ve savcıların işleyebileceği kabahatler dolayısıyla idari yaptırım uygulanması hukuk devletinin bir gereği olmakla birlikte; hakim ve savcıların, hak ve yetkilerini, atama ve özlük haklarını, idari, hukuki ve cezai sorumluluklarını düzenleyen 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nda belirtilen usullere göre tabi oldukları özel yargılama usullerinin uygulanması da hukuk devletinin bir diğer gereğidir. Hakim ve savcıların işleyebileceği kabahatlerin 2802 sayılı Kanun'un 93. maddesi çerçevesinde "kişisel suç" olarak değerlendirilmesi gerektiğine yerleşik içtihatlarla işaret edilmektedir.2802 sayılı Kanun'un 93. maddesine göre; hakim ve savcıların kişisel suçları dolayısıyla soruşturma ve kovuşturma yapma (dolayısıyla cezai ve idari yaptırım uygulama) hak ve yetkisi; "ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine", "Adalet Bakanlığı merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarındaki hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında ise; Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve Ağır Ceza Mahkemesine" aittir.Yukarıda yazılı mevzuat ve açıklamalar çerçevesinde, somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde;Kabahatli hakkında idari makam ve mercilerce düzenlenen "idari para cezası kararı", Dikili Sulh Ceza Hakimliğince kaldırılmış olmakla, kabahatlinin başvurusunun kabulü ile idari yaptırımın kaldırılmasını müteakiben, Dairemizin emsal kararlarında da belirtildiği üzere; ilgili Emniyet Müdürlüğü veya diğer idari makam veya mercilerce kabahatli hakkında yeniden bir kabahat tespit tutanağı tutulmasına veya Cumhuriyet Başsavcılığınca bir talepname veya ihbar yazısı hazırlanmasına mahal verilmeksizin, verilen kararın ve dosya içerisindeki belgelerin bir örneğinin, kabahatli yargı mensubu hakkında gereğinin yapılması için 2802 sayılı Kanun'un 93. maddesine göre; ilgilinin görev yaptığı yerin (Dikili) bağlı olduğu (İzmir) Bölge Adliye Mahkemesinin bulunduğu yerdeki il (İzmir) Cumhuriyet Başsavcılığına (ihbar mahiyetinde) gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, sadece başvurunun kabulü ile idari yaptırımın kaldırılmasına karar verilmesinde eksiklik bulunduğu değerlendirilmiştir. Ancak;Somut uyuşmazlıkta, sonradan kabahatli Cumhuriyet savcısı hakkında İzmir Emniyet Müdürlüğünce görevli iki kolluk personeli tarafından tutulan "kabahat tespit tutanağı" ve ihbar mahiyetindeki "talepname" ile yetkili İzmir Ağır Ceza Mahkemesine kabahatli hakkında idari yaptırım kararı uygulanması amacıyla başvuru yapıldığı, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince yapılan hukuki inceleme ve değerlendirmede; 2005 yılından itibaren yeni 5237 sayılı TCK ile suç ve kabahat oluşturan eylemlerin birbirinden kesin olarak ayrıldığı, 2802 sayılı Kanunda hakim ve savcıların "kişisel suçları" nedeniyle son soruşturma hususunda karar verme yetkisinin kendilerinde bulunduğu ancak hakim ve savcıların işlediği kabahatler hakkında açık bir hüküm bulunmadığı, ceza hukukunda "kıyas" yönteminin idari yaptırımlar açısından da uygulanmasının mümkün olmadığı, Kanunda bir düzenleme yapılması gerektiği gerekçeleriyle, "idari yaptırım uygulanmasına yer olmadığına" karar verildiği, yapılan itirazın ise reddedildiği görülmüştür.Sonuç olarak; kabahatli Cumhuriyet savcısı hakkında, 23.11.2018 tarihinde işlediği iddia edilen kabahat eylemi nedeniyle, yetkisiz idari makam veya mercilerce düzenlenen idari yaptırım kararının kaldırıldığı, bu yöndeki kararın yerinde olduğu, ancak; kabahatlinin aynı eylemi nedeniyle sonradan yokluğunda tutulan kabahat tespit tutanağı ve hazırlanan talepname doğrultusunda, İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince dosyada yapılan inceleme ve araştırma sonucu, gerekçeli şekilde, hatalı da olsa hukuki bir değerlendirme yapılarak, görülen uyuşmazlığın esasını çözer mahiyette bir karar verildiği, kararın itiraz üzerine kesinleştiği,Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 26.10.1932 tarihli, 1932/29 E. 1932/12 K. sayılı kararında; uygulamadaki eksikliklerden başka usul yanlışlıklarından dolayı da olağanüstü kanun (yazılı emir) yoluna gidilebileceği, bozulan mahkeme hükmü davanın esasını çözüyorsa (kesin hükmün otoritesinin korunması ve hukuk güvenliğinin zedelenmemesi ile maznun aleyhine olağanüstü kanun yoluyla bozma yapılamayacağı ilkesi gereği) yargılamanın tekrarlanmaması; bozulan mahkeme hükmü davanın esasını çözmüyorsa yargılamanın tekrarlanması gerekmediğine işaret edildiği, somut uyuşmazlıkta İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesince kabahatli hakkında yürürlükteki Kanuna göre idari yaptırım kararı düzenlenemeyeceği kanaatiyle davanın esasını çözer mahiyette bir karar verildiği anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2019 tarihli ve 2019/296 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nin 309/4-c maddesi gereğince, aleyhte sonuç doğurmamak ve yeniden yargılamayı gerektirmemek üzere BOZULMASINA, 28.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!