T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2023/877 Esas
KARAR NO: 2024/891
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 11/12/2023
KARAR TARİHİ: 06/11/2024
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili 08.12.2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin faturaya bağlı cari hesap alacağının tahsili amacı ile ----------İcra Müdürlüğü'nün --------- Esas sayılı icra dosyası ile davalı/borçlu şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, Davalı/borçlunun şirkete işbu dosyadan çıkarılan ödeme emri 14.03.2023 tarihinde e-tebliğ edildiği, Davalı/borçlu şirketin, 17.03.2023 tarihinde itiraz dilekçesi sunarak; borca ve takibe itiraz ettiği, Davalı/borçlunun itirazı, haksız ve kötüniyetli olup müvekkilinin alacağına kavuşmasını engellemek amacı ile yapıldığını, işbu itiraz haricen öğrenilmiş ve Ticari Uyuşmazlıklarda Dava Şartı arabuluculuk kurumuna başvurulduğu, Dava şartı arabuluculuk sürecinde, taraflar anlaşamadığı ve taraflar arasında anlaşamama tutanağı imzalandığı, Müvekkili şirket ile davalı/borçlu arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, bu ticari ilişki sonucu müvekkil şirketin, davalı/borçlu şirketten, faturalar ve cari hesabına dayalı 1.129.759,11 TL alacağı olduğu, Ticari alışveriş sonucu faturaların düzenlediği, davalı/borçluya tebliğ edildiği, faturalara konu malların ise davalı/borçluya teslim edildiği, Davalı/borçlunun, faturalara ilişkin herhangi bir itirazı olmadığı, Davalı/borçlunun buna rağmen müvekkiline olan borçlarını ödemediğini, Davalı/borçlu ile müvekkili şirket arasında Şubat 2017, Mart 2017, Mayıs 2017, Haziran 2017 ve Aralık 2017 dönemlerine ilişkin BA/BS mutabakatları yapıldığı, Müvekkil şirketin, davalı/borçludan 1.129.759,11 TL alacağı olduğunun tarafların ticari defterleri ve BA-BS formları incelendiğinde de görüleceği, Davalı/borçlu şirket ile müvekkili şirket arasında 03.11.2017 tarihinde bir protokol düzenlendiği, Ekte sunulan protokolden de anlaşılacağı üzere davalı/borçlu karşılıksız çıkan çekler, cari hesap alacağı ve vade farkı olmak üzere borcunu açıkça kabul ettiğini, söz konusu protokol incelendiğinde davalı/borçlunun kabul etmiş olduğu borç için, iş yapmakta olduğu dava dışı ----------Ş - -------- Ş. adi ortaklığından doğacak olan hak edişini müvekkili şirkete temlik edeceğini taahhüt ettiğini, aynı protokolün 5. maddesinde; 31.11.2017 tarihine kadar temlik alınan hak edişin dava dışı adi ortaklık tarafından ödenmemesi halinde bu tarihten sonra alacak için ayrıca icra takibi yapılıp tahsil yoluna başvurulabileceğinin kararlaştırıldığı, Protokol ile aynı tarihte yani 03.11.2017 tarihinde alacaklı müvekkili şirket ile davalı/borçlu arasında alacağın devri sözleşmesi yapıldığı, söz konusu alacağın devri sözleşmesi ile davalı/borçlunun dava dışı adi ortaklıkta oluşmuş ve oluşacak olan 1.104.634,20 TL alacağını müvekkili şirkete temlik ettiğini, 03.11.2017 tarihli alacağın devrine ilişkin sözleşmenin dava dışı adi ortaklığa 06.11.2017 tarihinde teslim edildiği, Dava dışı adi ortaklığın 18.04.2018 tarihli "-----------" konulu yazısı ile "Devir eden firma olan ----------- Şti.’nin alacağından yasal vergiler, işçi alacakları ve daha önceden diğer şirketler tarafından tarafımıza verilmiş olan temlikler ödendikten sonra cari hesap bakiyesi kalırsa kalan tutar tarafınıza vadesi geldiğinde ödeneceğini bilginize sunarız" şeklinde bildirimde bulunduğunu, müvekkili şirketin alacağını ne davalı/borçlu şirketten ne de temlik etmiş olduğu alacağından tahsil edemediğini, bu sebeple huzurdaki davaya konu icra takibi başlatılmış olup davalı/borçlunun protokol ile borcu kabul etmiş olmasına rağmen borca itiraz ettiğini, anlatılan sebepler ile ----------- İcra Müdürlüğü'nün ------------ Esas sayılı takip dosyasına yapılmış olan itirazın 1.129.759,11 TL'lik kısmı yönünden iptali ile takibin devamına karar verilmesi gerektiğini, Davanın KABULÜ ile Davalı/borçlunun -----------İcra Müdürlüğü'nün --------- Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu haksız itirazın 1.129.759,11 TL'lik kısmı yönünden iptali ile takibin devamına, Davalı/borçlunun itirazı haksız ve kötü niyetli olduğundan alacağın %20'sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı/borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesini özetle; Müvekkilinin çok uzun süredir mali sıkıntılarla boğuşmakta olmasına rağmen davacı şirkete olan borcunu ödeyip ticari hayatını sürdürebilmek için alacağın temliki yolu ile dava dışı adi ortaklıktan olan alacağını davacı şirkete devrettiğini, dolayısıyla müvekkilinin yaptığı işlemlerin kötü niyetli ya da alacaklısını zarara uğratmak maksadıyla yapıldığı iddiasının hem haksız, hem de dayanaktan yoksun olduğunu, alacağın temlikinin ifa amacıyla yapılan bir tasarruf işlemi olduğu da göz önünde bulundurulduğunda müvekkilinin borcunu ödemek için çabaladığını, taraflar arasında imzalanan protokolde her ne kadar tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davacı müvekkili aleyhine icra kovuşturmasına başlanılabileceği belirtilmiş ise de, müvekkilinin ifa amacıyla davacı şirkete devretmiş olduğu alacağın dava dışı adi ortaklıktan tahsil edilip edilmediğinin belirgin olmadığı, mevcut durumda alacağını temlik etmeseydi belki de alacağını kendisi tahsil edebilecek ve böylece davacı şirkete borcunu ödeyebilecek olan müvekkilinin elinde bu imkanın kalmadığı, aynı şekilde alacak hakkı kendisinde bulunan davacı şirketin de dava dışı adi ortaklıktan alacağın tahsil edilmesi yoluna gitmesi gerekirken, protokol hükümlerine 2 aylık bir ödeme süresi gibi ticari hayatın olağan akışına aykırı bir hüküm koyarak, alacağın tam anlamıyla tahsil edilmeden müvekkili şirkete icra takibatına girişilmesinin kötü niyet göstergesi olduğu, davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; Uyuşmazlık, cari hesap alacağına dayalı faturaya dayalı alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67-(1) maddesine göre; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. ----------- sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK'nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla; fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda Türk Ticaret Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa'nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu'nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK'nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir . Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya ------------ aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK'nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Somut olayda; Davacı şirket ile davalı şirket arasında 03.11.2017 tarihinde karşılıksız çek ve cari hesap bakiyesine için protokol imzalandığı, bu protokolde davalı şirketin borcuna karşılık ----------Ş---------- Adi Ortaklığın’dan doğacak hak ediş alacağının davacı şirkete temlik edildiği, 31.12.2017 tarihine kadar temlik alınan hak edişin davadışı Adi Ortaklık tarafından ödenmediği takdirde bu tarihten sonra icra takibi tahsili yoluna gidileceği şeklinde yazıldığı, Davacı şirketin 2016, 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında alındığı, tasdiklerinin TTK hükümlerine göre zamanında yapıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun ---------- sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 2020 yılından itibaren e-defter kullanan mükellef olduğu, 2020-2021-2022 yılı Defteri Kebir ile Yevmiye defterlerini --------- onaylı beratlarının yasada belirlenen sürede ---------- sistemine yüklenmiş olduğu, defter bakiyelerinin birbirini teyit ettiği, HMK m. 222 hükmü uyarınca, davalı şirket tarafından defter ve belge sunulmamış olduğu göz önüne alındığında, ticari defterlerin sahibi lehine delil niteliği taşıyacak olup, Davalı şirket tarafından defter ve belge sunulmamış olup usul incelemesi yapılamadığı, Davacı şirket ticari defter kayıt ve belgelerine göre; takip tarihindeki davalı şirket borç bakiyesinin takip tarihi itibariyle (10.03.2023) 1.129.759,11-TL borç bakiyesi olduğu, borç bakiyesinin 744.000-TL’sinin çek iadelerinden, 355.759,11-TL’sinin cari hesap bakiyesinden kaynaklandığı, yargılama sırasında dava dışı şirketlere müzekkere yazılarak temliken ödeme yapılıp yapılmadığı sorulmuş ve ödemenin yapılmadığı anlaşılmıştır. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67-(2) maddesine göre; bu davada, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İcra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için; borçlunun, takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Genel bir kavram olarak, “likid (ligiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya, alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması; ya da, borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez . İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre faturaya dayalı alacağın likit kabul edilmesi, davalının itiraz edip itirazında haksız olduğunun anlaşılması, davacının icra inkar tazminatı talep etmesi karşısında, somut olayda asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-A-Davanın KABULÜNE, davalının ---------- İcra Müdürlüğü ----------- esas sayılı dosyasında itirazının iptali ile takibin 1.129.759,11 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faiz uygulanmasına
b-Takip konusu alacak likit olduğundan İcra İflas Kanununun 67 maddesi gereğince davacı lehine asıl alacağın % 20 sine tekabul eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine ,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 77.173,84 TL'nin başlangıçta alınan 11.704,55 TL'den mahsubu ile bakiye kalan 65.469,29 TL'nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yargılama sırasında davacı tarafın yapmış olduğu 11.704,55 TL peşin harç, 269,85 TL başvuru harcı, TL 24.000,00 bilirkişi masrafı, 801,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere bakiye toplam 36.775,55 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yargılama sırasında davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 170.166,28 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-6325 Sayılı Yasa' nın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca zorunlu arabuluculuk nedeniyle arabulucuya hazine tarafından ödenen 3.120,00 TL'nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
6-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca, artan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTA içerisinde dilekçe ile başvurulacak İSTİNAF yolu açık olmak üzere OY BİRLİĞİ ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 06/11/2024
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!