T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/541
KARAR NO : 2024/884
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/08/2023
KARAR TARİHİ : 06/11/2024
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı Vekili Dava Dilekçesini özetle; Davacı şirket davalı tarafın inşaa ettiği binanın çelik işlerini (alım, boyama ve montaj) yaptığını, Yapılan işe karşılık ----İcra Müdürlüğü’nün -----sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, Söz konusu takip davalı tarafın yapmış olduğu itiraz sonucu durduğunu, İş bu vesile ile itirazın iptalini talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu, Şöyle ki; Davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu itirazı inceleyecek olursak herhangi bir borcu olmadığından bahisle hareket itiraz yapıldığını, Bu hususta öncelikle belirtmek gerekir ki dava konusu fatura sözleşme konusu işin yapılmasına müteakip düzenlenmiş olup davalı taraf faturaya yasal süresi içerisinde itiraz etmdiğini, Yalnızca faturanın stopajlı olmaması nedeniyle yeniden düzenlenmesi istenilmiş ve buna uygun bir fatura da davacı tarafça düzenlenerek gönderildiğini, TTK md. 21/2 uyarınca bir faturayı alan taraf 8 gün içerisinde faturaya itiraz etmezse fatura içeriğini kabul etmiş sayıldığını, Davalı tarafın söz konusu faturaya herhangi bir itirazı olmadığı ve anılan kanun hükmü gereği fatura içeriğini kabul ettiğini,Yine belirtmek gerekir ki davalı taraf her ne kadar faturanın hiçbir karşılığı olmadığını iddia etse de söz konusu faturayı ticari defterlerine işlediğini, Mahkemenizce de takdir edileceği üzere karşılığı olmayan bir faturanın ticari defterlere işlenmesi mümkün olmadığını, Her iki tarafa ait ticari defterlere de söz konusu fatura bedeli işlenmiş olup ticari defterlerdeki birbiriyle çelişmeyen bu kayıtlar davacı şirketin alacaklı olduğu noktasında hiçbir çekişme bırakmadığını, Öte yandan davalı taraf davacıya devam surette ödeme sözü vermiş ve zaman kazanmaya çalıştığını, Buradan da anlaşılacağı üzere esasen ödenmesi gereken borç davalının da kabulünde olduğunu, Aradan geçen süre içerisinde maruz kalınan enflasyon nedeniyle davacı ciddi zarara uğradığını, Öyle ki; şu an tahsil edilecek ödeme davacının malzeme bedelini dahi zor çıkardığını, Davacı şirketin sözleşme konusu edimini yerine getirip fatura düzenlemesine ve davalı tarafın bu faturayı alıp ticari defterlerine işlemesine rağmen gelinen bu aşamada faturanın ve borcun varlığını inkar etmesi son derece kötü niyetli olduğunu, Söz konusu alacak miktarı faturayla sabit olup davalı taraf bunu bildiğini ve ticari defterlerine işlediğini, Anlaşılacağı üzere söz konusu alacak likit olduğunu, Bu bakımdan icra inkar tazminatının tüm şartları oluştuğunu, Davalı tarafın icra takibine yapmış olduğu itirazın iptaliyle birlikte dava konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiğini, Davalı tarafın devamlı surette süre kazanmaya matuf hamlelerinin bir amacının olduğu izahtan vareste olduğunu, Mesaj kayıtlarında da görüleceği üzere şirket yetkililere kimseye bir kuruş dahi ödeyemediklerini dile getirdiklerini, Bu hususlar gözetilerek dava sonunda davacının alacağının karşılıksız kalmaması için ihtiyati haciz kararı verilmesi elzem olduğunu, Tercihen teminatsız olmak üzere ancak bu mümkün görülmezse mahkemece uygun görülecek teminat mukabilinde davacının alacaklarına yeter miktar malvarlığı üzerine ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Vekili Cevap dilekçesini özetle; Davalı ------kurulduğu 1965 yılından bugüne, büyük ölçekli genel müteahhitlik projeleri, metro ve raylı sistemleri, köprüler, viyadükler, kat otoparkları, turizm tesisleri, konutlar ve entegre endüstri tesisleri projelerinin yapımı yanında ülkemizde ve yurtdışında bayındırlık hizmetlerinde önemli görevler üstlenerek ve bu görevleri başarı ile tamamlayarak inşaat sektörüne evrensel boyutta katkı sağlamakta olup, inşaat sektöründe ciddi bir saygınlığı olan -----dergisi tarafından her yıl yayımlanan "Dünyanın En Büyük 250 Müteahhidi" listesinde 1998 yılından beri yer alarak gurur kaynağı olduğunu, Davacı ------, davalı şirkete karşı ikame edilen kötü niyetli huzurdaki davada; davalı tarafın inşaa ettiği binanın çelik işlerini yaptığını, yapılan işlere karşılık ----. İcra Müdürlüğü’nün -----. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını ve söz konusu takibe davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, sözleşme konusu işin yapılmasına müteakip fatura düzenlendiğini ve davalının faturaya itiraz etmediğini, her iki tarafa ait ticaret defterlere söz konusu fatura bedelinin işlendiğini, davalının ödeme sözü verdiğini ve zaman kazanmaya çalıştığını, belirterek, ihtiyati haciz talepli olarak itirazın iptalini ve %20’den az olmamak üzere davalı şirket aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ettiğini, Ancak, davacı şirket, dava dilekçesinin hukuki deliller bölümünde sözleşme ve mesaj kayıtlarını dayanak olarak göstermişse de dava dilekçesi ekinde herhangi bir sözleşme ve mesaj kaydı sunmamış, taraflar arasındaki ticari ilişki iddiasıyla ilgili olarak davalı tarafın inşaa ettiği binanın çelik işlerinin yapılması şeklinde belirsiz bir açıklamaya yer verilmiş, bu işlerin teslim ve onayına dair bir bilgi ya da belge sunulmadığını, Bu bakımdan, davacı şirketin icra takibinin dayanağı faturalara davalı şirket tarafından itiraz edilmemesi üzerine icra takibi başlattığı ve ödeme emrine itiraz üzerine gerçeğe aykırı iddialar ile huzurdaki davayı ikame ettiği tartışmasız olup haksız ve kötü niyetle ikame edilen huzurdaki davada ileri sürülen iddia ve taleplere karşı itiraz, cevap, beyan ve açıklamaları aşağıda Sayın Mahkemenizin bilgi ve dikkatine sunulduğunu, Sayın Başkanlığınızca da bilindiği üzere, faturanın düzenlenip karşı tarafa gönderilmesi ve karşı tarafın bu faturanın içeriğine itiraz etmemiş olması, akdi ilişkinin mevcut olduğunu ve bir mal ya da hizmetin gerçekte teslim edildiğini göstermeyecek ve alacak hakkı doğurmayıp karşı tarafı borç altına sokmak için yeterli olmayacağını, Davacı, huzurdaki davada Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 21/2. maddesine atıfla faturaya ilişkin aksi ispat edilebilen bir karineye dayandığını, Ancak, faturaya ilişkin söz konusu kanuni karinenin uygulanabilmesi için tüm şartların gerçekleşmediğini, Şöyle ki; taraflar arasındaki ticari ilişkiye değinilmekten özellikle imtina edilmiş, faturaya konu edilen ve yapıldığı iddia edilen iş davalı tarafın inşa ettiği binanın çelik işleri şeklinde belirsiz bir açıklamayla ifade edildiğini, Bununla birlikte yine dava dilekçesinde bir sözleşmeden ve mesaj kayıtlarından bahsedilmişse de sözleşmenin neye ilişkin olduğuna değinilmemiş, teslim edilen mal veya hizmetin içeriğine ve teslimine dair bilgilerin verilmesinden özellikle imtina edilmiş ve anılan sözleşme ve mesaj kayıtları dava dosyasına dahi sunulamadığını, Tüm bu maddi gerçeklik göz önünde bulundurulduğunda, davacı şirketin faturaya itiraz edilmemesi üzerine ve aksi ispat edilebilen bir karineye dayanarak huzurdaki davayı açtığı ortada olduğunu, Bu kapsamda, davacı şirketin yaklaşık ispat koşulunu yerine getirmeden ihtiyati haciz talebinde bulunduğu ve bu sebeple de talebinin reddi gerektiğini, Diğer taraftan, takip konusu yapılan faturalardan bir tanesi muhtelif çelik işlerine diğeri ise vade farkına ilişkin olup ayrıca stopajsız düzenlenen faturanın yeniden düzenlenmesi talep edildiğinden bahisle düzenlenen ve fakat dava dilekçesinden takip ve dava dayanağı yapılmadığından bahsedilen bir faturadan daha söz edildiğini, Ne var ki, aşağıda detaylıca bahsedileceği üzere bu faturalardan kaynaklı davalı şirketin bir borcu bulunmamaktadır ki zaten taraflar arasında akdi ilişki bulunmaması sebebiyle davacı şirketin vade farkı talep edemeyeceğini, Yukarıda yer verilen Yargıtay içtihatları ve doktrin görüşü ile dosya kapsamı göz önünde bulundurulduğunda davacı şirketin ihtiyati haciz talebinin maddi gerçekliğe, teslim edildiğinden söz edilemeyecek bir mal ya da hizmete müteallik olmadığı, hukuka ve usule aykırı düzenlenen faturalara dayandığı ve yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmemesi nedeniyle yasa ve usule aykırı olduğunu, Bu kapsamda, Sayın Başkanlığınızca davalı şirkete hukuki korumanın sağlanmasını bu doğrultuda öncelikle davacı şirketin hukuki dayanaktan yoksun ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmek gerektiğini, Davacı’nın huzurdaki dava kapsamında en önemli dayanağının faturaya itiraz edilmemesi olduğu anlaşıldığını, Yukarıdaki Yargıtay içtihatları ve doktrin görüşleriyle de ortaya koyulduğu üzere TTK’nın 21/2. maddesinde fatura için öngörülen karinenin hüküm ifade edebilmesi için akdi bir ilişkinin, başka bir deyişle hukuken muteber bir temel borç ilişkisinin bulunması şart olduğunu, Davacı tarafından bahsi geçen şart ispat edilememiş olup bu kapsamda huzurdaki davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini, Yukarıda arz ve izah olunan tüm itirazlarımız baki kalmak ve alacağın varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla; Yargıtay yerleşik uygulaması ve hukuk daireleri arasındaki görüş birliği, vade farkının talep edilebilmesi için yazılı bir sözleşmede kayıtlı olması veya taraflar arasındaki bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması gerektiği yönünde olduğunu, Bu iki durum dışında ise vade farkının talep edilebilmesi mümkün olmadığını, Diğer yandan takip dayanağı faturalar incelendiğinde fatura tarihleri arasında yalnızca 2 günlük bir süre bulunduğu ve bu halde hangi hal ve şartlar altında vade farkı için fatura keşide edilip ödeme istendiğini anlamak mümkün olmadığını, Dahası fatura üzerinde de ödeme talebi, günü ve vadeye dair de hiçbir açıklama ve kayda yer verilmemiş, ilgili mal ya da hizmetin nerede, ne zaman verildiği de açıklanmadığını, Tekrar etmek gerekirse, huzurdaki dava sadece takip konusu yapılan faturalara süresi içinde itiraz edilmemesi üzerine ikame edilmiştir ki beyanlarının aksini ispat edecek herhangi bir belge dosyada bulunmadığını, Bu kapsamda, davacı şirketin vade farkı talep etmesi taraflar arasındaki esas alacağın varlığı bir yana hukuka ve Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına aykırı olup müvekkil şirketin takibe itiraz etmesindeki haklılığı ortada olduğunu, Davacı tarafından hukuka aykırı ve kötü niyetli işbu dava ile davalı şirket aleyhine takip tutarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesi talep edildiğini, 2004 sayılı Kanun’un 67/2. maddesi; “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmünü amir olduğunu, Bu bakımdan, davacının davalı şirketten takip konusu faturalar sebebiyle herhangi bir alacağı bulunmamakta olup davalı şirketin haksız talebi doğrultusunda tanzim edilen ödeme emrine itiraz etmekte kötü niyetli olmadığını, Kaldı ki, yukarıda da belirtilmiş olduğu üzere, dava dilekçesinde davacı ayrıca stopajsız kesmiş olduğunu bir faturanın yenilenmiş olduğunu ve fakat bu faturanın bu davaya ve dava konusu takibe konu ve dayanak yapılmadığını da belirttiğini, Yine fatura üzerinde ne mal ya da hizmetin teslim yeri ve zamanı ile detaylarına ne de ödeme talebine dair bir vade ya da kayda yer verildiğini, Bu hal ve şartlara rağmen, takip dayanağı iki (2) fatura arasında yalnızca iki (2) gün olmasına rağmen faturalardan biri vade farkı açıklamasıyla kesildiğini, Anlaşılacağı üzere, bu maddi gerçekliğe aykırı durum yanında faturalar üzerindeki kayıtlar yönünden de bir belirsizlik ve çelişki mevcut olmasına karşın likit bir alacaktan bahisle yersiz şekilde icra inkar tazminatı talep edildiğini, Ayrıca fatura üzerinde ödeme süresi, günü ya da vade de belirtilmediklerini, Buna rağmen davacı takip talebi ve ödeme emrinde Türk Ticaret Kanunu’nun 1530. maddesinden yola çıkarak bir faiz talebinden bahsetmişse de takip çıkış tutarına dair faiz talebini de açıklamadığını, Anılan yasa maddesinin sözleşmede bir vade kararlaştırılmadığı özel hal ve durumlar için ayrı ayrı ihtimaller öngördüğü göz önünde bulundurulduğunda, davacının bir yandan bir anlaşmanın varlığından bahsetmesi, diğer yandan bu maddeye uygun şekilde faiz başlangıç tarihi ve uygulanacak faiz yönünden hiçbir açıklamaya yer vermemesi de çelişki ve belirsizlik yarattığını, Davalının itirazının bu şartlar altında son derece haklı ve isabetli olduğu, ödeme yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği ve davacı tarafından takip başlatılıp hukuka ve usule aykırı şekilde icra inkar talep edilmekte olduğunu, Fatura konusu mal ve hizmetin teslimine ilave olarak takip dayanağı faturaların da hukuka ve usule aykırı tanzim edildiği, bu faturalara müstenit takip ve ödeme emrinin de usulsüz olduğu ve gerçek, varlığı sabit, belirli/likit ve muaccel bir borcu göstermediğini, Açıklanan nedenlerle, davacının icra inkâr tazminatı talebi, haksız ve kötü niyetli bir menfaat elde etmeyi amaçladığından, her halükarda icrâ inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davacı Vekili Cevaba Cevap Dilekçesini özetle; Davaya verilen cevaplar hukuken isabetsiz olduğu gibi hilafı hakikat içerikler de barındırdığını, Şöyle ki; Her şeyden önce belirtmek gerekir ki itiraz edilmemiş ve ticari defterlere işlenmiş olan faturalar münderecatı fatura kesilen kişi tarafından kabul edilmiş sayıldığını, Somut ihtilafta da işlerin yapılarak teslim edildiği karine olarak ortaya konulmuş olup aksini iddia eden davalının işlerin yapılmadığını ispatlaması icap ettiğini, BA-BS formlarının celbi ile bu durum da ispatlanacağını, Öte yandan yapılan işlere dair örnek kabilinden fotoğraflamalar dilekçeleri ekinde sunulmuş ayrıca varlığı inkar edilen sözleşme de dilekçeleri ekinde sunulduğunu, Öte yandan mesaj kayıtları da tekraren sunulduğunu, Davacının alacağı likit olup davalı tarafça bilinmekte ve tespit edilebilir mahiyette olduğunu, Bu vesile ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Artık değil yaklaşık ispat tam ispatın yapıldığı buna mukabil davalı tarafın süre kazanmak adına devamlı bir uğraş verdiği açıkça anlaşıldığını, Öyle ki; işi yaptıran mühendis ve formenler ödeme gününü ileri atarak süre kazanmış son aşamada ise işin yapılmadığı iddia edilerek süre kazanılmaya çalışıldığını, İşçilerine dahi ödeme yapmadığı haberlerle sabit olan davalı aleyhine ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Davalı Vekili İkinci Cevap dilekçesini özetle; Davacı-----. (“Davacı”) tarafından sunulan 02.10.2023 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; itiraz edilmemiş ve ticari defterlere işlenmiş olan faturaların, adına fatura kesilen kişi tarafından kabul edilmiş sayılacağı itiraz edilmeksizin ticari defterlere işlenmiş olan faturanın miktarı kadar alacaklı olduğu, Somut ihtilafta işlerin yapılarak teslim edildiğinin karine olarak ortaya konulduğunu ve aksinin davalı tarafından ispat edilmesi gerektiği, Yapılan işe ilişkin fotoğraf, sözleşme ve mesaj kayıtlarının sunulduğunu, davalının ödeme sözü verdiğini ve zaman kazanmaya çalıştığı belirtilerek, ihtiyati haciz talebinin ve davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmişse de; Sayın Başkanlığınızın 17.10.2023 tarihli ihtiyati haciz talebinin reddine dair ara kararında da ifade edildiği üzere, somut olayda talep edenlerin ileri sürdükleri alacağın varlığı ve miktarı yargılamayı gerektirdiğinden söz konusu sunulan belgeler alacağın varlığı, muaccel olduğu konusunda yaklaşık ispata yeterli olmadığını, Nitekim, davacı tarafından sunulan belgeler faturaya konu malın teslim edildiğini veya hizmetin verildiğini ispat eden ve kesin nitelikte deliller olmamakla birlikte davacı dava dilekçesinde olduğu gibi cevaba cevap dilekçesinde de açıklama yapmaktan imtina ederek ve ispat yükünü de hukuka aykırı bir şekilde davalı şirkete yükleyerek sonradan dayanılan delillerle ve bu suretle savunma hakkımızın ihlali niteliğindeki yaklaşımıyla huzurdaki davada haklılığını ortaya koymaya çabaladığını, Oysa ki, cevap dilekçesindeki beyanları ve dayandıkları Yargıtay kararlarıyla sabit olduğu üzere; faturanın düzenlenip karşı tarafa gönderilmesi ve karşı tarafın bu faturanın içeriğine itiraz etmemiş olması, bir mal ya da hizmetin gerçekte teslim edildiğini göstermeyecek ve alacak hakkı doğurmayıp karşı tarafı borç altına sokmak için yeterli olmayacağını, Ayrıca, davacı her ne kadar sunmuş olduğu fatura ile alacağının varlığının sabit olduğunu iddia etse de, fatura konusu mal veya hizmetin gerçekten temin edilip edilmediğinin ispat yükü mal veya hizmeti sağlayan tarafta olduğunu, Bununla birlikte; cevaba cevap dilekçesinde davaya konu faturaların ticari defterlere işlenmesi ile malın teslim edildiği ve hizmetin görüldüğü olgusunun ispat edildiğini ve ispat yükünün davalı şirkete geçtiğini iddia etse de, itiraz edilmemiş faturaların davacı yahut davalıların ticari defterlere işlenmesi malın teslim edildiğine veya hizmetin verilmiş olduğuna karine teşkil etmeyeceğini, İtiraza uğramayan faturaların davacı ve davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarında olması alacağın varlığını ispat edebilmek için tek başına yeterli bir delil olmayıp, malın teslim edildiği veya hizmetin görüldüğü ayrıca davacı tarafından ispat edilmesi gerektiğini, Diğer taraftan, davacı cevaba cevap dilekçesinde vade faturasına ilişkin açıklamalarına karşı cevap vermekten özellikle imtina etmiş olup cevaba cevap dilekçesi ekinde sunulan dava tarafları arasındaki sözleşmede vade farkına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmadığı gözetildiğinde davacının vade farkı talep edemeyeceği açığa çıktığını, Bu noktada tekrar etmek gerekirse Yargıtay yerleşik uygulaması ve hukuk daireleri arasındaki görüş birliği, vade farkının talep edilebilmesi için yazılı bir sözleşmede kayıtlı olması veya taraflar arasındaki bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması gerektiği yönünde olduğunu, Bu iki durum dışında ise vade farkının talep edilebilmesi mümkün olmadığını, Dosya kapsamıyla sabit olduğu üzere, vade farkı talep edilebilmesi için gereken şartlar; gerek sözleşmede vade farkına ilişkin bir kayıt olmaması gerekse taraflar arasında bu yönde teamül oluşmaması sebebiyle gerçekleşmediğini, Ayrıca, davacı cevaba cevap dilekçesinde davalı şirket yetkilileri, finans sorumlularıyla arasında geçtiğini iddia ettiği mesaj kayıtlarını ve yapıldığını iddia edilen işlere dair bazı fotoğraflar sunmuşsa da ----- yazışmalarının davalı şirket yetkilileri tarafından onaylanmış bir kayıt olmadığı göz önünde bulundurulduğunda kesin delil sayılmayacağını, Bu sebeple faturaya dayalı alacak iddiası; yapıldığı iddia edilen işlere ilişkin sunulan ancak hizmetin görüldüğü yere dair herhangi bir kanı uyandırmayan fotoğraflar ile kim tarafından gönderildiği belirli olmayan mesaj kayıtları aracılığıyla ispat edilemeyeceğini, Davacı cevaba cevap dilekçesinde malın teslim edildiğini ve hizmetin verilmiş olduğunu ispat etmek için, hangi kişiler arasında geçtiği belirli olmayan yazışmaları ve sadece birtakım işçi ve inşaat malzemelerinin olduğu fotoğrafları dayanak gösterdiğini, Davacı bu sebeple alacak iddiasını ispat edemediğini, Ayrıca takibe dayanak iki (2) fatura arasında yalnızca iki (2) gün olmasına rağmen faturalardan biri vade farkı açıklamasıyla kesilmiş olup bu hususta davacının herhangi bir izahı da olmadığını, Buna rağmen yersiz şekilde icra inkar tazminatı talep edildiğini, Ayrıca fatura üzerinde ödeme süresi, günü ya da vadenin belirtilmemiş olmasına rağmen davacı takip talebi ve ödeme emrinde Türk Ticaret Kanunu’nun 1530. maddesinden yola çıkarak bir faiz talebinden bahsettiğini, Ancak cevap dilekçelerinde takip çıkış tutarına dair faiz talebine ilişkin belirsizliğin açıklanmasını talep etmemize rağmen cevaba cevap dilekçesinde hiçbir açıklamaya yer verilmemiş olup çelişki ve belirsizlikler devam ettiğini, Davalının itirazının bu şartlar altında son derece haklı ve isabetli olduğu, ödeme yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği ve davacı tarafından haksız bir takip başlatılıp hukuka ve usule aykırı şekilde icra inkar talep edilmekte olduğunu, Tüm bu açıklamaları kapsamında, davacının davalı şirketten takip konusu fatura sebebiyle herhangi bir alacağı bulunmasına rağmen davacı, kötü niyetli şekilde, haksız bir menfaat elde etme saiki ile başlattığı icra takibine davalı şirket tarafından itiraz edilmesi üzerine, Sayın Başkanlığınız huzurundaki işbu itirazın iptali davasını ikame ettiğini, Bu hususta cevap dilekçelerindeki itiraz ve taleplerini tekrar ederek 2004 sayılı Kanun’un 67/2. maddesi uyarınca, davacının takip tutarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep ve beyan etmiştir. Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde;Uyuşmazlık, cari hesap alacağına dayalı faturaya dayalı alacağın tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67-(1) maddesine göre; Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 27.06.2003 tarih ve ----- sayılı ilamında da açıklandığı üzere; bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır (Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK'nın m. 21/2.). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla; fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK'nın 21. maddesinin 2. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda Türk Ticaret Kanunu'nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa'nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu'nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK'nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir (------). Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya ----- aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK'nın 222. maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Somut olayda; incelenen davalı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerini süresinde yaptırdığı faturalar ile uyumlu ticari defterlerinin sahipleri lehine delil kabul edilebileceği taraflar arasında imzalı 22.11.2022 tarihli altişveren sözleşmesine dayalı cari hesap ilişkisi olduğu davalı ticari defterlerine göre takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 1.211.708,97 TL alacaklı olduğu , dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre davacı ticari defterlerinde takip tarihi itibari ile davalının 1.263.390,85 TL borçlu olduğu aradaki fark 51.681,88 TL nin davacının stopaj kesintisi miktarını davalı muavin hesabına kaydetmesinden kaynaklandığı bunun haricinde tarafların ticari defterlerinin birbirini teyit ettiği, davacının davalıdan fark faturası talep edemeyeceği, davalı ticari defter bakiyesinin alacağa esas doğru kabul edilebileceği, davadan sonra ödenen 150.000,00 TL infaz aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67-(2) maddesine göre; bu davada, borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu, takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. İcra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için; borçlunun, takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkâr tazminatı, aleyhinde yapılan icra takibine itiraz eden borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Öte yandan, alacağın likit ve belli olması gerekir. Genel bir kavram olarak, “likid (ligiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya, alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması; ya da, borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez (-----sayılı ilamı). İcra inkâr tazminatı, asıl alacak bakımından söz konusu olur. İşlemiş faiz isteği yönünden icra inkâr tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir.Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına göre ( Emsal:----tarihli İçtihat ) faturaya dayalı alacağın likit kabul edilmesi, davalının itiraz edip itirazında haksız olduğunun anlaşılması, davacının icra inkar tazminatı talep etmesi karşısında, somut olayda asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
--- esas sayılı dosyasında itirazının kısmen iptali ile takibin 1.211.708,97 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip talebindeki faiz türü uygulanmasına, takipten sonra davalı tarafça 17.10.2023 tarihinde yapılan 150.000 TL ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasına
b-Takip konusu alacak likit olduğundan İcra İflas Kanununun 67 maddesi gereğince davacı lehine asıl alacağın % 20 sine tekabul eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine ,
2- Harçlar Yasasına göre alınması gereken 82.771,84 TL karar ve ilam harcının başlangıçta alınan 15.685,69 TL'den mahsubu ile bakiye kalan 67.086,15 TL'nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yargılama sırasında davacı tarafın yapmış olduğu 15.685,69 TL peşin harç, 269,85 TL başvuru harcı, 20.000,00TL bilirkişi masrafı, 455,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere bakiye toplam 36.410,54 TL'nin davanın kabul-red oranına göre hesaplanan 36.172,22 TL'sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, arta kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Yargılama sırasında davalı tarafın yapmış olduğu masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Yargılama sırasında davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 181.639,26 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Yargılama sırasında davalı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 7.983,41 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-6325 Sayılı Yasa' nın 18/A maddesinin 11 ve 13. Fıkraları uyarınca zorunlu arabuluculuk nedeniyle arabulucuya hazine tarafından ödenen 3.120,00 TL'nin davanın red-kabul oranına göre hesaplanan 3.099,58 TL'sinin davalıdan tahsili ile bakiye kalan20,42 TL'sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca, artan gider avansının yatıran tarafa iadesine,Dair, Davacı vekili yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTA içerisinde dilekçe ile başvurulacak İSTİNAF yolu açık olmak üzere OY BİRLİĞİ ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!