WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İSTANBUL ANADOLU 9. ASLIYE TICARET MAHKEMESI

T.C. İstanbul Anadolu 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2022/795 Esas
KARAR NO: 2024/886
DAVA: Tespit
DAVA TARİHİ: 14/10/2022
KARAR TARİHİ: 06/11/2024

Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekilinin dava dilekçesini özetle; kDavacı Vekili Dava Dilekçesinde; Davacı ... ---------- 16.12.2015-11.02.2019 tarihleri arasında davalı şirkette çalıştığını, Davacının davalı şirkette çalışırken almış olduğu son ücret İse net 3.475,04-TL olduğunu, Davalı şirket tarafından davacının iş akdi bildirimsiz olarak feshedildiğini, Davacı, bu bildirimsiz fesih dolayısıyla hak kazandığı kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi kalemlere yönelik olarak ---------- İcra Dairesinin ----------- Esas sayılı dosyası ile icra takibi açtığını, Ancak davalı şirketçe söz konusu takibe itiraz edilmiş ve icra dairesi tarafından takip durdurulduğunu, Devamında davacıca davalı şirkete karşı ----------- İş Mahkemesi'nin ---------- Esas---------Karar sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ve söz konusu davanın kısmen kabulüne karar verilerek itirazın iptaline ve takibin devamına karar verildiğini, Devamında İse icra dairesi tarafından şirkete yönelik hacze çıkıldığını ve hacze kabil menkul olmadığını, herhangi bir kıymetli evrak ve eşyaya rastlanılmadığı haciz tutanağında belirtildiğini, Dolayısıyla davacının alacağı semeresiz kaldığını, Davacı ... bütün bu süreçlerden anlaşılacağı üzere davalı şirket tarafından mağduriyete uğratıldığını ve hala uğratılmaya da devam edildiğini, Davalı şirket tarafından şirketin içerisi tamamen boşaltılmış davacının alacağını tahsis edebilmesi imkansız hale geldiğini, Anılan sebeplerle 'Tüzel Kişilik Perdesinin kaldırılması" gerektiğini, Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması; hakkaniyet ve hükümlerin gaye ve ruhunun gerektirdiği anda., tüzel kişilik perdesi arkasına sığınmış tek veya büyük ortağa giderek, onun bu perdeden haksız yere faydalanmasını, sorumluluktan, dolayısıyla takipten kurtulmasını önlemeyi sağladığını, Yükümlülük ve borçtan kurtulmak için tüzel kişilik bir araç olarak kullanılıyorsa artık perde kaldırılmalı ve ortakların şahsi sorumluluğuna gidilmesi gerektiğini, Davalı şirketin yetkilisi, ... olduğunu, Diğer davalı ..., şirket adına yaptığı ticari ilişkiler sonrasında, şirketi borçlandırmakta ancak “şirketlerin sınırlı sorumluluğu’’na ilişkin düzenlemenin arkasına sığınarak borçlarını ödemekten kaçınmakta ve/veya borca itiraz ederek alacağın tahsilini kötü niyetli olarak engellediğini, Hal böyleyken davacıya olan tüm borçlarından dolayı şirketin tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının tespit edilmesi gerektiğini, Bu sayede hukuken bağımsız bir kişiliği olan davalı tüzel kişinin bu bağımsız varlığı bir tarafa itilerek ve onun tüzel kişiliği yok sayılarak davalı şirketle hukuki ilişkiye giren davacının, tüzel kişiden olan alacaklarını, perdenin kalkmasıyla ortaya çıkan tüzel kişiyi oluşturan gerçek kişi veya kişilerden talep ve tahsil edebilmesi mümkün olacağını, Yukarıda anlatılan tüm nedenlerle, tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılarak davalı tüzel kişinin borçlarından dolayı, tüzel kişiyi oluşturan ortaklar ve şirket yöneticilerinin sorumlu tutulmasını talep etmek üzere işbu davayı açma zaruriyetleri hasıl olduğunu bildirmişlerdir.Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; Dava, davalılar arasındaki organik bağın tespiti ile işçilik alacağı istemiyle başlatılan takipten her iki davalının da sorumlu olduğunun tespiti, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Davalı şirket yetkilisi ... ile davalı şirketin haksız ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle davacıya zarar verip vermedikleri, davalı gerçek kişinin şirket tüzel kişiliği perdesi altında alacaklıların haklarının sonuçsuz kalması amacı ile hileli işlemler yapıp yapmadıkları, şirket tüzel kişiliği perdesinin kaldırılmasının gerekip gerekmediği, davalı şirket ile davalı gerçek kişinin mal varlıklarının birbirine karışıp karışmadığı ve bu bağlamda davalıların haksız fiilleri nedeni ile davacının alacağından sorumlu olup olmadıkları hususlarında uyuşmazlık olduğu anlaşılmaktadır.İhtilafın çözümü için evvel emirde “tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi” hakkında açıklama yapılması faydalı olacaktır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 125. (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 137.) maddesi gereğince ticaret şirketleri tüzel kişiliği haiz olup, kanuni istisnalar haricinde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 48. maddesi kapsamında bütün haklardan yararlanabilir ve borçları üstlenebilirler. Ticaret şirketleri tüzel kişiliğe sahip olduklarına göre, istisnalar hariç olmak üzere, şirket malvarlığının, aktif ve pasifiyle birlikte, sahibi tüzel kişidir . Tüzel kişiliğin bu malvarlığı, kendine özgü, bir amaç birliği içinde ve kendisini oluşturan kişilerin malvarlığından bağımsız bir malvarlığı olarak ortaya konulmalıdır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “mal varlığının bağımsızlığı” veya “mal ayrılığı” ilkesi denilmektedir , ----------, --------- Üniversitesi Hukuk Fakültesi, ---------). Ayrılık ilkesi gereğince, tüzel kişilik çatısı altında bir araya gelen, başka bir deyişle tüzel kişiliği oluşturan gerçek veya tüzel kişiler, oluşturdukları tüzel kişiliğin borçlarından sorumlu olmazlar. Tüzel kişi ile üyeleri arasındaki bu ayrılık ilkesinin mutlak olarak her durum ve koşulda uygulanması bazı haksız durumların ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Öğreti ve uygulamada, özellikle borç ve sorumluluktan kurtulabilmek amacıyla tüzel kişiliğin bir araç olarak kullanıldığı hâllerde, tüzel kişi ve üyeleri arasındaki bu ayrılığın kaldırılarak üyelerin sorumluluğuna gidilebileceği kabul edilmektedir . Bu durum öğreti ve uygulamada “tüzel kişilik perdesinin aralanması” olarak ifade edilmektedir. Gerçekten de hukuk kuralları dolanılmak suretiyle kanuna karşı hile yapılması, ayrı tüzel kişilik kavramına sığınarak onun ardında yer alan kişilerin taraf oldukları sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmeleri ya da üçüncü kişilere zarar vermeleri, sonra da tüzel kişilik kavramının ardına gizlenmeleri dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı ilkelerine açıkça aykırı olup hukuk düzenince de korunamaz. Bu gibi durumlarda TMK’nin 2/2 maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğu için tüzel kişilik perdesi aralanmalı ve perdenin ardında yer alan kişiler gerektiğinde sorumlu tutulmalıdır . Başka bir deyişle tüzel kişiye hukuk hayatında ayrı bir hukuki varlık tanınması ancak TMK’nin 2. maddesi kapsamında kurallara uygun hareket edilmesi ve tüzel kişiliğin ortakları veya yöneticileri tarafından kötüye kullanılmaması hâlinde söz konusu olabilir. İyi niyet kurallarına riayet edilmemesi ve tüzel kişiliğin kötüye kullanılması hâllerinde tüzel kişilik perdesi aralanarak, tüzel kişilik perdesinin arkasındaki gerçek duruma göre bir sonuca varılması gerekmektedir. Öğreti ve uygulamada kabul edilen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi; bazı şartların varlığı hâlinde, tüzel kişilik ve mal ayrılığı ilkesi dikkate alınmadan, mevcut tüzel kişiliğin arkasına saklanan gerçek veya tüzel kişinin borçtan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir. Bu teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için bir takım düzenlemeler yapılmıştır. Elbette, kanundan kaynaklanan bu gibi durumlarda tüzel kişilik perdesinin aralanmasına ilişkin tartışmaya gerek bulunmamaktadır. Yine muvazaa, kanuna karşı hile gibi durumlarda da bazen tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi uygulanmadan da sorumluluğa hükmedilebilmektedir .Hemen belirtilmesi gerekir ki, öğreti ve uygulamada özellikle vurgulandığı üzere; mal varlığının bağımsızlığı ve sınırlı sorumluluk ilkelerinin istisnası olan tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı; istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir . Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve TMK’nin 2. maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir. Bununla birlikte öğretide; tüzel kişi ile ortakların alanlarının organizasyon ve malvarlıklarının birbirine karışması, ortağın kendi fiil ve işlemleriyle üçüncü kişilere karşı sanki tüzel kişilik ile kendisi arasında bir ayrım yokmuşçasına işlemler yapması ya da ortağın kendi malvarlığı ile şirketin malvarlığı birmiş gibi davranması, yetersiz sermaye ile faaliyete devam edilmesi özellikle şirket tüzel kişiliğinin bilinçli (kötü niyetli) olarak üçüncü kişileri zarara uğratması hâllerinde perdenin aralanması gerektiğinden bahsedilmektedir. Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir. Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan kardeş şirketler arasında da söz konusu olmaktadır . Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle kardeş şirketler arasında söz konusu olduğundan, ana şirket ile kardeş şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü kardeş şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötü niyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir . Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nin 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır . Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir. Organik bağ ile tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar da bulunmaktadır. Özellikle somut olayın niteliği gereği organik bağın tespitinde; şirketlerin aynı holdinge bağlı olması, yöneticilerinin veya kurucularının aynı olması, bir borç takibinden kurtulmak için hisselerin devredilmesi, muvazaalı işlemler yapılması, hatta belirli işlemlerin aynı şekilde ve aynı usulde yapılması bile rol oynayabilmekte iken; tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması için iki şirket arasında alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli olarak işlemlerin yapıldığının ve bu nedenle asıl borçlu şirketten alacağın tahsil edilemediğinin somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Bununla birlikte bu iki kavram arasındaki en önemli fark ise; organik bağın varlığı hâlinde bir şirketin borçlarından dolayı bir başka şirketin mal varlığına el atılabilmekte iken tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması hâlinde borçlu şirketin yanı sıra kardeş şirketin hatta talep hâlinde kardeş şirketin ortaklarının mal varlığına dahi el atılmasının mümkün olmasıdır . Görüldüğü üzere aralarında bazı farklılıklar bulunmakla beraber organik bağ ile perdenin çapraz aralanması kavramları birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir. Bu nedenle aynı olayda hem organik bağ hem de tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması yolları işletilerek sonuca ulaşılabilmesi mümkündür.Bu açıklamalar ışığında somut olayda; davalı şirketin 2021 yılında 6.955.603,63 TL toplam borcu olduğu 2022 yılında ise 7.028.961,75 TL toplam borcu olduğu yani borçlarının arttığı davalının 2021 yılı devreden kasasında 1.251.829,21 TL ve ortakların şirketin ortaklarından alacağının 1.034.193.03 TL olduğu 2022 yılında şirketin ortaklardan alacağının kalmadığı kasa miktarından ise 9.645,98 TL kaldığı, buna göre şirketten toplam 2.276.376,26 TL kaynak çıkmasına rağmen borçlarda bu miktar kadar eksilme olmadığı, şirketten çekilen bu miktarın borçların ödenmesinde ve davacı alacağının ödenmesinde de kullanılması imkânı varken kullanılmadığı, bu hususun ise TMK m. 2’ye aykırılık neticesinde tüzel kişilik perdesinin aralanması bağlamında davacının dava açmakta haklı olduğu, davalı ...'ın taşınmazlarının satıldığı iddia edilmişse söz konusu taşınmazların davalı şirkete ait olduğu, delil olarak bildirilen icra dosyalarından iddia edilen hususların anlaşılamadığı ortadadır.Yukarıda açıklanan sebeplerle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜNE, Sadece bu dosyaya özgü olmak üzere davalı ... tüzel kişilik perdesinin KALDIRILMASINA, Davalı ---------- ile ... 'nin --------- İlamına dayalı alacak ve ---------- İcra Müdürlüğünün ----------- E sayılı takip dosyası ile takibe konulan ilamlı alacak nedeni ile takip borçlusu ... . ile birlikte müştereken ve müteselsilen takip konusu alacaktan sorumlu olduklarının TESPİTİNE,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 3.969,97 TL'nin başlangıçta alınan 80,70 TL'den mahsubu ile bakiye kalan 3.889,27 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
3-Yargılama sırasında davacı tarafın yapmış olduğu 80,70TL peşin harç, 80,70TL başvuru harcı, 5.000,00 TL bilirkişi masrafı, 882,25TL posta ve tebligat gideri olmak üzere bakiye toplam 6.043,65‬ TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Yargılama sırasında davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince hesaplanan 30.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca, artan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekilleri yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde dilekçe ile başvurulacak İSTİNAF yolu açık olmak üzere OYBİRLİĞİ ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 06/11/2024

UYAP Entegrasyonu