T.C. İstanbul Anadolu 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/433 Esas
KARAR NO:2024/874
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 08/06/2022
KARAR TARİHİ: 17/10/2024
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin çeşitli inşaat projelerinde faaliyet göstermekte olan bir şirket olduğu, bu projelerden birini teşkil eden ----- adet daireden oluşan -------projesinin içi kapıları ve aksesuarları ile vestiyer dolaplarının temini için davalı ---- tarihinde bir satış sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşme davalı tarafından tanzim edilmiş olup, 6 adet maddeyi ihtiva ettiği, davalı şirket tarafından, sözleşmenin imza altına alınmasının akabinde 7 haftanın sonunda ürünlerin şantiyeye nakline başlanacağı ve montajın 15 iş günü süreceğinin taahhüt altına alındığı, takriben 9 haftada tamamlanacağı garanti edilen taahhüt, süresi içerisinde yerine getirilmediği, edimin ifasının ancak 30.08.2021 tarihinde yerine getirilebildiği, işbu tarihlerden de anlaşılacağı üzere taahhüt edilen sürede 5 ay 12 günlük bir gecikme söz konusu olup, imzalanan satış sözleşmesinin 4 – e maddesinde ürünlerin geç teslimi durumunda günlük 500,00 TL cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bu durum nedeniyle dairelerin de müvekkil tarafından geç teslim alınıp, müvekkil şirketin davalı şirkete 14.04.2021 tarihinde ihtarname çektiği, müvekkilişirketin, davalının gecikmiş ifasından ötürü, her birinin kira bedeli 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10dairenin kira bedelini 2 ay boyunca ödemek durumunda kaldığı, Arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamadığı, bu nedenle, davanın kabulü ile sözleşmeden kaynaklı şimdilik 5.000,00 TL değerindeki cezai şart bedelinin borçluya çekilen 14.04.2021 tarihli ihtarname tarihinden başlayarak ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkil şirketin, davalı şirket tarafından işin geç teslimi nedeniyle uğramış olduğu zararın 100,00 TL değerindeki tazminat talebinin zararın oluştuğu tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan alınmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının öncelikli edim yükümlülüğüne riayet etmeyip, sözleşmeye uygun sürede şantiyeyi montaja uygun hale getirmediği, yaşanılan gecikmede müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığı, sözleşme gereğince davacıdan ve diğer taşeronlardan kaynaklı gecikmeler sonucunda müvekkilinin teslim süresine eklenmesinin gerektiği, davacının hazırlıklarının ispatı olarak belirtmiş olduğu teknik arıza raporu formunun başlığından
bağımsız olarak teslim tutanağı vasfını taşımadığı, imalatların davacı tarafından cezai şart vb.
hususlara ilişkin hak saklı tutulmaksızın teslim alındığı, taraflar arasındaki sözleşmede talep
edilebilecek tazminata ilişkin olarak sınırlama yapılmış olup, bu bedelin en fazla % 5 olabileceği, cezai şart ile birlikte diğer zararların istenmesinin usulen olanaklı olmadığı, cezai şartın olası zararların tazmini için taraflar arasında baştan belirlendiği, bunu aşan zararın talep edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olduğu, müvekkili şirketin kusurunun bulunmayışı nedeniyle 3. kişiye ödenen bedellerden sorumluluğu bulunmadığı gibi, bu bedellerin 3. kişilere ödenip ödenmediği ile gecikmenin salt müvekkili şirketin sorumluluğundan kaynaklandığının ispat yükünün davacı tarafta olduğu, bu nedenle haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, cezai şart alacağı ve sözleşmeye aykırılık sebebiyle uğranılan zararın tahsili talebine ilişkindir.Davacı, davalının sözleşmeyi ifa etmekte temerrüde düştüğünü, sözleşmeye göre geciken her gün için davalının günlük 500,00-TL ödemek zorunda olduğunun kararlaştırıldığını, aynı zamanda davalının gecikmesi nedeniyle her birinin kira bedeli 5.000,00-TL olmak üzere toplam 10 bağımsız bölün için iki ay kira bedeli ödediğini, davalının sözleşmeye aykırı eylemleri ve ifada temerrüde düşmesi sebebiyle ceza koşulunun ve geç teslim nedeniyle uğradığı zararların davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, taraflar arasındaki sözleşme gereğince temerrüde düşmediğini, gecikmenin davacıdan kaynaklandığını, sözleşmenin ifası için şantiyenin uygun hale getirilmediğini, davacının ceza koşulu alacağını saklı tutmaksızın ifayı kabul ettiğini, sözleşmede ceza koşulunun sözleşme bedelinin %5'ini geçmeyeceğinin kararlaştırıldığını, ceza koşulu ile zararların birlikte talep edilmesinin mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan usul hükümleri doğrultusunda basit yargılama usulüne tabi olarak oluşturulan tensibe istinaden yargılamaya başlanmış yöntemine uygun ön inceleme duruşması açılarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, hukuki ihtilaf noktaları belirlenmek suretiyle tahkikat aşamasında deliller toplanmış, ------- celp edilmiş, ---- davacının hesap hareketleri celp edilmiş, ----- tarafların ticari sicil kayıtları dosya arasına alınmış, 11.06.2023 tarihli bilirkişi heyeti raporu alınmış, 13.02.2023 tarihli bilirkişi raporu alınmış ve dava sonuçlandırılmıştır.Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 11.06.2023 tarihli raporunda özetle, "...Davacı ve davalının dosyaya sunmuş olduğu dosyalar incelendiğinde, Davalının sözleşme gereği ifanın teslim tarihi ile tespiti yapılan ifanın teslimi arasında 152 gün gecikme olduğu tespit edilmiş olup, akdedilen sözleşmenin 4.e maddesinde belirtilen günlük gecikme bedeli 500,00 TL olarak belirlenmesi sebebiyle gecikme ceza koşulunun;
152 gün X 500,00 TL= 76.000,00 TL olarak hesaplandığı, Taraflar arasındaki sözleşmede miktar bakımından sınırlayıcı türde sorumsuzluk anlaşması olduğu, TBK m. 115 uyarınca sorumsuzluk anlaşmasının ancak borçlunun hafif ihmalle verdiği zararlarla sınırlı olacak şekilde geçerli kabul edilmesi gerektiği, davalı taraf ağır kusurunun olmadığını ispat etmedikçe hesaplanan ceza koşulunun tamamından sorumlu olduğu, Davacı tarafın ceza koşulunu aşan zarar taleplerinin ispata muhtaç olduğu, tarafların masraf, inkâr tazminatı, vekâlet ücreti ve benzeri diğer taleplerinin, Sayın Mahkemenizin takdirleri içinde kaldığı..." yönünde görüşlerini bildirmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 12.02.2024 tarihli ek raporunda özetle, "...Ayrıntıları yukarıda verilen incelemelerden sonuç olarak: Nihai karar deliller ile doğrudan temas eden Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; Kök raporda yapılmış olan değerlendirmelerin geçerli olduğu,
kök rapordan sonra davacı tarafından sunulan sair evrak incelenmiş ve mali incelemede davacı tarafından banka dekontları toplamı 57.693,50 TL (davacının sunduğu muavin kayıtlarında var) ve imzalı belgeler olarak 12.800,00 TL olmak
üzere genel toplamda 70.493,50 TL belge sunmuş olduğu, davacının ceza koşulu, ceza koşulu aşan zarar talep edip edemeyeceğinin ve
bunların miktarının münhasıran Sayın Mahkemenin takdirlerinde olduğu, tarafların masraf, inkâr tazminatı, vekâlet ücreti ve benzeri diğer taleplerinin, Sayın Mahkemenizin takdirleri içinde kaldığı..." yönünde görüşlerini bildirmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 05/01/2021 tarihli Satış Sözleşmesi sebebiyle davalının ifada temerrüde düşüp düşmediği, davalının geç teslim ve ifa sebebiyle sözleşme kapsamında ceza koşulu ve diğer zararlarını talep etmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır.Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).İspat yüküne ilişkin bu genel kural, alacak davaları için de geçerlidir. Yani, alacak davalarında da ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.Ceza koşulu alacağı yönünden;Davaya konu uyuşmazlığın çözümünde cezai şarta ilişkin hükümlerin tartışılıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Cezai şart, borçlunun alacaklıya karşı mevcut bir borcu hiç veya gereği gibi ifa etmemesi halinde ödemeyi vaat ettiği, hukuki işlem ile belirlenmiş ekonomik değeri olan bir edimdir. Cezai şartın amacı, borçluyu borca uygun davranmaya sevk etmektir. Cezai şart, asıl alacağı kuvvetlendirme amacı güder. Bu bakımdan cezai şart, kuvvetlendirilecek asıl borcun mevcut olmasını gerektirir. Asıl borç yoksa cezai şart da söz konusu olamaz. Bu niteliği itibariyle cezai şart asıl borca bağlı fer'i bir borçtur. Asıl borç, mevcut ve geçerli ise, cezai şart da borç doğurur. Asıl borç sona ermiş ya da geçersiz doğmuşsa, cezai şart bağımsız bir borç oluşturamaz. Cezai şart, asıl borcun bağlı olduğu şekle tabidir. Asıl borç bir geçerlilik şekline bağlanmışsa, cezai şartın borç doğurabilmesi aynı şekilde kararlaştırılmış bulunmasına bağlıdır. Ancak, geçerlilik şekline bağlı olan bir sözleşme bu şekle uygun olarak yapılmadığı halde, şekle aykırılığı ileri sürmenin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmaması nedeniyle dinlenmediği hallerde, sözleşme geçerli sayıldığından, onun fer’i niteliğinde olan cezai şart da geçerli sayılacaktır. Cezai şartın fer’ilik niteliği asıl borca bağlı olduğu sürece devam eder. Başka bir anlatımla cezai şartın fer’iliği, muaccel olduğu ana kadar devam eder. Borçlu, borca aykırı davrandığında cezai şart muaccel hale geldiğinden artık fer’i değil, asli (bağımsız) bir alacak niteliğini kazanır. Cezai şart, sağlararası hukuki işlemlerde ve özellikle sonuçlarını hayatta doğuran sözleşmelerde kararlaştırılır.---------818 Sayılı Borçlar Kanunu'nun 158. maddesinin başlığı “cezai şart” iken 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur.TBK.'nun 179/II. maddesine göre, iki halde alacaklı, ceza koşulunu isteyemez. Eğer alacaklı, ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde bir talepte bulunamaz. Diğer yandan alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez.
Somut dosyada, taraflar arasındaki sözleşmenin “4-e.İşin Teslimi ve Süresi” başlıklı maddesi ceza koşulunun düzenlendiği, anılan sözleşme hükmünün "ifaya eklenen ceza koşulu" niteliğinde olduğu, dosya kapsamında alınan kök ve ek bilirkişi heyet raporunda ve teknik bilirkişi incelemelerinde davalının 152 gün geç ifada bulunduğu ve temerrüde düştüğünün sabit olduğu, davacı tarafça 14/04/2021 tarihli noter ihtarında ceza koşulu talebinde bulunulduğu, davalının sözleşmede temerrüt süresi, noter ihtarı ve taraflar sözleşmenin 4.e maddesi gereğince davacının ceza koşuluna hak kazandığı, bilirkişi raporu gereğince davacının talep edebileceği ceza koşulu bedelinin 76.000,00-TL olduğu anlaşılmış, davacının ceza koşulu talebinin kabulüne, 76.000,00-TL ceza koşulu bedelinin 15/04/2021 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Davalı taraf, taraflar arasındaki satış sözleşmesinin 4.i.b maddesi gereğince sorumsuzluk anlaşması bulunduğunu, bu madde gereğince davacının en fazla sözleşme bedelinin %5 oranında tazminat talep edebileceğini ileri sürmüştür. Sorumsuzluk anlaşması borçlunun sorumluluğunu zararın doğmasından önce sınırlandıran ve şekle tabi olmayan sözleşmedir. TBK m. 115 uyarınca “Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” Sorumsuzluk anlaşmasının düzenlendiği bu hükümde anlaşmanın geçerliliği borçlunun kusurunun dercesine bağlanmış olup bu hüküm uyarınca taraflar arasında sorumsuzluk anlaşması yapılmış da olsa borçlu ağır kusurundan sorumlu olmaya devam edecek, sadece hafif kusurundan sorumlu olmayacaktır. Tabiri diğerle, borçlunun ağır kusur ile vermiş olduğu zararlardan sorumlu olmayacağına dair yapılan sorumsuzluk anlaşması kesin hükümsüzdür. TBK m. 118 uyarınca “Temerrüde düşen borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat etmedikçe, borcun geç ifasından dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür”. Bu itibarla davalı taraf temerrüde düşmede ağır kusurunun (kast veya ağır ihmal) olmadığını ispatlayacak olursa en fazla (sözleşme bedeli 139.505,40 x 5/100 =) 6.975,27 TL ceza koşulu ödemekle sorumlu olacaktır. Aksi halde ise davalı miktar sınırı olmaksızın hesaplanan ceza koşulundan sorumlu olur.Somut olayda davalının temerrüde düşmüş olduğu (dosya kapsamında alınan teknik bilirkişi incelemelerinde belirtildiği üzere) sabittir. Davalı taraf tacir olup TTK 18/2 maddesi gereğince basiretli bir tacir olarak hareket etmesi gerekmektedir. Davalı tarafça temerrüde düşmede hafif kusurlu olduğuna ilişkin (veya ağır kusurlu olmadığına) herhangi bir delil sunulmadığı gibi aksi yönde dosya kapsamında mevcut delil de bulunmadığından mahkememizce davalının temerrüde düşmede ağır kusurlu olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.i.b maddesi ile kararlaştırılan sorumsuzluk anlaşmasına ilişkin kısıtlamadan davalının yararlanmayacağı, davalının oluşan ceza koşulunun tamamından sorumlu olduğu değerlendirilmiş, aksi yöndeki davalı itirazlarına itibar edilmemiştir.Ceza koşulunu aşan zarar yönünden;TBK m. 180 uyarınca "Alacaklı hiçbir zarara uğramamış olsa bile, kararlaştırılan cezanın ifası gerekir. Alacaklının uğradığı zarar kararlaştırılan ceza tutarını aşıyorsa alacaklı, borçlunun kusuru bulunduğunu ispat etmedikçe aşan miktarı isteyemez”. Dolayısıyla davacı tarafın ceza koşulu ile karşılanmayan bir tazminat talep edebilmesi için uğradığı zararını ve davalının kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekecektir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, yukarıda da açıklandığı üzere taraflar arasındaki sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulu "ifaya eklenen ceza koşulu" niteliğindedir. İfaya ekli ceza koşulu ile birlikte ceza koşulunu aşan zararın birlikte talep edilmesi mümkün değildir. -------- Ayrıca dosya kapsamında alınan ek bilirkişi raporu gereğince davacının ceza koşulu dışında uğradığı zarar miktarı 70.493,50-TL olup ceza koşulu alacağı ise 76.000,00-TL'dir. Başka bir deyişle, davacının ceza koşulunu aşan bir zararı bulunmamaktadır. Bu itibarla davacının miktarı daha yüksek olan ceza koşulunu talep etmekle başkaca bir alacak talebinde bulunamayacağı değerlendirilmiş, davacının ceza koşulunu aşan zarar taleplerinin reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ------------
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-76.000,00-TL ceza koşulu bedelinin 15/04/2021 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Davacının ceza koşulunu aşan zarar taleplerinin REDDİNE,
4-2-Alınması gerekli karar harcı 5.191,56-TL'den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 87,10-TL harç ile ıslah harcı olarak yatırılan 1.250,00-TL olmak üzere toplam 1.337,10-TL'nin mahsubu ile bakiye 3.854,46-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yatırılan peşin ve ıslah harcı olarak yatırılan toplam 1.337,10-TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70-TL başvuru harcı, 11,50-TL vekalet harcı, 155,50-TL tebligat ve müzekkere gideri, 7.500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 7.747,70-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 7.737,52-TL sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-TTK 5/A maddesi ve 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A fıkrası ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin haklılık oranına göre 1.318,27-TL'sinin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, kalan 1,73-TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davanın kabul edilen kısmı için davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13/2-3 maddesindeki esaslara göre belirlenen 30.000,00-TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davanın reddedilen kısmı için davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. 13/2-3 maddesindeki esaslara göre belirlenen 100,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde Hukuk Muhakemeleri Kanununun 333.maddesi uyarınca ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde ---------- Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/10/2024
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!