WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İSTANBUL ANADOLU 10. ASLIYE TICARET MAHKEMESI

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2024/251 Esas
KARAR NO:2024/633
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/04/2024
KARAR TARİHİ: 17/10/2024

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı tarafından hizmet alımı kapsamından çalıştırılan ------ iş akdi, tazminat almayı hak edecek şekilde iş akdinin soıılanması nedeniyle alt işveren ııezdinde çalışan sigortalı işçi tarafından açılan dava sonucu verilen ilamın cebri icraya konu edinildiğini, davacı tarafından yapılan ödemelerin rücu için ------ dosyasından talep edildiğini, dosya borçlusu tarafından itiraz edildiğini, itirazın iptale ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;"Hukuki durumun ve delillerin takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; davacı tarafından davalı aleyhine olarak yöneltilen itirazın iptaline ilişkin iş bu davada, davacı yanın rücuan talep edebileceği alacak miktarlarına göre. Davacı - alacaklı ------ tarafından dosya borçlusu ----aleyhine olarak ----- sayılı dosyasından ------ tarihinde başlatılan icra takibinde, dosya borçlu tarafından borca ve faize yapılan itirazın iptali ile 48.927,62 TL. asıl alacak 16377,02 TL. işlemiş yasal faizi olmak üzere toplam 65.304,64 TL. üzerinden icra takibinin devamı gerektiği." şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Dava asıl işveren davacı şirketin davalı şirket tarafından çalıştırılan işçiye yapılan ödeme sonrası ödediği miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile imzalanan 22.06.2015 tarihli hizmet alımı yöntemi ile çalıştırılan işçilerin alacaklarından, davalı alt işverenlerin sorumlu olduğunu belirterek davalının ileri sürdüğü itirazın iptali ile takibin devamını talep ettiği anlaşılmıştır.Davaya konu uyuşmazlığın, sigortalı işçinin açmış olduğu dava sonucunda kesinleşen ilama konu cebri icra sonucu ödenen tazminatların, üst işveren - davalı alt işverenlerin sorumluluğu hususunda toplanmaktadır.
------ Karar Sayılı Kararında, alt işveren ---- nezdinde çalışan ------ dönemi esas alınarak 605 günlük çalışma döneminde sorumlu olduğu, üst işveren -----tarihleri arası 580 günden sorumlu olduğu durumuna göre karar verilmiştir.Davacı şirketin dava dışı işçisine yaptığı ödemeyi davalı şirketlerden alt işveren sıfatlarından kaynaklı tahsil hakkının bulunup bulunmadığı, davalı şirketlerin sorumlu olacağı miktarın saptanması amacıyla dosyanın ------ nolu celsesinin ara kararları uyarınca bilirkişiye tevdi edildiği, 05/09/2024 tarihli bilirkişi raporunda ödenen bedelin tamamının rücusuna ilişkin hesaplama yapıldığı görülmüştür.4857 sayılı İş Kanununun 2/6. maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmü bulunmaktadır.Dava konusu olayda da davacı ile davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.Benzer konuya ilişkin -------- sayılı ilamında; "Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. ----- kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.
İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır." şeklindeki açıklamalarından hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğunun bulunmadığı, davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğu, kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumlu olduğu ve ihbar tazminatından ise son işverenin sorumlu olduğu anlaşılmaktadır.Somut olayımızda, davanın tarafları arasında akdedilen 22/06/2015 tarihli taşıma sözleşmesi nazara alındığında personel sorumluluğunun yükleniciye ait olduğunun sözleşme hükmü altına alındığı, bu haliyle dosyaya sunulan taşıma sözleşmesi ve ----- sayılı ilamı nazara alındığında dava dışı işçiye ödenmiş tazminat bedellerinin tamamından davalının sorumlu olduğu, bu haliyle davacıya verilmesinin gerektiği anlaşılmakla 05/09/2024 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamalar nazara alınara ödenen bedelin tamamına yönelik hesaplama esas alınmıştır.Somut olayda tüm dosya kapsamından; Davacı tarafça dava dışı işçi -----------işçilik alacaklarına yönelik olmak üzere 11/08/2020 tarihli ve 28/02/2023 tarihli ödeme belgesi ile48.927,62 TL ödeme yapıldığı, işçiye ödenen bedelin tamamından davalının sorumlu olduğu ve davacı şirketin alt işverene karşı yukarıda değinilen ilkeler kapsamında rücu hakkının bulunduğu, 05/09/2024 tarihli bilirkişi raporunda davalının sorumluluk miktarının gerekçeli ve tutarlı olarak belirlendiği anlaşılmakla, bilirkişi raporunun hükme esas alınması gerekmiş, davacı tarafından bu ödemelerin ayrı bir temerrüt ihtarına gerek olmadan ödeme tarihi olan 11/08/2020 tarihli ve 28/02/2023 tarihlerinden itibaren yasal faiz işletilerek davalı işverenden tahsil edilebileceği kanaatiyle aşağıda yazılı olduğu şekilde davanın (taleple bağlılık ilkesi kapsımında) 65.304,64 TL üzerinden kabulüne karar vermek gerekmiştir.Davacı vekili icra inkar tazminat talebinde bulunmuştur. Benzer konuya ilişkin olmak üzere ----- karar sayılı ilamında; "Dava konusu olayda da taraflar arasında asıl işveren - alt işveren ilişkisi mevcut olup dava, asıl işveren davacı idarenin, davalı şirket tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonrasında ödemek zorunda kaldığı miktarın rücuen tahsili istemine ilişkindir.....Ancak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 67. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; ... diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, ... hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkûm edilir” hükmü öngörülmüştür. Buna göre, itirazın iptali davalarında icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanında takibe konu alacağın likit olması da zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likid olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre likid bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması başka bir ifadeyle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise ortada likid bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir .Yukarıda belirtilen yasal mevzuat kapsamında davaya konu alacak değerlendirildiğinde, davacı alacaklı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.Açıklanan nedenlerle davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan davalıların tüm davacının diğer istinaf itirazlarının reddine, davacının istinaf talebinin icra inkar tazminatı yönünden kabulüne ve bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." şeklindeki açıklamalarının ışığı altında somut olayımızda alacağın likit ve belirlenebilir olduğu anlaşılmakla icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.

HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE; davalı tarafından ----------icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin DEVAMINA,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 39.048,86 TL üzerinden % 20 oranında olmak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 4.460,95 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 788,72 TL harçtan mahsubu ile eksik kalan bakiye 3.672,23‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 30.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 427,60 TL başvuru harcı, 788,72 TL peşin harç toplamı 1.216,32‬ TL ile 5.850,00 TL (Bilirkişi Ücreti, Kep Reddiyatı, Posta Masrafı, Elektronik Posta Masrafı) olmak üzere toplam 7.066,32‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Arabuluculuk ücreti 3.600,00 TL'nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Taraflarca dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde------ Mahkemesi'nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/10/2024

UYAP Entegrasyonu