WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

İSTANBUL 2. ASLIYE TICARET MAHKEMESI

T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2024/641 Esas
KARAR NO : 2024/686

DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 28/12/2023
KARAR TARİHİ : 18/10/2024

Mahkememizde görülmekte olan Maddi ve Manevi Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kuaförlük mesleğine ilişkin işlerde çalışarak hizmet vermeye başladığını, bir yandan mesleki gelişimini sürdürürken diğer yandan ...'da şubeler açtığını, anılan salonlar ve şubelerin müvekkili ...'nın aile şirketi olan ... Tic. Ltd. Şti. bünyesinde açıldığını, saç boyaları üzerinde kendine ait formüller geliştirdiğini, geliştirdiği bu formüllerin global bir marka oluşturabilmek adına çeşitli firmalar ile toplantı yapıp fiyat teklifleri aldığını, müvekkili tarafından geliştirilen formüllerden birisinin tek renk saç boyası ile istediği saç renklerini rahatlıkla elde edebilecek boya olduğunu, davalının müvekkiline ait dükkanın malzeme tedarikini yaptığını, müvekkilinin süregelen süreçte uzun bir zaman boyunca aynı renk saç boyasını sipariş etmesi üzerine davalı şirketin ... olan ... müvekkilinin kuaför salonunu ziyarete gelerek bunun sebebini öğrenmeye çalıştığını, müvekkilinin formül geliştirdiğini öğrenmeleri üzerine davalı firma yetkilileri geliştirilen formüllerin çok değerli olmaları nedeniyle uzun bir süre işbirliği için teklif getirdiklerini, davalı şirketin süreç boyunca takındıkları tavır, verdikleri güven ve ısrarları ile müvekkilinin güvenini kazandıklarını, bu sırada sözlü kurulan sözleşmenin yazılı akde çevrilmesi adına Keune markası tarafından müvekkiline ...'ya transfer teklifi yapıldığını, içeriğini beraber belirledikleri anlaşma uyarınca; davalı tarafça kuaför salonunun önüne tabela yapılması, kuaför salonunun bahçe kısmında peyzaj çalışması yaptırılması, camların önüne 2 adet light box yaptırılması, girişte bulunan bankonun ve arkasındaki isim yazılı görselin değiştirilmesi, salon içinde bir tabela yaptırılması, ikili tezgahlanın alt kata indirilmesi, gold olan aksesuar ve tezgahların koyu renge boyanması, bir laboratuvar yaptırılması, üst katta bulunan düz duvarın görselle kaplanması, ışıkların değiştirilmesi, bekleme koltuklarının değiştirilmesi, kurulacağı iddia edilen akademi için bir derslik kısmı yapılması, yapılacak olan derslikte kullanılacak olan tüm materyallerin tahsis edilmesi, ekran konulması, mutfak yapılması hususları şirket içerisinde kararlaştırılarak müvekkiline bildirildiğini, davalı firmanın, müvekkilli ile arasında yazılı sözleşme yapılacağının vaadini vermiş, sözlü olarak anlaşma yapıldığını, davalı firma ile sözlü olarak anlaşılan konulardan bir diğeri ise, müvekkiline ait kuaför salonunun alt katının eğitim merkezi olarak faaliyet göstereceği, söz konusu kuaför salonunun "..." adresinde yer aldığını, 25 Ekim 2022 tarihinde ... Müdürü ...ve isminin Nihan olduğu söylenen mimar birlikte kuaför salonuna gelerek salonun fotoğraflarını çekerek açılacak olan akademi için mimari tasarımların çizileceğini belirttiğini, teklifin kabul edilmesinin ardından yapılması vaat edilen hiçbir işlem yapılmamış müvekkili tarafından bu duruma her tepki verildiğinde şirket sahibi olarak... tarafından yapılan müdahaleler ile işlemlerin devam ettiğini, davalı şirket tarafından görevlendirilen işçiler gelerek salonun alt katında bulunan makyaj, manikür ve ağda odalarından oluşan 4 adet odayı yıktıklarını, söz konusu yıkım sebebiyle delil tespiti için ... 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin ...D. İş sayılı dosyasından bilirkişi raporu tanzim edildiğini, yıkım işleminden sonra herhangi bir tadilat veya tamirat işlemi yapılmaması üzerine müvekkilnin davalı şirket yetkilileri ile defaatle iletişime geçmeye çalıştığını ancak ulaşamadığını, müvekkilinin bu yaşananlardan sonra aşırı stresten kaynaklı olarak sol tarafı komple felç olmuş, uzun bir süre sol tarafını kullanamamış ve fizik tedaviye başladığını, duyulan elem ve keder nedeniyle serebrovasküler (inme) hastalığına yakalanarak geçici iş göremeyen davalı ...'nın bu süreç içerisinde yoksun kalınan kazancının bilirkişi raporu doğrultusunda artırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL ile hastaneye ödenen tedavi masrafları için 1.500,00 TL'nin ticari temerrüt faiziyle birlikte, ayrıca manevi zararın tazmini bakımından itibarı zedelenen müvekkili ...'nın ortaya çıkan 150.000,00 TL manevi tazminatın işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Cevap: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle iş bu davada davacı, şahıs ve şirketten ibaret olduğunu, davacı şahsın müvekkili şirkete yönelik tazminat talepleri yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olması nedeniyle iş bu davada Sayın Mahkeme davacı şahıs yönünden görevli olmadığını, bu nedenle, usule ilişkin itirazlarının değerlendirilmesi ile davacı şahıs yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin ... markalı kozmetik ürünlerinin distribütörü olarak kozmetik ürünlerinin satışına ve pazarlanmasına yönelik faaliyetler yürütmekte olan bir şirket olduğunu, kuaför salonlarına ürünlerin satış ve pazarlamasını gerçekleştirerek, ürünlerin anlaşma yapılan kuaför salonlarında satışa sunulduğunu, herhangi bir anlaşma ile iş ilişkisi kurulmaksızın iletişimlerinin görüşme aşamasında kaldığını, bu nedenle, davacı şahsın saç boyası formülünün patentinin alınması, kendisine eğitim aldırılması, salon kurulması adına müvekkili şirketin kendisine taahhütte bulunduğu, bu hususta anlaşma yaptığı iddiasının gerçeğe aykırı olduğunu, öte yandan, davacı yanın iddialarının ticari ve gündelik hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının müvekkili şirket ile arasında yazılı bir anlaşma bulunmadığını ikrar etmekte iken; müvekkili şirketin talepleriyle baştan aşağı tüm ekipmanları ile bir kuaför salonu inşa ettiğini, işçi ve ekipman masraflarını ödediğini, reklam hizmetlerini karşıladığını ileri sürdüğünü, hayatın olağan akışında, herhangi bir yazılı anlaşma bulunmaksızın müvekkili şirketin sözlü talepleri ile böyle bir maddi yükün altına girilmesinin mümkün olmadığını, davacı yanın kendi iradesi ile yapmış olduğu bir takım ticari girişimlerin müvekkili şirkete yükletilmesinin kabul edilemez olduğunu, açıklanan nedenlerle, davacı şirket ve şahısın konuya ilişkin herhangi bir maddi zarar iddiasından müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, iş bu davaya konu manevi tazminat talepleri yönünden ise davacı şahsın yukarıda belirtildiği üzere şirket üzerinden yapmış olduğu bir takım masraflar nedeniyle maddi zarara uğradığını, yaşadığı stres doğrultusunda inme inmesi nedeniyle manevi olarak zarar gördüğünü iddia etse de, müvekkil şirketle davacı şirket arasında müvekkili şirketin satış ve pazarlama faaliyetlerine yönelik bir akademi kurulması hususunda yapılan görüşme şirketler nezdinde olup tüzel kişiler arasında olduğunu, tüzel kişiler arasında kurulması muhtemel ancak kurulmayan bir iş ilişkisine dayalı olarak davacı şahısın manevi olarak zarar görmesinin mümkün olamayacağını, kurulması muhtemel iş ilişkisinin tarafının davacı şahsın olmadığını, bu halde şirket eylemlerinden doğrudan zarar görmesi mümkün bulunmayan davacının manevi tazminat talebininde yerinde olmadığını belirterek, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
... 7. Sulh Hukuk Mahkemesinin ...D. İş sayılı dosya tüm UYAP kaydı, davacının tacir sıfatının araştırılması kapsamında ... Odası, ... Ticaret Sicil Müdürlüğü ve ... Vergi Dairesi Müdürlüğü yazı cevapları celp edilmiş incelenmiştir.
Eldeki dava dosyası, Mahkememizin ... Esas sayılı dava dosyasından davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunması, her bir davacı bakımından ileri sürülen vakıaların, taleplerin ve istem sonucunun farklı olması, bu çerçevede yargılamanın hem tahkikat işlemleri açısından daha iyi yürütilmesi hem de usul ekonomisi ilkesi gözetilerek ayrılarak yürütülmesi yararlı görüldüğünden 6100 s. HMK 167. uyarınca davacı gerçek kişi ... yönünden dava dilekçesinin talep sonucunda yer alan 2/e. ve 3/a.' da belirtilen talepler bakımından dosyanın görev hususunun değerlendirilmesi noktasında tefrik edilmiş, işbu 2024/641 Esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi (yoksun kalınan kazanç kaybı ve hastaneye ödenen tedavi masrafları) ile manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davanın esasına geçilmeden evvel, görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve görev hususu kamu düzenine ilişkin olduğundan taraflarca her zaman ileri sürülebileceği gibi Hâkim tarafından yargılamanın her aşamasında da resen nazara alınması zorunludur.
5235 Sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 4. ve 5. maddelerinde hukuk mahkemeleri düzenlenmiştir. Kanunun 6. maddesinin ikinci fıkrasına göre asliye hukuk mahkemeleri, sulh hukuk mahkemelerinin görevleri dışında kalan ve özel hukuk ilişkilerinden doğan her türlü dava ve işler ile kanunların verdiği diğer dava ve işlere bakar. Bu husus 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 2. maddesiyle de teyit edilmiştir. Anılan maddenin ikinci bendi Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğunu vurgulamıştır. Asliye Ticaret Mahkemeleri de 5235 Sayılı Kanunun 5. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5. maddesinin 1 numaralı bendi uyarınca bu mahkemeler, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 4. maddesinde hangi davaların ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlenmiş, anılan kanunun 5. maddesinde asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı TTK'nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir.Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar,
6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK'nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK'da yeterli görülmüştür.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi zararın tazminine yönelik açılan davanın, TTK' da yahut diğer Kanunlarda düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Nispi ticari dava bakımından; ... Ticaret Sicil Müdürlüğü yazısı uyarınca davacı gerçek kişinin tacir olarak sicilde kayıtlı olmadığı, ... Vergi Dairesi yazısı uyarınca dava tarihi itibariyle davacının mükellefiyet kaydının bulunmadığı, bu çerçevede davacı gerçek kişinin tacir sıfatının bulunmadığı görülmüştür.
Mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf - tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK'nin 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden, Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekmektedir. (İSTANBUL BAM 4. HD. 2018/1274E. 2019/1137 K.; İSTANBUL BAM 3. HD. 2022/11451E. 2023/784K.,)
Huzurdaki ihtilafın TTK' da düzenlenen mutlak ticari davalardan olmadığı açıktır.
Nispi ticari dava bakımından, davalının ticari şirket olması sebebiyle tüzel kişi tacir olduğu konusunda duraksama yoktur. Ne var ki, bu ayrıma göre her iki tarafın, yani davacının da tacir olması zorunludur.
19/02/1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 25/01/1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.'nun 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1-Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu'nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2-Vergi Usul Kanunu’na istinaden BİRİNCİ SINIF TACİR SAYILAN VE BİLANÇO ESASINA GÖRE DEFTER TUTANLAR ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin DIŞINDA kalanların (iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu'nun 177. maddesinin 1. fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların) esnaf ve küçük sanatkar, tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu'na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda'ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez. 21/07/2007 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan ...tarihli ... sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile esnaf ve tacir ayrımına esas sınırlar belirlenmiş olup, bu kararda 213 Sayılı VUK 177.maddesinde belirtilen hallerden 1. ve 3.bendindeki konularda faaliyette bulunanlarda belirlenen sınırların yarısını, 2.benddeki faaliyetlerde bulunanların bu tutarın tamamını aşanların tacir olacağı belirlenmiştir.
Davacı ...'nın gerçek kişi olarak birinci sınıf tacir olup olmadığı ve bilanço usulüne göre defter tutup tutmadığı, 21/07/2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2007/12362 sayılı BKK. uyarınca esnaf sınırını aşıp aşmadığının tespiti bakımından Gelir Vergisi Beyannamesi, eki gelir tablosu ve performans bilgilerinin gönderilmesi ve bu bilgilere göre VUK 171/1 ve 3 no.lu bentlerde ilgili yıl için belirlenen nakdi limitin yarısını, 171/2 no.lu bentte belirlenen nakdi limitin tamamını, ilgili yıl yıllık gayrisafi iş hasılatı tutarı yönünden aşıp aşmadığının araştırılmış, nihayetinde dava tarihi itibariyle davacının 1. sınıf tacir olmadığı, bilanço usulüne göre defter tutan kimselerden olmadığı, hatta davacının vergi mükellefiyet kaydının bulunmadığı, bu itibarla davacının VUK 177. maddesi ve Bakanlar Kurulu kararı uyarınca gerçek kişi tacir sıfatının olmadığı anlaşılmıştır. Bu haliyle, davacının tacir sıfatı bulunmadığı açık olduğundan her iki tarafın tacir olmadığı eldeki dava dosyası bakımından Mahkememizin görevli olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın esasen niteliği itibariyle haksız fiil olarak değerlendirilmesi, bu itibarla haksız fiilden doğan uyuşmazlığın ise genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir. (İSTANBUL BAM 4. HD. 2020/216 E. 2021/2768 K.)
Yapılan açıklamalar karşısında; haksız fiilden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının mutlak ticari davalardan olmaması, ayrıca davacının tacir sıfatının bulunmaması sebebiyle nispi ticari davanın da söz konusu olmadığı, bu nedenle somut uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin / Mahkememizin görevli olmadığı, haksız fiilden doğan uyuşmazlığın ise genel görevli olan Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden işbu davada Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli mahkeme olduğu anlaşılmakla, HMK 114/1-c ve HMK 115/2 madde hükümleri uyarınca mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: ( Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı üzere);
1-HMK.'nın 114/1-c. ve 115/2. maddeleri uyarınca mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, görevli mahkemenin ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ olduğunun tespitine,
2-HMK.nın 20. maddesi uyarınca taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak talep etmesi halinde dava dosyasının görevli İSTANBUL (NÖBETÇİ) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere hukuk mahkemeleri tevzi bürosuna gönderilmesine,
3-HMK'nın 20. maddesine göre kararın kesinleşme tarihinden itibaren iki hafta içinde Mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde Mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Harç, yargılama gideri, vekalet ücretinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda karar verildi.18/10/2024

Katip ...
E-İmza

Hakim ...
E-İmza

UYAP Entegrasyonu