T.C.
İSTANBUL
2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/237 Esas
KARAR NO : 2024/699
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/05/2017
KARAR TARİHİ : 23/10/2024
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı banka arasında ... tarih ve ... yevmiye no.lu resmi senet düzenlendiği ve bu senet uyarınca ...'a verilecek kredi nedeniyle "... "kayıtlı taşınmazın teminat olarak ipotek verildiği, söz konusu ipotek nedeniyle 3.şahıs ..., davalı Bankadan ... no.lu 100.000 TL tutarlı tüketici kredisi çektiği, taksitleri gününde ödenerek son kalan bakiye 58.442,60 TL masrafları ile birlikte 62.001,76 TL olarak davalı Bankaya ödendiği, ödeme üzerine ... 13.03.2015 tarihli dilekçe ile ipoteğin fekkini talep etmiş ise de ipoteğin fek edilmemesi üzerine, ... 3.Noterliğinin ... tarihli ihtarnamesinin keşide edildiği. Banka 03.4.2015 tarihli bir yazı ile ...Tİc.Ltd.Ştİ.nİn 166.000 TL borcu olduğundan bahisle ipoteğin fek edilemeyeceğinin bildirildiğini, davacı 16.06.2016 tarihinde 26.000 TL daha bir ödeme yapmak zorunda kaldığı, davalı Bankaca ... G.Noterliğinln ... tarih ve ... yevmiye no.lu ihtarnamesinde bu kez ana para-faiz komisyon-BSMV adı altında 97.415,67 TL, mevduat hesabından 97,79 TL karşılıksız çıkan çekler bakımından 4.867,00 TL ve ... elinde bulunan çek yapraklan için 24.000 TL nın 24 saatte ödenmesinin ihtar edildiği, yine 23.06.2015 tarihli ve ... 6.Noterliğinin ... yevmiye no.lu ihtarnamesi ile 19,863,85 TL, ... hesabından doğan 11.660,91 TL, karşılıksız çıkan çekler bakımından 7.336,59 TL, ...uhdesinde bulunan çekler açısından 18.000 TL nın ödenmesinin ihtar edildiği, Banka sonradan 175,400 TL ödendiği takdirde ipoteğin fek edilebileceğinin bildirildiği, davacı 01.07.2015 tarihinde müracaat ederek çek bedelleri, faiz,masraf ve tüm ferileriyle birlikte dava hakkı saklı kalmak kaydı ile 175.400 TL davalı Bankaya ödediği ve ipoteğin fek edildiği, ayrıca ... Ltd. Şti.ne 15.02.2017 tarihli yazı ile 10 adet çek yaprağının iadesinin istendiği, dolayısıyla çekilen 100.000 TL Kredi ve ...-... çek yaprakları ile karşılıksız çekler için 26.000 TL VE 175.400 TL olmak üzere toplamda 301.400 TL dan fazla ödeme yapıldığı, 10 adet çek yaprağının yanı sıra bir varlık yönetim firması da 40.000 TL daha borcun olduğu ve haciz işlemlerine başlanacağı, -ipotek türünün azami meblağ -üst sınır ipoteği- olduğu, İpotek bedelinin 200.000 TL olduğuna göre TMK 875 uyarınca ipotekle teminat altına alınan ana borç,gecikme faizi ve taraflarca kararlaştırılan eklentilerden oluşan borcun toplam miktarının bu borcu aşmamasının olanaklı olmadığı dolayısıyla 200.000 TL üzerinde yapılan bütün tahsilatların haksız olduğu ve fazladan ödenen tutarın avans faizi ile davacıya iadesi gerektiği, Yargıtay 14.HD ... E, ... K sayılı ilamında bu paralelde olduğu, "kısaca ipoteğin üst sınır ipoteği olması durumunda borçlu sadece ipotek akit tablosunda belirtilen miktar ile sınırlı olmak üzere sorumludur, ilave yapma olanağı yoktur, yapılsa da geçersizdir." YHGK 24.05.1989 T ve ... E ve ...K sayılı ilamında da bu kuralın benimsendiği, Beyan edilerek, davacıdan haksız tahsil edilen şimdilik 10.000 TL nın davalı Banka'dan ödeme tarihinden İtibaren avans faizi işletilerek tahsili He davacıya ödenmesi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
Cevap: Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; ... ile temlik veren Banka arasında akdedilen sözleşme kapsamında kredi kullandırıldığını, ... - ..., kredi sözleşmelerinde müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmakta olup temlik veren bankaya ve bankaya halefen temlik alan şirkete müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, kullandırılan krediler itibariyle borçların ödenmesine ilişkin ihtarnameler keşide edildiğini, ihtarnameler ile verilen süreler sonrası ödemelerin yapılmaması nedeniyle borcun muaccel hale geldiği ve borçlulardan olan alacağın tahsilinin talep edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını, BK 117 uyarınca, borç kat ihtarnamesinin tebliğ edildiği tarihte borcun muaccel hale geldiği, davacı ile imzalanan GKS çerçeve sözleşme niteliğine haiz okıp, davacı borçlu tarafından da imzaların inkar edilmediği, sözleşmedeki kefaletlerin süresiz olarak geçerli olduğu ve sorumluluğun devam etmekte olduğunu ileri sürerek usul ve yasaya aykırı davanın reddine, masraf ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın %10 u oranında para cezasına hükmedilmesi talep edilmiştir.
Delillerin Değerlendirilmesi, Tartışılması, Davanın Hukuki Niteliği ve Gerekçe ;
Mahkememizce kaldırma ilamı öncesinde;
"... Dava, üst sınır ipoteğini aşacak şekilde yapılan ödemelerin iadesi, tahsili istemine ilişkindir.
Somut olayda, dava dışı ... ve gerçek kişi işletmesinin ...A.Ş.ile imzalanmış/imzalanacak kredi sözleşmelerinden kaynaklanan borcun teminatı olmak üzere davacı taşınmazından davalı lehine 23/09/2013 tarihli 200.000,00 TL tutarlı üst sınır ipoteği tesis edildiği, davacının ipotek senedinde belirtilen tutardan fazla ödeme yaptığını ileri sürerek şimdilik 10.000,00 TL nin iadesini talep ettiği, ipotek limitinin üstünde yapılan ödemelerin hangi sebeple bölünüp 10.000,00 TL'lik kısmının talep edildiği hususunda 28/11/2018 tarihli dilekçede bir açıklamaya yer verilmediği, davacının fazla yapıldığını iddia ettiği ödemeleri bölerek kısmi dava açmasında hukuki yarar bulunmadığı anlaşılmakla davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir..." şeklinde karar verilmiş, işbu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 25/02/2022 tarih ve ... Esas -... Karar sayılı ilamında;
"...Dava, davalı tarafından haksız olarak yapılan fazla tahsilatın istirdadı istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda, hukuki yarara ilişkin dava şartının bulunmadığı gerekçesiyle davanın usuldan reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK'nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde MK'nın 28/1.maddesi uyarınca ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda mirasçıları da ilgilendiren, mirasçıların mal varlığını etkileyen davalar tarafın ölümüyle konusuz kalmaz. Bu halde ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçıların davayı mecburi dava arkadaşları olarak hep birlikte dava etmeleri gerekir. Davacı 16/03/2019 tarihinde ölmüştür. Karar ise 20.03.2019 tarihinde verilmşitir. Dava konusu istek mal varlığına ilişkin olup mirasçıların mal varlığını etkilemektedir. Ölü kişi hakkında hüküm kurulamayacağından, mahkemece anılan usul hükümleri de dikkate alınarak mirası reddetmeyen mirasçıların davada yer almalarının sağlanması gerekir. Yazılı şekilde dava sırasında ölen ve taraf ehliyeti son bulan davacı hakkında hüküm kurulması hatalı olmuştur.
Diğer taraftan, ilk derece mahkemesince de belirtildiği üzere, eldeki dava HMK'nın 109. maddesi uyarınca açılmış bir kısmi davadır. Anılan maddenin birinci fıkrasında; talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmının da dava yoluyla ileri sürülebileceği belirtilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiş idi. Ancak bu ikinci fıkra, 11.04.2015 tarihli ve 6644 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Böylece, alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.
Somut olaydaki talep açıkça kısmi dava olup HMK'nın 107. maddesinde tanımlanan belirsiz alacak davası değildir. Çünkü davacı vekilinin dosya içerisindeki beyanlarının hiçbir yerinde davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığı belirtilmediği gibi belirsiz alacak davasının düzenlendiği HMK'nın 107. maddesine de değinilmemiştir. Belirsiz alacak davasının, maddi hukuka ilişkin yönlerinin bulunması karşısında, bir davanın belirsiz alacak davası olduğunun kabul edilebilmesi için davacının talebinin açıkça belirsiz alacak davasına yönelik olması, davanın belirsiz alacak davası şeklinde açıldığının veya bu anlama gelecek bir anlatımın veya belirsiz alacağın düzenlendiği kanun maddesine atıf yapılarak talepte bulunulması gerekir. Somut olayda davacının talebinin belirsiz alacak davası olduğuna dair bir irade bulunmadığından, eldeki dava, kısmi alacak davasıdır. Kısmi davada ise davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı araştırılamaz. Çünkü Kanun, HMK'nın 109. maddesinin ikinci fıkrasını yürürlükten kaldırarak, davacıya, niteliği itibariyle bölünebilen bir alacağını kısmi dava yoluyla talep imkanı sağlamıştır. Bunun için herhangi bir ilave koşul aramamıştır. Ayrıca, somut olayda davacının kısmi dava açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğuna dair bir veri de yoktur. Kısmi dava hakkının kötüye kullanılması, sadece talebin küçük parçalara ayrılarak çok sayıda kısmi dava açılması halinde söz konusu olur ki somut olayda böyle bir durum da yoktur.
Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya aykırı olup istinaf başvuru nedenleri haklı görüldüğünden, HMK'nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir..." denilerek Mahkememiz kararı kaldırılmış, dosya yukarıda belirtilen esas sırasına kaydedilmiştir.
Dava, davalı tarafından haksız olarak yapıldığı ileri sürülen fazla tahsilatın istirdadı istemine ilişkindir.
BAM istinaf kararında, davacının hüküm tarihinden önce öldüğü belirtilmiş olup, ölen taraf hakkında hüküm kurulmasının hatalı olduğu vurgulanmıştır.
... 22. Noterliğinin ... tarih ve ... yevmiye numaralı mirasçılık belgesi uyarınca, davacı ...'ın 16/03/2019 tarihinde, başka bir anlatımla hüküm tarihi olan 20/03/2019 tarihinden önce vefat ettiği, geriye mirasçı olarak eşi ... ile çocukları ... ve ...'ı mirasçı olarak bıraktığı anlaşılmıştır.
Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur. Bu durumda mirasçıları ilgilendiren, mirasçıların mal varlığını etkileyen davalar tarafın ölümüyle konusuz kalmaz. Bu halde ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçıların davayı mecburi dava arkadaşları olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir. Dava konusu istek mal varlığına ilişkin olup mirasçıların mal varlığını etkilemektedir. Ölü kişi hakkında hüküm kurulamayacağından, mirası reddetmeyen mirasçıların davada yer almalarının sağlanması gerekir.
Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olduğundan, Mahkemece resen nazara alınması zorunludur.
Nitekim, Mahkememizce öncelikle taraf teşkilinin sağlanması noktasında işlemler yapılmıştır.
Davacı ... mirasçıları, ... ve ... yasal süresi içinde babalarından intikal eden mirasın reddi için dava açmış, ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 17/03/2022 tarih ve ... E. ... K. sayılı kararı ile ... ve ... kayıtsız ve şartsız olarak mirası reddetmiş, işbu karar 14/07/2022 tarihinde kesinleşmiştir. Mirası ret sonrasında, davacı ... vekili tarafından bu sefer güncel veraset ilamı dosyaya sunulmuştur.
...6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 05/09/2022 tarih ve... E. ...K. sayılı veraset ilamı uyarınca, davacı ...'ın 16/03/2019 tarihinde vefatı ile geriye mirasçı olarak eşi ... ile torunları ... ve ...'ı mirasçı olarak bırakmıştır. Adı geçen mirasçılar, ...'ın mirasını da reddetmemiştir.
Bu halde, davacı ...'ın mirası reddetmeyen mirasçıları ... ... ve ... olup, adı geçen davacıların davayı hep birlikte ve mecburi dava arkadaşları olarak birlikte takip etmeleri zorunludur.
Mahkememizce, davacılar meşruhatlı davetiyeler tebliğ edilmiştir.
Davacı ... davetiye tebliğine rağmen dava ve duruşmaları takip etmemiştir.
Davacı ... ise 3 yaşında olduğundan yasal temsilcisi olan velilerine meşruhatlı davetiye tebliği yapılmış, babası ceza evinde olduğundan, annesi ise duruşmalara gelmedğinden dava ve duruşmaları takip edememiştir.
Gelinen aşamada, davacıların hep birlikte ve mecburi dava arkadaşı olarak davayı birlikte takip etmeleri imkanı görülmemekle birlikte hemen davanın usulden reddi yoluna gidilmemiş, yine davalı vekilinin talebine rağmen dosya işlemden kaldırılmamış, taraf teşkilinin sağlanması noktasında azami gayret gösterilerek 06/12/2023 tarihli 4. Celsede "davacı ...'ın vefat etmesi üzerine mirasçılardan eşi ...'ın duruşmaları ve davayı takip etmediği, mirası gerçek ret sonrasında yasal mirasçı haline gelen ...'ın 3 yaşında olması , bu nedenle velilerinin yasal temsilci olarak davaya katılımlarının sağlanması gerektiği, ne var ki küçüğün babasının ceza evinde hükümlü olarak bulunduğu, herhangi bir vekil de tayin edilmediği, bu bağlamda murisin mirasçılarının ortak hareket edemeyecekleri ve birlikte davayı takip edemeyeceklerinin anlaşıldığı, bu itibarla yargılamaya devam edilebilmesi için davacı ...'ın terekesine temsilci atanmak üzere diğer mirasçılar vekili ...'a 4 haftalık süre ve imkan verilmesine, tereke temsilcisi atandıktan sonra taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam olunmasına, " şeklinde ara karar oluşturulmuştur.
Ne var ki, Mahkememiz kararına rağmen terekeye temsilci atanma noktasında taraflarca herhangi bir dava açılmamıştır.
Davalı vekili 24/04/2024 tarihli 5.celsede açıkça "tarafımızca davacının terekesine temsilci atanmak üzere kesinlikle dava açılmayacaktır, bu nedenle tarafımıza süre verilmesini istemiyoruz, ayrıca davanın taraf ve dava ehliyeti yokluğundan dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine karar verilmesini talep ederiz" demiştir.
Bu durum üzerine Mahkememizce; yine hemen davanın usulden reddi yoluna gidilmemiş,
"Davacı ...'ın yargılama sırasında vefat etmesi nedeniyle,
Halihazırda mirasçılarının ..., ... VE ... olduğu,
...'ın meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaları ve davayı takip etmediği,
...'ın 4 yaşında olması, bu nedenle velilerinin yasal temsilci olarak davaya katılımlarının sağlanması gerektiği, ne var ki küçüğün babasının ceza evinde hükümlü olarak bulunduğu, herhangi bir vekil de tayin edilmediği, annesi adına çıkartılan davetiyelerin ise bila ikmal iade edildiği,
...'ın vekili olmakla birlikte tüzel kişiliği bulunmayan miras ortaklığı adına tek başına yargılamaya devam etmesinin mümkün olmadığı,
Bu bağlamda, murisin mirasçılarının ortak hareket edemeyecekleri ve birlikte davayı takip edemeyeceklerinin anlaşıldığı, yargılamaya devam edilebilmesi için davacı ...'ın terekesine temsilci atanmasının zorunlu olduğu,
Davalı vekili tarafından açıkça bu yönde herhangi bir dava açılmayacağının beyan edildiğinden,
Davayı takip eden tek mirasçı ... vekili ...'a davacı ...'ın terekesine temsilci atanması noktasında başvuru yapmak ve dava açmak hususunda 2 HAFTALIK KESİN SÜRE VE ELDEN TAKİP YETKİSİ İMKANIN VERİLMESİNE,
Tereke temsilcisi atandıktan sonra taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam olunmasına, dava açıldığı takdirde ilgili mahkeme ve dosya numarasının yazılı olarak mahkememize bildirilmesine, bu aşamada terekeye temsilcisi atanmasına ilişkin davanın sonucunun beklenilmesine,
ANCAK, VERİLEN KESİN SÜRE İÇİNDE TEREKEYE TEMSİLCİ ATANMASINA YÖNELİK DAVA AÇILMADIĞI, BU YÖNDE MAHKEMEMİZE HERHANGİ BİR BEYANDA BULUNULMADIĞI, YAHUT HİÇBİR DİLEKÇE SUNULMADIĞI YA DA AÇIKÇA VE KESİN OLARAK BU DAVANIN AÇILMAYACAĞI MAHKEMEMİZE BİLDİRİLİRSE BU TAKDİRDE ELDEKİ DAVANIN HMK.NIN 114/1-D. MADDE YOLLAMASI HMK 115/2. MADDE HÜKÜMLERİ UYARINCA TARAF EHLİYETİ YOKLUĞUNDAN DAVA ŞARTI NOKSANLIĞI SEBEBİYLE DAVANIN USULDEN REDDİNE KARAR VERİLECEĞİNİN İHTARINA, (İş bu duruşma tutanağında yer alan ihtarların zabıtla birlikte mirasçı ... vekiline ihtaratlı olarak tebliğine)," şeklinde yeniden ara karar oluşturulmuştur.
Ancak, Mahkememizce durum ayrıntılı olarak belirtilmesine rağmen, davayı takip eden taraflara yeterli süre ve imkan verildiği halde terekeye temsilci atanmak üzere dava açıldığına yönelik bir beyan dilekçesi sunulmamış, yine Mahkememizce yapılan araştırmada terekeye temsilci atanmak üzere böyle bir davanın açıldığına yönelik dava kaydına da rastlanılmamıştır.
Bu çerçevede, Davacı ...'ın yargılama sırasında vefat etmesi nedeniyle halihazırda mirasçılarının ..., ... ve ... olduğu, ...'ın meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaları ve davayı takip etmediği, ...'ın 4 yaşında olması sebebiyle yasal temsilci olarak velilerinin davaya katılımlarının sağlanması gerektiği, ne var ki küçüğün babasının ceza evinde hükümlü olarak bulunduğu, herhangi bir vekil de tayin edilmediği, annesi adına çıkartılan davetiyelerin ise bila ikmal iade edildiği, ...'ın vekili olmakla birlikte tüzel kişiliği bulunmayan miras ortaklığı adına tek başına mirasçı adına bu vekilin yargılamaya devam etmesinin mümkün olmadığı, dosyada gelinen aşamada murisin mirasçılarının ortak hareket edemeyecekleri ve mecburi dava arkadaşı olarak hep birlikte davayı takip etmelerinin mümkün olmadığının anlaşıldığı, bu halde yargılamaya devam edilebilmesi için davacı ...'ın terekesine temsilci atanmasının zorunlu olduğu, davalı vekili tarafından terekeye temsilci atanması için kendilerince herhangi bir dava açılmayacağının açıkça beyan edildiği / süre verilmesini dahi kabul edilmediği, bu nedenle zorunluluk karşısında davayı takip eden tek mirasçı ... vekiline ...'ın terekesine temsilci atanması noktasında başvuru yapmak ve dava açmak hususunda süre ve imkan verildiği, ancak yine davanın açılmadığı anlaşılmakla, Mahkememizin 24/04/2024 tarihli 5. celsesinin (1) numaralı ara kararında yapılan açık ihtar uyarınca eldeki davanın HMK.nın 114/1-d. madde yollaması HMK 115/2. madde hükümleri uyarınca artık dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Ayrıca, konuya ilişkin yerleşik yargı uygulamasından misaller de verilmiştir.
***YARGITAY HUKUK GENEL KURULU ... E. ... K.
"20. Bu aşamada belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi uyarınca taraf ehliyeti dava (itiraz ve şikâyet) şartlarından olup aynı Kanun’un 50 nci maddesinde taraf ehliyeti; “Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre taraf ehliyeti, bir davada (itiraz veya şikâyette) taraf olabilme yeteneği olup 4721 sayılı Kanun'un 8 inci maddesinde düzenlenen “hak ehliyeti” kavramın yargılama usul hukukundaki karşılığıdır (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İstanbul 2001, s.887). Bu bağlamda taraf ehliyetine sahip olma ölçütleri 4721 sayılı Kanun'da düzenlenen hak ehliyetine sahip olma ölçütlerine göre belirlenir.
21. Hak ehliyetine ilişkin olarak 4721 sayılı Kanun'un 8 inci maddesi “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler” düzenlemesini içermekle her gerçek kişi, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir. Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer (4721 sayılı Kanun md. 28/1). Bu doğrultuda ölüm hâlinde de ölen kişinin hak ehliyeti ve dolayısıyla taraf ehliyeti sona erecektir.
22. 6100 sayılı Kanun'un 114 üncü maddesinde sayılan dava şartlarından biri olarak sayılması sebebiyle taraf ehliyeti, aynı Kanun’un 115 inci maddesinin birinci fıkrası gereğince yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği gibi taraflar da davanın sona ermesine kadar bu eksikliği ileri sürebilir. Ancak taraf ehliyetinin dava açıldığı sırada mevcut olmaması ile dava açıldığı sırada var olmasına rağmen yargılama sırasında son bulması hâlinde uygulanacak hükümler farklılık arz etmektedir
23. Davanın açıldığı sırada mevcut olmasına rağmen yargılama sırasında taraflardan birinin ölümüyle taraf ehliyetinin sona ermesi durumunda 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi uygulama alanı bulur. Bu doğrultuda 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir” hükmünü haiz olup anılan maddenin uygulanabilmesi için dava konusunun ölen tarafın varislerine miras yoluyla intikali mümkün malvarlığına ilişkin olması gerekir. Başka bir anlatımla, dava konusunun sadece ölen tarafı ilgilendirdiği, miras yoluyla intikali mümkün olmayan bir hakka ilişkin olduğu hâllerde taraflardan birinin ölümü sonrasında mirasçılarla davaya devam edilemeyeceğinden 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi uygulama alanı bulmaz (Kuru, s.907, 914; Pekcanıtez vd., C. 1., s.578).
24. Miras yoluyla intikali mümkün hakların konusunu oluşturduğu bir davada davacının ölümü hâlinde 6100 sayılı Kanun'un 55 inci maddesi gereğince mahkemece, davacının mirasçılarının tamamı tespit edilerek davadan haberdar edilmeleri gerekir. Davacının tek bir mirasçısının bulunması hâlinde bu mirasçı, birden fazla mirasçısının bulunması hâlinde de 4721 sayılı Kanun'un 640 ıncı maddesi uyarınca terekeye elbirliğiyle malik olmaları sonucu aralarında 6100 sayılı Kanun'un 59 uncu maddesi gereği mecburi dava arkadaşlığı bulunan mirasçıların tamamı davadan haberdar edilerek murisleri tarafından açılan davaya devam etme iradesinde olup olmadıkları belirlenmelidir. Bu doğrultuda yapılacak tebligatlar sonrasında mirasçıların terekeyi kabul veya ret etmemiş olmaları hâlinde 6100 sayılı Kanun'un 606 ncı maddesinde belirlenen üç aylık mirasın reddine dair süre beklenerek mirasçıların tamamının davaya katılımı ile taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilir. Ayrıca gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mahkemece, davayı takip için kayyım tayin edilebilecektir. Ancak her hâlükarda davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanarak yargılamaya devam edilip hüküm kurulması gerekir...."
İSTANBUL BAM 13. HD. ... E. ...K.
"...HMK' nun 55. maddesine göre de, taraflardan birinin ölümü halinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunda belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Mirasçılardan bazısı duruşmaya gelmezse, gelen mirasçıya, gelmeyen mirasçıların olurlarının alınması ya da TMK' nın 640. maddesi uyarınca terekeye temsilci atanması için süre verilir. Temsilci atanırsa davaya temsilci huzuru ile davaya devam edilir. (Yargıtay 1.HD ... E. -... K.) ..."
***YARGITAY 10.HD. ... E. ... K.
"... Davada, iştirak halinde mülkiyetin gereği miras yoluyla terekeye dahil olan faiz alacağı ile ilgili davada davacının ölümü sonrasında mirasçıların bir kısmı tarafından davaya devam edilmiştir. Mirasçı eldeki davayı yalnız başına yürütemeyeceğinden davayı bütün mirasçılar ile birlikte yürütmesi gerekir. Bu durumda Mahkemece, diğer mirasçıların da davaya katılmasının sağlanması veya 4721 sayılı Kanun'un 640 ıncı maddesinin 3 üncü fıkrası gereğince terekeye temsilci tayin ettirmesi için davayı takip eden mirasçılara uygun bir süre vermelidir. Eğer diğer mirasçılar davaya katılmaz ve yazılı muvafakat da vermez ise bu durumda davayı açan mirasçının terekeye bir temsilci tayin ettirmesi gerekir. Terekeye atanan temsilci, davaya icazet verirse davaya tereke temsilcisi tarafından devam edilir. Terekeye temsilci atanması ve tereke temsilcisinin davaya devam etmesi halinde de, ayrıca diğer mirasçıların davaya katılmalarına veya muvafakatlarının alınmasına gerek yoktur. Davayı takip eden mirasçılar, verilen kesin süreye rağmen diğer mirasçıların davaya katılmasını veya muvafakat etmesini sağlayamaz ve terekeye temsilci de tayin ettiremez veya terekeye atanan temsilci davaya icazet vermezse davanın reddine karar verilir...." şeklindedir.
Mahkememizce varılan kanaat ve kabul, yukarıda yer verilen içtihatlar, BAM istinaf kararında vurgulanan hususlar hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının yargılama sürecinde vefat etmesi sebebi ile TMK 28/1. maddesi uyarınca taraf ehliyetinin son bulduğu, bu halde mirası reddetmemiş olan tüm mirasçıların mecburi dava arkadaşı olarak ve hep birlikte davayı takip etmelerinin zorunlu olduğu, ancak yukarıda kapsamlı olarak açıklandığı üzere miras ortaklığının tüzel kişiliğinin bulunmaması ve el birliği mülkiyeti hükümleri uyarınca terekeye ait dava hakkında mecburi dava arkadaşı olarak mirasçıların davayı hep birlikte takip edemeyeceklerinin yargılama sürecinde açıkça anlaşıldığı / tespit edildiği, bu halde Mahkememizce terekeye temsilci atanması ve taraf teşkilinin sağlanması noktasında yine azami gayret ve çaba gösterilmesine rağmen taraflarca terekeye temsilci atanması noktasında herhangi bir dava açılmadığı / davalı tarafından da açıkça böyle bir davanın açılmayacağının beyan edilmesi karşısında, Mahkememizin 24/04/2024 tarihli 5. celsesinin (1) numaralı ara kararında yapılan açık ihtarlar uyarınca eldeki davanın HMK.nın 114/1-d. madde yollaması HMK 115/2. madde hükümleri uyarınca artık dava şartı noksanlığı sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Öte yandan, davalı vekili cevap dilekçesinin istem kısmında her ne kadar davacının icra inkar tazminatı ile disiplin para cezasına çarptırılmasını talep etmiş ise de; davanın alacak istemine ilişkin olduğu, yani itirazın iptali davası olarak açılmadığı, bu çerçevede icra inkar tazminatına yönelik 2004 s. İİK 67. maddesinde belirtilen yasal koşulların zaten bulunmadığı, disiplin para cezasının uygulanmasını gerektirir nedenlerin ve şartların oluşmadığı, kaldı ki davanın dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddine karar verildiği, bu itibarla davalının icra inkar tazminatı ve disiplin para cezası taleplerinin de yasal koşulları bulunmadığından reddine karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: (Gerekçesi ve Ayrıntısı Yukarıda Açıklandığı Üzere);
1-6100 sayılı HMK 114/1-d. madde yollaması ile HMK 115/2. madde hükmü uyarınca davanın dava şartı yokluğundan ve USULDEN REDDİNE,
2-Davalının icra inkar tazminatı ve disiplin para cezası taleplerinin hem yasal koşulların oluşmaması hem de davanın usulden reddine karar verilmesi sebebiyle ayrı ayrı REDDİNE,
3-Alınması gereken 427,60 TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta peşin alınan 170,78 TL harcın mahsubu ile eksik kalan bakiye 256,82 TL harcın davacılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
4-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
5-Davalı yargılama sırasında kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden reddedilen dava değeri (10.000,00 TL) üzerinden hesaplanan ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. ve 13/1. maddeleri uyarınca belirlenen 1.600,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
6-HMK 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan ancak kullanılmayarak artan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde resen taraflara veya vekiline İADESİNE,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacıların ve ihbar olunan vekilinin yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 23/10/2024
Katip
¸e-imzalıdır
Hakim
¸e-imzalıdır
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!