T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2023/629 Esas
KARAR NO : 2024/754
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/04/2021
KARAR TARİHİ : 23/10/2024
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının ...'nun işletmesini yaptığı, davalının 18/01/2020 tarihinde ... plakalı aracı ile köprü ve otoyoldan ücret ödemeksizin geçiş yaptığı, 6001 Sayılı kanunun 30. maddesinin 7. fıkrası ile ihlalli geçiş tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde geçiş bedellerinin cezasız olarak ödenebileceği öngörülmüş olmasına rağmen davalının bu süre içerisinde de geçiş bedelini ödememesi üzerine 16/12/2020 tarihinde ... 23. İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası üzerinden davalı aleyhine takip başlatıldığı, takip talebi ile 6001 Sayılı kanunun 30/5 maddesi kapsamında tahakkuk eden geçiş ücretinin 4 katı tutarındaki gecikme cezası ile birlikte tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin 06/01/2021 tarihinde tebliği akabinde borçlunun süresinde olarak borca itiraz etmesi nedeniyle takibin durdurulmasına karar verildiği, davalının itirazında haksız olduğu için itirazın iptali ile takibin devamına, İİK m.67/2 kapsamında takip konusu alacağın %20'sinden az olmamak kaydıyla tazminatın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin adresinin "..." olması nedeniyle İstanbul Anadolu Mahkemelerinin yetkili olduğu bu nedenle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi'nin yetkisiz olduğu, icra dosyası üzerinden gönderilen zarfta sadece ödeme emrinin gönderildiğini, alacağı konu alan belgelerin ödeme emrinde gönderilmediğini hatta bu belgelerin takip dosyasına dahi sunulmadığı, bu nedenle bu belgelerin dava dosyasına sunulmasını kabul etmedikleri, geçiş yapan araç için açılmış olan OGS- HGS hesaplarında yeterli bakiye bulunduğu, bu nedenle geçiş ücreti tahsil edilmemiş olsa bile bundan dolayı kendilerine kusur ve sorumluluk atfedilemeyeceği; takip konusu alacağın %20'sinden az olmamak kaydıyla kötüniyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, İİK m.67 kapsamında itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizin 16/02/2022 tarihli ... E. ...K. sayılı kararı ile ''İhtilaf, davacı alacaklının davalıdan takip sebebi itibariyle alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespiti konularından kaynaklanmakta olup ispat yükü davacıda bulunmaktadır. Ancak alacak miktarının tespiti için usulsüz geçiş yapıldığına dair görüntüler ile bu görüntülerden hareketle tahakkuk ettirilen geçiş ücretinin cezalı olarak tespit için davacı defter ve kayıtlarının incelenmesi hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren hal olduğundan 6100 sayılı HMK m.266 gereği mahkemenin tarafların talebi yahut kendiliğinden vereceği karar ile bu hususları bilirkişiye tespit ettirmesi mümkündür.
Bu kapsamda mali müşavir bilirkişi ...'dan alınan 22/11/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; dava dosyası, icra takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucu takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacının otoyol geçişi nedeniyle davalıdan 108,40 TL alacağı olduğu, kaçak geçişin raporlandığı tarihlerde davalıya HGS hesabının aktif olduğu ve bu tarihlerde HGS hesabından tahsilatlar yapıldığı, bu nedenle anılan HGS hesabından tahsilat yapılmamasının davacı şirkete ait otoyol sisteminin hatasından kaynaklanmış olabileceği, dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan kaçak geçişe ilişkin giriş - çıkış sistem fotoğraflarına göre davalıya ait ... plakalı aracın 18/01/2020 tarihinde ... istasyonundan giriş yaptığı ve 18 gün sonra 05/02/2020 tarihinde ... istasyonundan saat 10:55'te çıkış yaptığı, ancak giriş yapıldıktan sonra 18 gün sonra otoyoldan çıkış yapılmasının olağan bir durum olmadığı, bu nedenle davalının tahakkuk eden borçtan sorumlu olmayacağı ancak mahkemenin aksi kanaatte olması halinde 6001 Sayılı yasanın 30/5 maddesi kapsamında 108,40 TL geçiş ücretinin 4 kat cezası ile birlikte (108,40 TL X 4 = 433,60 TL + 108,40 TL = 542,00 TL) 542,00 TL olarak tahsili gerektiği, davanın kabulüne karar verilmesi halinde geçişin sonlandığı 05/02/2020 tarihinden itibaren 15 günlük süre nazara alındığında 20/02/2020 tarihi itibariyle davalının temerrüde düşmüş olacağı ve bu tarihle takip tarihi olan 16/12/2020 tarihleri arası geçen 300 gün için işlemiş avans faizi alacağının 50,90 TL olduğu ve asıl alacağa takip tarihi olan 16/12/2020 tarihi itibariyle yıllık %10 ve devam eden tarihlerde ise değişen oranlarda avans faiz oranlarının uygulanması gerektiği tespit edilmiştir.
6100 Sayılı HMK m. 33 gereği hakim Türk Hukukunu resen uygulamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük kapsamında taraflar arasındaki ihtilafa uygulanması gereken maddi ve usule ilişkin kanun hükümlerini belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki sözleşmenin türünün belirlenmesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere Borçlar Hukuku'nun konusunu "borç ilişkileri" teşkil etmektedir. Türk Hukuku'nda 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu borç ilişkilerini düzenleyen temel kanun niteliğindedir. Bu kanunun birinci kısmını oluşturan m.1-206 arasında borç ilişkilerine ilişkin "genel hükümler" öngörülmüştür. Genel hükümlerle borç ilişkisi soyut ve temel bir kavram olarak ele almış ve hükme bağlamıştır. Bu nedenle genel hükümler her türlü sözleşmeye daha doğrusu bütün borç ilişkilerine uygulanabilme özelliğine sahiptir. Ancak bazı borç ilişkilerinin ayrıntılı bir şekilde düzenlenmesi gerektiği için Alman ve İsviçre kanunlarında olduğu gibi Türk Borçlar Kanunu'nun ikinci kısmını oluşturan m.207-649 arasında özel borç ilişkilerine "özel hükümler" öngörülmüştür.(Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.2) Ancak başka kanunlarda Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olan özel borç ilişkilerine ilişkin hükümlere yer verildiği gibi başka kanunlar tarafından düzenlenmiş özel borç ilişkileri de bulunmaktadır. Bu nedenle özel borç ilişkileri TBK'da düzenlenen tipik sözleşmelerle ile sınırlı değildir.(Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.18-20)
Bu şekilde kanunda düzenlenen sözleşmelere "tipik sözleşme" münhasıran düzenlenmeyen sözleşmelere ise "isimsiz sözleşme" adı verilmektedir. Ancak hukukumuzda hakim olan "sözleşme serbestisi ilkesi" gereği taraflar kanunda öngörülen tipik sözleşme yapmak zorunda değildir. Aksine taraflar bu ilke kapsamında tipik sözleşme yapabilecekleri gibi, kanunda öngörülmemiş kendine özgü isimsiz bir sözleşme de yapabilirler. Hatta hukuki nitelik ve vasıfları birbirinden bağımsız olan iki sözleşmenin unsurlarını birbirine bağla hale getirmek suretiyle birleşik sözleşme veya kanunun çeşitli sözleşme tiplerinde öngördüğü unsurları kanunun öngörmediği tarzda bir araya getirmek suretiyle karma sözleşmeler de yapabilirler. (Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.23-30) Sözleşmelerin borçlandırıcı bir işlem şeklinde yapılması mümkün olduğu gibi, yapıldığı anda ifa edilen ayni sözleşme şekilinde yapılmaları mümkündür. (Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.2) Sözleşmenin ayni şekilde yapılması sözleşmeni ayni hakka ilişkin olmasına anlamına gelmemekte olup tamamiyeti maddi fiilin (teslimin) eklenmesine bağlı olan akit kastedilmektedir. (Prof. Dr. Fevzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nev'ileri (Özel Borç İlişkileri, Cilt 1. s.20))
Doğal olarak tipik sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafların, öncelikle o sözleşmeye ilişkin özel hükümler, sonra da genel hükümler çerçevesinde çözülmesi gerekir. İsimsiz sözleşmelerin ise çoğunlukla o sözleşmeye en yakın sözleşme tipine ilişkin hükümlerin kıyasen uygulanması ile çözülmesi gerektiği kabul edilmektedir. (Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.7) Nitekim Yargıtay 10. HD. 22.1.1976 tarih ... E. Ve ...K. Sayılı "Birleşik sözleşmede; iki bağımsız sözleşme kendilerine özgü niteliklerini koruyarak ortak bir amaçla bir araya gelmektedir. Bu tür sözleşmelere ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinde uygulanacak hükümler açısından yasalarda açıklık bulunmadığından konu öğretide tartışmalıdır ve Dairemiz; bu olayın özelikleri, göz önünde tutularak bu davada en doğru çözüm yolunun "her sözleşmenin bağlı olduğu hükümlerin uygulanması" görüşünü benimsemektedir. (M.K. m. 1)" şeklindeki kararında, bileşik sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafın sözleşmenin ilişkin bulunduğu kısma özgü hükümlere göre, 4. HD. 4.5.1967 tarih... E. Ve ...K. Sayılı ...."...Bir sözleşme ile borçlar Kanunun özel hükümleri bölümünde gösterilen sözleşmelerden yalnız biri değil bir kaçı veya bu bölümde öngörülmeyen ve kanunun yasak etmediği bir sözle de birlikte yapılabilir. Bu nitelikteki sözleşmelere karma sözleşme denilir. Bunların niteliği sözleşme sözleşme şartlarına göre ayrı ayrı tanımlanıp, doğurduğu hak ve borçlar, şartlarına göre takdir edilmek gerekir. Davalı açıklamasıyla bağlı tutulup ödenmesi ispat ettirilecek yerde sözleşmeni anlamında yanlışa düşülüp ilişkini ispatlanamadığı benimsenerek davanın reddi bozmayı gerektirir." şeklindeki kararı ile de karma sözleşmelerden kaynaklanan ihtilafın ise yine sözleşmenin ilişkin bulunduğu kısma özgü hükümlere göre çözülmesi gerektiğini kabul etmektedir.
Ancak bu yönü ile sözleşmeye uygulanması gereken hukukun belirlenmesi için öncelikle ihtilafın kaynaklandığı sözleşmenin tür ve özeliklerinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle TBK'nun özel hükümlerinde düzenlenen tipik sözleşme türlerini kısaca ele alınması gerekmektedir.
Borçlar Kanunumuzun özel kısmında öngörülmüş olan tip sözleşmeler öğretide içerdikleri edim, şekil, isim, unsur, amaç ve muhtevaları bakımından pek çok tasnife tabi tutulmaktadır. Ancak konumuz bakımından önemli olan tasnif sözleşmelerin amaç ve muhtevaları bakımından yapılan tasniftir. Bu tasnifte esasen akitlerin taraflara yüklediği yükümlülükler ve akdin yarattıkları hukuki sonuç esas alınmaktadır.(Prof. Dr. Fevzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nev'ileri (Özel Borç İlişkileri, Cilt 1. S.17)
Bu kapsamda devir ve ferağ borcu doğuran (satış, trampa ve bağışlama) sözleşmeler ile akdin konusunu teşkil eden şey üzerinde haiz oluna mülkiyet hakkının diğer tarafa (yahut leline akit yapılan 3. şahsa) geçirilmesi amaçlanmakta ve akit devredene (devir ve ferağ etme) borcunu yüklemektir. Başka bir deyişle akde konu olan şeyin mülkiyetinin bir mal varlığından çıkıp diğerine gitmesi akdin amaçlanmaktadır. Kullanma ve yararlanma hakkı veren (kira, kullanım ödüncü (ariyet), tüketim ödüncü (karz) sözleşmeler ile taraflardan birinin maliki olduğu şeyi diğer tarafa ondan sadece kullanma ve yararlanması için vermeyi taahhüt etmesi amaçlanmaktadır. Bu sözleşmelerde mülkiyetin devir ve ferağ borcu doğmak yerine yararlanma hakkının devir borcu doğmaktadır. Alacaklı açısından bakıldığında kullanma ve yararlanma hakkının elde edilmesi amaçlanmakta ve sözleşmeyle borçluya kullanma ve yararlanma hakkını devir borcu doğuran yüklenmektedir. İş görme borcu doğuran (hizmet sözleşmesi, vekalet sözleşmesi ve çeşitleri (kredi mektubu, kredi ömre, simsarlık, komisyon), eser sözleşmesi ve yayım (neşir sözleşmesi)) sözleşmeler ise bir insanın çalışma ve emeğinin söz konusu olduğu akitlerdir. Bu kapsamda kalan hizmet akdinde, işçi iş sahibinin vermeyi üstlendiği ücret karşılığında belirli ya da belirsiz bir zamanda hizmet görmeyi, istisna akdinde bir taraf diğer tarafın (iş sahibinin) vermeyi taahhüt ettiği semen mukabilinde bir şeyin imalini, vekalet akdinde vekil sözleşme ile yüklenilen işin yürütülmesini veya üzerine aldığı hizmetin ifasını borçlanmaktadır. (Prof. Dr. Fevzi Necmettin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku İkinci Kısım, Akdin Muhtelif Nev'ileri (Özel Borç İlişkileri, Cilt 1. S.17-28)
Bu ayrım çerçevesinde kullanma ve yararlanma hakkı veren "kira sözleşmesi"nin biraz daha ayrıntılı ele alınması gerekmektedir. 6098 Sayılı m.299 ile kira akdi "kiraya verenin bir şeyin kiralanmasını veya kullanma ile birlikte ondan yararlanmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği" sözleşme olarak tanımlanmıştır. Öğretide kira sözleşmesi, kiraya verenin kira konusunun kullanımını kiracıya bırakmayı, kiracının da bunun karşılığında kira bedelini ödemeyi üstlendiği tam iki tarafa borç yüklendiği sözleşme olarak tanımlanmaktadır. Kira sözleşmesinin meydana gelmesi için sözleşmenin niteliğine uygun bir icap ve kabulün bulunması gerekir. Kira sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu için kiracının da kullanma hakkı karşılığında kiralayana bir bedel ödemesi gerekir. (Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.371) Yukarıda açıklandığı üzere kira sözleşmesini borçlandırıcı işlem şeklinde yapılması mümkün olduğu gibi ayni şekilde yapılması mümkündür.
Bu kapsamda kiranın konusunu taşınmaz veya taşınır bir eşya oluşturabilir. Bu kapsamda bir duvar veya pencere boşluğunun resimli duvar ilanları için kullanıma sunulması da kira ilişkisi niteliğindedir. Taşınmaz eşya kadar taşınırların kiralanması da mümkündür. Hatta misli bir eşyanın veya tüketim eşyasının kiralanması dahi olanaklıdır fakat eğer bu türden misli bir eşya tüketim (istihlak) amacı ile devredilmiş ise (su, hava gazı ve elektrik gibi) o zaman kira akdi değil satım akdi sözkonusu olacaktır. Kamuya ait bir eşyanın da kiraya verilmesi mümkündür. Örneğin, belediyelerin caddeler ve alanların belirli parçalarını üzerilerinde satış barakaları kurmaları için bazı kişilere kiralamaları da mümkündür. Kira sözleşmesi kapsamında kiralayanın bir eşyanın kullanılmasını bırakmış olması gerekir. Ancak kiralayanın bu borcunu yerine getirmiş sayılabilmesi için sadece hareketsiz (pasif) kalması yetmez, kiralananın kira süresince kullanılabilir halde olmasını da sağlaması gerekir. ...'ın çok güzel bir şekilde ifade etiği üzere kullanım türü sözleşme temel alınarak belirleneceğinden "... eşyanın bütünü ile kira sözleşmesinin konusunu oluşturması da gerekli değildir; örneğin bir oda sürekli ikamet için veya haftalık kabul saati yahut sadece manzaradan yararlanma için birine kiralanmış olabilir." (Prof. Dr. Kenan Tunçomağı, Türk Borçlar Hukuku, Cilt 2, Özel Borç İlişkileri, s.439-441) Keza Yavuz'da, duvar veya pencere boşluğunun resimli duvar ilanları için, müzik aletlerinin, otomobillerin, koşu atlarının, giyim eşyasının ve kitapların kiralanabileceği kabul edilmektedir.(Prof. Dr. Cevdet Yavuz, Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, s.376-377)
Bu kapsamda davamıza konu somut olaya bakıldığında davacı köprü ve civar otoyolların işletenidir. Davacının, kendisi tarafından inşa edilmiş ve işletilmekte olan köprü ve yolların, geçiş ücreti karşılığında motorlu araçların geçişine hazır tutulduğunu ilan ederek aleni icapta bulunması ve davalının da fiilen bu köprü ve yollardan geçmesi ile taraflar arasında "ayni sözleşme" kurulmuş olmaktadır. Bu sözleşme itibariyle davacının borcu yolu kullanıma sunmak ve kullanım süresince kullanıma hazır şekilde bulundurmak olduğu halde, bu köprü ve yoldan, işleteni olduğu ... plakalı aracı ile geçen davalının borcu ise geçiş ücretini davacıya ödemektir. Dolayısı ile davalını amacı geçiş süresince taşınmaz nitelikteki yolun kullanım hakkını elde etmek, davacının amacı ise bu kulanım karşılığı nakit bir karşılık elde etmektir. Bu sözleşme ilişkisi kapsamında tedavül edilen edimlerin "yolun kullanım hakkı" ile bu kullanım hakkı karşılığı ödenmesi gereken "geçiş ücreti" olduğu görülmektedir. Her iki edim borucu nazara alındığında sözleşmenin TBK. m. 299 vd. Maddelerinde düzenlenen tipik bir kira sözleşmesi olduğu görülmektedir. Uygulamada iş bu davaya konu sözleşme ilişkinin "hizmet satışı" olduğu yönünde bir görüş olsa da bu ilişki kapsamında davacının temel edim borcunun "köprü ve yolun kullanma hakkını geçiş süresince sağlamak", davalının temel edim borcunun da "geçiş ücretini ödemek olması" karşısında bu ilişkinin hizmeti de içeren satışı olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Her ne kadar davacının yolun bakım ve onarımını yapması hizmet gibi görünse de kira ilişkisinde de kiralayan kira sözleşmesi süresince kiralananın kullanıma hazır şekilde tutulması amacıyla kiralananın bakım ve onarımını yapmakla yükümlüdür. Bu nedenle ilişkinin hizmet satışı olarak değerlendirilmesi de mümkün değildir.
Geçiş ücretinin 6001 Sayılı kanunun 30. maddesinin 7. fıkrası kapsamında, geçişten itibaren 15 gün içerisinde ödenmemiş olması nedeniyle geçiş ücretinin 4 katı fazlası ile tahsili ise sözleşmeden kaynaklanan ifaya ekli cezai şartın miktar olarak kanun tarafından öngörülmüş şeklini tipik örneğini oluşturmaktadır.
Tüm bu nedenlerden mahkememizce taraflar arasındaki ilişkinin kira ilişkisi olduğu kanaatine varılmıştır.
6100 sayılı HMK m.4/1a düzenlemesi ile kira sözleşmesinden kaynaklanan bütün uyuşmazlıklar bakımından Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu öngörülmüştür. Nitekim Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 10/11/2014 tarih ... E. ve ... K. Sayılı "...Dava irtifak hakkı bedelinin tahsili istemine ilişkindir. ...dava irtifak hakkı bedelinin tahsiline ilişkin olup taraflar arasında kira ilişkisi bulunmaktadır... Görev yönünden reddederek görevsizlik kararı ile dosyaya Sulh Hukuk Mahkemesine göndermesi gerekirken" şeklindeki kararında irtifak hakkından kaynaklanan geçiş hakkı bedelinine ilişkin uyuşmazlığın bile Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından bakılması gereken bir uyuşmazlık olduğunu içtihat etmiştir.
Tüm bu nedenlerden iş bu dava bakımından İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan görev - dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine'' şeklinde karar verilmiştir.
... 14.Sulh Hukuk Mahkemesinin 10/11/2022 tarih ... E....K. Sayılı kararı ile tacirler arasındaki otoyol geçişler ücretinden kaynaklı uyuşmazlığa bakma görevinin ticaret mahkemesinde olup, ... 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin ... Esas ... Karar sayılı kararı hatalı olup, dava dilekçesinin görev yönünden reddine, mahkememizin görevsizliğine, ... 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna, mahkememizle ... 1.Asliye Ticaret Mahkemesi arasında çıkan görev uyuşmazlığını gidermek üzere dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37.Hukuk Dairesine gönderilmesine dair karar verildiği anlaşılmıştır.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesinin 23/06/2023 tarihli ...Esas ...Karar sayılı ilamı ile ''Türk Ticaret Kanununun 4. Maddesinde , bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı Kanunun 5. Maddesinin ikinci fıkrasında , bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu Kanunun 4. Maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 3. Maddesinde , "Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir." düzenlemesi getirilmiştir.
TTK'nın 14. Maddesine göre " bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir." Aynı Kanunun 17. Maddesi hükmünce de ; iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir." düzenlemesi yer almaktadır.
Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK'nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlar ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekir.
Somut olayda davacı, otoyol geçiş hizmeti nedeniyle alacak talebinde bulunmuş olup, tarafların tacir olduğu ve hizmet alım sözlemesi kapsamında kullanılan otoyol ücretinin ödenmemesi hususun uyuşmazlık konusu olduğu, mevcut delillere göre tarafların ticari şirket olması ve tacir olarak nitelendirilmesi gerektiği anlaşılmış olup, nispi ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın, ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine'' dair karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin görevli olduğu anlaşılmakla Mahkememiz işbu dosyasında yapılan yargılamada 13/02/2024 tarihli ara karar ile gelen müzekkere cevapları doğrultusunda dosyanın kök raporu hazırlayan bilirkişiye tevdii ile bakiye ve ücret geçişleri de dikkate alınarak ek rapor düzenlemesinin istenilmesine karar verilmiştir.
31.07.2024 tarihli bilirkişi ek raporunda davacının 108,40 davalıdan asıl otoyol geçiş ücreti alacağı olduğu, davalıya ait aracın kaçak geçişlerinin raporlandığı tarihlerde HGS hesabının aktif olduğu, ancak dosyaya ek rapor aşamasında sunulan sistem raporuna göre, davacının ihlalli geçiş yapıldığını iddia ettiği 18.01.2020 tarihi ve akabindeki 15 günlük sürede davalının HGS hesabının 17 kez sorgulanmasına rağmen provizyon alınamadığı, yine dosyaya ek rapor aşamasında giren, Posta Ve Telgraf Teşkilatı Anonim Şirketi, Ödeme Sistemleri Daire Başkanlığı'nın 18.01.2024 tarihli yazısı ekinde yer alan ihlalli geçiş yapan ... plakalı araca tanımlı ... numaralı HGS ürünü hesap hareketlerine göre ihlalli geçiş yapıldığı 18.01.2020 ve akabindeki 15 günlük sürede hesap bakiyesinin en fazla 83,90TL bakiyesinin olduğu, dolayısı ile söz konusu HGS hesabında 108,40TL asıl geçiş ücretini karşılayacak miktarda bakiye bulunmadığı, davacı vekilinin dava dilekçesi ekindeki dava konusu kaçak geçiş yapan araca ilişkin giriş çıkış sistem fotoğrafları ve sistem raporuna göre davalıya ait ... Plakalı aracın; 18.01.2020 tarihinde saat ... istasyonundan giriş yaparak, giriş yaptığı tarihten 18 gün sonra 05.02.2020 tarihinde ...istasyonundan saat 10:55'te çıkış yapmak suretiyle ödemesiz olarak geçiş yaptığı görülmektedir. Ancak bir aracın otoyola girdikten 18 gün sonra çıkış yapması hayatın olağan akışına aykırı olup izaha muhtaç bir durum olduğu, Sayın Mahkemece, 6001 sayılı Karayolları genel Müdürlüğü'nün hizmetleri Hakkında Kanun'un geçiş ücretini ödememe ve güvenliğin ihlali başlıklı 30. maddesinin 5. Fıkrası kapsamında davacının 108,40 TL asıl geçiş ücretine dört kat ceza uygulanabileceği benimsenirse davacının alacağı 108,40 TL asıl geçiş ücreti ve 433,60 TL gecikme cezası olmak üzere toplam 542,00 TL davalıdan alacağı olabileceği hesaplandığı, Sayın Mahkemece davacının takibe konu alacak talebinin benimsenmesi durumunda, davalıya ait aracın otoyoldan çıktığı 05.02.2020 tarihinden itibaren 15 günlük sürenin geçtiği 20.02.2020 tarihi ile 16.12.2020 takip tarihi arasındaki 300 gün için 50,90 TL işlemiş avans faizi hesaplandığı, Merkez bankası verilerinden, 16.12.2020 takip tarihi itibari ile avans faizi oranının %10 olduğu anlaşıldığından davacının belirlenen asıl alacağına takip tarihinden itibaren taleple bağlılık ilkesi gereği %10 ve değişen oranlarda kademeli olarak reeskont faizi yürütülebileceği tespit edilmiştir.
Tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirmede Karayolları Genel Müdürlüğü ve PTT müzekkere cevapları dikkate alınarak düzenlenen ek raporun denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla davalının HGS hesabının 17 kez sorgulanmasına rağmen provizyon alınamadığı, ihlalli geçiş yapan ... plakalı araca tanımlı ... numaralı HGS ürünü hesap hareketlerine göre ihlalli geçiş yapıldığı 18.01.2020 ve akabindeki 15 günlük sürede hesap bakiyesinin en fazla 83,90TL bakiyesinin olduğu, söz konusu HGS hesabında 108,40 TL asıl geçiş ücretini karşılayacak miktarda bakiye bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin dava dilekçesi ekindeki dava konusu kaçak geçiş yapan araca ilişkin giriş çıkış sistem fotoğrafları ve sistem raporuna göre davalıya ait ... Plakalı aracın 18.01.2020 tarihinde saat ... istasyonundan giriş yaparak, giriş yaptığı tarihten 18 gün sonra 05.02.2020 tarihinde ... istasyonundan saat 10:55'te çıkış yapmak suretiyle ödemesiz olarak geçiş yaptığı görülmekte ise de bir aracın otoyola girdikten 18 gün sonra çıkış yapması hayatın olağan akışına aykırı olduğu anlaşılmıştır. Ancak davalının HGS hesabında 108,40 TL asıl geçiş ücretini karşılayacak miktarda bakiye bulunmadığı anlaşılmakla iş bu miktar üzerinden sorumlu olacağı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı taraf iş bu miktarın asıl geçiş ücretine dört kat ceza uygulanabileceği benimsenmesi durumunda davacının alacağı 108,40 TL asıl geçiş ücreti ve 433,60 TL gecikme cezası olmak üzere toplam 542,00 TL davalıdan alacağı olabileceği hesaplanmış ise de davacı tarafın davalıya ait aracın 18.01.2020 tarihinde saat ... istasyonundan giriş yaparak, giriş yaptığı tarihten 18 gün sonra 05.02.2020 tarihinde ...istasyonundan saat 10:55'te çıkış yapmak suretiyle ödemesiz olarak geçiş yaptığı hususunda aracın otoyola girdikten 18 gün sonra çıkış yapması hayatın olağan akışına aykırı olduğundan asıl ücrete gecikme cezası uygulanmamıştır. Neticeten davacının davasının kısmen kabulüne,
davalının ... 23. İcra Müdürlüğü’nün ...Esas sayılı dosyasında takibin 108,40 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin iş bu alacak üzerinden takip talepnamesindeki şartlarla devamına karar vermek gerekmiştir. Asıl alacak nedeniyle davalı taraf temerrüde düşürülmediğinden faiz ve KDV yönünden de fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiştir. Alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının kısmen kabulüne,
2-Davalının ... 23. İcra Müdürlüğü’nün ... Esas sayılı dosyasında takibin 108,40 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin iş bu alacak üzerinden takip talepnamesindeki şartlarla devamına,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine
4-Alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 427,60 TL karar harcının, peşin yatırılan 59,30 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 368,30 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
6-Davacı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 108,40 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 497,92 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan toplam 2.885,25 TL yargılama giderinden davanın kabul red miktar ve oranı göz önüne alınarak hesaplanan 515,83 TL yargılama giderinin ve 59,30 TL peşin harç ve 59,30 TL başvurma harcı toplamı 634,43 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davanın kabul ret oranına göre 235,99 TL'nin davalıdan, 1.084,01 TL'nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, tahsilat ve gereği için Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünce ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
10-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı verilen miktar itibarıyla KESİN nitelikteki karar açıkça okunup anlatıldı. 24/10/2024
KATİP
¸e-imzalıdır
HAKİM
¸e-imzalıdır
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!