TÜRK MİLLETİ ADINA
T.C.
DİYARBAKIR
ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO :
KARAR NO :
HAKİM :
KATİP :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVA İHBAR OLUNAN :
VEKİLİ :
DAVA : Sigorta (Ziraat Sigortası Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 13/06/2022
KARAR TARİHİ : 15/10/2024
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH :
Mahkememizde görülmekte olan Sigorta (Ziraat Sigortası Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkiline ait bulunan ve TARSİM tarafından .....poliçe nolu ve .....-.....vadeli .....Poliçesi ile sigortalanan Modern Kafkas Tipi .....adet kovanından .....adedinin, .....gününde meydana gelen yangın olayı ile zarar gördüğünü, ekte sunulan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığının .....Yangın Raporunda; Elektrik tellerinin kopması sonucu yangının meydana geldiği, miktarı belirlenemeyen arı kovanlarının zarar gördüğünün belirtildiğini, ihbar üzerine İlçe Tarım Müdürlüğünce tutulan .....günlü tutanakta ise, .....günü saat .....sıralarında elektrik tellerindeki arızaya bağlı olarak anızlarda çıkan yangın sonucu anılan tutanağın tanzim edildiğini, yapılan keşif ve inceleme sonucunda 45 adet arı kovanının içerisindeki arılarla beraber tamamen yanmış olduğunu, 425 adet arı kovanının da alt tahtalarının kısmen/tamamen yanmış olduğu ve bu kovanlarda büyük zarar gözlemlenmiş olduğunun belirtildiğini, Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin .....D.İş sayılı dosyası ile keşif ve bilirkişi incelemesi yapıldığını, mahkemece yapılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu; Elektrik Bilirkişisi tarafından tanzim edilen bilirkişi raporuna göre Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş’nin meydana gelen olayda %90 oranında kusurlu olduğu, zirai Bilirkişisi tarafından tanzim edilen ve ekte sunulan rapora göre ise meydana gelen olayda müvekkilinin zararının tespit edildiğini, resen gözetilecek nedenlerle davanın kabulü ile; meydana gelen olay nedeniyle zararın eksiksiz ödenmesi bakımından; poliçe kapsamına göre kovan bedeli olan (550,00 TL x 460 =) 253.000,00 TL'den ödenen tutarın (17.671,50 TL) mahsubu ile ödenmesi gereken 235.328,50 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı TARSİM'den tahsili ile müvekkiline ödenmesine, poliçe kapsamında bulunmayan maddi zarar kapsamında ise aldırılacak bilirkişi raporuna göre ıslahla artırılmak kaydıyla olay tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte şimdilik 5.000,00 TL'nin davalı DEDAŞ'tan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten arz ve talep etmiştir.
Davalı .....A.Ş vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı .....' a ait, Modern tip .....adet Kafkas arı kovanını .....-.....tarihleri arasını kapsayacak şekilde, Tarsim tarafından .....numaralı poliçe ile sigortalanmış olduğunu, .....numaralı poliçe ile 650 adet kovan sigortalandıysa da bağımsız eksper tarafından mahallinde yapılan tespitte olay mahalinde 356 adet arı kovanı tespil edilmiş olduğunu, Eksper raporuyla da sabit olduğu üzere arı kovanlardan da 294 adet arı kovanın plakasız, 27 adet arı kovanına farklı plaka takılı, 6 adet arı kovanı az hasarlı, 45 adet arı kovanı ise kül olmuş halde tespit edilmiş olduğunu, şartlara göre karşılandığını, ilgili hasar dosyasında, hasarın olduğu beyan edilen kovanların üzerinde poliçede sigortalı kovan plaka numaraları olmayıp farklı kovan plakaları yer aldığını, Hasar dosya değerlendirmesinde farklı plaka numaraları içermeleri ve dolayısı ile teminat kapsamında olmamaları nedeniyle bu kovanların dikkate alınmadığını ve 4 adet kovanın da az hasarlı şekilde tespit edildiğinden 42 kovan/42 adet arı koloni dosyası hesaplanarak tazminat ödemesi yapılmış olduğunu, nitekim ilgili durumun eksper raporunda da imza altına alınmış olduğunu, Belirtilen durumlar neticesinde müvekkil kurumun "Sigorta Hukuku ilkeleri ve poliçe teminatlı kapsamında" üzerine düşen tüm sorumluluğu yerine gelirmiş olduğunu, Kaldı ki dilekçe ekinde sunacağı olay yeri jandarma, itfaiye, savcılık raporları ve davacı yanın Çınar Asliye Hukuk Mahkemesinin .....D.İş sayılı dosyası kapsamında alınan raporla da sabit olduğu üzere Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. İlgili hasarın ortaya çıkmasında doğrudan kusurlu olduğunu, Hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an bile davalı Dicle Elektrik A.Ş.'nin her türlü dava ve alacak hakları saklı olmak koşuluyla işbu dava konusu tüm tazminatların hasarın oluşumuna kusuru ile sebep olan ve ayrıca hasarın ve şirketin niteliği gereği kusursuz sorumluluğu da bulunan Dicle Elektrik A.Ş. ye yöneltilmesinin gerektiğini ve davanın reddini savunmuştur.
Davalı Dicle Elektrik A.Ş vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Zamanaşımı, yetki, görev, husumet itirazları olduğunu, şirket hatlarından kaynaklı bir yangın bulunmadığını, dava dilekçesini kabul etmediklerini, yangının çıkış anını gören kimse yokken, yangının elektrik direğinden çıktığını davacı ispatlayamamışken , elektrik tekniği konusunda hiçbir bilgisi olmayan ve yangının çıkış anını görmeyen teknik yeterliliği olmayan belgelere tanık beyanlarına dayanarak müvekkil kuruma kusur yüklenemeyeceğini, malikin bina ya da tesisin tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğü, yalnız onu kullananlara karşı değil, herkese karşı var olduğunu, BK’nın 58. maddesi kapsamında sorumluluğun doğmasında, yapılıştaki bozukluk-bakım eksikliği ayrımının bir önemi bulunmadığını, zira malikin sorumlu olması için bakım eksikliği veya yapılıştaki bozukluktan herhangi birinin varlığı yeterli görüldüğünü, nedensellik bağı gereği yangının çıkış sebebi ve yeri araştırılması gerektiğini, enerji nakil hattının kime ait olduğu tespit edilmesi gerektiğini, sahadaki tüm enerji nakil hatları müvekkil kuruma ait olmadığını, müvekkil kurumun dışında Teiaşa ait hatlar ve özel hat ve trafolar da var olduğunu, bilindiği gibi şehir dışındaki çoğu hatlar iletimi sağlamak amacıyla teiaşa ait iletim hatları olduğunu, hatların müvekkiline ait olduğunu kabul etmemekle birlikte, hatlar kime ait çıkarsa çıksın yangının çıkış sebebi, illiyet bağı, ve haksız fiilin unsurlarının meydana gelip gelmediği araştırılması gerektiğini, arz edilen nedenlerle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini vekaleten arz ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, elektrik nakil hattındaki tellerde meydana kopma neticesinde çıkan yangın nedeniyle davacıya ait olan ve davalı .....Sigortaları Havuz İşletmesi A.Ş. Tarafından arıcılık sigortası poliçesi kapsamında sigortalanan 460 adet arı kovanın yangın neticesinde hasar görmesi nedeniyle söz konusu arı kovanlarının bedelinin tahsili amacıyla sigortaya başvuru neticesinde eksik ödenen bedelin davalı sigorta şirketinden, poliçe kapsamında bulunmayan arı kolonisi, bal, çerçeve, petekler ile zarar gören şerbet ve mahrum kalınan kar kalemlerine ilişkin maddi tazminatın haksız fiil hükümleri kapsamında davalı Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.'den tahsiline ilişkin maddi tazminat davasına ilişkindir.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınması gerekir. Bu kapsamda her ne kadar davalı sigorta şirketine sigorta poliçesi kapsamında yöneltilen maddi tazminat davasının ticari dava niteliğinde olduğu anlaşılmış ise de poliçe kapsamında bulunan arı kovanlarında meydana gelen zararın tahsiline yönelik maddi tazminat talebinin sadece davalı sigorta şirketine yöneltildiği ve bu talep yönünden davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna dayanılmadığı, talep sonucunda davalı DEDAŞ'A yöneltilen talebin salt olarak poliçe kapsamında bulunmayan zarar kalemlerine ilişkin olduğu bu nedenle davalı DEDAŞ'a yöneltilen talebin haksız fiil hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla haksız fiil hükümlerine dayanılan talep yönünden nıspi ticari dava şartlarının bulunup bulunmadığının tespiti neticesinde çözümlenmesi gereken husus davaya bakma görevinin hangi mahkemeye ait olduğudur.
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Mahkeme duruşma yapmadan, yani taraflara tebligat yapıp onları dinlemeden dosya üzerinden de görevsizlik kararı verebilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmış ise veya yapılmamış olsa bile re'sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip, karara bağlamalıdır.
TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir.
Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun'un 2. maddesinde ''İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasına) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa'nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK'nın 12. maddesinde "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur." hükmü ile anılan Yasa'nın 11. maddesinde "Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de "İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır." düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu'na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda'ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK'nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir.
6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK'nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Somut olay hakkında yapılan değerlendirmede; eldeki davanın mutlak ticari dava olmadığı, yerleşik içtihatlar ışığında eldeki dosyada görev hususunun davacının esnaf ya da tacir olmasına göre nıspi ticari dava yönünden belirleneceği, davacının sıfatı hakkında yapılan araştırma neticesinde;
-Diyarbakır Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının Ticaret Sicilinde şahıs kaydı veya şirket kaydının bulunmadığı,
-Diyarbakır Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan müzekkere cevabından anlaşıldığı üzere davacının potansiyel mükellef kaydının bulunduğu ancak defter tutmadığının anlaşıldığı,
Neticeten davacının tacir olmadığı ve davalılardan DEDAŞ'a haksız fiil hükümleri kapsamından yöneltilen davanın nıspi ticari dava mahiyetinde olmadığı, dolayısıyla görevli mahkemenin genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi olduğu görülmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
G.D:Nedenleri gerekçeli kararda açıklanacağı üzere;
HÜKÜM:
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK.'nun 114/1-c maddesi ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Görevli mahkemenin Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3-6100 Sayılı HMK'nın 20.maddesi gereği kararın kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kesinleşme tarihinden itibaren, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya bulunulan yer mahkemesine başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dosyanın görevli DİYARBAKIR NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NE gönderilmesine, aksi takdirde dosyanın resen ele alınarak davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
4-H.M.K.'nın 331/2. maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve diğer yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair, davalı Dedaş vekilinin yüzüne karşı davacı vekili ve davalı Tarsim vekilinin yokluğunda, kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içinde Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip Hakim
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!