WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2024/831 E.  ,  2024/1148 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2024/831
Karar No : 2024/1148

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onüçüncü Dairesinin 20/11/2023 tarih ve E:2018/1490, K:2023/4906 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/01/2018 tarih ve 30317 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2018/32-45 sayılı Tebliğ’in 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin 3 numaralı alt bendinde yer alan “başvuru tarihi itibarıyla son beş yıl içerisinde; (…) yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramamış olması” ifadesi ile anılan bendin 5 numaralı alt bendindeki “işin gerektirdiği dürüstlük ile itibara sahip bulunması” ifadesinin; 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 2 numaralı alt bendinde yer alan “(…) ile yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramadıklarına dair yazılı beyan” ifadesinin, 9. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (d) bentlerinin, 12. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendinin; 31. maddesinin 2. fıkrasının ve Geçici 1. maddesinin 4., 5. ve 6. fıkralarının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onüçüncü Dairesinin 20/11/2023 tarih ve E:2018/1490, K:2023/4906 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi, aynı maddenin 6. fıkrası, 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi, 30/01/2018 tarih ve 30317 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğin (Tebliğ No:2018-32/45) 6. maddesinin 1. fırkasının (d) bendinin 3 numaralı alt bendi ile 5 numaralı alt bendi, 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 2 numaralı alt bendi, 9. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (d) bentleri, 12. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi, 31. maddesinin 2. fıkrası, Geçici 1. maddesinin 4., 5., ve 6. fıkralarına yer verilerek;
Sözlük anlamı ile "düzenli hâle koymak, düzen vermek, tanzim ve tertip etmek" olarak tanımlanan "düzenleme"nin, kamu hukukunda kural koyma ile eş anlamlı olduğu, kuralın ise, sürekli, soyut, nesnel, genel (kişilik dışı) durumları belirleyen ve gösteren bir içeriğe sahip bulunduğu,
İdarelerin, Anayasa ve kanunlardan aldığı yetki ile kural koyma (düzenleme yapma) yetkisine sahip olduğu, "Kural işlemler"in (ya da diğer adıyla genel düzenleyici işlemler), üst hukuk kurallarına uygun olarak hukuk düzenine yeni kural getiren ya da mevcut bir kuralı değiştiren veya kaldıran tek yanlı idarî işlemler olduğu, düzenleme yetkisini kullanarak yönetmelik, tebliğ, genelge gibi genel düzenleyici işlemleri yapan idarenin bir işleminin düzenleyici nitelik taşıdığının kabul edilebilmesi için, söz konusu işlemin sürekli, soyut, nesnel, genel durumları belirleyen ve gösteren hükümler içermesi, başka bir anlatımla, belirtilen nitelikte kurallar getirmiş olması gerektiği, bu genel düzenlemelerin üst hukuk kurallarına aykırı hükümler içermemesinin zorunlu olduğu,
Adsız düzenleyici işlemler ile kural koyma yetkisinin, idarenin kural koyma yetkisinin genel nitelikte olmasından kaynaklandığı ve bu nedenle idarenin sahip olduğu hukukî araçların Anayasa'da belirtilmiş işlemlerle sınırlı olmadığı, nitekim, …'nın, Anayasa'da belirtilmiş tek düzenleyici işlemin nizamnâme olduğu, 1924 Anayasası döneminde, tanzim salâhiyetini, "münhasıran icra uzvunun ve idarî makamların hukuk kaideleri vazetmek salâhiyetine tekâbül etmektedir" şeklinde tanımladığı ve idarenin düzenleme yetkisinin kaynağını yürütme fonksiyonunda gördüğü, zira yürütme fonksiyonunun, kanunları icra etme işlevi olarak, gerektiğinde boşlukları doldurma ve yeni kurallar koyma yetkilerini içinde barındırdığı, bu nedenle, …'ya göre idarenin kural koyma yetkisinin kaynağı, salt yürütme organı olmasından kaynaklı olarak sahip olduğu genel düzenleme yetkisi olduğu, ...'ın da, aynı sonuca yürütmenin kanunu uygulama fonksiyonu yerine icra fonksiyonu gerekçesiyle ulaştığı; idarenin düzenleme yetkisinin, 1961 Anayasası'nın tüzük ve yönetmelik hükümlerini düzenleyen maddelerine konu edilmekle birlikte, bu maddelerde yer alan yetkiden daha geniş olduğu, zira düzenleme yetkisinin, icra ve idare fonksiyonundan ve niteliğinden doğduğunu ifade ettiği, bu itibarla, icraî karar almaya yetkili tüm idarî makamların, düzenleyici işlem yapma yetkisine sahip olduklarının kabul edilmesi gerektiği (ŞANLI ATAY Yeliz, Türk İdare Hukukunda Adsız Düzenleyici İşlemler, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Ankara, 2011, s.73-74),
1567 sayılı Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'da yer alan hususların uygulanmasına ilişkin olarak düzenlenen 2018-32/45 sayılı Tebliğ ile, mali sistemin unsurlarından biri olan yetkili müesseselerin kuruluş, faaliyet, şube açma, yükümlülük ve denetimlerine dair usûl ve esasların düzenlendiği, böylece yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi, mali alt yapı ve güvenilirliklerinin artırılması, faaliyetlerini belli bir disiplin altında sürdürebilmeleri, denetlenebilir bir sistemin kurulmasının amaçlandığı,
30/01/2018 tarih ve 30317 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2018/32-45 sayılı Tebliğ’in 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin 3 numaralı alt bendinde yer alan “başvuru tarihi itibarıyla son beş yıl içerisinde; (…) yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramamış olması” ifadesi ile 5 numaralı alt bendindeki "işin gerektirdiği dürüstlük ile itibara sahip bulunması" ifadesi ve 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 2 numaralı alt bendinde yer alan "yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramadıklarına dair yazılı beyan" ifadesi yönünden;
Uyuşmazlık konusu düzenlemeden, davalı idarenin yetkili müessese olarak yetkilendirilecek kişiler bakımından bazı şartlar öngördüğü, bu şartlardan birinin de yetkilendirilen şirketin; her bir kurucu ortak ve tüzel kişi kurucu ortaklardan yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişiler ile şirketin genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve iç kontrol görevlilerinin, yetkili müessese izin belgesi için yapılacak başvuru tarihi itibarıyla son beş yıl içerisinde yetkisiz döviz alım ve satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramamış olmasının ve yetkili müesseselerde aranması gereken dürüstlük ile itibara sahip bulunmasının arandığı,
Uyuşmazlık konusu Tebliğ ile yetkili müesseselerin kurumsal bir yapıya dönüştürülmesi ve güvenilirliklerinin artırılması amacıyla kuruluş şartlarında, tüzel kişinin sevk ve idaresinde yetkili olan kişilerde bulunması gereken güven ve itibarın tesisi için beş yıl içerisinde yetkisiz döviz alım ve satımına yönelik herhangi bir fiilde bulunmamış olmasının ve bu konuda yazılı beyanda bulunulmasının aranması, beş yıllık mâkûl bir sürenin ve yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olan idarî yaptırımın yargı denetimine açık olduğu da göz önüne alındığıda söz konusu düzenlemede herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, "işin gerektirdiği dürüstlük ile itibara sahip bulunması" ifadesi ile davalı idareye, yetkili müessese izin belgesi başvurusunda bulunacak tüzel kişilerin yetkililerinde, işin gerektirdiği dürüstlük ve itibara sahip olup olmadığının değerlendirilmesi hususunda takdir yetkisi verilmiş ise de, bu takdir yetkisinin mutlak ve sınırsız olmadığı, hukukun genel ilkelerine, kamu yararına ve hizmet gereklerine uygun olarak kullanılması gerektiğinin açık olduğu,
2018/32-45 sayılı Tebliğ’in 9. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (d) bendinin, 12. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi ile 31. maddesinin 2. fıkrası yönünden;
Dava açıldıktan sonra, 12/10/2021 tarih ve 31626 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'de (Tebliğ No:2018-32/45) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ'in (Tebliğ No: 2021-32/62) 7. maddesiyle, Tebliğin 9. maddesinin 2. fıkrasının (ç) bendinde yer alan “Kamu Sermayeli Bankalar veya Kamu Sermayeli Katılım Bankalarından birine yatırıldığını tevsik eden belge veya” ibaresi “kamu sermayeli bankalardan birine yatırıldığını tevsik eden belge veya kamu/özel sermayeli bankalardan alınacak" şeklinde; (d) bendi, "A ve B grubu yetkili müesseseler için başvuruda bulunulacak faaliyet bölgesine ilişkin Yönetmeliğin Ek-1’inde belirtilen başvuru ücretinin yatırıldığını tevsik eden belge" olarak; 11. maddesiyle, Tebliğin 12. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi, "Her bir yeni şube için başvuruda bulunulacak faaliyet bölgesine ilişkin Yönetmeliğin Ek-1’inde belirtilen ücretin yatırıldığını tevsik eden belge" olarak; 29. maddesiyle, Tebliğin 31. maddesinin 2. fıkrası, "Bu Tebliğ uyarınca tahsil edilecek ücretler, Bakanlık merkez muhasebe birimine, defterdarlık muhasebe müdürlüklerine ve mal müdürlüklerine yatırılır. Ücretlerin ödendiğine dair belge ile ibrazı gereken diğer belgeler başvuru sahibi tarafından Bakanlığa beyan edilir. İzin başvuruları reddedilen firmalara reddedilen izin başvurusu kapsamında ödedikleri ücretler talep üzerine ilgili muhasebe birimince iade edilir." şeklinde değiştirildiği,
Bu itibarla, bakılan davada, davacı tarafından dava konusu edilen Tebliğ düzenlemeleri dışında herhangi bir uygulama işleminin iptalinin istenilmediği, bu hâliyle davanın da konusunun kalmadığı anlaşıldığından, anılan düzenlemeler yönünden konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine gerek bulunmadığı,
2018/32-45 sayılı Tebliğ’in Geçici 1. maddesinin 4., 5. ve 6. fıkraları yönünden;
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idarî işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idarî işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucunun, iptal davaları için menfaat ihlâlini subjektif ehliyet koşulu olarak aramakta olduğu,
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idarî işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerektiği,
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukukî nitelikleri göz önüne alındığında; idarî işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulünün zorunlu olduğu, aksi hâlde, her idarî işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmenin, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlâli sonucunu doğuracağı,
Dava konusu düzenlemelerde, davalı idare tarafından faaliyet izni verilmiş ve 30/01/2018 tarihi itibarıyla faaliyette bulunan yetkili müesseselerin A grubu ve B grubu yetkili müessese izin belgesi başvurularında alınacak başvuru ücretinin düzenlendiği, dolayısıyla düzenlemenin faaliyet izni bulunan ve fiilen faaliyette olan müesseselere yönelik olduğu, dava dilekçesi ve dosya kapsamı incelendiğinde davacının dava tarihi itibarıyla alınmış bir yetkili müessese faaliyet izin belgesinin bulunmadığının anlaşıldığı,
Tebliğ'in anılan düzenlemelerinin, davacının kişisel menfaatini doğrudan etkilemesinin söz konusu olmadığı, bu hâliyle davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği,
Bu itibarla, 2018/32-45 sayılı Tebliğ’in dava konusu 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin 3 numaralı alt bendinde yer alan “başvuru tarihi itibarıyla son beş yıl içerisinde; (…) yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramamış olması” ifadesi ile 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 2 numaralı alt bendinde yer alan “(…) ile yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idarî yaptırıma uğramadıklarına dair yazılı beyan” ifadesi; Tebliğ'in 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin 5 numaralı alt bendindeki “işin gerektirdiği dürüstlük ile itibara sahip bulunması” ifadesi yönünden davanın reddine, 2018/32-45 sayılı Tebliğ’in dava konusu 9. maddesinin 2. fıkrasının (ç) ve (d) bendi; 12. maddesinin 2. fıkrasının (c) bendi ile 31. maddesinin 2. fıkrası yönünden dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2018/32-45 sayılı Tebliğ’in dava konusu Geçici 1. maddesinin 4., 5. ve 6. fıkraları yönünden 2577 sayılı Kanun'un 14. maddesinin 3. fıkrasının (c) bendi ile 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, 2018/32-45 sayılı Tebliğ'in dava konusu 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin 3 numaralı alt bendinde yer alan "başvuru tarihi itibarıyla son beş yıl içerisinde; (...) yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idari yaptırıma uğramamış olması ifadesi ile 7. maddesinin 1.fıkrasının (b) bendinin 2 numaralı alt bendinde yer alan "(...) ile yetkisiz döviz alım satımı ile ilgili olarak idari yaptırıma uğramadıklarına dair yazılı beyan" ifadesi, Teblig'in 6. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinin 5 numaralı alt bendindeki "işin gerektirdigi dürüstlük ile itibara sahip bulunması" maddelerinin suç ve cezada kanunilik, hukukta ve idari işlemde belirlilik ilkesi, hukuki öngörülebilirlik ve ölçülülük ilkelerine aykırı düzenlemeler olduğu, bu düzenlemelerin yargısal denetime açık olmasının düzenlemelerin kanuna aykırı olduğu gerçeğini değiştirmediği, yapılan düzenlemeler ile idari yaptırıma uğramamış olmanın bir kriter olarak düzenlenerek bu hususta yazılı beyan verilmesinin zorunlu hale getirildiği, herhangi bir kanuni düzenlemede yer almayan söz konusu yaptırımın idarenin düzenleyici işlemleriyle belirlenmesinin Anayasa'nın 38. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ''...kimsenin kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamayacağı..." yine, üçüncü fıkrada belirtilen "...ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur..." maddelerine aykırı olduğu, yine TCK'nın "Suçta ve Cezada Kanunilik ilkesi" başlıklı 2. maddesinde, "Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz. İdarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaz" maddelerine aykırılık teşkil etmekte olduğu, ayrıca başvuru tarihi itibarıyla son 5 yıl şartının hukuki öngörülebilirlik ilkesine aykırılık teşkil ettiği, Tebliğ'in 6. maddesinin 1/d fıkrasının 5. alt bendinde belirtilen ''işin gerektirdiği dürüstlük ile itibara sahip bulunması" şeklindeki ifadeden ne anlaşılması gerektiğinin belirli olmadığı, keyfiyete sebep verecek bir düzenleme olduğu, davanın konusuz kaldığı belirtilen kısımlarının konusuz kalmadığı, haksız rekabete sebebiyet verecek düzenlemeler içerdiği, davanın bir kısmının ehliyet yönünden reddedilmiş olmasının da haksız olduğu, kendisinin uzun yıllardır sektörde faaliyet gösteren sektör tarafından tanınan, sayılan, ...Altın ve Döviz Yetkili Müessese AŞ'nin sahibi olduğu, bu nedenle söz konusu davayı açmakta menfaatinin bulunduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından, Danıştay Onüçüncü Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle kısmen reddine, kısmen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, kısmen ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Onüçüncü Dairesinin temyize konu 20/11/2023 tarih ve E:2018/1490, K:2023/4906 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 23/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Hukuk devletinin temel unsurlarından olan hukuki belirlilik ilkesi uyarınca, kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. (AYM.E:2015/41, K:2017/98)
Dava konusu 30/01/2018 tarih ve 30317 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'in (Tebliğ No:2018-32/45) 6. maddesinin 1. fırkasının (d) bendinin 5 numaralı alt bendinde, "(1) Kurulmasına izin verilecek yetkili müesseselerin;
(...)
d) Türkiye’de yerleşik her bir kurucu ortak ve tüzel kişi kurucu ortaklarda yüzde on veya daha fazla ortaklık payı bulunan kişiler ile şirket genel müdürünün, yönetim kurulu üyelerinin, imza yetkisini haiz çalışanlarının ve A grubu yetkili müesseseler için iç kontrol görevlilerinin;
(...)
5) (...) işin gerektirdiği dürüstlük ile itibara sahip bulunması şarttır." şeklinde düzenlemeye yer verildiği görülmüş olup, söz konusu düzenlemede yer alan işin gerektirdiği dürüstlük ve itibara sahip bulunma ibaresinden ne anlaşılması gerektiğinin açık, net, anlaşılabilir olmaması ve nesnel ifadeler içermemesi nedeniyle idarenin yorumlamasına bırakıldığı görülmekte olup, idarelere bu kapsamda takdir hakkı tanınabileceği kabul edilmekle birlikte tanınacak takdir hakkının çerçevesinin çizilmesi, çizilen bu çerçevenin sınırları içerisinde idarenin takdir hakkını kullanması gerekmektedir. Söz konusu düzenlemede ise herhangi bir somutlaştırma yapılmaksızın tamamıyla soyut ifadelere yer verilerek idareye, sınırları, hal ve şartları belirli olmayan bir takdir hakkı tanındığı görülmektedir.
Bu itibarla, 30/01/2018 tarih ve 30317 sayılı Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ'in (Tebliğ No:2018-32/45) 6. maddesinin 1. fırkasının (d) bendinin 5 numaralı alt bendi yönünden temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

UYAP Entegrasyonu