WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2024/42 E.  ,  2024/1135 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2024/42
Karar No : 2024/1135

TEMYİZ EDENLER :1- (DAVACI): …
VEKİLİ : Av. …
2- (DAVALI): …
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 13/02/2023 tarih ve E:2020/1898, K:2023/777 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: İdare Mahkemesi Üyesi olarak görev yapmakta iken, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 24/08/2016 tarih ve 2016/426 sayılı kararı ile meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilen davacının, 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:...sayılı kararının iptali ile bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verilmesi
istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 13/02/2023 tarih ve E:2020/1898, K:2023/777 sayılı kararıyla;
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 62. maddesinde, 69. maddesinin 1. ve son fıkralarında yer alan kurallar aktarılarak,
Uyuşmazlıkta, davacı hakkında düzenlenen 19/12/2016 tarihli soruşturma raporunda, davacıya isnat edilen soruşturmaya konu fiillerin sübut bulduğu belirtilmiş, anılan rapor üzerine değerlendirme yapan Hâkimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesince de sübut bulan eylemlerin davacı tarafından FETÖ/PDY'nin örgütsel faaliyeti içerisinde gerçekleştirildiğinden bahisle, davacının 2802 sayılı Kanun'un 69/son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği,
Olayda, her ne kadar davalı Hâkimler ve Savcılar Kurulunca, İçişleri Bakanlığında Hukuk Müşaviri olarak görev yapan M.U. tarafından, bu görevinden alınarak Afyonkarahisar Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, o dönemde Afyonkarahisar İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yapan ve daha sonra ...tarih ve ...karar sayılı kararla 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3'üncü maddesi uyarınca meslekten çıkarılan davacının, plânlı bir organizasyonun parçası olarak hukuk dışı amaçların gerçekleştirilmesine ve FETÖ/PDY adlı silahlı terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda örgütsel hiyerarşi içerisinde kendilerine verilen görevi yerine getirmeye yönelik olarak dava konusu işlemin yürütmenin durdurulması isteminin kabulü yolunda oy kullandığından bahisle, 2802 sayılı Kanun'un 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; dava dosyasında mevcut disiplin soruşturma raporu ve ekleri ile tüm bilgi ve belgeler bir arada değerlendirildiğinde; davacının, yalnızca FETÖ ile irtibatı veya iltisakı nedeniyle meslekten çıkarılması hususunun görev aldığı davalarda FETÖ/PDY'nin amacı doğrultusunda hareket ederek karar verdiğini ortaya koymakta yeterli olamayacağı, söz konusu davada FETÖ'nün amaç ve nihai hedefi doğrultusunda hareket ettiğine dair somut bir delil sunulmadığı ve anılan dosyada FETÖ'nün amaç ve nihai hedefi doğrultusunda hareket ettiğine yönelik tespitlere yer verilmediği, bir başka ifadeyle hâkim olarak görev yapan davacının sahip olduğu yargısal takdir hakkının sınırlarını aşarak örgütsel amaçlarla hareket ettiğini ortaya koyabilecek somut bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bir bilgi ve belgenin dava dosyasında bulunmadığı gibi davalı idarece de dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından, davacıya isnat edilen eylemin sübuta ermediği ve bu haliyle davacının meslekten çıkarma cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka uygunluk bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı,
Netice itibarıyla, davacının 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin davaya konu ... tarih ve E:..., K:...sayılı kararında hukuka uyarlık görülmediği,
Davacının, dava konusu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemine gelince;
Davacının dava konusu karar öncesinde, FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ...tarih ve ...sayılı kararıyla meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verildiği, anılan karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin aynı Kurulun ...tarih ve ...sayılı kararıyla reddedildiği, bunun üzerine söz konusu kararların iptali ile yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının yasal faiziyle birlikte iadesine karar verilmesi istemiyle açtığı davada Dairelerinin 20/10/2022 tarih ve E:2017/5858, K:2022/7404 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği ve davacı tarafından yapılan başvuru üzerine dosyanın halen temyiz incelemesi aşamasında olduğunun görüldüğü,
Dolayısıyla, uyuşmazlık konusu olayda her ne kadar davacının 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına dair dava konusu kararın yukarıda yazılı gerekçeyle hukuka aykırı olduğu saptanmış ise de, halihazırda hakkında daha önce verilmiş bir meslekten çıkarma kararı bulunan ve bu karara karşı açtığı dava da reddedilen davacının, bu aşamada henüz tazmini gereken bir özlük hakkının bulunmadığı anlaşıldığından, dava konusu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine yönelik istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:...sayılı kararının davacıya ilişkin kısmının iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :
Davacı tarafından, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesine rağmen dava konusu karar nedeniyle yoksun kaldığı tüm parasal ve özlük haklarının iadesi istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin somut gerçekliğe aykırı olduğu, "Kesinleşmiş bir disiplin kararı sonucunda hakim, memur veya avukat olma niteliğini kaybetmiş olmak" düzenlemesi avukatlığa engel haller arasında sayıldığından, davacının avukatlık stajını başlatamadığı ve serbest avukatlık faaliyeti yürütemediği, olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesine dayalı olarak hakkında meslekten çıkarma kararı verilen ve adli mercilerce de takipsizlik, beraat, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza verilmesine yer olmadığı kararları verilen hakim ve savcıların serbest avukat olarak çalışmaya başladıkları, ancak davacının dava konusu karar ile kesinleşmiş bir disiplin kararına dayanılarak meslekten çıkarılması sebebiyle hakkında ceza mahkemesi tarafından beraat hükmü verilmesine rağmen avukatlık yapamadığı, dolayısıyla dava konusu kararın verildiği tarih itibariyla avukatlık faaliyeti yürütme hakkını da kaybettiğinden, serbest avukatlık faaliyetinden elde edeceği kazançtan ve baro levhasına kaydolup avukatlık mesleğine başlamakla çeşitli özlük haklarından da mahrum kaldığı ileri sürülmektedir.

Davalı idare tarafından, davacının parasal ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine rağmen, yargılama giderinin davalı idare üzerine bırakılması ve İdare lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmın bozulması gerektiği, davacının 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan
Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve
irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına
ilişkin işleme karşı açtığı davanın reddedildiği ve bu davada verilen kararla Dairenin çelişkiye düştüğü, Afyonkarahisar İdare Mahkemesi Üyesi olarak görev yaptığı dönemde gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylem ve işlemleri soruşturma kapsamında sabit olan davacının, FETÖ terör örgütünün amaç ve gayesi doğrultusunda planlı ve sistematik organizasyonun parçası olarak işlem yaptığı dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile ortaya konulmasına rağmen Dairece, iptal kararı verilmesinin kararın hukuki dayanaktan yoksun kaldığını gösterdiği, dava konusu olayda olduğu gibi söz konusu hukuka aykırı kararların verilmesinin somut delil olması adına yeterli olmakla birlikte, aksi bir yorumla, hakim ve savcı olarak görev yaparken FETÖ ile irtibat ve iltisakı nedeniyle meslekten çıkarılan kişilerin talimatla ve kesinlikle yargısal takdire ilişkin olmayacak şekilde ve planlı bir organizasyonun parçası olarak verdikleri kararların işbu temyize konu kararlarla tartışmaya açılması durumunun, söz konusu kararların yargısal takdir kapsamında verildiği algısını oluşturarak kişileri aklamak adına bir argüman haline getirileceği; davacının FETÖ ile irtibatlı veya iltisaklı olmasına karar verilmesinin, işlemin gerekçesi değil, ancak destekleyici bir unsur olacağı, örgütün çalışma şeklinden ve gizlilik esaslı stratejisinden haberdar olunduğu, nitekim faaliyetlerinin birçoğunda, örgüt mensuplarının deşifre olmaması ve gizlilik önem arz ettiğinin belirtilmesine rağmen, temyize konu kararda bilgi, belge, tanık beyanı gibi somut deliller ile ispatın beklenmesinin kendi içinde çelişki yaratacağı belirtilerek Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :

Davacı tarafından, kendisine yöneltilen iddianın hiçbir kanıtı ve geçerliliği bulunmadığı, Danıştay'ın ve doktrinin yerleşik içtihatlarına göre hukuka uygun karar verildiği, davalı idarenin tek argümanının davacının KHK'ya dayanılarak ihraç edilmiş olması olduğu, irtibat ve iltisakının bulunmadığı, meslekten çıkarılma nedeni olan yürütmenin durdurulması kararının Danıştay'ın görevli olduğu hususunun göz ardı edilerek, mahkeme başkanının muhalefetine rağmen verildiği iddiasının asılsız olduğu, dosyanın hakiminin hiçbir zaman kendisi olmadığı, heyet sırasında bir diğer hakime havale edildiğini öğrendiği bahse konu dosyayı heyette dinlediği, sorularını sorduğu ve Anayasal bir görev olarak hiç kimsenin etkisi altında kalmadan oyunu kullandığı, müşterek kararnamelerin de birer hükümet işlemi olduğu, yürütmenin durdurulması yönünde oy kullanılmasının gerekçesinin doktrin tarafından ve Danıştay’ın emsal kararlarında söz konusu hükümetin "müstafi hükümet" yani "işgüder hükümet" olmasına dayandığı, hiç kimseden emir, talimat, tavsiye ve telkin almadığı, hiçbir kararında siyasi saikle hareket etmediği belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … 'IN DÜŞÜNCESİ : Davalı İdarenin temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY :
Davacının Afyonkarahisar İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yaptığı dönemdeki eylemleri nedeniyle açılan soruşturmada,
"… İdare Mahkemesinin … tarih ve … esas sayılı karar ile; dava konusu işlemin, İçişleri Bakanlığının 27.06.2015 tarih ve 2015/398 sayılı müşterek kararnamesi ile İçişleri Bakanlığında Hukuk Müşaviri olarak görev yapan davacı M.U.'nun Afyonkarahisar Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin bulunmasına ve bu halde Bakanlar Kurulunca tesis edilen bir işlem olmamasına karşın,
"...Olayda, dava konusu işlemin içeriği irdelendiğinde; parlamenter rejimlerde bakanlar kurulunun kurulması ve görevde kalabilmesi, programlarının meclis çoğunluğunun destek vermesine bağlı olduğuna göre, 07/06/2015 tarihinde gerçekleşen genel seçimler sonrasında güvenoyu almaksızın göreve devam eden bakanlar kurulunun, önem ve özelliği nedeniyle hemen karara bağlanması gereken, geciktirilmesi kamu zararına yol açacak olan veya belli bir sürede yapılmasında yasal zorunluluk bulunan işler dışında, kurulacak yeni bakanlar kurulunun programı uygulamasını zorlaştırıcı veya büsbütün engelleyici köklü kararlar almaktan ve geleceğe dönük yükümlülükler yaratmaktan kaçınması; yeni hükümetin kurulup göreve başlamasına kadar geçen sürede ancak günlük-gündelik işleri, her zamanki işleri yapması ve yürütmesi gerekir..."
Şeklindeki gerekçe ile idarenin dava konusu olan tasarrufunun Bakanlar Kurulu kararına değil, kanun gereği güvenoyuna ihtiyaç duymayan Cumhurbaşkanın da aralarında bulunduğu üçlü kararnameye dayandığı, kaldi ki Bakanlar Kurulu kararı olması halinde ise, 2575 sayılı Danıştay Kanununun 24. maddesinin (a) bendi gereği Bakanlar Kurulu kararlarına karşı açılacak davalarda ilk derece mahkemesi olarak Danıştay'ın görevli olduğu hususları da göz ardı edilerek, dava konusuyla ilgisi olmamasına, anılan hüküm gereği idare Mahkemesinin görev alanı dahilinde bulunmamasına ve bu konuda Mahkeme Başkanı K.Y.'nin de muhalefetine rağmen, Bakanlar Kurulunun yetki alanlarını irdeleyen hatta sınırlayan nitelikte ifadeler kullanmak ve bu hususları karara gerekçe yapmak suretiyle yargısal yetki alanlarını aşarak idarenin işleminin yürütülmesinin durdurulmasına karar verdikleri,
İçişleri Bakanlığının itirazı üzerine ise, … Bölge İdare Mahkemesinin … tarih ve … Y.D itiraz sayılı kararı ile "İçişleri Bakanlığının davaya konu olan müşterek kararnamesinin davacı M.U.'ya ait kısmında kullanılan takdir yetkisinde kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı, dolayısıyla yürütmenin durdurulması için 2577 sayılı Yasanın 27/2. maddesinde öngörülen şartlar gerçekleşmemiş olduğundan yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmakla … İdare Mahkemesinin … tarih ve … Esas sayılı yürütmenin durdurulması isteminin kabulune ilişkin kararın kaldırılmasına, yürütmenin durdurulması isteminin oybirligi ile reddine" karar verildiği,
Bu arada, söz konusu karar ile ilgili olarak çeşitli yazılı basın organlarında, anılan kararı veren hâkimlerin, karar tarihi itibariyle de Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak tanımlanan ve birçok il Cumhuriyet Başsavcılıklarınca hakkında soruşturma başlatılan yapıya yakın oldukları ve bahsi geçen kararı mevcut hükümetin işleyişini engellemek/zorlaştırmak maksadıyla verdikleri yönünde haberler yapılmış olmasının yanında, her iki hâkimin de 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu Genel Kurulu'nun … tarih, ...sayılı ve … tutanak numaralı kararı ile, "667 sayılı KHK'nin 3'üncü maddesinin (1) numaralı fıkrası kapsamında FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlarının olduğu sabit görüldüğünden, adı geçenlerin, 23/07/2016 tarih ve 29779 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 3'üncü maddesi uyarınca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve ayrı ayrı olmak üzere meslekten çıkarılmalarına" şeklindeki gerekçeyle ihraç edilmiş olmaları, yine aynı şekilde anılan karara konu davanın davacısı olan ve dava tarihi itibariyle Afyonkarahisar Vali Yardımcılığı görevini yürüten M.U.'nun da 15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında 01.09.2016 tarih ve 29818 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten ihraç edilmiş olması dikkate alındığında, hâkimler R.Ö. ile ...'un (davacının), hukuka aykırı olduğu değerlendirilen söz konusu kararı FETÖ/PDY örgütü ile iltisak ve irtibatlı olmaları nedeniyle örgütün talimatları ve menfaatleri doğrultusunda verdikleri,.." gerekçesiyle mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte eylemlerde bulundukları ve davacının belirtilen fiillerinin sübuta erdiği sonucuna ulaşılarak 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması teklif edilmiştir.
Anılan raporu değerlendiren Hâkimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:...sayılı kararıyla; "...davacıya isnat olunan eylemlerin, FETÖ/PDY mensubiyeti ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği; demokratik anayasal düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine ve milli güvenliğe yönelik en ağır saldırılardan biri olan 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte karanlık ve tehlikeli yüzünü açıkça gösteren bu yapılanmanın; Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı başlatmış olduğu gizli savaşın kamuoyunda MİT krizi olarak adlandırılan olay ile başladığı, bunu 17-25 Aralık operasyonları ve devamında MİT tırlarının durdurulması operasyonlarının izlediği, darbe sürecinden önce, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinin sonrasında hiçbir siyasi partinin tek başına iktidar olabilecek milletvekili sayısına ulaşamaması üzerine seçim hükümeti kurulduğu ve bu süreçte, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket eden yazılı ve görsel basın organlarında sistematik bir şekilde 7 Haziran 2015 tarihinden sonra kurulan seçim hükümetinin meşru olmadığı, güvenoyu almadığı için yaptığı işlemlerin ve tasarrufların geçerliliğinin bulunmadığı yönünde ısrarlı ve maksatlı haberler yapıldığı, ilgililerin bu haber içeriklerine paralel olarak daha sonrasında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı olduğu gerekçesi ile meslekten ihraç edilen Afyonkarahisar Eski Vali Yardımcısı M.U.'nun lehine, yargısal takdir hakkının sınırlarını aşarak, dava konusu işlemin İçişleri Bakanlığı'nın müşterek kararnamesi olmasına rağmen Bakanlar Kurulu'nun yetki alanlarını kararlarında tartışarak, dava konusu idari işlemin hangi nedenle yeni kurulacak Bakanlar Kurulunun programını zorlaştıracağını da kararlarında izah etmeyerek, açıkça hukuka aykırı olarak yürütmeyi durdurma kararı verdikleri, eylemin kesinlikle yargısal takdire ilişkin olmayıp plânlı bir organizasyonun parçası olarak hukuk dışı amaçların gerçekleştirilmesine ve örgütsel hiyerarşi içerisinde kendilerine verilen görevi yerine getirmeye yönelik olduğu anlaşılmakla..." denilmek suretiyle, davacının, sabit görülen söz konusu eylemlerinin, hâkimlik ve savcılık mesleğinin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte olduğundan bahisle 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Davacının, söz konusu disiplin cezasına karşı yapmış olduğu yeniden inceleme talebi aynı Dairenin 07/05/2019 tarih ve K:2019/416 sayılı kararıyla; bu karara karşı yaptığı itiraz başvurusu ise Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve E:..., K:… sayılı kararıyla reddedilmiş, davacı hakkında verilen meslekten çıkarma kararının kesinleşmesi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun "Meslekten Çıkarma Cezası" başlıklı 69. maddesinin 1. fıkrasında, " Meslekten çıkarma: Bir daha mesleğe alınmamak üzere göreve son verilmesidir." hükmüne, son fıkrasında da, "Disiplin cezasının uygulanmasını gerektiren fiil suç teşkil etmezse ve hükümlülüğü gerektirmese bile mesleğin şeref ve onurunu ve memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte görüldüğü takdirde de meslekten çıkarma cezası verilir." hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Daire kararının, dava konusu bireysel işlemin iptaline yönelik kısmı incelendiğinde;
Olayda, İçişleri Bakanlığında Hukuk Müşaviri olarak görev yapan ve 01/09/2016 tarih ve 29818 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin eki listesinde ismine yer verilmek suretiyle kamu görevinden çıkarılan M.U. tarafından, İçişleri Bakanlığının 27/06/2015 tarih ve 2015/398 sayılı müşterek kararnamesi ile Afyonkarahisar Vali Yardımcılığına atanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, o dönemde Afyonkarahisar İdare Mahkemesi üyesi olarak görev yapan davacı ve R.Ö.'nün 07/06/2015 tarihinde gerçekleşen genel seçimler sonrasında güvenoyu almaksızın göreve devam eden bakanlar kurulunun önem ve özelliği nedeniyle hemen karara bağlanması gereken, geciktirilmesi kamu zararına yol açacak olan veya belli bir sürede yapılması zorunluluk bulunan işler dışında, kurulacak yeni bakanlar kurulunun programını uygulamasını zorlaştırıcı veya büsbütün engelleyici köklü kararlar almaktan ve geleceğe dönük yükümlülükler yaratmaktan kaçınması; yeni hükümetin kurulup göreve başlamasına kadar geçen sürede ancak günlük gündelik işleri yapması gerektiği gerekçesiyle yürütmenin durdurulmasına karar verdikleri anlaşılmaktadır.
Soruşturmaya konu yürütmenin durdurulması kararında azlık oyu bulunan Afyonkarahisar İdare Mahkemesi Başkanı K.Y.'nin HSYK müfettişi tarafından 10/09/2015 tarihinde tanık olarak alınan ifadesinde; "Dosyanın hakimi R.Ö. tarafından davanın konusunun "İçişleri Bakanlığı'nda Hukuk Müşaviri olarak görev yapan davacı tarafından, bu görevinden alınarak Afyonkarahisar Vali Yardımcılığına atanması" olarak ifade edildiğini, "hükümetin güven oyu almamış olması nedeniyle bu tip tasarruflarda bulunamayacağını bu hususta emsal Danıştay kararı olduğunu" belirttiğini ve hemen o aşamada R.Ö'in "yürütmenin durdurulması isteminin kabulünü düşündüğünü" belirttiğini, Hakim ...'un konuya ilişkin herhangi bir sorusu olmadan "evet bende yürütmenin durdurulması isteminin kabulü kararına katılıyorum" dediğini, bunun üzerine arkadaşlara hitaben "İdarenin atama yapma hususunda yetkisi olduğunu ve tartışılmasını doğru bulmadığını, Bakanlar Kurulunun güven oyu alıp almamasını tartışmanın yerinde olmadığını, kaldı ki ortada bir seçim hükümetinin de olmadığını, dava konusu atamanın mevzuatta öngörülen koşullar bakımından değerlendirilmesi gerektiğini" söylediğini, bunun üzerine heyette havanın gerildiğini ve sonrasında tartışmak istemez bir halde Hakim R.Ö.'nün "ben yürütmenin durdurulması isteminin kabulü gerektiğini düşünüyorum" dediğini ve Hakim ...'un da "yürütmenin durdurulması isteminin kabulü kararına katıldığını" tekraren söylediğini, bunun üzerine dosyada kanaatleri açık şekilde belli olan Hakimlerle tartışmaya devam etmenin bir faydası olmayacağını anladığından "atamanın hukuka uygun olduğu görüşüyle muhalif kalmayı düşündüğünü belirttiğini ve dosya hakkında başkaca bir şeyin konuşulmadığını" beyan ettiği görülmektedir.
İçişleri Bakanlığının anılan yürütmenin durdurulması kararına itirazı üzerine; … Bölge İdare Mahkemesi'nin … tarih ve YD İtiraz No:… sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması isteminin kabulüne ilişkin kararın kaldırıldığı, kararda; "Herne kadar … İdare Mahkemesi'nin .. gün ve E:… sayılı kararında; " parlamenter rejimlerde bakanlar kurulunun kurulması ve görevde kalabilmesi, programlarının meclis çoğunluğunun destek vermesine bağlı olduğuna göre, 07/06/2015 tarihinde gerçekleşen genel seçimler sonrasında güvenoyu almaksızın göreve devam eden bakanlar kurulunun, önem ve özelliği nedeniyle hemen karara bağlanması gereken, geciktirilmesi kamu zararına yol açacak olan veya belli bir sürede yapılmasında yasal zorunluluk bulunan işler dışında, kurulacak yeni bakanlar kurulunun programını uygulamasını zorlaştırıcı veya büsbütün engelleyici köklü kararlar almaktan ve geleceğe dönük yükümlülükler yaratmaktan kaçınması; yeni hükümetin kurulup göreve başlamasına kadar geçen sürede ancak günlük-gündelik işleri, her zamanki işleri yapması ve yürütmesi gerektiği" belirtilmiş ise de; kamu hizmetinin sürekliliği ilkesi gereği kamu hizmetinin ve işleyişinin kesintisiz ve aksamadan sunulmasının esas olduğu, dava konusu atama işlemine ait müşterek kararnamenin de bu amaca matuf yukarıda yazılı yönetmelik hükümleri gereğince tesis edilmiş planlı ve her yılın yaz döneminde yapılan rutin bir idari işlem mahiyetinde olduğu, dolayısıyla mülki idare mesleğinin kamu personel sisteminde kariyer mesleği olması hasebiyle, hükümet değişiklikleri veya parlementer rejimde Bakanlar Kurulunun oluşumuna ilişkin anayasal zorunlulukların kamu personelinin ataması, disiplin ve mali hakların tanzimi gibi konularla bağlantısının kurulmaması gerektiği açık olup, kamu personelinin atanması konusunda idarenin yetkisinin bulunmadığını iddia etmenin mümkün olmadığı sonucuna varıldığından mahkeme kararının usule ilişkin bu gerekçesi yerinde görülmemiştir." gerekçelerine yer verildiği görülmektedir.
Netice itibarıyla, davacının, 07/06/2015 tarihinde yapılan genel seçimlerin ardından, hiçbir siyasi partinin tek başına iktidar olabilecek milletvekili sayısına ulaşamadığı, bu nedenle seçim hükümetinin kurulduğu ve FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün amaç ve hedefleri doğrultusunda hareket eden basın organlarında kurulan seçim hükümetinin güvenoyu almadığı için yaptığı işlemlerinin geçerliliğinin bulunmadığı yönünde haberler yapıldığı süreçte, güvenoyuna ihtiyaç duymayan Cumhurbaşkanının da imzasını taşıyan İçişleri Bakanlığının müşterek kararnamesi dava konusu olmasına rağmen, dava konusu olmayan Bakanlar Kurulunun yetki alanını kararlarında tartışarak yargının itibarını zedeleyen eylemlerde bulunduğu, bir yargı mensubu olarak yürüttüğü meslek itibarıyla sahip olduğu nitelikler ve donanım ile davacının anılan hususları bilmemesinin söz konusu olamayacağı, yargılamada karar gerekçesinde yer alan yorum ve değerlendirmelerin yargısal takdire ilişkin olmadığı, yargıya duyulan güven ve saygınlığı zedeleyerek, planlı bir organizasyonun parçası olarak hukuk dışı amaçların gerçekleştirilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla mesleğin şeref ve onurunu, memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte olduğu tespit edilen eylemi nedeniyle davacının, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 69. maddesinin son fıkrası uyarınca meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu durumda, dava konusu kararların iptali yolunda verilen temyize konu Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, davacının 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ...tarih ve ...sayılı kararı ile bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin ...tarih ve ...sayılı kararının iptali, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı tüm özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, Danıştay Beşinci Dairesinin 20/12/2022 tarih ve E:2017/5858, K:2022/7404 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş, anılan karar, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 22/05/2023 tarih ve E:2023/880, K:2024/1134 sayılı kararı ile onanarak kesinleşmiştir.
Daire kararının, dava konusu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmı incelendiğinde;
Dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmediğinden, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesi isteminin de reddi gerektiğinden, söz konusu istem hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararda hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Davalı İdarenin Daire kararının, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmına bağlı olarak aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmesi ve lehe vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden temyiz istemine gelince;
Dairece, Kurulumuzun bozma kararı üzerine yapılacak yargılama sonucunda verilecek kararda, yargılama giderleri ile vekalet ücreti hakkında da yeniden bir değerlendirme yapılacağından, davalı idarenin, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin temyiz iddialarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davalı İdarenin temyiz isteminin kabulüne;
3. Hakimler ve Savcılar Kurulu ... Dairesinin ... tarih ve E:..., K:...sayılı kararının davacıya ilişkin kısmının iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 13/02/2023 tarih ve E:2020/1898, K:2023/777 sayılı kararının BOZULMASINA,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
5. Kesin olarak, 22/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka aykırı bulunmadığı, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

UYAP Entegrasyonu