WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/493 E.  ,  2024/1052 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/493
Karar No : 2024/1052

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 18/10/2022 tarih ve E:2018/1796, K:2022/7166 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisaklı ve irtibatlı olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 18/10/2022 tarih ve E:2018/1796, K:2022/7166 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacının ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla esastan reddine karar verildiği ve Dairelerinin karar verdiği tarih itibarıyla UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan beraat kararının kesinleşmediğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının FETÖ terör örgütü içerisinde yer aldığını, 2014 yılı HSK seçimlerinde örgütün sözde bağımsız adaylarını desteklediğini, örgütsel amaçlarla örgüt üyeleriyle görüştüğünü, birlikte hareket ettiğini ve örgütsel faaliyetlerde bulunduğunu ortaya koyacak nitelikte olmadığı anlaşılan tanık beyanlarının, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacı ve davacının eşi D.Ö.Y.'ye ait dijital materyallerin incelenmesi neticesinde düzenlenen 15/12/2017 tarihli bilirkişi raporu yönünden, söz konusu bilirkişi raporundaki tespitlerin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
HTS Raporları yönünden, davacı ve davacının eşi D.Ö.Y. hakkındaki HTS analiz çalışmaları neticesinde düzenlenen 21/12/2017 ve 09/04/2018 tarihli raporlarda, davacının cep telefonuna ait HTS kayıtlarında belirli bir periyot veya yoğunluk tespiti yapılmaksızın yalnızca haklarında FETÖ/PDY terör örgütüyle ilgili soruşturma yürütülen kişilerle görüşmelerinin bulunması hususunun davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koymaya yeterli bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacıyla ilgili ihbar/şikayet ve soruşturma bilgisi yönünden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu iddiasına yönelik şikayetlerin bulunduğu, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu iddiasına yönelik şikayetin Hakimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin ... esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine; diğer iddialara yönelik şikayetler hakkında ise şikayetin işleme konulmaması hususunda Kurul Başkanına teklifte bulunulmasına karar verildiğinin görüldüğü, soruşturma bilgisi yönünden ise; Dairelerince yapılan 03/11/2021 tarihli ara kararına davalı idare tarafından verilen 08/02/2022 tarihli cevapta davacı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin ... sayılı dosyası kapsamında verilen soruşturma iznine istinaden Teftiş Kurulu Başkanlığınca tamamlanan soruşturma evrakının ikmalen Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesine gönderildiği, Birinci Daire tarafından da Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesine gönderilerek burada … esasa kaydediliği ve halen Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca inceleme aşamasında olduğu, bunun dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu disiplin soruşturması kapsamında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından, söz konusu soruşturma ve davacı hakkındaki ihbar/şikayet dilekçesi davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı,
Davacı hakkında kamu davası açılmış olması, iddianame ve beraat kararı içeriğinde yer alan deliller yönünden, davacı hakkında kamu davası açılmış olmasının, iddianame ve beraat kararı içeriğinde yer alan hususların davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan deliller olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Davacının eşi D.Ö.Y'nin FETÖ/PDY Terör Örgütü ile iltisaklı/irtibatlı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarılmasına karar verilmiş olması ve Daireleri nezdinde açtığı dava dosyasında mevcut deliller yönünden, davacının eşi D.Ö.Y.'nin FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı/irtibatlı olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiş olması ile buna dayanak gösterilen tespitlerin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan deliller olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde davalı idarece bakılmakta olan dosyada, terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairelerinin 03/11/2021 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,
Bu nedenle, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu kararlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Dava konusu kararlarda hukuka uyarlık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi gerektiği,
Öte yandan, davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi halinde yeniden işlem tesis edilebileceğinin de açık olduğu gerekçesiyle,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının davacıya ilişkin kısmı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının davacıya ilişkin kısmının iptaline, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Davalı idare tarafından, usule ilişkin itirazlarının karşılanmadığı, dava konusu işlemin bir disiplin işlemi olmadığı, Dairece davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu noktasında katı bir bakış açısıyla sonuca varıldığı, davacının hâkimlik ve savcılık mesleğinde kalmasının uygun olup olmaması yönünden yapılan değerlendirmede sübut derecesinin aranmasının usul ve yasaya aykırılık oluşturduğu; Dairenin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisak ve irtibatları nedeniyle meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcılar tarafından açılan davalarda verdiği bir kısım ret kararlarında yer alan değerlendirmeler ile işbu dosyadaki gibi verilen iptal kararlarının gerekçelerinde ciddi çelişkiler bulunduğu; davacının eşi D.Ö.Y.'nin yargı mensubu olarak görev yapmakta iken FETÖ/PDY ile irtibat veya iltisaklı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarılmış olması, tanıkların davacı ve eşi ile ilgili olarak 2014 HS(Y)K seçimlerinde sözde bağımsız görünen FETÖ/PDY irtibatlı adaylara destek verdikleri yönündeki beyanları ve bu kapsamda davacı hakkında düzenlenen iddianame içeriğinde yer verilen bilgiler, davacı ve eşi D.Ö.Y.'ye ait dijital materyallerin incelenmesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporu ve HTS analiz kayıtları birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı ve/veya irtibatlı olduğu noktasında tereddüt bulunmadığı; ayrıca her ne kadar davacı hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan beraat kararı verilmiş ise de; dava konusu işlem "üyelik" isnadına değil "iltisak ve irtibat" isnadına dayandığından söz konusu kararın davacının hukuki durumunu değiştirmediği aksine işbu dosyadaki bilgi ve belgeler ve anılan beraat kararı içeriğindeki bilgilerin ve davacı hakkında düzenlenen iddianamedeki tespitlerin davacının FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisaklı ve irtibatlı olduğunu ortaya koyduğu; 667 sayılı KHK ve 6749 sayılı Kanun uyarınca meslekten çıkarılan yargı mensuplarının 685 sayılı KHK kapsamında Danıştayda açtıkları davalardaki parasal-özlük hak, maddi/manevi tazminat ve faiz talepleri yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddi gerektiği, söz konusu parasal/özlük hak ve faiz taleplerinin dava tarihinden itibaren dikkate alınabileceğine dair yerleşik Danıştay içtihatlarına aykırı taleplerin kabulünün mümkün olmadığı, dava konusu işlemde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından, parasal hak ve faiz talebinin de reddi gerektiği ileri sürülmektedir

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:Davacı tarafından, ceza yargılaması neticesinde delil yetersizliği gerekçesiyle beraatine karar verildiği; temyize konu Daire kararındaki tanık beyanlarının duyuma dayalı, soyut, hayal ürünü ve gerçek dışı olduğu, bu yönüyle anılan beyanların hükme esas alınamayacağının Daire kararı ile de gerekçeleriyle birlikte açıkça ortaya konulduğu; 2014 HS(Y)K seçimlerinde sürecinde söz konusu yapının sözde bağımsız adaylarına destek vermediği gibi bu anlama gelebilecek herhangi bir eylem ve söylem içerisinde de olmadığı; dijital materyallerin incelenmesi neticesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne ait haber sitelerine ve bazı JPG uzantılarına ait kalıntılara rastlanıldığı belirtilmiş olsa da söz konusu sitelere giriş sıklığı ve sayısının da belirtilmediği, bu sitelere giriş tarihinin 2011-2012 yıllarına ilişkin olduğu ve devamlılık arz etmediği; HTS kayıtlarında belirtilen kişilerin büyük oranda aynı yerde görev yapan yargı mensupları oldukları; idarece tesis edilen meslekten çıkarma kararının başından beri hatalı ve hukuka aykırı olduğu; kendisinin ve yargı mensubu olan eşinin söz konusu örgütle hiçbir bağının bulunmadığı, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Kurulumuzun 29/01/2024 tarihli ara kararına cevap verilmesi üzerine, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarih ve 6749 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Öte yandan, davacının, ceza yargılaması sonucunda … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı (delil yetersizliği) gerekçesiyle beraatine karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla esastan reddine karar verildiği ve UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu anılan beraat kararının kesinleşmediği görülmüştür.

İLGİLİ MEVZUAT :
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz."
Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
Anayasa’nın 13. maddesi: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
Anayasa’nın 14. maddesi: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. ..."
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler."
Anayasa’nın 139. maddesi: "Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır."
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: "Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler."
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: "Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar."
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: "Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. ..."
2) AİHS
AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."
AİHS'in 8. maddesi: "Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."
3) Kanun
667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir."
Üçüncü fıkrası: "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır."
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır. ..."
4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarih ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, "meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan "olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile "terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen" üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını "kavuşan, bitişen, birleşen", irtibatlı kavramını ise "bağlantılı" olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için birtakım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
2) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemlerin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemlerin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.
Öte yandan, 667 sayılı KHK'nın 3/1. maddesi uyarınca olağanüstü tedbir niteliğinde bir idari yaptırım olarak meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen yargı mensupları hakkında bu olağanüstü tedbirin sebebini oluşturan eylem ve davranışların niteliği ve mahiyeti itibarıyla aynı zamanda ceza hukuku bakımından da suç oluşturması halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) uyarınca "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçundan ceza soruşturması ve kamu davası açıldığı da görülmüştür.
Bununla birlikte, 667 sayılı KHK uyarınca bir yargı mensubu hakkında terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti olmasa da bu terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olması nedeniyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına yönelik olağanüstü idari tedbirin uygulanabilmesi karşısında, anılan yargı mensubu hakkında açılan ceza davasında beraatine karar verilmiş olmasının, ilgili hakkında anılan olağanüstü tedbirin hukuka uygunluğu yönünden yürütülen yargılama faaliyeti için bağlayıcı olmayacağı açıktır.
Bu durumda, davacı hakkında ceza yargılaması sonucunda, … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile silahlı terör örgütüne üyelik suçundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 223/2-e maddesi uyarınca anılan suçu işlediğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verildiği ve anılan kararın halen kesinleşmediği görülmüş ise de, davacı hakkında terör örgütüne üyelik suçundan beraat kararı verilmiş olmasının, davacının FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Kurulumuz tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığı da bulunmamaktadır.
Dava dosyasında yer alan davacı hakkındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesine gelince;
-Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan H.T.'ye ait HSK müfettişlerince düzenlenen 25/05/2017 tarihli tanık ifade tutanağında;"...FETÖ/PDY irtibatı nedeni ile HSYK tarafından meslekten çıkarılmalarına karar verilen D.Ö.Y. ve …'ı Çanakkale Adliyesinin mülhakatı olan Ezine Adliyesinde 2014-2016 yılları arasında görev yapmış olmaları nedeni ile tanırım. 2014 yılı HSYK seçimlerinde tavırlarını net olarak belli etmemekle birlikte o dönem Ezine Adliyesinde kıdemli Cumhuriyet savcısı olan daha sonrasında FETÖ/PDY irtibatı nedeni ile meslekten çıkarılmasına karar verilen F.D.'nin gölgesi ve yönlendirmesi altında kaldıkları izlenimi vermekteydiler. Seçim dönemi F.D. ile birlikte hareket ettikleri intibaı edindik. Ancak D.Ö.Y. ve …, HSYK seçimlerinden önce odama gelerek bana 'Başsavcım biz devletimizin yanındayız, YBP adaylarını destekliyoruz.' demişlerdi. Zannedersem Bayramiç Adliyesinde çalışan hakim ve Cumhuriyet savcılarından, D.Ö.Y. ve …'ın çalıştığı Ezine Adliyesinde, HSYK seçimlerinde bağımsız görünümlü paralel yapı adaylarının tam olarak desteklendiği şeklinde sözler de duymuştum. Ancak bunun ne kadar doğru olduğunu bilemiyorum. 15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişiminden sonra … ile ilgili FETÖ/PDY bağlantılı olmayabileceğini, F.D. ile aralarının göründüğü gibi iyi olmadığını Ezine kaymakamı bana söylemişti. Ayrıca, 15 Temmuz günü …'ın, devletin yanında yer aldığını Ezin kaymakamından duymuştum. .... Benim bu konuda bütün bilgim ve görgüm bunlardan ibarettir." şeklinde beyanlara yer verilmiştir.
Aynı şahsın, davacının yargılandığı … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı beraat kararında beyanı; "Sanıkların (davacı ve davacının eşi D.Ö.Y.'nin) FETÖ/PDY üyesi olduklarına ilişkin her hangi bir söz veya davranışlarına şahit olmadıklarını, sanıkların (davacı ve davacının eşi D.Ö.Y.'nin) seçimden bir iki hafta önce makamına geldiklerini, Yargıda Birlik Platformunu destekleyeceklerini kendisine söylediklerini beyan etmiştir." şeklinde özetlenmiştir.
-Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.İ.H.'ye ait, HSK müfettişlerince düzenlenen 16/05/2017 tarihli tanık ifade tutanağında; "...Ben 2012-2015 yılları arasında Bayramiç Adliyesinde görev yaptım. Ezine Adliyesi bize yakın olduğu için oradaki hakim ve savcılarla görüşürdük. FETÖ/PDY irtibatı nedeniyle HSYK tarafından meslekten çıkartılan D.Ö.Y. ve …'ı Ezine Adliyesinde görev yapmış olmalarından dolayı tanırım. 2014 yılı HSYK seçimlerinden önce ben onları ara sıra ziyaret ederdim. Onlar da benim ziyaretime gelirdi. Seçim döneminde YBP adaylarına destek olmalarını istemek amacıyla Ezine Adliyesinde görev yapan hakim ve savcıları ziyaret ettim. İçlerinde D.Ö.Y. ve …'ın da bulunduğu Ezine Adliyesi hakim ve cumhuriyet savcıları ile konuştum. D.Ö.Y. ve … seçimlerde hangi adaylara oy vereceklerini açıkça söylemediler. Ancak daha sonra D.Ö.Y. ve …'ın bağımsız görünümlü olup akabinde HSYK tarafından FETÖ/PDY irtibatı nedeni ile meslekten çıkarılmalarına karar verilen adaylar için etkin bir şekilde çalıştıklarını öğrendim. Benimle olan tüm irtibatlarını kestiler. Bayramiç Adliyesine geldiklerinde sadece bağımsız görünümlü olup akabinde HSYK tarafından FETÖ/PDY irtibatı nedeni ile meslekten çıkarılmalarına karar verilen adayları destekleyen ve sonrasında FETÖ/PDY iltibatı nedeni ile meslekten çıkarılınalarına karar verilen soy ismini hatırlayamadığım H. isimli hakim, hakim E.T. ve Cumhuriyet savcısı M.Y.'yi ziyaret ediyorlardı. YBP'yi destekleyen bana, diğer savcılar S.O. ve Ö.A.K.'ya kesinlikle uğramıyorlardı. Şu hususu özellikle belirtmek isterim ki; Ezine Adliyesinde 2014 yılı HSYK seçimi döneminde görev yapan bütün hakim ve savcılar için yukarıda anlattığım hususlar geçerlidir. Keza seçim sonuçları açıklandığında yoğunlukla bağımsız görünümlü paralel adayların destekleyenlerin kullandığı Çanakkale'nin dinamikleri isimleri whatssap grubunda Ezine'deki hakim ve savcıların '6-0' şeklinde paylaşımda bulunduklarını öğrendim. Ezine Adliyesindeki hakim ve savcılar hep birlikte hareket ettiklerinden dolayı D.Ö.Y. ve … da bu gruba dahildi. Bu konudaki söyleyeceklerim bundan ibarettir."
-Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.N.A.'ya ait, HSK müfettişlerince düzenlenen 18/08/2017 tarihli tanık ifade tutanağında"...2014 yılı yaz kararnamesi ile … Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak atanmış, Temmuz ya da Ağustos aylarında göreve başlamıştım. Ben Çanakkale'de göreve başladığımda tarafıma sormuş olduğunuz Hakim D.Ö.Y. ile Cumhuriyet Savcısı Ahmet YAŞAR mülhakatımız olan Ezine adliyesinde görev yapıyorlardı. Ben Çanakkale'de göreve başladıktan hemen sonra HSYK seçimleri için Yargıda Birlik Platformu adına çalışmalar yapmıştık. … Cumhuriyet Başsavcısı H.T. ile birlikte bütün mülhakat adliyeleri ziyaret etmeye çalışmıştık. Ancak vakit kalmadığı için Ezine ve Gökçeada adliyelerine gidememiştik. D.Ö.Y. ve …'ın evveliyatlarını bilemiyorum. 2014 yılında yapılan HSYK seçimleri öncesinde sözde bağımsız görünen FETÖ'cü adaylara destek olmak amacıyla Çanakkale ilinde ve mülhakatlarında görev yapan hakim-savcıların dahil olduğu '…' İsimli bir Whatsapp grubu kurulmuş. Bu grubu hatırladığım kadarıyla H.İ. isimli Çanakkaleli olan bir Yargıtay savcısı kurmuş. Ancak bu gruba üye olanlar içerisinde benim bildiğim Bayramiç Hakimi A.İ.H. ve Biga Cumhuriyet Savcısı C.Ş. de vardı. Bu arkadaşlar Yargıda Birlik Platformu'nu destekleyen meslektaşlarımızdı. D.Ö.Y. ve … da bu Whatsapp grubuna üyelermiş. HSYK seçimleri öncesinde Yargıda Birlik Platformu adına Ezine adliyesine ziyarette bulunulmuş. Bu ziyaretin üzerine adı geçen Whatsapp grubunda Ezine adliyesinde çalışan hakim-savcıların yazışmaları olmuş. Duyduğumuza göre ziyarete gelen kişileri alaya almışlar. Gelen kişilerin yürütmenin temsilcisi oldukları yönünde mesajlar yazmışlar. Aynı zamanda Ezine'deki seçim sonucunun tamamının sözde bağımsız görünen FETÖ'cü adayların kazanacağına işaret eden 'Ezine 6-0' şeklinde mesajlar yazılmış. Bu hususu bana eski Biga savcısı C.Ş. iletti, ben de kendisinden söz konusu Whatsapp mesajlarını ekran görüntüsü şeklinde fotoğraf haline dönüştürüp bana göndermesini istedim. Bu şekilde gelen fotoğraflara baktığımda … ve D.Ö.Y.'nin de gruba dahil olduklarını gördüm. Keza C.Ş.'nin bahsettiği şekilde mesajlar olduğunu gördüm. Ancak söz konusu mesajları muhafaza etmediğim için şu anda tarafınıza sunamıyorum. Söz konusu yazışmaları yapan kişiler arasında D.Ö.Y. ve …'ın olup olmadığını bilmiyorum. Sadece bu kişilerin söz konusu gruba üye olduklarını biliyorum. Ben bu bilgileri Hakim A.İ.H. ve Savcı C.Ş.'den öğrenmiştim. ......HSYK seçimleri öncesinde mülhakatımız olan Bayramiç adliyesinde görev yapan Hakim A.İ.H. ile Savcı Ö.A.K. Yargıda Birlik Platformu'nun yanında yer almışlardı. Kendileri ile sürekli görüşüyorduk. Bayramiç adliyesinde görev yapan Cumhuriyet Savcısı M.Y. ile Hakim E.T. ise sözde bağımsız görünen FETÖ'cü adaylara destek veriyorlardı. M.Y. ile E.T. isimli arkadaşlar Ezine adliyesinde görev yapan hakim-savcılar ile çok sık görüşüyorlarmış. Ezine adliyesinde çalışan D.Ö.Y. ve …'ın da dahil olduğu tam hakim-savcılar Bayramiç adliyesine ziyarete geldiklerinde Yargıda Birlik Platformunu destekledikleri bilinen A.İ.H. ve Ö.A.K.'yi adeta dışlayarak onları ziyaret etmeyip onlarla görüşmeyip doğrudan Cumhuriyet Savcısı M.Y ve E.T.'yi ziyaret edip sadece onlarla görüşüyorlarmış. Ben bu bilgileri Bayramiç Hakimi A.İ.H.'den öğrenmiştim. Ayrıca Yargıda Birlik Platformu adaylarından A.Ç. ve M.Y. Çanakkale adliyesini ziyarete geldiklerinde Truva otelde tüm meslektaşlarında davet edildiği bir yemek düzenlemiştik. Bu yemeğe D.Ö.Y. ve Ahmet YAŞAR'ın gelmediklerini hatırlıyorum. Seçimler öncesinde söz konusu Whatsapp grubunu kuran Yargıtay Cumhuriyet Savcısı H.İ., eski HSYK Genel Sekreteri M.K., İzmir eski Başsavcısı H.B. ve Çanakkale eski Başsavcısı S.Ç.'nin katıldıkları birden fazla yemek organizasyonu yapılmış. Ben hiçbirine davet edilmedim. Ancak bu davete katılan arkadaşların anlattıkları kadarıyla ilçelerde görev yapan genç meslektaşların yoğun bir katılımı olmuş. Tarafıma sormuş olduğunuz Ahmet YAŞAR ve D.Ö.Y.'nin bu organizasyonlara katılıp katılmadıklarını bilmiyorum. Ancak eski Bayramiç hakimi A.İ.H. bilebilir diye düşünüyorum. Tüm bu anlattığım hususlar nedeniyle … ile D.Ö.Y.'nin HSYK seçimlerinde sözde bağımsız görünen FETÖ/PDY irtibatlı adaylara destek verdiklerini düşünüyorum. Yukarıda anlattıklarım haricinde ilgililerin FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı olduklarını ya da olmadıklarını gösterecek başkaca bir bilgim yoktur..." şeklinde beyanlarda bulunulmuştur.
Davacı ve eşine ait dijital materyallerin incelenmesi sonucu düzenlenen 15/12/2017 tarihli Bilirkişi Raporunda; davacı ve eşi D.Ö.Y.'ye ait dijital materyaller vasıtasıyla örgüte ait "…, …, …, … ve …" isimli internet sitelerine erişim sağlandığı ve ayrıca "…, …, …" olarak isimlendirilmiş JPG uzantılı kalıntılara rastlanıldığı tespit edilmiştir.
Yine davacı ve eşi D.Ö.Y. hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen … tarih ve Soruşturma No:…, Esas No:…, İddianame No:… sayılı iddianamede; davacı ve eşi hakkında HTS analiz çalışmaları neticesinde düzenlenen 21/12/2017 ve 09/04/2018 tarihli raporlarda, davacı ve eşinin kullandığı telefon ile FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçu kapsamında işlem yapılan bir kısım kişilerle görüşmelerinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Son olarak davacının eşi D.Ö.Y.'nin, yargı mensubu olarak görev yapmakta iken, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verildiği, bu karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararıyla reddedilerek kesinleştiği görülmüştür.
Temyize konu Daire kararında, Dairece dosyadaki mevcut deliller davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı için yeterli görülmemiş ise de, davacı hakkında yukarıda yer verilen başta tanık ifadeleri ile diğer hususların bir bütün olarak değerlendirilmesinden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
3) Dava Konusu Kararların Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi
Dava konusu kararlarla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu kararlar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun'la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla bu kararlara dayanak KHK'nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu kararlar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Dava konusu kararlar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu kararlar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle "ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike"nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ'nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Bu itibarla, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu kararlar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.
4) Sonuç olarak
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının davacıya ilişkin kısmı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının davacıya ilişkin kısmının iptali, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi ve özlük haklarının iadesi yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu kararların davacıya ilişkin kısmının iptaline ve davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 18/10/2022 tarih ve E:2018/1796, K:2022/7166 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 13/05/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu