WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/340 E.  ,  2024/1188 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/340
Karar No : 2024/1188

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 13/06/2022 tarih ve E:2017/640, K:2022/4598 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacının, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun ... tarih ve ... sayılı kararının iptaline, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 13/06/2022 tarih ve E:2017/640, K:2022/4598 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde, davacının 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesi ile ilgili Anayasaya aykırılık itirazı ciddi görülmeyerek işin esasına geçilmiş;
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacı hakkında silahlı terör örgütüne üyelik suçundan açılan adli soruşturma sonucunda … Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun … tarih ve Soruşturma No:…, Karar No:… sayılı kararıyla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve UYAP sistemi üzerinde yapılan incelemede anılan kararın kesinleştiğinin görüldüğü,
Davacının kendi beyanları yönünden, 2012-2016 yılları arasında (ana sınıfı ile 1., 2. ve 3. sınıflar) çocuğunu örgüte müzahir okula gönderdiği hususu gerek Milli Eğitim Bakanlığınca Dairelerinin ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerle gerekse de davacının kendi beyanıyla sabit olmakla birlikte, davacının kızını okula başlamadan önce götürdüğü çocuk psikiyatristinin sözel yeteneğinin yaşıtlarından geri olduğunu söylemesi üzerine, ekonomik olarak fiyatı uygun olduğundan ve diğer özel okullara göre daha iyi bir eğitim verdiğini düşündüğü için bu okula gönderdiğine yönelik, bir başka ifadeyle eğitim saikiyle hareket ettiğinin aksini ve örgütsel amaçla hareket ettiğini ortaya koyabilecek somut bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bir bilgi ve belgenin dava dosyasında bulunmadığı gibi davalı idarece de dosyaya sunulmadığı görüldüğünden, örgütle irtibat ve iltisaklı sayılması için yeterli bir delil olarak değerlendirilmediği,
Diğer yandan, davacı anılan ifadesinde, 2012 ya da 2013 yıllarında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı çocuk büroda çalıştığı dönemde çocuk suçları ile ilgili olarak düzenlenen 5-6 günlük bir seminere katılmak üzere Adalet Bakanlığınca İspanya'ya gönderildiğini belirtmiş olup, davacının bu beyanlarının aksini ve örgütle bağlantısı ile örgütsel amaçlar gözetilerek söz konusu görevlendirmenin yapıldığını ortaya koyabilecek somut bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bir bilgi ve belgenin dava dosyasında bulunmadığı gibi davalı idarece de dosyaya sunulmadığı görüldüğünden, davacının Adalet Bakanlığı tarafından çocuk suçları ile ilgili olarak düzenlenen seminere katılmak üzere İspanya'ya gönderildiğine yönelik beyanı örgütle iltisak ve irtibatını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Netice itibarıyla, davacının şüpheli ifade tutanağında yer alan beyanlarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacı hakkındaki tanık beyanı yönünden, yalnızca davacının 2014 HSK seçimleri öncesi ve sonrasında gezdiği hâkim-savcıların çoğunun FETÖ terör örgütü üyeliği nedeniyle meslekten çıkarıldığını ve bazılarının tutuklandığını belirten ve bu haliyle davacının FETÖ terör örgütüyle bağlantısına dair somut herhangi bir bilgi ve veri içermeyen R.K. isimli tanığın beyanı, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan yeterli bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacıya ait Asya Katılım Bankası (Bank Asya) hesabı ile annesine ait Asya Katılım Bankası hesabı yönünden, davacının Asya Katılım Bankası hesabının ilk olarak 1998 yılında açılması ve son olarak 2001 yılı itibarıyla kapatılması, dolayısıyla söz konusu hesapta FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka'nın TMSF'ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönem de dahil olmak üzere herhangi bir hesap hareketliliğinin tespit edilmemiş olması karşısında, davacının Asya Katılım Bankası A.Ş. nezdinde hesabının bulunmasının, FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı,
Davacının kendisinin Bank Asya'da aktif ve 25/12/2013-29/05/2015 dönemi de dahil olmak üzere hesap hareketliliği olan bir hesabı bulunmadığı gibi annesinin Bank Asya hesabına ilişkin tespitlerde de davacının bizzat kendisini FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirecek herhangi bir hususun bulunmadığı anlaşıldığından, davacının annesine ait Bank Asya hesabının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı,
Davacıya ilişkin Danıştay Beşinci Dairesi'ndeki E:2017/959 sayılı dava dosyasında mevcut bilgi ve belgeler yönünden, davacının Hakimler ve Savcılar Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının iptali istemi hariç bakılan bu davaya konu istemleriyle aynı istemlerle açtığı Dairelerinin E:2017/959 sayısına kayıtlı dosyada yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden, davacının FETÖ/PDY terör örgütüyle iltisakı ve irtibatının göstergesi olabilecek herhangi bir hususun yer almadığı anlaşıldığından, anılan dosyada mevcut bilgi ve belgelerin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan deliller olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı,
Davacı hakkında verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar içeriğinde yer alan deliller yönünden, davacı hakkında verilen kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar içeriğinde yer alan hususların davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan deliller olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı,
Davacı hakkındaki sosyal çevre bilgileri yönünden, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Davacıyla ilgili soruşturma bilgisi yönünden, Dairelerince yapılan 09/02/2022 tarihli ara kararına davalı idare tarafından verilen 21/04/2021 tarihli cevapta, davacı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin 2020/241 esas (Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin 2016/7900 sayılı dosyası) sayılı soruşturma dosyasında, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunca daha önceden verilmiş bir meslekten çıkarılma kararının bulunması ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 10/02/2022 tarih ve 2022/79 sayılı kararı ile "yeniden karar verilmesine yer olmadığına" karar verildiği, bunun dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtildiğinden, söz konusu soruşturma davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı,
Davacının kardeşinin kamu görevinden çıkarılmış olması yönünden, davacının kardeşi hakkındaki tespitte, davacının bizzat kendisini FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirecek herhangi bir hususa yer verilmediği görüldüğünden, davacının kardeşine yönelik tespitin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece bakılmakta olan dosyada davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan diğer delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairelerinin 09/02/2022 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşıldığından, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu kararlarda hukuka uyarlık bulunmadığı,
Dava konusu kararlarda hukuka uyarlık görülmediğinden, davacının talebi doğrultusunda bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi ve özlük haklarının iadesi gerektiği,
Öte yandan, davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi hâlinde yeniden işlem tesis edilebileceği gerekçesiyle,
Dava konusu kararların davacıya ilişkin kısmının iptaline, davacının talebi doğrultusunda bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren (03/01/2017) işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, özlük haklarının iadesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usule ilişkin itirazlarının neden yerinde görülmediğinin gerekçesinin kararda yer almadığı, dava konusu işlemin bir disiplin işlemi olmadığı, davacı hakkında R.K. isimli tanığın davacının 2014 HSYK seçim öncesi ve sonrasına ilişkin sosyal çevresine dair beyanı, davacı ve annesine ait Bank Asya hesabı bilgileri, bu kapsamda davacının annesinin 17-25 Aralık'tan sonra Bank Asya hesabında artış olması, davacının çocuğunu 2012-2016 yılları arasında FETÖ iltisaklı okula göndermesi, FETÖ'nün etkin olduğu dönemde davacıya verilen yüksek teftiş notu (84 puan) ve notu veren Başmüfettişlerden E.D'nin Bylock kullanıcısı olması, davacının kardeşinin yarbay olarak görev yapmakta iken görevine son verilmesi ve FETÖ'nün etkin olduğu dönemde İspanya'da düzenlenen 5-6 günlük seminere katılımına dair bilgiler bir arada değerlendirildiğinde, davacının iltisak ve irtibatını gösteren bu kadar delillerin rastlantı, tevafuk, tesadüf veya yanlış anlaşılma ile açıklanmasının hayatın olağan akışına uygun olmayacağı, Kurul kanaatinin davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle iltisaklı ve/veya irtibatlı olduğu yönünde oluştuğu, her ne kadar; davacı hakkında "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan başlatılan adli süreç mahkûmiyet dışında bir kararla sonuçlanmış ise de; dava konusu işlem "üyelik" değil "iltisak ve irtibat" isnadına dayandığından söz konusu kararın davacının hukuki durumunu değiştirmediği, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı mali haklarının meslekten çıkarılmasına karar verildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi talebi yönünden ise 667 sayılı KHK ve 6749 sayılı Kanun uyarınca meslekten çıkarılan yargı mensuplarının 685 sayılı KHK kapsamında Danıştayda açtıkları davalardaki parasal - özlük hak, maddi/manevi tazminat ve faiz talepleri yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddi gerektiği, temyiz talebinin kabulü ile, Danıştay Beşinci Dairesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'İN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c) Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, parasal hakların ödenmesinde, davacının meslekten çıkarıldığı tarihten, iptal kararı uyarınca mesleğe iade edildiği tarih arasında geçen dönemde varsa tespit edilecek çalışmaları karşılığında edindiği gelirin mahsup edilmesi gerektiği tabiidir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu işlemlerin davacıya ilişkin kısmının iptaline, davacının talebi doğrultusunda bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine, özlük haklarının iadesine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 13/06/2022 tarih ve E:2017/640, K:2022/4598 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 27/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava; yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun ... tarih ve ... sayılı kararının iptaline, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Anayasa'nın 138. maddesinde, hâkimlerin bağımsızlığı vurgulanmış ve vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri gerektiği belirtilmiş, hiçbir organ veya kişinin mahkemelere veya hâkimlere emir veya talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği veya tavsiye ve telkinde bulunamayacağı vurgulanmıştır. 139. maddesinde ise hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarih ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, "meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan "olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile "terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen" üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını "kavuşan, bitişen, birleşen", irtibatlı kavramını ise "bağlantılı" olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için birtakım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden; R.K. isimli tanığın davacının 2014 HSYK seçim öncesi ve sonrasına ilişkin sosyal çevresine dair beyanı, çocuğunun 2012-2016 yılları arasında örgüte müzahir okulda kaydının olması, örgütün etkin olduğu dönemde kamu imkanıyla yurt dışı eğitim/iş seyahati vs. olanaklardan yararlandırıldığı ve davacıya verilen yüksek teftiş notu (84 puan) ve notu veren Başmüfettişlerden E.D'nin bylock kullanıcısı olduğu, davacı ve annesine ait Bank Asya hesabı bilgileri ve bu kapsamda davacının annesinin 17-25 Aralık'tan sonra Bank Asya hesabında artış olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının bulunduğu sonucuna varıldığından, meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun dava konusu kararlarında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiğine, bu nedenle de davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne, Daire kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.

UYAP Entegrasyonu