DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2023/3213 E. , 2024/1247 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/3213
Karar No : 2024/1247
TEMYİZ EDEN (DAVACI): … Sendikası
VEKİLİ: Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR):
1- …
VEKİLİ: Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürü …
2- … Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Sekizinci Dairesinin 15/09/2023 tarih ve E:2021/2600, K:2023/3889 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: 06/02/2021 tarih ve 31387 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına ilişkin 05/02/2021 tarih ve 3519 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali ile 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu'nun Ek 30. maddesinin birinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 15/09/2023 tarih ve E:2021/2600, K:2023/3889 sayılı kararıyla;
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1/a fıkrasında, idarî davaların idarî işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin 3/c bendinde dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin 1/b bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi hâlinde davanın reddedileceğinin kurala bağlandığı,
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 3. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde; sendikanın, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlandığı; aynı Kanun'un 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde de, üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak sendikaların görevleri arasında sayıldığı,
Hukuk devletinin özünü; devletin hukuka bağlılığı, devlet organlarının hukukun içinde kalarak işlem ve eylemler yapmasının oluşturduğu, Anayasal bir ilke olarak, devletin tüm faaliyetlerinin yargısal denetime açık olması hukuk devletinin vazgeçilmez bir niteliği olup; yargı denetiminin, hukuk devleti ilkesinin en önemli unsurlarından biri konumunda olduğu, bununla birlikte bir idari işlemin yargı denetimine tabi tutulması için yapılacak başvuruların belirli usuli koşullara tabi olduğu, bu bağlamda bir idari işlemden dolayı iptal davası açılabilmesi için iptali istenilen idari işlem ile davacı arasında bir menfaat ilişkisinin bulunması gerektiği, idari işlem ile davacı arasındaki bağı ve ilgiyi anlatan menfaat ilişkisi kavramından söz edilebilmesi için; gerek doktrin, gerekse içtihatların, bu ilişkinin meşru, davacıyı etkileyecek bir biçimde kişisel ve güncel olması gerektiğinde birleştiği,
Menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırlarının, her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliği ve ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurularak dava konusu işlemin davacının hukuki durumu üzerinde yaratabileceği etki ve sonuçlardan hareketle değerlendirileceği,
4688 sayılı Kanun'un 3. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde sendika; kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlanmış olup, aynı Kanun'un 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde de, üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak sendikaların görevleri arasında sayıldığı,
Anılan Kanun hükmünün değerlendirildiği Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı kararında, 4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendi uyarınca kamu görevlileri sendikalarına, üyelerinin haklarını korumak amacıyla tanınmış olan dava açma hakkının kullanımında sınırlamaya gidilmesinin, Anayasa'nın hak arama hürriyetine ilişkin 36. maddesi kuralına uygun düşmeyeceği vurgulandıktan sonra, Danıştay Daireleri arasında, sendikaların, genel düzenleyici işlemlere karşı dava açabilmeleri konusunda içtihat farklılığı bulunmadığı; kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının, üyelerinin ortak, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için kurulmuş tüzel kişilikler olarak diğer tüm tüzel kişilere tanınan kuruluş amaçları çerçevesinde ve bu amaçları gerçekleştirecek ölçüde yetkili organları vasıtasıyla taraf ve dava ehliyetlerinin bulunduğu, bu nedenle, maddede öngörülen temsil yetkisinin gayesinin başka olduğunun açıklandığı,
Konuya ilişkin kanun hükümleri ile Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararı bir arada değerlendirildiğinde; kamu görevlileri sendikalarının, tüzel kişiliklerini ilgilendiren idari işlemler ile üyelerinin ortak hak ve menfaatlerini ihlal eden idari işlemlere karşı bizzat dava açabilecekleri, üyeleri hakkında tesis edilen bireysel işlemlere karşı da, üyelerini temsilen dava açabilecekleri sonucuna ulaşıldığı,
Somut uyuşmazlık bu hususlar gözetilerek ele alındığında; davanın, davacı Sendika tarafından bizzat açıldığı ve dava konusu işlemin Sendika tüzel kişiliğini ilgilendiren bir yönünün bulunmadığı anlaşıldığından, bu yönden davacı Sendikanın bu davayı açmakta; kişisel, güncel ve meşru bir menfaatinin bulunmadığı,
Dava konusu işlemin, davacı Sendikanın üyelerinin ortak hak ve menfaatlerini ihlal edip etmediğinin incelenmesine gelince;
Davacı Sendikanın Tüzüğü'ne göre, Sendikanın, Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet Kolunda kurulduğu, bu hizmet koluna, 4688 sayılı Kanun'un 41/(a) maddesine göre hazırlanan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Kapsamına Giren Kurum ve Kuruluşların Girdikleri Hizmet Kollarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik kurallarına göre, üniversiteler dahil olmak üzere eğitim ve öğretim kurum ve kuruluşlarının girdiği, Tüzük'ün 6. maddesinde Sendikanın, hizmet koluna dahil iş yerlerinde çalışan herkesi hiçbir ayrım gözetmeksizin ve hizmet kolunda çalışıyor olmaktan başka bir nitelik aranmaksızın üyeliğe kabul edeceği düzenlenmiş olup, aynı Tüzük'ün 3. maddesinde ise, Sendikanın üyelerinin sendikal ve demokratik amaçlar doğrultusundaki mücadelesinde hak ve çıkarlarının ihlal edildiği her durumda her türlü demokratik fiili ve meşru mücadele hakkını kullanacağı, onlar adına gerekli hukuksal girişimde ve yardımda bulunacağı, üyelerini ilgilendiren atama, yer değiştirme, değerlendirme, görevde yükselme ve kararlara katılma gibi konularda adil bir düzenleme yapılmasına çalışacağı, eğitimin içeriğinin ve yönetiminin demokratikleşmesini; her kademedeki yöneticilerin iş yerinde çalışanlar tarafından demokratik bir şekilde seçimle ve süreli görev almasını savunacağının belirtildiği,
Davacı Sendika tarafından, Boğaziçi Üniversitesinde görev yapan öğretim elemanı üyelerinin bulunduğu belirtilerek dava açıldığı ve dava konusu işleme yönelik birtakım hukuka aykırılık iddialarında bulunulduğu görülmekte ise de, bu işlemin, Sendikanın üyelerinin ortak hak ve menfaatlerini hangi yönden ihlal ettiğine dair herhangi bir açıklamaya yer verilmediğinin anlaşıldığı,
Dava konusu düzenlemenin kapsamı dikkate alındığında, Sendikanın bütün üyelerinin ortak çıkarlarını ilgilendiren bir yönünün de olmadığının görüldüğü,
Bu durumda, davacı Sendikanın dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, Sendikalarının eğitim ve bilim işkolunda faaliyet gösteren bir kamu görevlileri sendikası olduğu ve Boğaziçi Üniversitesi bünyesinde görev yapan akademik ve idari personel olan üyelerinin bulunduğu, davanın amacının idari faaliyetlerin hukuka uygunluk denetiminin yapılabilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması olduğuna göre menfaat kavramının dar değil, geniş yorumlanması gerektiği, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kararın mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olduğu, Sendikalarının da dava açamaması halinde dava konusu işlem hakkında hangi kurum ya da kişi tarafından dava açılabileceğinin anlaşılamadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI: Davalı idareler tarafından, Danıştay Sekizinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle ehliyet yönünden reddine ilişkin Danıştay Sekizinci Dairesinin temyize konu 15/09/2023 tarih ve E:2021/2600, K:2023/3889 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 30/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY X- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. Bir iptal davasının açılabilmesi ve idari yargı mercilerinin bu davayı ön koşullar yönünden kabul edebilmesi için 2577 sayılı Yasa'nın 14. maddesi uyarınca dava dilekçeleri "ehliyet" yönünden de incelenmektedir. Dolayısıyla, iptal davası açılabilmesinin ön koşullarından biri, davacının objektif ve subjektif dava ehliyetinin olmasıdır. Danıştayın istikrar bulan kararlarına göre, davacının subjektif dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü için idari kararın davacının meşru, şahsi ve güncel bir menfaatini ihlal etmesi gerekmektedir. İptal davalarında, dava konusu işlemin davacının menfaatini ihlal ettiğinin saptanması davacının bu davada ehliyetinin (subjektif ehliyetinin) bulunduğu, dolayısıyla davanın esasının incelenmesine geçilebileceği sonucunu yaratmaktadır.
Kişisel menfaat ihlaline ilişkin Danıştay kararlarına bakıldığında, olayın özelliğine göre farklılıklar gösterdiği gözlemlenmektedir. Kiracıların, belde sakinlerinin, derneklerin, sendikaların, meslek kuruluşlarının dava açma ehliyetleri yönünden yapılan yargısal yorumlar zaman içinde iptal davasının hukuk devletini sağlamanın en önemli unsurlarından biri olduğu gerçeğini dikkate alan bir seyir izlemektedir.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulu, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılmasına ve sürdürülmesine ilişkin bir husustur. Dolayısıyla, kişisel menfaat ihlali kavramının, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
Bireylerin ve sivil toplum kuruluşlarının menfaat ilgisini kurdukları idari tasarrufları, iptal davası yoluyla idari yargı önüne getirmelerinin, idarenin hukuka uygunluğunun yargısal denetiminin sağlanmasıyla "Hukuk Devleti" nin gerçekleştirilmesine hizmet edeceği; soruna bu açıdan bakıldığında, idari yargıya özgü bir dava türü olan "iptal davası"nı açan gerçek veya tüzel kişilerin, dava açmakla ulaşmak istediği amaç bakımından klasik anlamda "davacı"dan farklı olduğu tartışmasızdır.
Aksi yönde bir anlayış, iptal davasının ön koşullarından olan "menfaat ihlali"ni "hak ihlali"ne yaklaşan bir tarzda yorumlama sonucunu yaratır ki, bu durumun idari yargının varlık nedeni ile de yasa koyucunun amacı ile de bağdaşmayacağı açıktır.
Bu itibarla, bir idari faaliyet ile, dava açma ciddiyetini sağlamaya yetecek ölçüde muhatap olup, menfaat ilgisini kuran kişi ve kuruluşlar söz konusu faaliyetle ilgili idari işlemlerin iptali istemiyle dava açabilirler. Kamu görevlileri sendikasının dava açma ehliyetinin de bu açıdan ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 3(g) maddesinde, sendika, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak tanımlanmış; aynı Kanun'un 19. maddesinde de, üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf olmak sendikaların görevleri arasında sayılmıştır.
Anılan Kanun hükmünün değerlendirildiği Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı kararında, 4688 sayılı Kanun'un 19/f maddesi uyarınca kamu görevlileri sendikalarına, üyelerinin haklarını korumak amacıyla tanınmış olan dava açma hakkının kullanımında sınırlamaya gidilmesinin, Anayasa'nın hak arama hürriyetine ilişkin 36. maddesi kuralına uygun düşmeyeceği vurgulandıktan sonra, Danıştay Daireleri arasında, sendikaların, genel düzenleyici işlemlere karşı dava açabilmeleri konusunda içtihat farklılığı bulunmadığı; kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının, üyelerinin ortak, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için kurulmuş tüzel kişilikler olarak diğer tüm tüzel kişilere tanınan kuruluş amaçları çerçevesinde ve bu amaçları gerçekleştirecek ölçüde yetkili organları vasıtasıyla taraf ve dava ehliyetlerinin bulunduğu, bu nedenle, maddede öngörülen temsil yetkisinin gayesinin başka olduğu açıklanmıştır.
Yukarıda alıntı yapılan, Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu kararında da açıklandığı gibi, kamu görevlileri sendikalarının, kuruluş amaçlarını gerçekleştirecek ölçüde yetkili organları vasıtasıyla taraf ve dava ehliyetleri bulunmaktadır.
Davacı Sendikanın Tüzüğü'nde, Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu’nda kurulduğu, bu hizmet koluna, 4688 sayılı Kanun'un 41/(a) maddesine göre hazırlanan Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Kapsamına Giren Kurum ve Kuruluşların Girdikleri Hizmet Kollarının Belirlenmesine İlişkin Yönetmelik kurallarına göre, üniversiteler dahil olmak üzere eğitim ve öğretim kurum ve kuruluşlarının girdiği belirtilmiş, aynı Tüzüğün 3. maddesinde ise, Sendikanın üyelerinin sendikal ve demokratik amaçlar doğrultusundaki mücadelesinde hak ve çıkarlarının ihlal edildiği her durumda her türlü demokratik fiili ve meşru mücadele hakkını kullanacağı, onlar adına gerekli hukuksal girişimde ve yardımda bulunacağı belirtilmiştir.
Dava konusu edilen düzenlemenin, Boğaziçi Üniversitesinde Hukuk Fakültesi ve İletişim Fakültesi kurulmasına ilişkin olduğu ve davacı Sendika'nın üyeleri arasında Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinin bulunduğu hususu ile iptal davalarında ön koşul olan menfaat ilişkisinin, iptal davasının içtihat ve doktrinde kabul gören hukukun üstünlüğünün sağlanması yoluyla idarenin hukuka bağlılığının ve sonuçta hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi amacına hizmet edecek şekilde yorumlanması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacı Sendika'nın; dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali istemiyle açılan davada, kişisel ve güncel menfaatinin, dolayısıyla dava açma ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, davacı Sendikanın faaliyet gösterdiği hizmet kolu ve Tüzüğünde yer verilen amaçları ile temel değer ve ilkeleri göz önüne alındığında, bu davayı açmasında ehliyeti bulunduğunun kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle; davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen temyize konu Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!