WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/2834 E.  ,  2024/1048 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/2834
Karar No : 2024/1048

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: … İl Emniyet Müdürlüğü'nde 3. sınıf emniyet müdürü olarak görev yapan davacının 2. sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ettirilmemesine ilişkin … tarih ve … sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu kararının iptali ile bu karar nedeniyle yoksun kalınan parasal ve özlük haklarının ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı; dava konusu işlemin iptali ile maddi ve diğer özlük haklarının davacıya ödenmesi istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kararının Danıştay Beşinci Dairesinin 15/03/2018 tarih ve E:2016/6794, K:2018/12118 sayılı kararıyla; iptale ilişkin kısmının onanması, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının bozulması üzerine bozma kararına uyularak ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemin hukuka aykırılığını açıkça ortaya koyan yargı kararının gereği olarak, davalı idarenin Kurul karar tarihi itibariyla bulunduğu rütbedeki bekleme süresini dolduran davacıyı bir üst rütbe olan 2. sınıf emniyet müdürlüğü rütbesine terfi ettirilmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının parasal ve diğer özlük haklarının tazminine karar verilmesi isteminin kabulü ile özlük ve parasal haklarının hesaplanarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin karar düzeltme aşamasında 22/02/2023 tarih ve E:2023/184, K:2023/625 sayılı kararıyla;
Yapılan inceleme neticesinde, 2015 yılı rütbe terfi sözlü sınavlarının dayanağını oluşturan ilgili mevzuat hükümlerinin Danıştay Beşinci Dairesinin 23/11/2020 tarih ve E:2016/23694, K:2020/5343 sayılı kararıyla iptaline karar verilmiş olmasının davacının sözlü sınavda başarılı olduğu sonucunu doğurmayıp yeniden yapılacak sözlü sınavda değerlendirilmesine yönelik olması nedeniyle bu aşamada davacının maddi kayıplarının ödenmesi ve özlük haklarının iadesi talebine ilişkin karar verilmesine yer olmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, … sayılı kararın bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesinin ısrar kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K: … sayılı kararıyla;
Mahkemelerince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın "davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına" ilişkin kısmının Danıştay Beşinci Dairesi'nin 15/03/2018 tarih ve E:2016/6794, K:2018/12118 sayılı kararı ile bozulması üzerine bozma kararına uyularak Danıştay gerekçeleri doğrultusunda davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesine karar verildiği; bozmaya uyularak verilen bu kararın karar düzeltme aşamasında Danıştay İkinci Dairesince bozulduğu, bozma kararının kararın kesinleşen kısmına ilişkin değerlendirme yapılarak verildiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle, bozma kararına uyulmadığı açıklanmış ve … tarih ve E:… K:… sayılı kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davalı idare tarafından, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 167. maddesi hükmü karşısında davacıya henüz atanmadığı rütbenin mali ve özlük haklarının ödenmesine karar verilmesinin mümkün olmadığı, henüz hukuk aleminde doğmamış olan irade beyanının da idari davaya konu olamayacağı ve bu talep hakkında hüküm kurulamayacağı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Olayda davacı lehine usuli müktesep hak oluştuğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddi ile ... İdare Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Temyizen incelenen dosyada, yargılamanın geldiği aşama itibarıyla, usuli müktesep hak kavramının ve istisnalarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yargıtayın 04/02/1959 tarih ve E:1957/13, K:1959/5 sayılı ve 09/05/1960 tarih ve E:1960/21, K:1960/9 sayılı içtihadı birleştirme kararlarıyla, hukukta uygulamaya giren usuli kazanılmış hak kavramı, bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hak olarak tanımlanmaktadır. İlk derece mahkemesinin doğru bularak uyduğu bozma kararı üzerine, temyiz yerinin bozma kararı ile benimsediği esaslara aykırı şekilde bozma kararı verememesi olarak tanımlanan bu ilkenin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/07/2006 tarih ve E:2006/4-519, K:2006/527 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kimi istisnaları da bulunmaktadır. (Aynı doğrultuda, HGK’nun 21/01/2004 tarih ve E:2004/10-44, K:2004/19, 03/02/2010 tarih ve E:2010/4-40, K:2010/54 sayılı kararları bulunmaktadır.)
Usuli müktesep hak ilkesine göre; mahkemenin, bozmaya uymasından sonra, yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili bir kanun çıkması; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hallerinde, usuli kazanılmış hakka göre değil, ortaya çıkan yeni hukuki durumlara göre karar verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasında olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış hakkın uygulanması mümkün değildir.
Öğretide, istisnaların bunlarla sınırlı olmadığı, bugüne kadar artarak geldiği gibi bundan sonra da yeni istisnaların olabileceği savunulmaktadır.
Usuli kazanılmış hak ilkesinin idari yargıda uygulanabilirliğine gelince;
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 03/03/2000 tarih ve E:1999/1126, K:2000/394 sayılı ve 23/10/2003 tarih ve E:2001/864, K:2003/744 sayılı kararlarında, usuli kazanılmış hak ilkesi incelenmek suretiyle bir sonuca varılmış olup, özellikle E:1999/1126 sayılı kararda;
"Temyiz incelemesi sonucunda bir mahkeme kararının işin esasına ilişkin olarak bozulması halinde mahkemenin, bozma kararına uymak veya ilk kararında ısrar etmek olanağı bulunmaktadır. Mahkemenin ilk kararında ısrar etmeyerek, bozma kararına uymak suretiyle verdiği kararın temyizi halinde, temyiz mercii, bu kez bozma kararına uygun karar verilip verilmediğini incelemek durumundadır. Temyiz incelemesi sırasında, temyiz merciinin, aynı yasal mevzuatla farklı bir sonuca ulaşması, ilk bozma ve buna uyularak verilmiş olan yargı kararının aynı mevzuat karşısında yeniden değerlendirilmesi, taraflar ve uygulama açısından istikrar ve kazanılmış haklar yönünden, aykırı sonuçlar yaratabilir.
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda, usuli kazanılmış hak ile ilgili açık bir hüküm olmamakla beraber; İdare Mahkemesince, Danıştay'ın ilgili Dairesinin temyiz incelemesi sonucunda vermiş olduğu bozma kararına uyulmak suretiyle verilen kararın, Dairesince yeniden temyizen incelenmesi aşamasında yapılacak inceleme, Mahkeme kararının bozma kararına uygun olup olmadığı, bir başka anlatımla, bozma kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği, kararın bozma kararı doğrultusunda olup olmadığı konusuyla sınırlı olmak durumundadır." gerekçesine yer verilmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/12/2009 tarih ve E:2006/149, K:2009/3386 sayılı kararında da "usuli kazanılmış hak ilkesi" ayrıntılı olarak incelenmiştir.
İçtihatlarla varılan bu sonuca uygun olarak, 2577 sayılı Kanun'un 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle değiştirilen 50. maddesinin 4. fıkrasında, "Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır." düzenlemesine yer verilmek suretiyle, idari yargıda da usuli kazanılmış hak ilkesi yasal dayanağa kavuşmuştur.

Dolayısıyla, Danıştay kararlarında, usuli kazanılmış hak ilkesinin uygulandığı ve temyiz incelemesi sonucunda verilmiş olan bozma kararına uyulmak suretiyle verilen kararın, Dairesince yeniden temyizen incelenmesinin, bozma kararına uygunluk yönünden yapılacağı belirtilmektedir.
Nitekim, içtihatla varılan bu sonuca uygun olarak, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 18/06/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle değiştirilen 50. maddesinin (4) numaralı fıkrasında da, "Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır." düzenlemesine yer verilmek suretiyle, idari yargıda da usuli kazanılmış hak ilkesi yasal dayanağa kavuşmuştur.
Öte yandan; 2577 sayılı Kanun'un 50. maddesinin 4. fıkrasının iptali istemiyle yapılan itiraz başvurusu üzerine, Anayasa Mahkemesince verilen 12/06/2020 tarih ve E:2019/115,K:2020/31 sayılı kararda;
"...Yargıtay içtihatlarında usuli kazanılmış hak ilkesinin salt kavramsal tanımıyla bağlı kalınmak suretiyle anılan ilkenin uygulanmasında kategorik ve şekilci bir yaklaşımın sergilenmesinden kaçınıldığı, uyuşmazlığın özel koşullarının gözetilerek söz konusu ilkeye bazı istisnaların getirildiği görülmektedir. Bu bağlamda Yargıtay; kamu düzenini ilgilendiren bir usul kuralının dikkate alınmadan karar verilmiş olması, bozma kararının hukuki değerlendirme dışında tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta anlaşılabilecek kadar açık ve belirgin, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyecek ve çoğu kez tersine çevirecek, düzeltilmemesi kamu düzenini ve vicdanını zedeleyecek nitelikte bir maddi hataya dayanması, mahkemece bozma kararına uyulmasından sonra uyuşmazlığa uygulanma imkânı bulunan geçmişe etkili yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, aksi yönde bir içtihadı birleştirme kararının alınması, uygulanması gereken kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi, tarafların feragat ya da kabul yönündeki irade bildirimlerinin dava dosyasına girmesi gibi durumlarda usuli kazanılmış hak ilkesini uygulamama yönünde bir içtihat geliştirmiştir... Bu kapsamda Danıştayın da ilgili Yargıtay kararlarına atıfta bulunarak usuli kazanılmış hak ilkesini yukarıda yer verilen istisnalarla ve idari yargılama usulünün özelliklerine uygun olmak kaydıyla uyguladığı anlaşılmaktadır...
...Bununla birlikte kuralın söz konusu ihtiyacın giderilmesine hizmet ederken hukukun üstünlüğü ilkesini dışladığından, başka bir deyişle usuli kazanılmış hak ilkesinin gerektiğinde hukukun üstünlüğü ilkesi feda edilerek her durum ve koşulda, istisnasız bir şekilde uygulanma kabiliyetine sahip olmasını öngördüğünden veya bu sonucu amaçladığından söz edilemez. Bu itibarla kurala içtihat yoluyla birtakım istisnalar getirilebilmesinin mümkün olduğu, ancak her hukuki sebebin de bu kuralın istisnası olarak kabul edilemeyeceği açıktır.
Kuralın uygulamalarına bakıldığında Danıştayın idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerince bozmaya uyulması üzerine yeniden verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvurularını, kurala atıfta bulunarak sadece bozma kararındaki esaslara uyulup uyulmadığı yönünden incelemek suretiyle gerçekleştirdiği...; bununla birlikte tıpkı içtihada dayalı uygulama döneminde olduğu gibi anılan ilkeyi mutlak olarak yorumlamadığı ve yine idari yargının niteliğini, amacını, ilkelerini dikkate alarak birtakım istisnalarının olabileceğini kabul ettiği, bu bağlamda, kanunda geçmişe etkili bir değişiklik yapılması, o konuda sonradan bir içtihadı birleştirme kararının alınması, Anayasa Mahkemesince kanun hükmünün iptal edilmesi, kamu düzenini ilgilendiren bir usul kuralı dikkate alınmadan karar verilmiş olması, Anayasa Mahkemesince bireysel başvuruda aynı konuda hak ihlaline karar verilmesi gibi durumlarda bozma kararına uyularak verilen mahkeme kararları hakkında yeniden bozma kararları verdiği görülmektedir...
Bununla birlikte yargı içtihatlarıyla kabul edilmiş olan usuli kazanılmış hak ilkesini hukuki güvenliği sağlama ve kamu yararını gerçekleştirme amacıyla kanun hükmü niteliğine kavuşturan kanun koyucunun yukarıda belirtilen meşru amaçlarla ve hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde yargılamanın hakkaniyet, hukukun üstünlüğü gibi ilkelerin görmezden gelinerek ya da temel hak ve özgürlükler ihlal edilerek sonuçlandırılması yolunda bir iradesinin varlığından söz etmek mümkün değildir. Dolayısıyla kural, yargı yerlerince usuli kazanılmış hak ilkesinin uygulanmasında hukuk devleti ve adil yargılanma hakkı ilkeleri gereğince içtihat yoluyla istisnai durumlar öngörülebilmesine engel teşkil etmemektedir. Aksi yönde bir kabulün hukuki güvenlik ilkesinin öz değil sadece şekil itibarıyla korunması anlamına geleceği gibi temel görevi adaleti tesis etmek olan yargı mercilerinin varlık sebebiyle de bağdaşmayacağı açıktır..." şeklinde değerlendirmelerde bulunulduğu görülmektedir.
Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden;
... İdare Mahkemesince, dava dosyasında yer alan Merkez Değerlendirme Kurulu kararında yer verilen gerekçeler, uyuşmazlık konusu terfi döneminde terfiyi hak eden ve terfi ettirilen personele ilişkin liste ile bu listede yer alan personelin kıdem, sicil, ödül ve takdirnameler, eğitim ve öğrenimle kazanılan bilgi, beceri ve davranışlar ile geçmişte alınmış cezalar, geçirilen ve devam eden soruşturma bilgileri gözönünde bulundurulduğunda; davalı idarece liyakat değerlendirmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerin, rütbe terfiine aday personel yönünden eşit, objektif ve istikrarlı şekilde uygulanmadığı sonucuna varıldığından, davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlılık görülmediği gerekçesiyle idari işlemin iptaline, iptal hükmü davacının doğrudan 2.sınıf emniyet müdürlüğüne terfi ettirilmesi sonucunu doğurmayacağından ve davalı idarece yeniden bir değerlendirme yapılarak ayrıca bir işlem tesis edileceğinden parasal ve özlük hakların ödenmesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği,
Tarafların karşılıklı temyizi üzerine, Danıştay Beşinci Dairesince İdare Mahkemesi kararının "dava konusu işlemin iptaline" ilişkin kısmının onanarak kesinleştiği, "davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına" ilişkin kısmının ise 2577 sayılı Kanunun 28. maddesi uyarınca idare mahkemesinin iptal kararının icaplarına göre idarenin, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur olduğu belirtildikten sonra maddi ve hukuki koşullara göre uygulanabilir nitelikte olan bir yargı kararını "aynen" ve "gecikmeksizin" uygulamaktan başka bir seçeneği bulunmayan idarenin, dava konusu işlemin hukuka aykırılığını açıkça ortaya koyan yargı kararının gereği olarak, Kurul karar tarihi itibariyla bulunduğu rütbedeki bekleme süresini dolduran davacıyı bir üst rütbe olan 2. sınıf emniyet müdürlüğü rütbesine terfi ettirmesi ve maddi ve diğer özlük haklarının tazminine karar vermesi gerektiğinden, bozulmasına karar verildiği;
İdare Mahkemesinin bozma kararına uyarak davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesine karar verdiği;
Bozmaya uyularak verilen bu kararın Danıştay İkinci Dairesince karar düzeltme aşamasında "2015 yılı rütbe terfi sözlü sınavlarının dayanağını oluşturan ilgili mevzuat hükümlerinin Danıştay Beşinci Dairesinin 23/11/2020 tarih ve E:2016/23694, K:2020/5343 sayılı kararıyla iptaline karar verilmiş olmasının, davacının sözlü sınavda başarılı olduğu sonucunu doğurmayıp yeniden yapılacak sözlü sınavda değerlendirilmesine yönelik olması nedeniyle bu aşamada davacının maddi kayıplarının ödenmesi ve özlük haklarının iadesi talebine ilişkin karar verilmesine yer olmadığı gerekçesiyle bozulduğu,
İdare Mahkemesinin, Danıştay İkinci Dairesince verilen bahse konu bozma kararının, dava konusu işlemin iptaline ilişkin kanun yolundan geçerek kesinleşen kısmına yönelik değerlendirme yapılarak verildiği gerekçesiyle bozma kararına uyulmayarak ısrar kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda değinilen süreç dikkate alındığında, temyiz incelemesi sonucunda verilmiş olan bozma kararına uyularak verilen kararın, Dairesince yeniden temyizen incelenmesinin, bozma kararına uygunluk yönünden yapılması gerektiği, bu itibarla, davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğu açık olup, bozma kararına uyularak verilen davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi yolundaki kararın, yeniden bozulmasının usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır
Bu durumda, ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuki isabetsizlik bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2. Davacının parasal ve özlük haklarının hesaplanarak ödenmesine ilişkin ... İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Yargılamanın geldiği aşama itibarıyla, usuli muktesep hak kavramının ve istisnalarının değerlendirilmesi gerekmiştir.
Yargıtay'ın 04/02/1959 tarih ve E:1957/13, K:1959/5 sayılı ve 09/05/1960 tarih ve E:1960/21, K:1960/9 sayılı içtihadı birleştirme kararlarıyla, hukukta uygulamaya giren usuli kazanılmış hak kavramı, bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hak olarak tanımlanmaktadır. İlk derece mahkemesinin doğru bularak uyduğu bozma kararı üzerine, temyiz yerinin bozma kararı ile benimsediği esaslara aykırı şekilde bozma kararı verememesi olarak tanımlanan bu ilkenin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12/07/2006 tarih ve E:2006/4-519, K:2006/527 sayılı kararında da belirtildiği üzere, kimi istisnaları da bulunmaktadır. (Aynı doğrultuda, HGK’nun 21/01/2004 tarih ve E:2004/10-44, K:2004/19, 03/02/2010 tarih ve E:2010/4-40, K:2010/54 sayılı kararları bulunmaktadır.)
Usuli müktesep hak ilkesine göre; mahkemenin, bozmaya uymasından sonra, yeni bir içtihadı birleştirme kararı ya da geçmişe etkili bir kanun çıkması; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi hallerinde, usuli kazanılmış hakka göre değil, ortaya çıkan yeni hukuki durumlara göre karar verilmesi gerekmektedir.
Usuli müktesep hak ilkesi, 2577 sayılı Kanun'un 18/6/2014 tarih ve 6545 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle değiştirilen 50. maddesinin 4. fıkrasında, "Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır." düzenlemesine yer verilmek suretiyle mevzuata da dahil edilmiştir.
Bununla birlikte, çoğunluk kararında da değinilen, Anayasa Mahkemesinin 12/06/2020 tarih ve E:2019/115,K:2020/31 sayılı somut norm denetimi kararında; "..Kuralın uygulamalarına bakıldığında Danıştayın idare ve vergi mahkemeleri ile bölge idare mahkemelerince bozmaya uyulması üzerine yeniden verilen kararlara karşı yapılan temyiz başvurularını, kurala atıfta bulunarak sadece bozma kararındaki esaslara uyulup uyulmadığı yönünden incelemek suretiyle gerçekleştirdiği...; bununla birlikte tıpkı içtihada dayalı uygulama döneminde olduğu gibi anılan ilkeyi mutlak olarak yorumlamadığı ve yine idari yargının niteliğini, amacını, ilkelerini dikkate alarak birtakım istisnalarının olabileceğini kabul ettiği, bu bağlamda, kanunda geçmişe etkili bir değişiklik yapılması, o konuda sonradan bir içtihadı birleştirme kararının alınması, Anayasa Mahkemesince kanun hükmünün iptal edilmesi, kamu düzenini ilgilendiren bir usul kuralı dikkate alınmadan karar verilmiş olması, Anayasa Mahkemesince bireysel başvuruda aynı konuda hak ihlaline karar verilmesi gibi durumlarda bozma kararına uyularak verilen mahkeme kararları hakkında yeniden bozma kararları verdiği görülmektedir... ifadesi yer bulmuştur.
Buna göre, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararına uyulmasında olduğu gibi, kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış hakkın uygulanmasının mümkün olmadığının kabulü gerekir.
Bakılan davada, davacının 2. Sınıf Emniyet Müdürlüğüne terfi ettirilmemesine ilişkin … tarih ve …. sayılı Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Değerlendirme Kurulu kararı …. İdare Mahkemesi tarafından davalı idarece liyakat değerlendirmesinde dikkate alınması gereken ölçütlerin eşit, objektif ve istikrarlı şekilde uygulanmadığı sonucuna varılarak iptaline karar verilmiş ve bu karar temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmişse de, idarenin bu karar üzerine yeniden bir değerlendirme yaparak yeni bir karar vereceği açık olup, buna göre davacının işlem nedeniyle yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının ödenmesi istemi yönünden bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, temyiz tekniğine uygun olmayan bir şekilde parasal ve özlük hakların hesaplanarak ödenmesine karar verilmesi gerektiği yolundaki bozma kararına İdare Mahkemesince uyulması neticesinde, davacı lehine usuli müktesep hak oluşmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla; temyize konu karar açısından, işin esasının incelenmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

KARŞI OY
XX- …. İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının Danıştay İkinci Dairesinin 22/02/2023 tarih ve E:2023/184, K:2023/625 sayılı kararında yer alan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

UYAP Entegrasyonu