WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/268 E.  ,  2024/1243 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/268
Karar No : 2024/1243

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …

İSTEMİN KONUSU: Danıştay Beşinci Dairesinin 12/09/2022 tarih ve E:2016/57870, K:2022/5818 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının iptali ile bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi ve 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (6749 sayılı Kanun'un) Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 12/09/2022 tarih ve E:2016/57870, K:2022/5818 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları ile davacının Anayasa'ya aykırılık iddiası ciddi görülmemiş,
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan ceza soruşturması sonucunda, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Soruşturma No:…, K:… sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğinin görüldüğü,
Davacının eski eşi tarafından verilen şikayet dilekçesi yönünden; davacının örgütle iltisakı ve/veya irtibatı hususunda doğruluğu ortaya konulamayan ve tutarsız olduğu anlaşılan şikayet dilekçesinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmediği,
Asya Katılım Bankası hesabı yönünden; davacının Asya Katılım Bankası hesabının 2012 yılında açılması ve söz konusu hesapta FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka'nın TMSF'ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönem de dahil olmak üzere örgüte yardım amaçlı hesap hareketliliğinin tespit edilmemiş olması karşısında, davacının Asya Katılım Bankası AŞ nezdinde hesabının bulunmasının, FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koymaya yeterli bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı,
Davacıya 2012 yılında yüksek teftiş notu verilmesi yönünden; davacıya örgütle iltisaklı/irtibatlı olması nedeniyle 2012 yılı teftişinde yüksek puan verildiğine dair iddianın soyut nitelikteki bir iddiadan ibaret olup somut bilgi ve belgelerle desteklenmediği görüldüğünden, belirtilen hususun davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,
Dijital materyallerin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporu ve HTS kaydı yönünden; davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı kurumlardan olan Kimse Yok Mu Derneğinden mesaj alması hususunun davacının FETÖ ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğu ileri sürülmüş ise de, sadece bu şekilde mesaj almış olmasının, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı bulunduğunun göstergesi olarak kabulüne olanak bulunmadığı,
Davacı hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan tespitler yönünden;
Davalı idarece söz konusu kararda yer alan "... şüphelinin 28/11/2013 tarihi ile 01/12/2013 tarihi arasında konakladığı ... Oteli'nde aynı aralıkta kalan 99 kişiden 26'sının Fetö'den işlem gördüğünün, 27/05/2014-29/05/2014 tarihleri arasında konakladığı KTÜ Koru Tesisleri'nde kalan 40 kişiden 12'si hakkında aynı suçtan işlem yapıldığının, sadece 2011 yılında yurt dışına çıkış kaydının bulunduğunun belirtildiği, Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Sekreterliği'nin 30/10/2018 tarihli cevabi yazısında, şüphelinin 12.10.2014 tarihinde yapılan HSK seçimleri öncesinde 08/10/2014-11/10/2014 tarihi arasında yıllık izin kullandığının görüldüğü,(2014 yılı Ekim ayında yapılan HSK seçimlerinden kısa süre önce örgüt mensubu hakim savcıların izin ve rapor alarak daha önce birlikte çalıştığı ya da tanıdığı hakim ve savcıların görev yerlerine oy istemek amacıyla gittiklerine dair itirafçı beyanları doğrultusunda araştırılmıştır.), Söz konusu tarihte Tonya Cumhuriyet savcısı olan şüphelinin kullandığı tespit edilen hatta ilişkin hts kayıtlarına göre, şüphelinin 02.10.2014 tarihinden 12.10.2014 tarihine kadarki baz verilerinin; Trabzon(Tonya), Giresun, Ordu, Samsun, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Sakarya, Düzce, Bolu, Karabük, Giresun ve Trabzon şeklinde olduğunun görüldüğü..." şeklindeki tespitlerin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğunun iddia edildiği,
Davalı idarece dava dosyasına sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının konakladığı mekanlardan birinin kamu kurumuna diğerinin özel bir işletmeye ait olduğu, davacı ile aynı tarih aralığında belirtilen tesislerde konaklama yapan ve Polnet kayıtlarında hakkında FETÖ/PDY şerhi bulunan kişilerin davacı ile örgütsel faaliyet kapsamında aynı yerde konakladığını ispatlar mahiyette bir belge sunulmadığı; yine 2014 yılı HSK üye seçimleri öncesi örgütün sözde bağımsız adayları lehine seçim çalışması yürüttüğünü ya da örgütsel herhangi bir faaliyette bulunduğunu ortaya koyabilecek somut bir tespit, tanık beyanı ya da başkaca bir bilgi ve belgenin dosya kapsamına sunulmadığının görüldüğü,
Netice itibarıyla, davacı hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer verilen tespitlerin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacıyla ilgili ihbar/şikayet bilgileri yönünden; O.A. isimli şahıs ve kimliği belli olmayan kişi tarafından yapılan, davacının örgütle iltisakı ve/veya irtibatı olduğuna ilişkin somut veriler içermeyen ve Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından da işlem yapılmadığı anlaşılan ihbar/şikayet dilekçelerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan deliller olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı,
Davacının annesi ve babasının Bank Asya nezdinde gerçekleştirdiği bankacılık faaliyetlerine ilişkin tespit yönünden; davacının bizzat şahsına ilişkin olmayıp annesi ve babasına yönelik olan söz konusu tespitlerin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Diğer hususlar yönünden; davalı idare tarafından, davacının kız kardeşi Z.K. ve babası Ş.K. hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden soruşturma yürütülmesinin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatlı ve/veya iltisaklı olduğunu gösterir delil niteliğinde olduğunun ileri sürüldüğü,
Netice itibarıyla, davacının kardeşi ve babası hakkındaki tespitlerde, davacının bizzat kendisini FETÖ/PDY terör örgütü ile ilişkilendirecek herhangi bir hususa yer verilmediği görüldüğünden, davacının kardeşine ve babasına yönelik tespitlerin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesine olanak bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Davalı idarece dava konusu işlemin dayanaklarından birisi olarak olarak davacı hakkındaki sosyal çevre bilgilerinin gösterildiği anlaşıldığından, Dairelerinin 24/05/2021 tarihli ara kararı ile davalı idareye davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğunun sorulduğu, davalı idarece söz konusu ara kararına verilen 05/10/2021 tarihli cevapta, davacı hakkında sosyal çevre araştırmaları sonucunda elde edilen bilgi ve belgelerin, gerek davacının görev yaptığı mahalden gerekse diğer kurumlardan intikal eden ve işlem tesisinde Kurul kanaatinin oluşmasına destek olan her türlü veri ve bilgiler olduğunun belirtildiği görülmekle birlikte, anılan veri ve bilgilerin davalı idarece dava dosyasına somut bir şekilde sunulmadığının anlaşıldığı,
Netice itibarıyla, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Davacıyla ilgili soruşturma bilgisi yönünden; Dairelerince yapılan 24/05/2021 tarihli ara kararına davalı idare tarafından verilen ve Danıştay Genel Yazı İşleri Müdürlüğü kayıtlarına 05/10/2021 tarihinde giren cevapta, davacı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu … Dairesinin … esas sayılı (Hâkimler ve Savcılar Kurulu … Dairesinin … sayılı) soruşturma dosyasının dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu disiplin soruşturması kapsamında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından, söz konusu soruşturmanın davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davalı idarece, davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı veya bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairelerinin 24/05/2021 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakını veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka uyarlık görülmediği,
Dava konusu kararda hukuka uyarlık görülmediğinden davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi gerektiği gerekçesiyle,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının kararının iptaline, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usule ilişkin itirazlarının neden yerinde görülmediğinin gerekçesinin kararda yer almadığı, dava konusu işlemin bir disiplin işlemi olmadığı, bu nedenle hukuki denetimin disiplin işlemi kapsamında yapılamayacağı, meslekten çıkarılan bazı hakim ve savcılar tarafından açılan davalarda Dairenin verdiği bir kısım ret kararlarında yer alan değerlendirmeler ile bu dosyadaki iptal kararının gerekçesinde çelişkilerin bulunduğu, A.A. isimli tanığın beyanları, davacının eski eşi E.Y.M.'nin davacı hakkındaki şikayet dilekçesi ile bu dilekçe üzerine Avcılar Güvenlik Büro Amirliğince alınan 06/11/2019 tarihli ifadesi, davacıya 2012 yılında yüksek teftiş notu verilmesi, davacının dijital materyallerinin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporundaki tespitler, davacı hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan tespitler, davacıyla ilgili ihbar ve şikayet bilgileri birlikte değerlendirildiğinde, Kurul kanaatinin davacının FETÖ ile iltisaklı veya irtibatlı olduğu yönünde oluştuğu, 667 sayılı KHK ve 6749 sayılı Kanun uyarınca meslekten çıkarılan yargı mensuplarının 685 sayılı KHK kapsamında Danıştayda açtıkları davalardaki parasal-özlük hak, maddi/manevi tazminat ve faiz talepleri yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddi gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Kurulumuzun 31/01/2024 tarihli ara kararına cevabın gelmesi üzerine, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarih ve 6749 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararıyla, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiş, bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararı ile reddedilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Öte yandan, davacı hakkında hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan ceza soruşturması sonucunda, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Soruşturma No:…, K:… sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiği görülmüştür.

İLGİLİ MEVZUAT :
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz."
Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
Anayasa’nın 13. maddesi: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
Anayasa’nın 14. maddesi: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. ..."
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler."
Anayasa’nın 139. maddesi: "Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır."
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: "Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler."
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: "Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar."
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: "Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. ..."
2) AİHS
AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."
AİHS'in 8. maddesi: "Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."
3) Kanun
667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir."
Üçüncü fıkrası: "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır."
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır. ..."
4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1) Dava Konusu Edilen Kararın Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarih ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, "meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan "olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile "terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen" üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını "kavuşan, bitişen, birleşen", irtibatlı kavramını ise "bağlantılı" olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için bir takım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
2) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararın dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.
Öte yandan, 667 sayılı KHK'nın 3/1. maddesi uyarınca olağanüstü tedbir niteliğinde bir idari yaptırım olarak meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen yargı mensupları hakkında bu olağanüstü tedbirin sebebini oluşturan eylem ve davranışların niteliği ve mahiyeti itibarıyla aynı zamanda ceza hukuku bakımından da suç oluşturması halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) uyarınca "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçundan ceza soruşturması ve kamu davası açıldığı da görülmüştür.
Bununla birlikte, 667 sayılı KHK uyarınca bir yargı mensubu hakkında terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti olmasa da bu terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olması nedeniyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına yönelik olağanüstü idari tedbirin uygulanabilmesi karşısında, anılan yargı mensubu hakkında açılan ceza davasında beraatine karar verilmiş olmasının, ilgili hakkında anılan olağanüstü tedbirin hukuka uygunluğu yönünden yürütülen yargılama faaliyeti için bağlayıcı olmayacağı açıktır.
Bu durumda, davacı hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan ceza soruşturması sonucunda, … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Soruşturma No:…, K:… sayılı kararı ile kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olmasının, davacının FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Kurulumuz tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığı da bulunmamaktadır.
Dava dosyasında yer alan davacı hakkındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesine gelince;
Davacının eski eşi E.Y.M.'nin Hakimler ve Savcılar Kurulu hitaplı 29/03/2019 tarihli dilekçesinde; "Ben E.Y.M. eski eşim ve ailesinin fetöcü olduğunu devletinde bilmesini istiyorum ben bu insanlardan kurtuldum boşanma davamı açtım ve ailemle yaşıyorum... ... Kendisi ve ailesinin FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜ ile bağlantısı vardır.İlk görev yerinde Bankasya dan araba kredisi aldı. HSK Seçimlerinde tüm oyunu fetöcülere verdiğini bizzat kendisi söylemiştir. Parmak izine de bakılabilir doğrudur .Bunu eski eşim cezaevinden çıktıktan sonra kendi ağzıyla söylemiştir. Trabzon/TONYA İKİNCİ GÖREV yerinde AK PARTİ-TONYA teşkilatındaki herkes hakkında soruşturma açtığını söyledi. Yok yere boşuna insanlara dava açmış işini layıkıyla yapan birisi olmadı, işini çok abartan ve geç saatlerde işine giden bir savcı idi, orta okul ve Lisede de örgütün evlerinde kaldığını hem kendisi hemde abisi A.K. ile kaldığını kendisi söyledi, Ankara da Akademi eğitiminde iken sağlık raporu devlet hastanesinde alamamış eniştesi hazırlatıp devlet hastanesinden sağlık raporunu almış ailesi ile tartıştığımda söylediler niye bu kadar tapıyorsunuz dediğimde söylediler. Hain Darbe girişimi gecesi başsavcı bey yurt dışında olduğu için telefonla konuşarak gerekeni yapmasını istedi ve listeler geldikten sonra AKŞEHİR de ismi açıklanan hakim ve savcılar hakkında ben işlem yapmam tutuklamaya sevk etmem demiştir. Hain darbe girişimi gecesi HSK ya FAKS ÇEKEREK bu isimleri tutuklamayacağım işlem yapmayacağım faksda belirtmiş bunu cezaevinden çıktıktan sonra kendisi söyledi her halde o gece faks fark edilmedi,hsk da kargaşada dedi. Ve o gece canını ortaya koyduğu yoktur.o gece AKŞEHİR de hiç bir şey olmadı. Darbeye destek veren yoktu. 2010 yılından 2016 ya kadar her zaman kurban parasını FETÖ NÜN RUSYA TEMSİLSİCÎ VE RUSYA SORUMLUSU Eniştesine (A.V.) gönderdi. Kurban paralan ailesi annesi babası doktor olan ABLASI Z.K. ve doktor olan ABİSİ A.K. büyük ablaları F.E. kurban paralan rusya temsilcisi eniştesinin gönderdiği hesap numarasına gönderiyorlardı. Eniştem için canım kurban olsun diyen ... enişteleri A.V. fetönün rusya temsilcisi olduğunu söylüyorlardı. Eniştesinin kod adı ... olduğunu söylüyorlardı. Bu adam ABD ye ailesi ile kaçmış ablası Z.V. Rusyadan geldiğinde kendi adına kayıtlı olmayan telefonu kullanıyordu. Eski küçük telefonlardı, Kendisi o telefonlar adıma değilki demiştir. F.E. büyük ablası ... nın eniştesinin evinde baylocklu telefonları tablette denize attığını kendisi bizzat söyledi.... Bu insanlar FETÖ ele başına tapıyorlar ona hiç bir şey diyemezsin diyorlar... Kurban paraları kimse yok mu ya yardımlar hepsi yapıyordu. Bu da aynı şekilde gönderiyordu, kurban da toplar arkadaşlarından darbe den sonra telefonunu değiştirdi. Kendi sininde Bank asya da hesabı parası vardı. Babası banka kapanıyor.di ye yardım etti kurban ve Zaman gazetesi her şey var... İHBAR ETTİĞİM KİŞİLER VE ADRESLERİ ve Telefon numaraları: ... cezaevinden çıktıkdan sonra aldığı Numara: ...";
Aynı şahsın ihbar dilekçesine istinaden Avcılar Güvenlik Büro Amirliğince düzenlenen 06/11/2019 tarihli ifade tutanağında; "... benim eşim olur, kendisi ile boşanma aşamasındayız, ... 2011-2016 yılları arasında himmet ve kurban paralarını eniştesi olan A.V.'nin sürekli vermiş olduğu İBAN üzerinden bu örgüte göndermekteydi. Kendisi FETÖ'den soruşturma geçirmiş cezaevinde yatmış ve meslekten edilmiş eski bir savcıdır. Darbe gecesi FETÖcülere işlem yapmadığını ve HSYK'ya faks göndererek 'ben bu insanlar hakkında hiçbir işlem başlatmam' şeklinde ibare kullandı...";
Yargı mensubu olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan A.A.'ya ait Keşan Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22/08/2016 tarihli ifade tutanağında; "... 2016 yılı yaz kararnamesinden önce Vakfıkebir C.Savcısı olarak görev yapıyordum. Vakfıkebir Adliyesi, şüpheli ...'nın görev yaptığı Tonya Adliyesine en yakın adliyedir. Bu münasebetle Tonya adliyesinde görevli hakim ve savcılarla arada sırada görüşüyorduk... 2014 yılında yapılan HSYK üye seçimlerinden hemen önce yıllık iznimi kullanmıştım. Seçim günü Trabzon Adalet Sarayına giderek o dönem ismi Yargıda Birlik Platformu olan yapının belirlediği isimlere oy verdikten sonra kantin kısmında oturuyordum. ... da bir müddet sonra yanıma gelmişti. Kendisi ile konuştuğumda Yargıda Birlik Platformu'na destek vermediğini söylemişti ancak hangi adaylara oy verdiğini bilmiyorum..." şeklinde beyanlarda bulunulmuştur.
Davacının eski eşinin ifadelerinin değerlendirilmesinden; ifadelerde davacının ve ailesinin FETÖ terör örgütü ile bağlantısının olduğu, davacının 2014 HSK seçimlerinde örgüt adaylarına oy verdiği, darbe teşebbüsünden sonra açığa alınan hakim ve savcılar hakkında işlem yapmayacağını beyan ettiği, bu yönde HSK'ya faks çektiği, ancak yoğunluktan dolayı bu faksın HSK tarafından fark edilmediği, ortaokul ve lise döneminde örgüte ait evlerde kaldığı, Asya Katılım Bankasında hesabının bulunduğu, Kimse Yok Mu Derneğine para gönderdiği, FETÖ'nün Rusya temsilcisi olan eniştesinin verdiği IBAN üzerinden örgüte sürekli para gönderdiği, örgüt mensubu olan ablası ve eniştesinin Amerika'ya kaçtıkları, onların evindeki ByLock uygulamasının yüklü olduğu telefon ve tabletleri davacının denize attığı şeklinde beyanlara yer verildiği anlaşılmaktadır. Tanık A.A.'nın ifadesinde de, davacının 2014 HSK seçimlerinde Yargıda Birlik Platformu adaylarına oy vermediği, bu hususu bizzat davacının kendisine söylediği şeklinde beyanlara yer verildiği görülmektedir.
Davacıya ait dijital materyallerin incelenmesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda; davacıya ait cep telefonu içerisinde Kimse Yok Mu Derneği tarafından 2016 yılında gönderilen mesajların bulunduğu, yine aynı telefonda; MP3 Risale-i Nur, Risale-i Nur, Risale-i Nur Dinle, Risale-i Nur ve Risale-i Nur Kütüphanesi isimli uygulamaların yüklü olduğu belirtilmiştir.
Davacının Asya Katılım Bankasındaki hesap hareketlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen 14/01/2019 tarihli bilirkişi raporundan; davacının anılan Bankada hesabının bulunduğu, söz konusu hesabın 04/12/2012 tarihinde açıldığı, kredi kartı kullanımının olduğu, kredi kartı borcu ve kredi taksit ödemesi için hesaba farklı tarihlerde para yatırıldığı ve hesaptaki son işlem tarihinin 21/11/2014 tarihi olduğu görülmüştür.
FETÖ/PDY terör örgütünün HSK'da etkin olduğu dönemde (2012 yılı teftişinde), davacıya emsallerine nazaran yüksek teftiş notu verildiği, söz konusu belgeyi düzenleyen müfettişler S.Ç. ile S.Y.'nin FETÖ terör örgütü ile iltisak ve irtibatları nedeniyle meslekten çıkarıldıkları, anılan kişilerin meslekten çıkarma kararlarına karşı açtıkları davaların da ret şeklinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacının 12/10/2014 tarihinde yapılan HSK seçimleri öncesinde 08/10/2014-11/10/2014 tarihleri arasında yıllık izin kullandığı, 02/10/2014 tarihinden 12/10/2014 tarihine kadarki HTS baz verilerinin; Trabzon(Tonya), Giresun, Ordu, Samsun, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Bilecik, Sakarya, Düzce, Bolu, Karabük, Giresun ve Trabzon şeklinde olduğu görülmüştür.
Temyize konu Daire kararında, Dairece dosyadaki mevcut deliller davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı için yeterli görülmemiş ise de, davacının eski eşinin ifadeleri, davacı hakkındaki yukarıda belirtilen tanık beyanları ve dosyadaki diğer bilgilerin bir bütün olarak değerlendirilmesinden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

3) Dava Konusu Kararın Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi
Dava konusu kararla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu karar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun'la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararın tesis edildiği tarih itibarıyla bu karara dayanak KHK'nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu karar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Dava konusu karar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararın tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu karar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle "ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike"nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ'nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Bu itibarla, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu karar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.

4) Sonuç olarak
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararının kararının iptali, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesi yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu kararın iptaline, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 12/09/2022 tarih ve E:2016/57870, K:2022/5818 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 30/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

UYAP Entegrasyonu