WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2023/1644 E.  ,  2024/1184 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2023/1644
Karar No : 2024/1184

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. … (Kendi adına asaleten, …adına vekaleten)

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Altıncı Dairesinin 20/02/2023 tarih ve E:2021/3238, K:2023/1612 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/03/1994 tarih ve 21890 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesiyle değişik; Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki "11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planı bulunan kentsel ve kırsal yerleşmelerde, turizm merkez ve alanlarındaki turizm amaçlı alanlar ile turizm merkez ve alanlarındaki kentsel ve kırsal yerleşmelerde kısmen veya tamamen yapılaşma varsa onaylı imar planındaki sahil şeridi geçerlidir. Aksi halde sahil şeridi (c) bendi uyarınca belirlenir." düzenlenmesinin iptali ve Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinin, Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle somut norm denetimi yoluyla iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 20/02/2023 tarih ve E:2021/3238, K:2023/1612 sayılı kararıyla;
Anayasa'ya aykırılık iddiası yönünden;
Geçici maddelerin, kanunların geçiş hükümlerini düzenleyen maddeler olduğu, yeni düzenleme yürürlüğe girinceye kadar geçecek süre içinde yapılacak işlem ve düzenlemeler ya da uyulacak ilke ve kurallar ile daha önceki düzenlemelerden doğan hakların korunmasına ilişkin hususların ve benzeri geçiş hükümlerinin geçici maddelerle düzenlendiği,
Davacılar tarafından; 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun Geçici maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; aynı hükmün 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nda da düzenlendiği ve anılan Kanun'un tamamının iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurulması üzerine, Anayasa Mahkemesince verilen 25/02/1986 tarih ve 1985/1, K:1986/4 sayılı kararda, Anayasa koyucunun kıyıda kamu yararı yanında, kişilerin de bazı haklarının bulunduğu gerçeğini göz önünde tutarak, kamu yararı ile kişi haklarını bağdaştırmaya çalıştığı ve sonuçta bu madde ile ulaşılmak istenen amacın, kıyıda mevzuata ve hukuka uygun olarak kazanılmış hakların koruması ile birlikte kıyıların kamuya açılması olduğu gerekçesine yer verildiği, bu çerçevede, 3086 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan " (...) bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz." biçimindeki ibarenin Anayasa'ya aykırı bulunmadığı,
Bu itibarla davacıların Anayasa'ya aykırılık iddiasının ciddi görülmediği,
Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi yönünden;
Anayasa'da kıyılardan yararlanma koşulları düzenlenirken sadece kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun belirtilmesi ile yetinilmeyip ayrıca deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının yasayla düzenleneceğine ilişkin kurallara da yer verildiği,
3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4.,5.,6.,9.,12.,13.,17. maddelerinin ve Geçici 2. maddesinin iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 25/02/1986 tarih ve E:1985/1, K:1986/4 sayılı kararının "Geçici 2. maddenin Anayasa'ya aykırılığı sorunu" başlıklı bölümünde:
"Geçici 2. maddede, '1972 yılından önce Kıyıda doğmuş özel mülkiyete konu yapılar ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.
Birinci fıkrada sözü edilen yapılara eklenti yapılamaz. Ancak bu yapıların herhangi bir sebeple yıkılması halinde 6 ncı madde hükümlerine göre yapılanmaya izin verilir.
Kıyı ve sahil şeridinde Hazineye ait arazi ve arsalar ile Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler üzerinde gerçek ve tüzel kişiler tarafından 1 Ekim 1983 tarihinden önce izinsiz ve kaçak olarak inşa edilen liman, iskele, rıhtım, balıkçı barınağı ve dayanma duvarları gibi kıyıda bulunması zorunlu tesisler ile sanayi ve turizm tesislerinden ilgili Bakanlıklarca millî ekonomiye katkısı veya kamu yararı olduğu kararlaştırılanlar hakkında 12 nci madde hükümleri uygulanır. Bu arsa ve araziler, Maliye ve Gümrük Bakanlığınca, kullananlara veya tesis sahiplerine kiraya verilebilir...' denilmektedir.
Görüldüğü gibi, maddenin birinci fıkrasında iki tür yapılanma Yasanın kapsamı dışında tutulmuştur. Bunlardan ilki, 1972 yılından önce kıyıda doğmuş özel mülkiyete konu yapılar, ikincisi, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılardır. Bunlardan birinci gruba giren yapılarda mevzuata ve im,ar planına uygun olma koşulu aranmadığına göre, bununla kıyıda .1972 yılından önce mevzuata aykırı olarak yapılan yapıların kastedildiği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla kıyı konusunda da bazı hükümler getiren 11/7/1972 günlü, 1605 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 1972 yılından önce kıyıda kaçak olarak yapılmış olan yapılar bu hükmün kapsamına girmektedir. Kanunun 4. Maddesi incelenirken belirtildiği gibi Anayasa'nın 43/1. maddesindeki 'Kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu'nu belirleyen hükmü karşısında, özel mülkiyete konu olamayan kıyıda, 1972 yılından önce mevzuata aykırı olarak yapılan yapılar yönünden 'kazanılmış hakların saklı tutulacağı kuralı uygulanamaz. Çünkü yasalara aykırı durumlara dayanılarak kazanılmış hak iddiasında bulunulamayacağı, hukukun temel ilkelerinden birini teşkil etmektedir. Yine 6. maddenin incelenmesi sırasında, Anayasa koyucunun kıyıda kamu yararı yanında, kişilerin de bazı haklarının bulunduğu gerçeğini gözönünde tutarak, kamu yararı ile kişi haklarını bağdaştırmaya çalıştığı ve sonuçta bu madde ile ulaşılmak istenen amacın, kıyıda mevzuata ve hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumakla birlikte kıyıları kamuya açmak olduğu belirtilmiştir.
Maddenin birinci fıkrasında yer alan '...bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz.' biçimindeki kural ile kazanılmış haklar saklı tutulmuş, ikinci ve üçüncü fıkralardaki hükümlerde de, kazanılmış bir kısım haklar dikkate alınarak, bazı koşulların mevcudiyeti halinde ilgililere bu yapı ve tesislerden yararlanma imkanının idarece verilebileceği kabul edilmiştir.
Dava konusu Geçici 2. maddenin birinci fıkrasında yer alan '1972 yılından önce kıyıda doğmuş özel mülkiyete konu yapılar ile...' biçimindeki ibarenin kıyıda, mevzuata aykırı olarak yapılan yapılar için 3086 sayılı Kanunun uygulanmayacağı belirtilmek suretiyle kazanılmış hakların korunacağı kuralından yararlanmaları olanağı bulunmayan yapılar için bu hakkın tanınmış olması Anayasa'nın 43. maddesine aykırı düşmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 3086 sayılı Kanun'un 5., 12., 17. maddeleriyle Geçici 2.maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları ve birinci fıkrasında yer alan '...bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz'." biçimindeki ibare Anayasa'ya aykırı olmadığından iptal davasının bu maddeler ve hükümlere yönelik kısımları red edilmeli....." gerekçesine yer verildiği, bu çerçevede, 3086 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan "(...) bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz." biçimindeki ibarenin Anayasa'ya aykırı bulunmadığı,
Anayasal durumu ortaya konulan kamusal kullanımının engellenmemesi gereken kıyılar üzerinde "kazanılmış hak" kavramının kapsam ve sınırlarının, Kıyı Kanunu ve bu Kanun'un uygulanması yönünden büyük önem taşıdığı,
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3086 sayılı Kanun'un yerini alan ve halen yürürlükte olan 3621 sayılı Kanun'un Geçici maddesinin incelenmesi gerektiği, bu maddede 3621 sayılı Kanun'un yayım tarihinden (17 Nisan 1990) önce kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlara ilişkin mevzuata uygun olarak onanmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerinin geçerli olduğunun kabul edildiği, Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapan 3830 sayılı Kanun'un Geçici maddesiyle de; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanması zorunluluğunun getirildiği,
Bu yasal çerçeveye göre, sahil şeritlerinde 17 Nisan 1990 tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış uygulama imar planları kapsamında; kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlarda plan kararlarının uygulanmasına devam edileceğinin hüküm altına alındığı ve kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlara ilişkin ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde yapılmasının öngörüldüğü,
Kısmı yapılaşma tanımının ise, 03/08/1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikle yapıldığı, bu Yönetmelikte, 3621 sayılı Kanun'un yayım tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar planı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumunun kısmi yapılaşma olarak tanımlandığı, 3830 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra Yönetmelik'te yapılan değişiklikle kısmi yapılaşma benzer şekilde yeniden tanımlanırken; farklı olarak kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları için Kanun'a paralel olarak, 3830 sayılı Kanun'un yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren 1 yıl süre verildiği,
Kıyı Kanunu'na, bu Kanun'dan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklendiği ve buna uygun olarak Yönetmelikle kısmi yapılaşmanın tanımlandığı ve mevcut hakların sınırlarının belirlendiği,
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesi kapsamında geçerli kabul edilebilecek sahil şeritleri, Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri iken, 3830 sayılı Kanun ile gelen geçici maddenin ise, kısmen veya tamamen yapılaşmamış sahil şeritlerinde plan revizyonu yapılmasını öngördüğü, başka bir ifade ile 3621 sayılı Kanun'un geçici maddesi ile Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki sahil şeridine ilişkin plan kararları geçerli kabul edilirken, 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesi ile 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren 1 yıl süre içinde onaylanan plan kararlarının da geçerli olduğunun kabul edildiği, 3621 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra, hiç yapılaşmamış alanlara ilişkin olan plan revizyonunun 3621 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılması, diğer bir ifade ile idarelere 3621 sayılı Kanun ve buna dayalı olarak çıkarılan Yönetmelik hükümlerine göre kısmı yapılaşma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine göre yapılaşma ya da yapılaşmaya uygun olmayan parselleri (dolayısıyla 3621 sayılı Kanun'un yürürlükteki 100 metrelik sahil şehidi hükümlerine göre) belirleme suretiyle plan revizyonu yapma yükümlülüğünün getirildiği,
Ancak imar planı revizyonu yapacak idarenin bu yükümlülüğüne uymayarak verilen süre içerisinde plan revizyonlarını yapmadığı alanlara ilişkin sonraki tarihlerde de kısmı yapılaşma tespit ve araştırılması yapılarak plan revizyonlarının yapılabileceği, yapılmadığı hallerde ise yargı yerlerince de anılan hükümler çerçevesinde bu tespitin yapılabileceğinin kabul edildiği,
Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumlarının imar adası veya imar planı bazında değerlendirildiği, kısmi yapılaşma değerlendirmesinin mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerektiği, mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapıldığı ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumunun, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunmasının kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak ele alındığı,
Sahil şeridinden yararlanmanın kamunun kullanımına açılmasında kamu yararı olduğu kabul edilmekle birlikte, 3621 sayılı Kanun'dan önce yürürlükteki mevzuata uygun olarak onaylanmış plan kararları uyarınca yapılaşmış veya yapılaşmamış olsa dahi belli koşulların gerçekleşmesi şartıyla (geçerli bir kıyı kenar çizgisinin esas alınması suretiyle 11/07/1992 tarihinden önce onaylanmış imar planlarına göre kısmi yapılaşma koşullarının gerçekleştiği haller) Kanun'un eşitlik ilkesi çerçevesinde tanıdığı haktan yararlanan taşınmazların hukuki statüsünün geçerli olduğunun kazanılmış hak kavramı çerçevesinde kabul edilerek daha önce Kanun'la belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığının anlaşıldığı,
Kanun ve Yönetmelik gereği, önceki mevzuata göre yapılaşma veya kısmi yapılaşma koşullarını taşıdığı için hukuken kabul edilen imar haklarının, tıpkı yürürlükteki diğer mevzuata göre getirilmiş mevcut plan kararları gibi zorunlu durumlarda revizyon ve değişikliğe tabi tutulabileceğinde duraksama bulunmadığı,
Kıyıların ve sahil şeritlerinin kullanım amaçlarına göre derinliği, kişilerin bu yerlerden yararlanma olanakları ve şartlarının Kıyı Kanunu ile düzenlendiği ve anılan Kanun'da, kıyı ve sahil şeritlerinin kamu yararına kullanımı, kıyının korunması amacına yönelik olarak yapılabilecek yapılar sınırlı olarak sayılarak, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklendiği ve buna uygun olarak Yönetmelik'le kısmi yapılaşmanın tanımlandığı ve mevcut hakların sınırlarının belirlendiği,
Bu durumda dava konusu Yönetmelik maddesi ile 11 Temmuz 1992 tarihinden önce sahil şeridi içinde onaylanmış uygulama imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında kazanılmış hakların saklı tutulmasının amaçlandığı anlaşıldığından, Yönetmeliğin anılan maddesinde, Kıyı Kanunu'na ve hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan, Kıyı Kanunu ile ilgili tarihsel süreç incelendiğinde;
3086 sayılı Kanun'un tümünün Anayasa Mahkemesinin 25/02/1986 tarih ve E:1985/1, K:1986/4 sayılı kararı ile iptal edilmesi, iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı 10/07/1986 tarihini izleyen altı ay sonra ise 3086 sayılı Kanun'un yürürlükten kalkması,
3086 sayılı Kanun'un yerini, 17 Nisan 1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun alması,
Anayasa Mahkemesinin 18/09/1991 tarih ve E:1990/23, K:1991/29 sayılı kararı ile 3621 sayılı Kanun'un 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendindeki tanımın (sahil şeridini 20 metre olarak belirleyen) iptal edilmesi,
İptal kararından sonra yasa koyucu tarafından 4. maddenin sahil şeridine ilişkin kurallarının 3830 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenerek, sahil şeridinin; kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan olarak tanımlanması,
11 Temmuz 1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un geçici maddesiyle kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanmasının öngörülmesi birlikte değerlendirildiğinde uygulamada birlik sağlanması amacıyla dava konusu Yönetmelik'te kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları için tarihin 3830 sayılı Kanun'un yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihine taşınmasında da hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nda, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan yapıların korunduğu, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinde ise imar planı kapsamındaki yapıların tümü bakımından kısmi yapılaşmanın varlığı ile kazanılmış hakkın varlığının kabul edildiği, 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nda sadece yapı bakımından kazanılmış hak korunurken, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinde imar planları kapsamındaki yapıların tümü bakımından yani hiç yapılaşmamış alanlar yönünden de kısmi yapılaşmanın varlığı ile kazanılmış hakkın varlığının kabul edildiği, bu iki durumun birbirinden farklı olduğu, dolayısıyla geçici maddenin Anayasa'ya aykırılığı konusunda, önceki Anayasa Mahkemesi kararının emsal alınmasının mümkün olmadığı, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinin, kısmi yapılaşma tespit edilen alanlarda, hiç yapılaşma olmasa bile sahil şeridinin 20 hatta 10 metreye kadar indirilmesine imkan tanıdığından Anayasa'nın 43. maddesine aykırı olduğu ve Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi gerektiği, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nda kısmi yapılaşmaya ilişkin bir hüküm bulunmadığı halde kısmi yapılaşma tanımı ve uygulama şartlarının Yönetmeliğe bırakıldığı, oysa mülkiyet hakkını ve temel hak ve özgürlükleri ilgilendiren kısmi yapılaşmaya yönelik genel ilke ve şartların Kanun ile belirlenmesi gerektiği, 3621 sayılı Kanun'un geçici maddesinde açıkça bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten (17/04/1990 tarihinden) önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerinin geçerli olduğunun belirtildiği, bu tarihin Yönetmelik hükmü ile daha ileri bir tarih olan 11/07/1992 tarihine taşınmasının kanuni idare ilkesine ve Anayasa'ya aykırı olduğu, Dairece uygulamada birliğin sağlanması gerekçe gösterilerek Kanun'a açıkça aykırı yönetmelik hükmüne geçerlilik tanınmasının kabul edilemeyeceği, kısmi yapılaşmanın varlığı nedeniyle yapılaşmaya başlanmamış yerlerin de imara açılması sonucunu doğuran Yönetmeliğin geçici maddesinin iptal edilmesi gerektiği, üzerinde yapılaşma bulunmayan parsellerin kısmi yapılaşma kavramı içine dahil edilmesinin hiçbir surette mümkün olmaması gerektiği, dava konusu Yönetmelik maddesine istinaden idarelerce 100 metrelik sahil şeridi dikkate alınmaksızın imar planlarının onaylandığı ve bu planlar uyarınca yapı ruhsatı verilerek sahil şeridinde yüksek katlı ve yoğunluklu yapıların yapıldığı, Mudanya ilçesi, Güzelyalı Mahallesinin kumsal niteliğindeki Altınkum mevkii kısmında 2004 yılında bile bu kadar fazla yapılaşmanın olmadığı, ancak kısmi yapılaşma şartlarının bulunduğu gerekçesiyle 1990 yılı öncesinde yapılaşmanın hiç olmadığı alanların da yapılaşmaya açılarak kıyıların talan edildiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : 1982 Anayasası'nda da 1961 Anayasası'ndaki gibi kıyılar, "Tabii kaynaklar ve servetler" olarak kabul edilmiş; ayrıca, ülkemiz açısından giderek artan ekonomik ve sosyal değerleri gözönünde bulundurularak bu konuda özel düzenlemeye gidilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, Kıyılardan yararlanma başlıklı 43. maddesinde: "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir." hükmü yer almıştır. Anayasa'da "kıyılardan yararlanma" koşulları düzenlenirken sadece kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun belirtilmesi ile yetinilmeyip ayrıca deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının yasayla düzenleneceğine ilişkin kurallara da yer verilmiştir.
Kıyı konusunda, 6785 sayılı İmar Kanunu'nun Ek 7. ve Ek 8. maddelerine göre çıkarılan Yönetmelik ile herkesin kıyılardan mutlak bir eşitlik ve serbestlikle yararlanmasını sağlamak, kıyıların doğal yapısının değiştirilmesini önlemek ve atıklarla kirletilmesini engellemek için kurallar getirilmiş ise de; anılan Yönetmelik 6785 sayılı İmar Kanunu ile birlikte yürürlükten kalkmış olup; Kıyılar yönünden, 1982 Anayasası döneminde yapılan ilk düzenleme 01/12/1984 tarihinde yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu ve buna dayanılarak çıkarılan ve 18/05/1985 tarih ve 18758 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliktir.
3086 sayılı Kanun'un tümü Anayasa Mahkemesinin 25/02/1986 tarih ve E:1985/1, K:1986/4 sayılı kararı ile iptal edilmiş; iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı 10/07/1986 tarihini izleyen altı ay sonra ise 3086 sayılı Kanun yürürlükten kalkmıştır. Anılan Anayasa Mahkemesi kararında, 3086 sayılı Kanun'un 4. maddesinde yer alan kıyı kenar çizgisi ve kıyı tanımları Anayasa'nın 43. maddesine aykırı görülmüş, 3086 sayılı Kanun'un 6. maddesinin iptali istemine yönelik olarak, Anayasa koyucunun kıyıda kamu yararı yanında, kişilerin de bazı haklarının bulunduğu gerçeğini gözönünde tutarak, kamu yararı ile kişi haklarını bağdaştırmaya çalıştığı ve sonuçta bu madde ile ulaşılmak istenen amacın, kıyıda mevzuata ve hukuka uygun olarak kazanılmış hakları korumakla birlikte kıyıları kamuya açmak olduğu gerekçesine yer verilmiş; bu çerçevede, 3086 sayılı Kanun'un Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan "(...) bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz." biçimindeki ibare Anayasa'ya aykırı bulunmamıştır.
3086 sayılı Kanun'un yerini, 17 Nisan 1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu almış ve Anayasa'nın kıyıya ilişkin kuralları Anayasa Mahkemesi kararının gerekçeleri de dikkate alınarak yaşama geçirilmiştir. Anayasa Mahkemesinin 18/09/1991 tarih ve E:1990/23, K:1991/29 sayılı kararı ile 4. maddenin 1. fıkrasının a) bendindeki tanım iptal edilmiştir. İptal kararından sonra yasa koyucu tarafından 4. maddenin sahil şeridine ilişkin kuralları 3830 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile: "Sahil şeridi Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan" olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesince Anayasa'ya aykırı görülmeyen 3086 sayılı Kanun'un Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan " (...) bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz." biçimindeki kuralın yerini, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile getirilen geçici maddedek;i "Bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak, 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır." kuralı almıştır.
11 Temmuz 1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un geçici maddesiyle de; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür.
Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumları imar adası veya imar planı bazında değerlendirilmektedir. Kısmi yapılaşma değerlendirmesi mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerekmektedir. Mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapılmış ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak alınmıştır.
Anayasal konumu ortaya konulan kıyılar üzerinde "kazanılmış hak" kavramının ne derece geçerli olduğu konusu, Kıyı Kanunu ve bu Kanunun uygulanması yönünden büyük önem taşımaktadır. İmar hukukunda, kazanılmış hak kavramı ile ilgili olarak belli bir ölçütün, Kıyı Kanunu'nun amacına uygun olarak belirlenmesi zorunludur. Bir kez yasanın bir kuralına aykırı biçimde edinilen hakka, daha üstün bir hak bulunmasına karşın, sonsuza değin geçerlilik tanımak, kazanılmış hak durumunu genişleterek Anayasa'nın özel kuralı karşısında sağlıklı kabul etmek kötü niyetlileri bu yolda davranmaya özendirir ve böylece kıyıların daraltılması sonucu kıyılardan yararlanmada önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmaz.
Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre kısmi yapılaşma olması durumunda kazanılmış hak; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olup, geçici maddede belirtildiği gibi kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanarak, kısmi yapılaşma durumunun tespit edilmesi gerektiği, 11 Temmuz 1992 öncesi yapılan veya yapılmaya başlayan yapılar hakkında kazanılmış hak oluştuğu, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanunu'na uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanunu'na uygun olması gerektiği kuşkusuzdur.
İmar planları belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus planı ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular gözönüne alınarak koşulların zorunlu kıldığı biçim ve zamanda mevzuatta öngörülen yöntemlerle değiştirilebilir ve yeni kullanımlar getirilebilir. Bu kapsamda kısmi yapılaşma gereği kazanılmış hakkı bulunan sahil şerdindeki yapı sahiplerinin yapıları ekonomik varlığını sürdürene kadar korunmakla beraber bu yapıların bulunduğu taşınmazların da yeni yapılacak imar planında kullanım durumları değiştirilebilir.
Bu husus göz önüne alındığında kanun ve yönetmelik hükmü gereği kazanılmış hakkı bulunan parsellerin ve kısmi yapılaşmadan yararlanan yapılaşmamış taşınmazların ilanihaye bu haktan yararlanacağı kabul edilerek sürekli yapılaşma hakkı tanınması ve sonraki tarihli planlarda kullanım kararlarının değiştirilmemesinin Anayasanın 43. maddesine, Kıyı Kanunu'nun ruhuna, imar planlama esas ve tekniklerine uygun olmadığı, imar planlarının değil, hukuka uygun fiili yapılaşmanın varlığının taşınmaz malikleri için kazanılmış hak oluşturacağı sonucuna ulaşılmıştır.
Kıyı Kanunu'nda belirlenen kısmi yapılaşma hakkından yararlanarak tamamlanmış binaların imar planlarındaki yeni fonksiyonları yaşama geçirilme sürecine değin ekonomik ömürlerini sürdürene kadar varlıklarını sürdürecekleri, ancak bundan sonra yeni plan hükümlerine tabi olacakları açıktır. Kıyı Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarih tibariyle oluşan hakkın daha sonra yapılan imar planlarında da aynen korunması mümkün olmadığından, 100 metrelik sahil şeridinin Kanun'da belirtildiği şekilde imar planıyla kamunun yararlanmasına açılması zorunluluk arz etmektedir.
Anayasa Mahkemesince, 3086 sayılı Yasanın Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan " (...) bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz." biçimindeki kural, yani mevzuata uygun olarak Kıyı Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki yapılar için kazanılmış hak durumu Anayasa'ya aykırı görülmemiştir. Oysa ki en son yürürlükte olan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'na getirilen geçici maddede yer alan; "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak, 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır." şeklindeki kuralda "yapılar" ibaresi yer almadığı için anılan geçici maddeki düzenleme esas alınarak, kıyı alanlarında kıyı kenar çigisinden itibaren ilk 100 metrelik sahil şeridinde kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlardaki taşınmazlar ile kısmen veya tamamen yapılaşmış olup ekonomik ömrü biten, yıkılan binaların bulunduğu taşınmazlar, kısmi yapılaşma şartlarının gerçekleşmesi halinde yeni 3621 sayılı Kıyı Kanunu'ndaki 100 metrelik sahil şeridinde yapılaşma yasak olmasına rağmen eski imar planındaki yapılaşma durumuna göre imar planında yapılaşabilmektedirler.
Bu itibarla, dava konusu 30/03/1994 tarih ve 21890 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesiyle değişik; Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin dayanağı 3621 sayılı Kanunun Geçici maddesi; Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükmü gereği kazanılmış hakkı bulunan parsellerin ve kısmi yapılaşmadan yararlanan yapılaşmamış taşınmazların sonsuza değin bu haktan yararlanacağı kabul edilerek, bu taşınmazlara sürekli yapılaşma hakkı tanıması ve sonraki tarihli planlarda kullanım kararlarının değiştirilmemesi durumlarının ortaya çıkmasına neden olduğu için Anayasa'nın 43. maddesine aykırıdır.
3621 sayılı Kanun'un Geçici maddesinin iptali için Anayasa'nın 152. ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 40. maddesi gereğince, itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, uyuşmazlığın esasının bu konuda Anayasa Mahkemesince verilecek karardan sonra incelenmesine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Anılan hükmün Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar verilmemesi halinde uyuşmazlığın esasına gelince;
Anayasa'da "kıyılardan yararlanma" koşulları düzenlenirken sadece kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun belirtilmesi ile yetinilmeyip ayrıca deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının yasayla düzenleneceğine ilişkin kurallara da yer verilmiştir.
Anayasal durumu ortaya konulan kamusal kullanımının engellenmemesi gereken kıyılar üzerinde "kazanılmış hak" kavramının kapsam ve sınırları, Kıyı Kanunu ve bu Kanunun uygulanması yönünden büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3086 sayılı Kanun'un yerini alan ve halen yürürlükte olan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinin incelenmesi gerekmektedir. Bu maddede 3621 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden (17 Nisan 1990) önce kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlara ilişkin mevzuata uygun olarak onanmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerinin geçerli olduğu kabul edilerek, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce kazanılmış hakların korunması amaçlanmıştır.
Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapan 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesiyle ise; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanması zorunluluğu getirilmiştir.
Bu yasal çerçeveye göre, sahil şeritlerinde 17 Nisan 1990 tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış uygulama imar planları kapsamında; kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlarda plan kararlarının uygulanmasına devam edileceği hüküm altına alınmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlara ilişkin ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde yapılması öngörülmüştür.
Kısmı yapılaşma tanımı ise, 03/08/1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile yapılmış, bu Yönetmelik'te, 3621 sayılı Kanun'un yayımı tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar planı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumu kısmi yapılaşma olarak tanımlanmıştır. 3830 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra Yönetmelik'te yapılan değişiklikle kısmi yapılaşma benzer şekilde yeniden tanımlanırken; farklı olarak kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları yapılması için anılan Kanun'a paralel olarak, 3830 sayılı Kanun'un yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren 1 yıl süre verilmiştir.
Kanun'a, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelik'le kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir.
3621 sayılı Kanun'un geçici maddesi ile bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 17/04/1990 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onaylanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeridine ilişkin kararları geçerli kabul edilirken, 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesi ile ise kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, anılan Kanun'un yürürlük tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren 1 yıl süre içinde tamamlanması öngörülmüş, dolayısıyla 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra yapılaşmamış alanlara ilişkin olan plan revizyonun 3621 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılması, diğer bir ifade ile idarelere 3621 sayılı Kanun ve buna dayalı olarak çıkarılan Yönetmelik hükümlerine göre kısmı yapılaşma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine göre yapılaşma ya da yapılaşmaya uygun olmayan parselleri (dolayısıyla 3621 sayılı Kanunun yürürlükteki 100 metrelik sahil şehidi hükümlerine göre) belirleme suretiyle plan revizyonu yapma yükümlülüğü getirilmiştir.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumları imar adası veya imar planı bazında değerlendirilmektedir. Kısmi yapılaşma değerlendirmesi mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerekmektedir. Mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapılmış ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak ele alınmıştır.
Kısmı yapılaşmaya ilişkin bu düzenleme dikkate alındığında, sahil şeridinden yararlanmanın kamunun kullanımına açılmasında kamu yararı olduğu kabul edilmekle birlikte, 3621 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce yürürlükteki mevzuata uygun olarak onaylanmış plan kararları uyarınca yapılaşmış veya yapılaşmamış olsa dahi belli koşulların gerçekleşmesi şartıyla (geçerli bir kıyı kenar çizgisinin esas alınması suretiyle 11/07/1992 tarihinden önce onaylanmış imar planlarına göre kısmi yapılaşma koşullarının gerçekleştiği haller) Kanun'un eşitlik ilkesi çerçevesinde tanıdığı haktan yararlanan taşınmazların hukuki statüsünün geçerli olduğu kazanılmış hak kavramı çerçevesinde kabul edilerek daha önce Kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Kıyıların ve sahil şeritlerinin kullanım amaçlarına göre derinliği, kişilerin bu yerlerden yararlanma olanakları ve şartları Kıyı Kanunu ile düzenlenmiş ve anılan Kanun'da kıyı ve sahil şeritlerinin kamu yararına kullanımı, kıyının korunması amacına yönelik olarak yapılabilecek yapılar sınırlı olarak sayılarak, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiştir.
Kıyı Kanunu'nun geçici maddesi ile bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 17/04/1990 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerli kabul edilmiş iken, Kıyı Kanunu'na işlenemeyen hükümler arasına eklenen 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesiyle ise, kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, anılan Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/07/1992 tarihinden itibaren 1 yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür.
Bu durumda, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici madddesi kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlarda bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce kazanılmış hakların korunmasına ilişkin iken, Kıyı Kanunu'na işlenemeyen hükümler arasına eklenen 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesinin ise kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarda imar planı revizyonlarının 1 yıl içinde tamamlanmasına ilişkin olduğu, dolayısıyla 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesi ile 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesinin farklı hususlara ilişkin düzenlemeler getirdiği görülmektedir.
1982 Anayasası'nın, "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesinde kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının kanunla düzenleneceğinin belirtildiği, bu hüküm uyarınca 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinde, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 17 Nisan 1990 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerli kabul edildiği halde, Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu 16. maddesinin 1.fıkrasının (b) bendi ile bu tarihin, kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarına ilişkin düzenlemeyi içeren 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesinin yürürlük tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihine taşınmasında Anayasa'nın 43. maddesine ve Kıyı Kanunu'nun geçici maddesine uyarlık bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Daire Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen temyize konu Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu Daire kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, davacıların, 3621 sayılı Kanun'un geçici maddesinin, Anayasa'nın 43. maddesi uyarınca kıyılardan tüm toplumun yararlanma hakkını korumadığından bahisle Anayasa'ya aykırı olduğuna yönelik iddiasının ciddi görülerek, anılan maddenin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine itirazen başvurulması gerektiği yolundaki Üyeler …, …, …ve …'in oyuna karşı, anılan maddenin, 1990 yılında Kıyı Kanunu'nun yürürlüğe girmesi ile birlikte geçiş sürecine yönelik düzenlenmiş bir madde olduğu, yeni düzenlemeler yürürlüğe girinceye kadar geçecek süre içinde yapılacak işlemler, uyulacak ilke ve kurallar ile daha önceki düzenlemelerden doğan hakların korunmasına ilişkin hususlar içerdiği ve Anayasa'da yer alan normlara aykırılık görülmediğinden, anılan madde yönünden Anayasa Mahkemesine başvurulmasına gerek bulunmadığına oyçokluğu ile karar verilerek, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Bursa ili, Mudanya ilçesi, …Mahallesi, …pafta, …ada, …ve …parsel sayılı taşınmazların maliki olan davacılar tarafından, Mudanya Belediye Meclisinin …tarih ve …sayılı kararıyla; "Mudanya ilçesi, Altıntaş, Burgaz, Eğitim, Yalı, Ömerbey, Hasanbey, Şükrüçavuş, Mütareke, Halitpaşa ve Kumkaya sahillerini kapsayan 18/06/1992 tarih onaylı Mudanya Uygulama İmar Planı sınırları dahilindeki alanda, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ve Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik doğrultusunda 100 metre sahil şeridi aranmaz, 18/06/1992 tarihinde onaylanan Mudanya Uygulama İmar Planında belirlenen sahil şeridi esas alınarak plan revizyonları yapılabilir." plan notunun eklenmesi üzerine, bu Belediye Meclisi kararının dayanağı olan 30/03/1994 tarih ve 21890 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesiyle değiştirilen Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin iptali ve iptali istenilen Yönetmelik maddesinin dayanağı 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle iptalini teminen Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT :
1982 Anayasası'nda da 1961 Anayasası'ndaki gibi kıyılar, "Tabii kaynaklar ve servetler" olarak kabul edilmiş; ayrıca, ülkemiz açısından giderek artan ekonomik ve sosyal değerleri göz önünde bulundurularak bu konuda özel düzenlemeye gidilmiştir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın, "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesinde: "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkân ve şartları kanunla düzenlenir." kuralı yer almıştır.
Kıyı konusunda, 6785 sayılı İmar Kanunu'nun Ek 7. ve Ek 8. maddelerine göre çıkarılan Yönetmelik ile herkesin kıyılardan mutlak bir eşitlik ve serbestlikle yararlanmasını sağlamak, kıyıların doğal yapısının değiştirilmesini önlemek ve atıklarla kirletilmesini engellemek için kurallar getirilmiş ise de; 6785 sayılı İmar Kanunu'nun Ek 7. ve Ek 8. maddelerine göre çıkarılan Yönetmelik, 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun yürürlüğe girmesiyle yürürlükten kalkmış olup; Kıyılar yönünden, 1982 Anayasası döneminde yapılan ilk düzenleme 01/12/1984 tarihinde yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu ve buna dayanılarak çıkarılan ve 18/05/1985 tarih ve 18758 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 3086 sayılı Kıyı Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'tir.
3086 sayılı Kanun'un tümü Anayasa Mahkemesinin 25/02/1986 tarih ve E:1985/1, K:1986/4 sayılı kararı ile iptal edilmiş; iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı 10/07/1986 tarihini izleyen altı ay sonra ise 3086 sayılı Kanun yürürlükten kalkmıştır.
3086 sayılı Kanun'un yerini, 17 Nisan 1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 3621 sayılı Kıyı Kanunu almış ve Anayasa'nın kıyıya ilişkin kuralları Anayasa Mahkemesi kararının gerekçeleri de dikkate alınarak yaşama geçirilmiştir.
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesinde: "Sahil Şeridi: Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde;
a) Uygulama imar plânı yapılacak alanlarda yatay olarak en az 20 metre genişliğindeki alanı,
b) Uygulama imar planı bulunmayan belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışındaki yerleşik alanlarda, çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın, yatay olarak en az 50 metre genişliğindeki alanı,
c) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışındaki iskân dışı alanlarda çevre düzeni ve/veya nazım imar planı bulunsun veya bulunmasın yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alanı ... ifade eder." tanımına yer verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 18/09/1991 tarih ve E:1990/23, K:1991/29 sayılı kararı ile bu tanımlardan 4. maddenin 1. fıkrasının (a) bendindeki tanım iptal edilmiştir. İptal kararından sonra yasa koyucu tarafından 4. maddenin sahil şeridine ilişkin kuralları 3830 sayılı Yasa ile yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile sahil şeridi, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alan olarak tanımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesince Anayasa'ya aykırı görülmeyen 3086 sayılı Yasa'nın Geçici 2. maddesinin 2. ve 3. fıkraları ve 1. fıkrasında yer alan "(...) bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki mevzuata ve imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanmaz." şeklindeki kuralın yerini, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile getirilen geçici madde yer alan; "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerlidir. Ancak, 8 inci maddenin ikinci fıkra hükümleri saklıdır." kuralı almıştır.
11 Temmuz 1992 tarihinde yürürlüğe giren 3830 sayılı Kıyı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un geçici maddesiyle de; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten (11/07/1992) itibaren bir yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik 03/08/1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmeliğin 4. maddesinde kısmi yapılaşma; "17 Nisan 1990 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parseller ile üzerine birden fazla yapı yapılması mümkün olan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar plânı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az su basman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumudur." şeklinde tanımlanmıştır.
Anılan Yönetmelik'teki kısmi yapılaşma tanımında, 30/03/1994 tarih ve 21890 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Yönetmelik'le değişikliğe gidilmiştir. Bu değişiklikte:
"Kısmi Yapılaşma: a) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında; 11 Temmuz 1992 tarihinden önce belirli bir kullanım amacına dayalı olarak onaylanmış 1/1000 ölçekli mevzii imar planlarının, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik kesim içerisindeki imar adalarında; üzerinde yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan plan ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılar ile ruhsat alınarak en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam taban alanının yüzde ellisinden fazla olması durumudur.
Üzerinde birden fazla yapı yapılması mümkün olan parseller, en az subasman seviyesinde inşaatı tamamlanmış olmak kaydı ile taban alanı veya yapı sayısı itibariyle bu kapsamda değerlendirilir.
b) Kentsel ve kırsal yerleşmelerde; meskun ve gelişme alanlarını kapsamak yerleşmenin mevcut ve projeksiyon nüfusuna dayalı gerekli tüm kullanım ve fonksiyonları içermek üzere hazırlanmış ve 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarının kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesiminde yer alan imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında, (a) bendindeki tanıma uygun yapılaşma olması durumudur. Aksi halde (a) bendi hükümleri geçerlidir.
c) (Değişik:RG-24/10/2020-31284) 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanununa tabi alanlarda; bu Kanun kapsamında 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış turizm amaçlı uygulama imar planlarının, kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde 100 metrelik bandı içerisinde kalan kesimindeki imar adalarının yüzde ellisinden fazlasında, (a) bendindeki tanıma uygun yapılaşma olması durumudur. Aksi halde (a) bendi hükümleri geçerlidir.
d) (Değişik:RG-24/10/2020-31284) 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu'na tabi alanlarda; turizm dışı kullanımlara yönelik olarak hazırlanmış ve 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarının ilgi ve kapsamına göre (a) veya (b) bentlerindeki tanımlara uygun yapılaşmış olması durumudur." kuralına yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa'da "kıyılardan yararlanma" koşulları düzenlenirken sadece kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğunun belirtilmesi ile yetinilmeyip ayrıca deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği ve kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının yasayla düzenleneceğine ilişkin kurallara da yer verilmiştir.
Anayasal durumu ortaya konulan kamusal kullanımının engellenmemesi gereken kıyılar üzerinde "kazanılmış hak" kavramının kapsam ve sınırları, Kıyı Kanunu ve bu Kanun'un uygulanması yönünden büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 3086 sayılı Kanun'un yerini alan ve halen yürürlükte olan 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinin incelenmesi gerekmektedir. Bu maddede 3621 sayılı Kanun'un yürürlük tarihinden (17 Nisan 1990) önce kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlara ilişkin mevzuata uygun olarak onanmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerinin geçerli olduğu kabul edilerek, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce kazanılmış hakların korunması amaçlanmıştır.
Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapan 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesiyle ise; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanması zorunluluğu getirilmiştir.
Bu yasal çerçeveye göre, sahil şeritlerinde 17 Nisan 1990 tarihinden önce mevzuata uygun olarak onaylanmış uygulama imar planları kapsamında; kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlarda plan kararlarının uygulanmasına devam edileceği hüküm altına alınmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlara ilişkin ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde yapılması öngörülmüştür.
Kısmı yapılaşma tanımı ise, 03/08/1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik ile yapılmış, bu Yönetmelik'te, 3621 sayılı Kanun'un yayımı tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar planı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumu kısmi yapılaşma olarak tanımlanmıştır. 3830 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra Yönetmelik'te yapılan değişiklikle kısmi yapılaşma benzer şekilde yeniden tanımlanırken; farklı olarak kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları yapılması için anılan Kanun'a paralel olarak, 3830 sayılı Kanun'un yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren 1 yıl süre verilmiştir.
Kanun'a, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelik'le kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir.
3621 sayılı Kanun'un geçici maddesi ile bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 17/04/1990 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onaylanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeridine ilişkin kararları geçerli kabul edilirken, 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesi ile ise kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, anılan Kanun'un yürürlük tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren 1 yıl süre içinde tamamlanması öngörülmüş, dolayısıyla 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra yapılaşmamış alanlara ilişkin olan plan revizyonunun 3621 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılması, diğer bir ifade ile idarelere 3621 sayılı Kanun ve buna dayalı olarak çıkarılan Yönetmelik hükümlerine göre kısmı yapılaşma koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine göre yapılaşma ya da yapılaşmaya uygun olmayan parselleri (dolayısıyla 3621 sayılı Kanun'un yürürlükteki 100 metrelik sahil şehidi hükümlerine göre) belirleme suretiyle plan revizyonu yapma yükümlülüğü getirilmiştir.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumları imar adası veya imar planı bazında değerlendirilmektedir. Kısmi yapılaşma değerlendirmesinin mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerekmektedir. Mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapılmış ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak ele alınmıştır.
Kısmı yapılaşmaya ilişkin bu düzenleme dikkate alındığında, sahil şeridinden yararlanmanın kamunun kullanımına açılmasında kamu yararı olduğu kabul edilmekle birlikte, 3621 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce yürürlükteki mevzuata uygun olarak onaylanmış plan kararları uyarınca yapılaşmış veya yapılaşmamış olsa dahi belli koşulların gerçekleşmesi şartıyla (geçerli bir kıyı kenar çizgisinin esas alınması suretiyle 11/07/1992 tarihinden önce onaylanmış imar planlarına göre kısmi yapılaşma koşullarının gerçekleştiği haller) Kanun'un eşitlik ilkesi çerçevesinde tanıdığı haktan yararlanan taşınmazların hukuki statüsünün geçerli olduğu kazanılmış hak kavramı çerçevesinde kabul edilerek daha önce Kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Kıyıların ve sahil şeritlerinin kullanım amaçlarına göre derinliği, kişilerin bu yerlerden yararlanma olanakları ve şartları Kıyı Kanunu ile düzenlenmiş ve anılan Kanun'da kıyı ve sahil şeritlerinin kamu yararına kullanımı, kıyının korunması amacına yönelik olarak yapılabilecek yapılar sınırlı olarak sayılarak, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiştir.
Kıyı Kanunu'nun geçici maddesi ile bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 17/04/1990 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerli kabul edilmiş iken, Kıyı Kanunu'na işlenemeyen hükümler arasına eklenen 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesiyle ise, kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının, anılan Kanun'un yürürlüğe girdiği 11/07/1992 tarihinden itibaren 1 yıl içinde tamamlanması öngörülmüştür.
Bu durumda, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici madddesi kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlarda bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce kazanılmış hakların korunmasına ilişkin iken, Kıyı Kanunu'na işlenemeyen hükümler arasına eklenen 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesi ise kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarda imar planı revizyonlarının 1 yıl içinde tamamlanmasına ilişkin olduğu, dolayısıyla 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesi ile 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesinin farklı hususlara ilişkin düzenlemeler getirdiği görülmektedir.
1982 Anayasası'nın, "Kıyılardan yararlanma" başlıklı 43. maddesinde kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartlarının kanunla düzenleneceğinin belirtildiği, bu hüküm uyarınca 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinde, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği 17 Nisan 1990 tarihinden önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümleri geçerli kabul edildiği halde, Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin dava konusu 16. maddesinin 1.fıkrasının (b) bendi ile bu tarihin, kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarına ilişkin düzenlemeyi içeren 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesinin yürürlük tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihine taşınmasında Anayasa'nın 43. maddesine ve Kıyı Kanunu'nun geçici maddesine uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, dava konusu Kıyı Kanununun Uygulanmasına Daire Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline karar verilmesi gerekirken, davanın reddi yolunda verilen temyize konu Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne;
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 20/02/2023 tarih ve E:2021/3238, K:2023/1612 sayılı kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Altıncı Dairesine gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 27/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, temyiz dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz istemlerinin reddi ile temyize konu kararın onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX- Dava, 30/03/1994 tarih ve 21890 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 5. maddesiyle değişik; Yönetmeliğin 16. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki "11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planı bulunan kentsel ve kırsal yerleşmelerde, turizm merkez ve alanlarındaki turizm amaçlı alanlar ile turizm merkez ve alanlarındaki kentsel ve kırsal yerleşmelerde kısmen veya tamamen yapılaşma varsa onaylı imar planındaki sahil şeridi geçerlidir. Aksi halde sahil şeridi (c) bendi uyarınca belirlenir." düzenlenmesinin iptali ve Kıyı Kanunu'nun geçici maddesinin, Anayasa'ya aykırı olduğundan bahisle somut norm denetimi yoluyla iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca, imar planının uygulama imar planı ya da mevzi imar planı olma durumuna göre kısmi yapılaşma durumları imar adası veya imar planı bazında değerlendirilmektedir. Kısmi yapılaşma değerlendirmesi mevzi imar planlarında imar adası bazında, uygulama imar planlarında ise sahil şeridinde kalan imar adalarının bütününe göre olması gerekmektedir. Mevzi imar planlarının olduğu yerlerde imar adası bazında değerlendirme yapılmış ve yapıların bulunduğu parsellerin sayısının veya kullanılan toplam taban alanının imar adasındaki toplam parsel sayısının veya toplam alanın yüzde ellisinden fazla olması durumu, uygulama imar planlarının olduğu yerde de plan kapsamındaki imar adalarının sayısının yüzde ellisinden fazlasında anılan koşulların bulunması kişilere korunacak haklar sağlayan ölçüt olarak alınmıştır.
Anayasal konumu ortaya konulan kıyılar üzerinde "kazanılmış hak" kavramının ne derece geçerli olduğu konusu, Kıyı Kanunu ve bu Kanun'un uygulanması yönünden büyük önem taşımaktadır.
Sahil şeritlerinde kazanılmış hakların korunmasına yönelik olarak, Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edilen 3086 sayılı Kanun'un yerini alan ve halen yürürlükte olan düzenleme 3621 sayılı Kanun'un geçici maddesidir. Buna göre; 3621 sayılı Kanun'un yayım tarihinden (17 Nisan 1990) önce kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri ile ilgili hükümlerine geçerlilik tanınmıştır. Kıyı Kanunu'nda değişiklik yapan 3830 sayılı Kanun'un geçici maddesi ise; kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının 11 Temmuz 1992 tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanması zorunluluğu getirmiş, kazanılmış haklara ilişkin düzenleme getirmemiş, 3621 sayılı Kanun'a göre sahil şeritlerinde kazanılmış hakkın doğmadığı alanlarda imar planı revizyonuna gidilmesini öngörmüş bulunmaktadır.
Bu yasal çerçeveye göre, sahil şeritlerinde 17 Nisan 1990 tarihinden önce olup, geçerlilik tanınan uygulama imar planları; kısmen veya tamamen yapılaşmış alanlara yönelik bulunmakta; 03/08/1990 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Kıyı Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, 3621 sayılı Kanun'un yayım tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planlarındaki imar adalarında yer alan parsellerin yüzde ellisinden fazlasında, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan imar plânı ve mevzuata uygun olarak tamamlanmış yapılarla, ruhsat alınarak en az subasman seviyesine kadar inşaatı tamamlanmış yapıların bulunması durumunu kısmi yapılaşma olarak tanımlamaktadır.
3830 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra Yönetmelik'te yapılan değişiklikle kısmi yapılaşma benzer şekilde yeniden tanımlanırken; farklı olarak kısmi yapılaşmanın olmadığı alanlardaki plan revizyonları için tarih, 3830 sayılı Kanun'un yayım tarihi olan 11 Temmuz 1992 tarihine taşınmıştır.
3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun geçici maddesi kapsamında geçerli kabul edilebilecek sahil şeritleri, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce mevzuat hükümlerine uygun olarak onanmış ve kısmen veya tamamen yapılaşmış 1/1000 ölçekli uygulama imar planlarının sahil şeritleri iken, 3830 sayılı Kanun ile gelen geçici madde ise, kısmen veya tamamen yapılaşmamış sahil şeritlerinde plan revizyonu yapılmasını, başka bir ifade ile kazanılmış hakkın doğmadığı alanlarda planların revizyonunu öngörmektedir.
Kanuna, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelik'le kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir.
Geçici maddeler kanunların geçiş hükümlerini düzenleyen maddeler olup, yeni düzenleme yürürlüğe girinceye kadar geçecek süre içinde yapılacak işlem ve düzenlemeler ya da uyulacak ilke ve kurallar ile daha önceki düzenlemelerden doğan hakların korunmasına ilişkin hususlar ve benzeri geçiş hükümleri geçici maddelerle düzenlenir.
Kıyı Kanunu'na eklenen geçici madde de yukarıda belirtilen özellikte bir geçici madde olduğundan önceden var olan hakların sınırsız olarak korunması durumu söz konusu değildir.
Yönetmelik maddelerinde yer alan bu düzenleme göz önüne alındığında, daha önce kanunla belirlenmiş hakların korunması ve kişilerin mağdur edilmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Ancak imar hukukunda, kazanılmış hak kavramı ile ilgili olarak belli bir ölçütün, Kıyı Kanunu'nun amacına uygun olarak belirlenmesi zorunludur. Bir kez yasanın bir kuralına aykırı biçimde edinilen hakka, daha üstün bir hak bulunmasına karşın, sonsuza değin geçerlilik tanımak, kazanılmış hak durumunu genişleterek Anayasa'nın özel kuralı karşısında sağlıklı kabul etmek kötü niyetlileri bu yolda davranmaya özendirir ve böylece kıyıların daraltılması sonucu kıyılardan yararlanmada önceliği kamuya veren Anayasa ile bağdaşmaz.
Kanun ve Yönetmelik hükmüne göre kısmi yapılaşma olması durumunda kazanılmış hak; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olup, geçici maddede belirtildiği gibi kısmen veya tamamen yapılaşmamış alanlarla ilgili imar planı revizyonlarının kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde tamamlanarak, kısmi yapılaşma durumunun tespit edilmesi gerektiği, 11 Temmuz 1992 öncesi yapılan veya yapılmaya başlayan yapılar hakkında kazanılmış hak oluştuğu, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanunu'na uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanunu'na uygun olması gerektiği kuşkusuzdur.
Diğer taraftan Kanun'un ve Yönetmeliğin amacı bir yıl içinde kısmı yapılaşma durumunun ve sahil şeridindeki doluluk boşluk oranlarının tespit edilerek buna göre imar planlarının yapılmasıdır.
İmar planları belde halkına iyi yaşama düzeni ve koşulları sağlamak amacıyla kentin kendine özgü yaşayış biçimi ve karakteri, nüfus planı ve yapı ilişkileri, yörenin gerek çevresiyle ve gerekse çeşitli alanları arasında olan bağlantıları, halkın sosyal ve kültürel gereksinimleri, güvenlik ve sağlığı ile ilgili konular göz önüne alınarak koşulların zorunlu kıldığı biçim ve zamanda mevzuatta öngörülen yöntemlerle değiştirilebilir ve yeni kullanımlar getirilebilir. Bu kapsamda kısmi yapılaşma gereği kazanılmış hakkı bulunan sahil şerdindeki yapı sahiplerinin yapıları ekonomik varlığını sürdürene kadar korunmakla beraber bu yapıların bulunduğu taşınmazların da yeni yapılacak imar planında kullanım durumları değiştirilebilir
Bu husus göz önüne alındığında kanun ve yönetmelik hükmü gereği kazanılmış hakkı bulunan parsellerin ve kısmi yapılaşmadan yararlanan yapılaşmamış taşınmazların ilanihaye bu haktan yararlanacağı kabul edilerek sürekli yapılaşma hakkı tanınması ve sonraki tarihli planlarda kullanım kararlarının değiştirilmemesinin Kıyı Kanunu'nun ruhuna, imar planlama esas ve tekniklerine uygun olmadığı açıktır.
Kıyıların ve sahil şeritlerinin kullanım amaçlarına göre derinliği, kişilerin bu yerlerden yararlanma olanakları ve şartları Kıyı Kanunu ile düzenlenmiş ve anılan Yasa'da kıyı ve sahil şeritlerinin kamu yararına kullanımı, kıyının korunması amacına yönelik olarak yapılabilecek yapılar sınırlı olarak sayılarak, Kıyı Kanunu'ndan önce oluşmuş hakların nasıl ve hangi ölçüler içinde korunabileceğini belirlemek için geçici madde eklenmiş ve buna uygun olarak Yönetmelik'le kısmi yapılaşma tanımlanmış ve mevcut hakların sınırları belirlenmiştir.
Kanun ve Yönetmelik maddesine göre kazanılmış hak; anılan yapıların mevcut haliyle korunmasına ilişkin olup, 11 Temmuz 1992 tarihinden önce onaylanmış uygulama imar planı olan alanlarda kısmen veya tamamen yapılaşma varsa onaylı imar planındaki sahil şeridinin geçerli olduğu ve kısmen yapılaşma kavramının Kanun'da tanımlandığı, daha sonra yapılacak imar planlarında 100 metrelik sahil şeridinin Kıyı Kanunu'na uygun olarak planlanması ve yeni yapılaşmaların Kıyı Kanunu'na uygun olması gerektiği kuşkusuzdur.
Bu durumda, dava konusu Yönetmelik maddesi ile 11 Temmuz 1992 tarihinden önce sahil şeridi içinde onaylanmış uygulama imar planına uygun olarak yapılan yapılar hakkında kazanılmış hakların saklı tutulmasının amaçlandığı, bu maddesinin yeni yapılacak planlarda sahil şeridinin 100 metrenin altında belirleneceği anlamında kural getirmediği anlaşıldığından, Yönetmeliğin dava konusu maddesinde, Kıyı Kanunu'na ve hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyize konu kararın belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

UYAP Entegrasyonu