WhatsApp Hukuki Asistan

Yeni

Son Karar yapay zeka destekli hukuk asistanınız artık WhatsApp üzerinden cebinizde. Aşağıdaki hizmetlerden dilediğinizi seçerek WhatsApp asistanınıza soru sorarak hemen kullanmaya başlayabilirsiniz.

Hukuki Destek Alma
Hukuki sorularınız için anında uzman desteği alın
Yargıtay ve BAM Kararı Arama
Emsal kararlar ve içtihatlar için arama yapın
Dava Dilekçesi Hazırlama
Yapay zeka ile hızlı ve profesyonel dilekçeler oluşturun
Sözleşme Hazırlama
Özelleştirilmiş sözleşme şablonları oluşturun
Loading Logo

sonkarar

Sayfa Yükleniyor

DANIŞTAY İDARE DAVA DAIRELERI KURULU

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU         2022/3725 E.  ,  2024/1215 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/3725
Karar No : 2024/1215

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Beşinci Dairesinin 14/06/2022 tarih ve E:2016/58819, K:2022/4663 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile irtibat ve iltisakının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline, bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 14/06/2022 tarih ve E:2016/58819, K:2022/4663 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş,
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacı hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üyelik suçlarından açılan adli soruşturma sonucunda, … Cumhuriyet Başsavcılığının …tarih ve Sor. No:…, K:… sayılı kararıyla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve anılan karar 02/10/2018 tarihinde kesinleştiğinin görüldüğü,
Davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı hususunda somut herhangi bir bilgiye sahip olmadığı anlaşılan H.S. ve A.A. isimli tanıkların beyanlarının, başka delillerle de desteklenmediğinden davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacıyla ilgili ihbar/şikayet ve soruşturma bilgisi yönünden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu iddiasına yönelik şikayetlerin bulunduğu, davacı hakkında Emniyet 155 SMS ihbar hattına yapılan yapılan ihbara ilişkin olarak Hakimler ve Savcılar Kurulu … Dairesinin … tarih ve Dosya No:…, K:… sayılı kararı ile; "... … sayılı dosyasında soruşturma yürütüldüğünden her iki evrakın birleştirilmesi gerektiği..." içeriğine, yine Avukat C.A.'ya ait şikayete ilişkin olarak ise; şahsın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde yaptığı şikayet ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun … tarih … görevsizlik kararının davalı idareye gönderilmesine ilişkin … tarih ve … sayılı yazının gönderildiği, ancak bu bilgi ve belgelerle davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı hususunda bir açıklamaya yer vermediğinin görüldüğü, soruşturma bilgisi yönünden ise; Dairelerince, davacı hakkında FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen başkaca idari soruşturma bulunup bulunmadığı yönünde yapılan 11/03/2022 tarihli ara kararına davalı idare tarafından verilen 10/05/2022 tarihli cevapta, davacı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu … Dairesinin … sayılı disiplin dosyasının dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu disiplin soruşturması kapsamında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından ve anılan dosyada Hakimler ve Savcılar Kurulunca daha önceden verilmiş bir meslekten çıkarma kararının bulunması ve kararın kesinleşmesi nedeniyle Hakimler ve Savcılar Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile yeniden "karar verilmesine yer olmadığına" karar verildiği, bunun dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtildiğinden, söz konusu ihbar, şikayet ve soruşturma bilgilerinin davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı,
Asya Katılım Bankası hesabı yönünden, davacının Asya Katılım Bankası hesabına ilişkin dosyaya sunulan bilgi ve belgeler incelendiğinde; davacının Asya Katılım Bankası hesabının 2007 yılında açıldığı ve söz konusu hesapta FETÖ lideri tarafından talimatın verildiği 25/12/2013 tarihinden, Banka'nın TMSF'ye devredildiği 29/05/2015 tarihine kadar olan dönem de dahil olmak üzere herhangi bir hesap hareketliliğinin tespit edilmediğinin görüldüğü, davacının Asya Katılım Bankası AŞ nezdinde hesabının bulunmasının, FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatını ve/veya iltisakını ortaya koymaya yeterli bir delil olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varıldığı,
Dijital materyallerin incelenmesi sonucu düzenlenen 24/09/2018 tarihli Bilirkişi Raporu yönünden, söz konusu bilirkişi raporunda; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılan/kayyum atanan veya erişimi engellenen "www.herkul.org, www.ozgurherkul.org, www.fgulen.org, www.bankasya.com.tr, www.zaman.com.tr, www.ozgurzaman.org, www.bugun.com.tr, www.ozgurbugun.com.tr, Rota Haber ve www.cihan.com.tr" isimli sitelere giriş yapıldığı ve "fethullah gülen, fethullah gülen külliyatı, herkul" kelimeleri ile arama yapıldığına dair dijital kalıntıların bulunduğu, sadece bu sitelere giriş ve örgüte dair kelimelerle arama yapılmış olmasının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı bulunduğunun göstergesi olarak kabulüne olanak bulunmadığı, 24/09/018 tarihli Bilirkişi Raporunda yer alan tespitler başka delillerle desteklenmediğinden davacının FETÖ ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacının yurt içi dil eğitimine gönderilmiş olması yönünden, davalı idare tarafından gönderilen bilgi ve belgelerden; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı yargı mensuplarının Adalet Bakanlığı ve HSYK’da etkin oldukları dönemde davacının 2010-2011 Yılları Arasında Bahçeşehir Üniversitesinde … Tarih ve … Sayılı Karar ile Yurt İçi Yabancı Dil Eğitiminden faydalandırıldığı belirtilmiş ise de, davacının örgütün amaç ve stratejilerinin gerçekleştirilmesi amacıyla dil eğitimine gönderildiğine ilişkin iddianın başkaca bir delille desteklenmediği görüldüğünden, belirtilen hususun davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat veya iltisakını tek başına ortaya koymaya yeterli bir delil olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı,
Teftişte yüksek not verilmesi yönünden, FETÖ/PDY silahlı terörö örgütü ile irtibat ve iltisaklı yargı mensuplarının Adalet Bakanlığı ve HS(Y)K'da etkin oldukları dönemde davacıya yüksek puan "77" verildiği, dava dosyasına davacıya hangi yıl yapılan denetimde bu puanın verildiğine ilişkin bir belge ibraz edilmediği, ayrıca davacının denetimini gerçekleştiren HSK müfettişlerinin FETÖ/PDY ile iltisaklı/irtibatlı olduklarını ve anılan notu örgütsel saiklerle verdiklerini ispatlar nitelikte herhangi bir bilgi veya belge de sunulmadığı, dolayısıyla davacıya örgütle iltisaklı/irtibatlı olması nedeniyle "77" puan verildiğine dair iddianın soyut nitelikteki bir iddiadan ibaret olduğu somut bilgi ve belgelerle desteklenmediği görüldüğünden, belirtilen hususun davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı,
Davacı hakkındaki sosyal çevre bilgileri yönünden, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varıldığı belitilerek,
Dosyada bulunan bilgi ve belgeler ile yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece bakılmakta olan dosyada davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairelerinin 11/03/2022 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,
Bu nedenle, davacının FETÖ ile iltisakının ve irtibatının olduğu gerekçesiyle tesis edilen dava konusu kararlarda hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Dava konusu kararlarda hukuka uyarlık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi ve özlük haklarının iadesi gerektiği,
Öte yandan, davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve/veya irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi halinde yeniden işlem tesis edilebileceğinin de açık olduğu gerekçesiyle,
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının davacıya ilişkin kısmının iptaline, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesine ve özlük haklarının iadesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, usule ilişkin itirazlarının karşılanmadığı, dava konusu işlemin bir disiplin işlemi olmadığı, Dairece davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle irtibat ve iltisaklı olduğu noktasında katı bir bakış açısıyla sonuca varıldığı, davacının hâkimlik ve savcılık mesleğinde kalmasının uygun olup olmaması yönünden yapılan değerlendirmede sübut derecesinin aranmasının usul ve yasaya aykırılık oluşturduğu; Dairenin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisak ve irtibatları nedeniyle meslekten çıkarılmalarına karar verilen hâkim ve savcılar tarafından açılan davalarda verdiği bir kısım ret kararlarında yer alan değerlendirmeler ile işbu dosyadaki gibi verilen iptal kararlarının gerekçelerinde ciddi çelişkiler bulunduğu; davacı hakkındaki H.D. isimli tanığın beyanları, davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle iltisaklı veya irtibatlı olduğuna dair ihbar ve şikâyetler, örgüte müzahir bir kuruluş olduğu değerlendirilen Bank Asya nezdinde hesabının bulunması, yine davacıdan ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi sonucunda düzenlenen raporda, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılan/kayyum atanan veya erişimi engellenen sitelere erişim sağlandığına dair dijital kalıntıların bulunduğunun tespit edilmiş olması, ayrıca aranan öğeler dosyasının incelenmesinde “fethullah gülen, fethullah gülen külliyatı, herkul” şeklinde aramaların yapıldığına dair tespit, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı yargı mensuplarının Adalet Bakanlığı ve HSYK’da etkin oldukları dönemde davacının 2010-2011 Yılları Arasında Bahçeşehir Üniversitesinde Yurt İçi Yabancı Dil Eğitiminden faydalandırılmış olmasına ilişkin bilgileri birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı ve/veya irtibatlı olduğu noktasında tereddüt bulunmadığı; ayrıca her ne kadar davacı hakkında ceza soruşturmasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de dava konusu işlemlerin "üyelik" isnadına değil "iltisak ve irtibat" isnadına dayandığından söz konusu kararın davacının hukuki durumunu değiştirmemekte olduğu, aksine işbu dosyadaki bilgi ve belgeler, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar içeriğinde yer alan deliller incelendiğinde davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütüyle iltisaklı ve irtibatlı olduğunun anlaşıldığı; 667 sayılı KHK ve 6749 sayılı Kanun uyarınca meslekten çıkarılan yargı mensuplarının 685 sayılı KHK kapsamında Danıştayda açtıkları davalardaki parasal-özlük hak, maddi/manevi tazminat ve faiz talepleri yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddi gerektiği, söz konusu parasal/özlük hak ve faiz taleplerinin dava tarihinden itibaren dikkate alınabileceğine dair yerleşik Danıştay içtihatlarına aykırı taleplerin kabulünün mümkün olmadığı, dava konusu işlemlerde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından, parasal hak ve faiz talebinin de reddi gerektiği ileri sürülmektedir

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davacı tarafından, temyize konu Daire kararında beyanlarına yer verilen tanık H.S.'nin ifadesinde, şahsının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi veya üye olmamakla birlikte destekçisi olduğuna dair görgüye ve bilgiye dayalı bir tespite yer verilmediği, diğer tanık A.A.'nın da FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne irtibat veya iltisakı noktasında bilgi sahibi olmadığını açıkça beyan ettiği; 2007 yılında örgütün finans kuruluşu olan Bank Asya'da açılmış bir hesabının bulunduğu ancak herhangi bir para hareketliliğinin olmadığı, dijital materyallere ilişkin bilirkişi raporunda bahsedilen tabletin eşine ait olduğu, söz konusu raporun maddi hatalar içerdiği, dil eğitimine öncesinde yapılan yazılı sınavda yeter puan alarak katıldığı, hakkındaki asılsız SMS ihbarı ile ilgili olarak davalı idarece ihbarın işleme konulmaması kararı verildiği; Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Daire kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Kurulumuzun 20/12/2023 tarihli ara kararına cevap verilmesi üzerine, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Türkiye’de 15 Temmuz 2016 gecesi, kendilerini "Yurtta Sulh Konseyi" olarak isimlendiren bir grup Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu tarafından, demokratik biçimde halk tarafından göreve getirilen Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM), Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ve Cumhurbaşkanı'nı devirmek ve anayasal düzeni ortadan kaldırmak amacıyla darbe teşebbüsünde bulunulmuş, bu teşebbüs Türk Milleti tarafından akamete uğratılmıştır.
Anayasa'nın olay tarihinde yürürlükte bulunan 118. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından 20/07/2016 tarihli toplantıda yapılan değerlendirmede, darbe teşebbüsünün TSK içindeki Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından başlatıldığı, bu örgütün kuruluş aşamasından itibaren etkisi altına aldığı eğitim kuruluşları, sivil toplum kuruluşları, medya kuruluşları, ticari kuruluşlar ve kamu görevlileri aracılığıyla Milleti ve Devleti kontrol altında tutmayı amaçladığı belirtilmiştir.
MGK'nın anılan toplantısında "demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin korunmasına yönelik tedbirlerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi amacıyla" Hükûmete olağanüstü hâl ilan edilmesi tavsiyesinde bulunulması hususu kararlaştırılmıştır. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu 20/07/2016 tarihinde, ülke genelinde 21/07/2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren geçerli olmak üzere doksan gün süreyle olağanüstü hâl ilan edilmesine karar vermiştir. Anılan karar 21/07/2016 tarih ve 29777 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve aynı gün TBMM tarafından onaylanmıştır. Olağanüstü hâl, daha sonrasında üçer aylık dönemler hâlinde Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu tarafından uzatılmış ve 18/07/2018 tarihinde kaldırılmıştır.
23/07/2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin (667 sayılı KHK) 3/1. maddesi ile yargı mensupları ve bu meslekten sayılanlardan terör örgütlerine veya Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna MGK tarafından karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilenlerin meslekten veya kamu görevinden çıkarılmalarına karar verileceği düzenlenmiştir. Anılan KHK, 18/10/2016 tarih ve 6749 sayılı Kanun'la değiştirilerek kabul edilmiş, bu Kanun ise 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun ... tarih ve ... sayılı kararıyla, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebi aynı Kurulun ... tarih ve ... sayılı kararıyla reddedilmiştir.
Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
Öte yandan, davacı hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üyelik suçlarından açılan adli soruşturma sonucunda ... Cumhuriyet Başsavcılığının ... tarih ve Sor. No:... , K:... sayılı kararıyla kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ve anılan karar 02/10/2018 tarihinde kesinleşmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT :
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz."
Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
Anayasa’nın 13. maddesi: "Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
Anayasa’nın 14. maddesi: "Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz. ..."
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler."
Anayasa’nın 139. maddesi: "Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır."
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: "Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler."
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: "Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar."
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: "Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar. ..."
2) AİHS
AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."
AİHS'in 8. maddesi: "Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."
AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."
3) Kanun
667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: "Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir."
Üçüncü fıkrası: "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır."
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: "Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır. ..."
4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
1) Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği
Anayasa’nın 139. maddesinde hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarih ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, "meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan "olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile "terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen" üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını "kavuşan, bitişen, birleşen", irtibatlı kavramını ise "bağlantılı" olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için birtakım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
2) Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemlerin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemlerin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.
Öte yandan, 667 sayılı KHK'nın 3/1. maddesi uyarınca olağanüstü tedbir niteliğinde bir idari yaptırım olarak meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilen yargı mensupları hakkında bu olağanüstü tedbirin sebebini oluşturan eylem ve davranışların niteliği ve mahiyeti itibarıyla aynı zamanda ceza hukuku bakımından da suç oluşturması halinde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) uyarınca "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olmak" suçundan ceza soruşturması ve kamu davası açıldığı da görülmüştür.
Bununla birlikte, 667 sayılı KHK uyarınca bir yargı mensubu hakkında terör örgütüne üyelik ve mensubiyeti olmasa da bu terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olması nedeniyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına yönelik olağanüstü idari tedbirin uygulanabilmesi karşısında, anılan yargı mensubu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olmasının, ilgili hakkında anılan olağanüstü tedbirin hukuka uygunluğu yönünden yürütülen yargılama faaliyeti için bağlayıcı olmayacağı açıktır.
Bu durumda, davacı hakkında ceza soruşturması sonucunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 02/10/2018 tarih ve Sor. No:2017/25016, K:2018/71638 sayılı ile Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üyelik suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği ve anılan kararın 02/10/2018 tarihinde kesinleştiği görülmüş ise de, davacı hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üyelik suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına kararı verilmiş olmasının, davacının FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Kurulumuz tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığı da bulunmamaktadır.
Dava dosyasında yer alan davacı hakkındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesine gelince;
-Yargı mensubu olarak davacı ile aynı yerde Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapan ve ifadesine başvurulan H.S.'nin HSK Müfettişlerince düzenlenen 16/01/2018 tarihli tanık ifade tutanağında; "Ben 2014 Ocak ayı ile 2016 Temmuz ayları arasında İstanbul adliyesinde Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptım. ... İstanbul adliyesinde benim görev yaptığım dönemde Cumhuriyet Savcısı olarak görev yapıyordu. Daha sonra Bakırköy adliyesine Hakim olarak atandı. İstanbul adliyesinde ve Çatalca adliyesinde çalıştığı dönemde kendisi beni ziyarete gelmiştir. Ergenekon Davaları döneminde Ağır Ceza Mahkemesinde Üye Hakim olarak görev yapan S.S.H. ile çok samimiydi. Ben kendisi ile FETÖ ile ilgili herhangi bir konuşma yapmadım. Bana FETÖ örgütü ile ilgili herhangi bir konuşma yapmadı. Ancak FETÖ/PDY örgütü kapsamında ihraç edilen ve Ergenekon soruşturma ve yargılamalarını yapan ekiple samimi olduğunu biliyorum. Başsavcı olarak İstanbul adliyesine gelince ön bir çalışma yaptım. Bunu Başsavcı Vekili arkadaşlarımla paylaştım. Ve görevlendirirken FETÖ örgütüne yakın olan olarak tahmin ettiğimiz ve bu kuruluşun içinde yer alabileceğini düşündüğümüz C.Savcılarına özel görev vermedik. Bunları ya Müracaat Bürosunda ya da Genel Soruşturma Bürosunda değerlendirme yoluna gittik. Bu C.Savcılarının isimlerini tespit ederken arkadaşlarımdan ortak bir çalışma raporu istemiştim. Bunu sözlü olarak sabah toplantılarında paylaşıp iş bölümünde özellikle herhangi bir sıkıntıya yer vermemeye çalıştık. Çünkü memur suçları, kaçakçılık, basın ve örgütlü suçlar gibi özellik isteyen yerlerde çalıştıracağımız arkadaşlara dikkat ettik. Benim çevreden duyduğum ve edindiğim bilgiye göre ... bu örgütün en az şekliyle sempatizanıydı. Ve kendisine bu yüzden kritik bir görev vermedim. Daha sonraki dönemde kendisinin İstanbul adliyesinden gitmesi içinde hatırladığım kadarıyla ismini HSK'ya bildirmiştim. 2014 yılı HSK seçimlerinde Yargıda Birlik Platformu yanında yer almadığını biliyorum. Bu konuda bilgim ve görgüm bundan ibarettir." şeklinde beyanlara yer verilmiştir.
- Davacının, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün illegal amaçlarına ulaşması için finansal kaynak oluşturmak amacıyla faaliyet gösteren ve örgüte müzahir bir kuruluş olarak değerlendirilen Bank Asya nezdinde 2007 yılında açılmış hesabının bulunduğu tespit edilmiştir.
- Yine davacıdan ele geçirilen dijital materyallerin incelenmesi sonucunda düzenlenen 24/09/2018 tarihli Bilirkişi Raporunda; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılan/kayyum atanan veya erişimi engellenen "www.herkul.org, www.ozgurherkul.org, www.fgulen.org, www.bankasya.com.tr, www.zaman.com.tr, www.ozgurzaman.org, www.bugun.com.tr, www.ozgurbugun.com.tr, Rota Haber ve www.cihan.com.tr" isimli sitelere erişim sağlandığına dair dijital kalıntıların bulunduğu ve ayrıca aranan öğeler dosyasının incelenmesinden ise; “fethullah gülen, fethullah gülen külliyatı, herkul” şeklinde aramaların yapıldığı tespit edilmiştir.
- Ayrıca davacının FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibat ve iltisaklı yargı mensuplarının Adalet Bakanlığı ve HSYK’da etkin oldukları dönemde 2010-2011 Yılları Arasında Bahçeşehir Üniversitesinde ... Tarih ve ... sayılı karar ile Yurt İçi Yabancı Dil Eğitiminden faydalandırıldığı tespit edilmiştir.
Temyize konu Daire kararında, Dairece dosyadaki mevcut deliller davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakı için yeterli görülmemiş ise de, davacı hakkında yukarıda yer verilen tanık ifadesi ile diğer hususların bir bütün olarak değerlendirilmesinden, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisak ve irtibatlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
3) Dava Konusu Kararların Temel Hak ve Özgürlükler Bağlamında Değerlendirilmesi
Dava konusu kararlarla ortaya çıkan özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin ihlal oluşturup oluşturmadığı hususunun, AİHS ve Anayasa bağlamında, kanunilik, meşru amaç ve demokratik bir toplumda gerekli olma ile ölçülülük ilkeleri doğrultusunda irdelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu kararlar, davalı idare tarafından, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesi uyarınca tesis edilmiştir. Anılan KHK, 6749 sayılı Kanun'la TBMM tarafından değiştirilerek kabul edilmiş ve 29/10/2016 tarih ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Sonuç olarak davacı hakkında dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla bu kararlara dayanak KHK'nın yürürlükte olduğu ve öngörülen anayasal usul dâhilinde daha sonra kanunlaştığı görülmektedir. Bu nedenle özel hayata saygı hakkına müdahale niteliği taşıyan dava konusu kararlar, öngörülebilir ve belirli bir kanun hükmü uyarınca tesis edilmiş olup müdahale kanunilik şartını taşımaktadır.
Dava konusu kararlar, FETÖ ile üyelik, mensubiyet, iltisak veya irtibatı bulunan ilgililer hakkında ülkenin içinde bulunduğu tehdit ve kamu düzeninin bozulması ihtimali doğduğundan ivedi şekilde karar alma zorunluluğu nedeniyle ve millî güvenliğin, kamu düzeninin ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla tesis edilmiştir. Bu nedenle FETÖ ile iltisak ve irtibatı olan ve dava konusu kararların tesis edildiği tarih itibarıyla kamu gücünün güçlü bir tezahürü niteliğinde yargı yetkisi kullanan davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale meşru bir amaca dayanmaktadır.
Dava konusu kararlar ile davacının özel hayata saygı hakkına yapılan müdahale, zorlayıcı bir toplumsal gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim 15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan darbe teşebbüsü nedeniyle "ulusun varlığını tehdit eden genel bir tehlike"nin bulunduğu açıktır (Alparslan Altan/Türkiye, B. No: 12778/17, 16/04/2019, §§ 71-75). Bu tehlike, ulusun ve Devlet teşkilatının varlığı için tehdit teşkil eden, kamu düzenini etkileyen, olağandışı bir kriz niteliğindedir. Bununla birlikte darbe teşebbüsünün faili olan FETÖ'nün, yukarıda belirtildiği üzere atipik ve kendine özgü niteliği göz önüne alındığında, bu tehlikeye karşı alınan ve davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren dava konusu tedbirin de yaşanan özellikli durumun ortaya çıkardığı zorunluluktan ve bu durumun faili olan örgütün Devleti ele geçirmeyi amaç edinen niteliğinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan olağanüstü koşullar altında ve olağan demokratik düzene geri dönebilmek amacıyla söz konusu terör örgütü ile iltisak ve irtibatı bulunan davacının yargı yetkisini kullanmasına son veren tedbirin demokratik bir toplumda gereklilik arz ettiği açıktır.
Bu itibarla, demokratik kurumlara ve demokratik toplum düzeninin bizatihi kendisine karşı yapılan darbe teşebbüsü sonrasında, bahse konu teşebbüsün faili olan FETÖ ile iltisak ve irtibatı olduğu gerekçesiyle hakkında tesis edilen dava konusu kararlar ile yargı mensubu olarak görev yapması nedeniyle üstün kamu gücü ayrıcalığına sahip olan davacının, meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmesi suretiyle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşılmıştır.
4) Sonuç olarak
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile yukarıda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Bu itibarla, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 31/08/2016 tarih ve 2016/428 sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun 29/11/2016 tarih ve 2016/434 sayılı kararının davacıya ilişkin kısmının iptali, davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi ve özlük haklarının iadesi yolundaki Daire kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu kararların davacıya ilişkin kısmının iptaline ve davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesine ve özlük haklarının iadesine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 14/06/2022 tarih ve E:2016/58819, K:2022/4663 sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine,
4. Kesin olarak, 29/05/2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

UYAP Entegrasyonu