DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2022/2612 E. , 2024/1074 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2022/2612
Karar No : 2024/1074
TEMYİZ EDEN (DAVALI) :… Kurulu
VEKİLİ :Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) :…
VEKİLİ :Av. …
İSTEMİN KONUSU :Danıştay Beşinci Dairesinin 30/12/2021 tarih ve E:2017/7510, K:2021/5039 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 30/12/2021 tarih ve E:2017/7510, K:2021/5039 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin itirazları yerinde görülmeyerek işin esasına geçilmiş; "Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
Davacı hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan adli soruşturma sonucunda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve Sor. No:…, K:… sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği,
Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren Ş.O.C. isimli şahsın beyanı yönünden; yargı mensubu olarak görev yapan Ş.O.C. isimli şahsın HSK Müfettişlerince alınan 15/08/2017 tarihli ifadesinde; davacının paralel yapı adaylarını destekleyen grubun içerisinde bulunan şahıslarla daha samimi ve yakın durumda olduğunu, sürekli olarak bağımsız görünümlü paralel yapı adaylarını destekleyen hâkim ve savcılarla beraber olduğunu ancak bu kişilerle samimiyetinin hangi amaçla olduğunu bilmediğini, diğer taraftan 2014 HSK seçimleri döneminde örgütün sözde "bağımsız" adaylarını desteklediği yönünde bir beyanının bulunmadığını, bağımsız görünümlü paralel yapı adaylarına oy istemediğini ve başka bir kişinden oy istediğini de duymadığını ifade ettiğinin görüldüğü; netice itibarıyla, davacının aleyhine delil teşkil edebilecek mahiyette herhangi bir ifade içermeyen tanık Ş.O.C.'nin beyanının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Davacı hakkında tanık sıfatıyla ifade veren K.T. isimli şahsın beyanı yönünden; tanığın, davacının seçim sürecinde Yargıda Birlik adaylarına karşı uzak durduğunu, diğer ekipteki şahıslarla hareket ettiğine dair duyumlar geldiğini, 2014 HSK seçimleri döneminde örgütün sözde "bağımsız" adaylarını desteklediği yönünde bir beyanda bulunulmadığı, aksine tanığın; davacının HSYK seçimlerinde sandık başında bulunmadığını, örgütsel tutum sergileyenlerin tamamının normalde sandığın başında olduklarını, davacıyı sandık ve sayım zamanı orada görmediğini, o nedenle FETÖ'ye yönelik irtibat ve iltisakı yönünde her hangi bir tutum ve davranışına da rastlamadığını beyan ettiğinin görüldüğü; netice itibarıyla, davacıyı örgütle ilişkilendirebilecek herhangi bir ifadeye yer vermeyen, aksine davacı lehine anlatımda bulunan tanık K.T.'nin beyanının davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmediği,
Ankesörlü/Sabit hat telefon görüşmesi kaydı yönünden, davacı hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığınca hazırlanan ve 25/08/2020 tarihli ek beyan dilekçesi ekinde sunulan Rapor ile Dairelerinin ara kararına Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı tarafından verilen cevap birlikte değerlendirildiğinde; davacının kendi adına kayıtlı ve babası T.Ö. ile kardeşi İ.Ö.'nün kullanımında olan GSM hatlarının ankesör/sabit hattan aranmış olmasının, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı,
Davacıyla ilgili soruşturma bilgisi yönünden, Dairelerince, davacı hakkında FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen başkaca soruşturma bulunup bulunmadığı yönünde yapılan ara kararına davalı idare tarafından verilen 19/02/2021 tarihli cevapta davacı hakkında Hâkimler ve Savcılar Kurulu İkinci Dairesinin … esas sayılı (Hâkimler ve Savcılar Kurulu Birinci Dairesinin … sayılı) disiplin dosyasının dışında FETÖ/PDY örgütü ile bağlantılı olarak yürütülen veya sonuçlandırılan başka idari soruşturma bulunmadığı belirtilmiş ise de, bu disiplin soruşturması kapsamında davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatına ilişkin varsa elde edilen bilgi ve belgelerin neler olduğu ortaya konulmadığından, söz konusu soruşturmanın davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisakı ve irtibatı bulunup bulunmadığının değerlendirilmesinde dikkate alınmadığı,
Diğer hususlar yönünden, davacı hakkında somut bir tespiti içermeyen sosyal çevre bilgilerinin, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan delil olarak değerlendirilmesinin mümkün bulunmadığı,
Davacının eşi N.A.Ö.'nün FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olduğu gerekçesiyle meslekten çıkarılmasına karar verilmiş olması yönünden, davacının eşi N.A.Ö.'nün 667 sayılı KHK'nın 3/1. maddesi uyarınca FETÖ/PDY terör örgütü ile iltisaklı veya irtibatlı olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karara karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine dair HSK Genel Kurulu kararının yargı kararıyla iptal edilmiş olması karşısında, davacının eşi N.A.Ö.'nün meslekte kalmasının uygun olmadığı ve meslekten çıkarılmış olması ile buna dayanak gösterilen hususların, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisakını ortaya koyan bir delil olarak değerlendirilmesine hukuken olanak bulunmadığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı idarece bakılmakta olan dosyada davacının terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğuna ilişkin yeterli delil sunulmadığı, sunulan delillerin ise davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyacak yeterlilikte ve nitelikte olmadığı, ayrıca ilgili kamu kurumları ve özel kuruluşlarca Dairelerinin 23/12/2020 tarihli ara kararına verilen cevaplarda da davacının iltisakı veya irtibatını ortaya koyan herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı anlaşıldığından dava konusu kararda hukuka uyarlık bulunmadığı,
Dava konusu kararda hukuka uyarlık görülmediğinden davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği,
Öte yandan, davalı idarece, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatını ortaya koyacak nitelikte delillerin tespit edilmesi hâlinde yeniden işlem tesis edilebileceği gerekçesiyle,
Dava konusu kararın iptaline, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:Davalı idare tarafından, usule ilişkin itirazlarının neden yerinde görülmediğinin gerekçesinin kararda yer almadığı, dava konusu işlemin bir disiplin işlemi olmadığı, bu nedenle hukuki denetimin katı bir bakış açısıyla yapılamayacağı; meslekten çıkarılan bazı hâkim ve savcılar tarafından açılan davalarda Dairenin verdiği bir kısım ret kararlarında yer alan değerlendirmeler ile bu dosyadaki iptal kararının gerekçesinde çelişkilerin bulunduğu, aynı neviden davalarda adli yargılamalarda verilen beraat veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların bağlayıcı olmadığı esas alınmış iken, bu yoldaki kararların dayanağı olan bazı tespitlerin davacılar lehine esas alınarak hüküm kurulmasıyla çelişkiye sebebiyet verildiği; Daire, kararlarında dava konusunun atipik özelliği ile disiplin işlemi olmadığı ve FETÖ terör örgütü ile iltisak ve irtibat kavramları esas alarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş iken hatta bu bağlamda anılan örgüt ile "sosyal birliktelik" görüntüsü vermenin veya örgütün amaçlarına yardımcı olmanın söz konusu kavramları kapsayacağı kabul edilmiş iken bu davada, davacı hakkında meslekten çıkarma işlemine yeter somut tespitlerin göz ardı edilmesinin hukuka aykırı olduğu, davacının FETÖ terör örgütünün yargıyı ele geçirme hedefine hizmet edecek şekilde 2014 HSYK seçimlerinde de sergilediği sosyal birliktelik görüntüsünün tanık ifadeleriyle sabit olduğu; davacı hakkında düzenlenen büfe ankesör raporunda sadece FETÖ/PDY terör örgütünün sivil imamları tarafından kullanılan ankesörlerin detaylı incelemeye tabi tutulduğu ve bu inceleme sonucunda bazı durumlarda sivil imamların ilgilileri aynı ankesörden arayarak ardışık aramalara neden olduğunun tespit edildiği, tekil aramaların önemsenmesi ve diğer delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiği, salt davacı beyanlarının dikkate alınmasının ve bu delillerin “ardışık” olmadığı gerekçesiyle hiçbir değerlendirme yapılmadan delil olarak kabul edilmemesinin doğru bir yaklaşım olmadığı; meslektaş eşlerin FETÖ iltisakının bireysel olarak değerlendirildiği ve davacının eşi hakkında olumsuz kanaat olduğu ve Dairenin ilgili eş için meslekten çıkarma işleminin iptali yolundaki kararına karşı temyiz yoluna başvurdukları; davacının yoksun kaldığı mali haklarının faiziyle birlikte ödenmesi talebinin yasal dayanaktan yoksun olduğundan reddi gerektiği, 685 sayılı KHK kapsamında açılan tam yargı davalarına karşı yargı yolunun kapalı olduğu, 7075 sayılı Kanun'un 10/1. maddesi gereği maddi/manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiği, 685 sayılı KHK’nın yürürlüğe girdiği tarih öncesi için hiçbir şekilde parasal/özlük hak, maddi/manevi tazminat ve faize hükmedilemeyeceği, söz konusu parasal/özlük hak ve faiz taleplerinin dava tarihinden itibaren dikkate alınabileceğine dair yerleşik Danıştay içtihatlarına aykırı taleplerin kabulünün mümkün olmadığı, dava konusu işlemde herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığından, parasal/özlük hak ve faiz talebinin de reddi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:Davacı tarafından, davalı idarece, mesleği ile ilgili olarak tam bir ispat olmaksızın yaklaşık ispat dikkate alınarak temyiz taleplerinin kabulünün istendiği, Devletin kendisine yüklediği yükümlülükleri sadakatle yerine getirdiği; idari işlemin iptaliyle birlikte idarenin mali sorumluluğunun doğacağı ve yoksun kaldığı haklarının ödenmesi gerektiği, Anayasa'ya göre, idarenin hukuka aykırı işlemleri nedeniyle doğan zararların tazmin edilmesinin gerektiği; davalı idarenin dosyaya yeni bilgi ve belge sunmadığı, mevcut delillerin Dairece incelendiği ve hakkında terör örgütüyle ilişkilendirilen iddiaların somut delillere dayanmadığının anlaşıldığı, mesleğinden çıkarılmasına sebep olarak gösterilen tanık beyanlarının bütünüyle değerlendirilmesi gerektiği, kendi içinde çelişen ve soyut ve varsayıma dayalı olan beyanların aleyhine kullanılmak istenildiği, oysa diğer tanık beyanlarının lehine ve olumsuz beyanları çürütür nitelikte olduğu, eşinin yargı kararı ile görevine iade olduğu, eş dahi olsalar her bireyin dosyasının diğerinden bağımsız değerlendirilmesi gerektiği, davalı idarenin temyiz isteminin hukuka aykırı olduğu ve reddedilmesi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Kurulumuzun 04/07/2023 tarihli ara kararına davalı idarece verilen cevabın dosyaya sunulması üzerine, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a)Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b)Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçesi yukarıda açıklanan Danıştay Beşinci Dairesi kararının, davacı lehine hükmedilen parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıcına ilişkin hükmü dışındaki kısımlar yönünden, aynı gerekçe ile Kurulumuzca da uygun bulunmuş olup davalı idare tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, kararın esastan bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Öte yandan, parasal hakların ödenmesinde, davacının meslekten çıkarıldığı tarihten, iptal kararı uyarınca mesleğe iade edildiği tarih arasında geçen dönemde varsa tespit edilecek çalışmaları karşılığında edindiği gelirin düşülmesi gerektiği tabiidir.
Daire kararının davacı lehine hükmedilen parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıcına ilişkin kısmına gelince;
Faiz, en genel anlamıyla, konusu bir miktar paranının ödenmesinden ibaret olan borçlarda, alacaklının bu paradan yoksun kaldığı süre içinde oluşan zararına karşılık olarak ödenen ve alacağın türüne göre oranı değişen bir bedeldir.
Hukuka aykırı işlem veya eylem nedeniyle uğranılan zararların ya da yoksun kalınan maddi ve manevi hakların karşılanması zaman içinde gecikebildiğinden, ilgililerin bu gecikmeden doğan zararının giderilmesi için 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun uyarınca faiz uygulanması gerekli bulunmaktadır.
Yerleşik yargısal içtihatlara göre, hukuka aykırılığı saptanan idari işleme dayalı olarak hükmedilecek maddi ve manevi tazminata yürütülecek faizin başlangıç tarihinin, genel olarak idarenin temerrüde düştüğü tarih de olan işlem tarihi olduğu kabul edilmekle birlikte, davacı tarafından dava dilekçesinde yasal faizin başlangıç tarihinin belirtilmemesi hâlinde, iptal davasının açıldığı tarihten itibaren faize hükmedilmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, davacının dava dilekçesinde yoksun kaldığı parasal haklarına yasal faiz yürütülmesini istediği, ancak bunun başlangıç tarihini göstermediği, bu durumda dava açma tarihi olan 20/06/2017 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesi gerekirken, Daire kararında davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihin yasal faizin başlangıcı olarak alındığı görülmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; temyiz incelemesi sonunda Danıştayın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Bu durumda, temyize konu Daire kararının "İnceleme ve Gerekçe" kısmının "6) Sonuç olarak" bölümünün üçüncü paragrafındaki ve hüküm fıkrasının ikinci sırasındaki "yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten" ifadelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, "meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren yoksun kaldığı parasal haklarının, dava tarihinden" şeklinde düzeltilerek onanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,
2.Yukarıda özetlenen gerekçeyle dava konusu kararın iptaline, davacının bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 30/12/2021 tarih ve E:2017/7510, K:2021/5039 sayılı kararının, davacı lehine hükmedilen parasal haklara yürütülecek yasal faizin başlangıcına ilişkin hükmü dışındaki kısımlar yönünden ONANMASINA,
3. Anılan Daire kararının "İnceleme ve Gerekçe" kısmının "6) Sonuç olarak" bölümünün üçüncü paragrafındaki ve hüküm fıkrasının ikinci sırasındaki "yoksun kaldığı parasal haklarının davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin işlemin tesis edildiği tarihten" ifadelerinin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca, "meslekten çıkarıldığı tarihten itibaren yoksun kaldığı parasal haklarının, dava tarihinden" şeklinde düzeltilerek ONANMASINA,
4. Kesin olarak, 15/05/2024 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- Dava; yargı mensubu olarak görev yapmakta olan davacı tarafından, 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu gerekçesiyle meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hakimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararına karşı yaptığı yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin aynı Kurulun … tarih ve … sayılı kararının iptaline, bu karar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
Anayasa'nın 138. maddesinde, hâkimlerin bağımsızlığı vurgulanmış ve vicdani kanaatlerine göre hüküm vermeleri gerektiği belirtilmiş, hiçbir organ veya kişinin mahkemelere veya hâkimlere emir veya talimat veremeyeceği, genelge gönderemeyeceği veya tavsiye ve telkinde bulunamayacağı vurgulanmıştır. 139. maddesinde ise hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 24/02/1983 tarih ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" kenar başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, "meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan "olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile "terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen" üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını "kavuşan, bitişen, birleşen", irtibatlı kavramını ise "bağlantılı" olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için birtakım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması hâlinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinden; davacının ve eşinin FETÖ ile bağlantısı olduğu yönündeki tanık beyanları değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının bulunduğu sonucuna varıldığından, meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun dava konusu kararlarında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi gerektiği, bu nedenle de davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ve Daire kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!