DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2021/1690 E. , 2024/1129 K.
"İçtihat Metni"T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2021/1690
Karar No : 2024/1129
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Kurulu
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU: Danıştay Beşinci Dairesinin 19/11/2020 tarih ve E:2018/2085, K:2020/5295 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin 3/1. maddesi uyarınca davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararı ile yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin … tarih ve … sayılı kararının iptaline ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Beşinci Dairesinin 19/11/2020 tarih ve E:2018/2085, K:2020/5295 sayılı kararıyla;
Davalı idarenin usule ilişkin iddiaları yerinde görülmemiş,
"Maddi Olay ve Hukuki Süreç" ile "İlgili Mevzuat"a yer verilmiş; "Yargılamada İzlenen Usul ve Süreç", "FETÖ'ye İlişkin Tespit ve Değerlendirmeler", "Demokratik Anayasal Düzene Sadakat Yükümlülüğü", "Dava Konusu Edilen Kararların Hukuki Niteliği" başlıkları altında genel; "Kişiselleştirme ve Delillerin Değerlendirilmesi" başlığı altında hem genel hem de davacıya özel değerlendirmelerde bulunularak,
Davacı Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
UYAP ortamında yapılan inceleme sonucu, davacı hakkında 'FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmak' suçunu işlediği iddiasıyla açılan ceza soruşturması neticesinde … Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun … tarih ve Soruşturma No:…, Karar No:… sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği ve bu kararın kesinleştiğinin görüldüğü,
Bununla birlikte, davacı hakkında terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olmasının, FETÖ/PDY ile iltisak ve irtibatının bulunup bulunmadığı yönünden farklı bir değerlendirme yapılmasına hukuki engel oluşturmayacağı gibi Daireleri tarafından yapılacak idari yargılama yönünden bağlayıcılığının da bulunmadığı,
… Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunun … tarih ve Soruşturma No: …., Karar No: …. sayılı kararında, "Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanlığına yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda; şüpheli …'un Asya Katılım Bankası nezdinde açılmış … numaralı hesabının bulunduğu ancak hesap artış kaydına rastlanılmadığı, şüpheli Ş.A. adına açılmış her hangi bir hesabın bulunmadığı" tespitine yer verildiğinin görüldüğü; davacı hakkındaki tanık beyanları yönünden davacının örgütün içinde yer aldığına ve diğer hususlara yönelik ifadenin, davacının bu ifadeye karşı beyanlarının, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun resmi internet sitesinde yer alan kararnamelere ilişkin duyuruların, davacıya ait hizmet cetvelinin ve diğer tespitlerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek,
Dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile kararda yer verilen açıklamalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının, FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu ve bu nedenle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, dava konusu işlemlerle özel hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin, AİHS ve Anayasa anlamında durumun gerektirdiği ölçüde bir tedbir olduğu anlaşıldığından dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediği,
Dava konusu kararlarda hukuka aykırılık görülmediğinden davacının bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi isteminin de reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, önceki beyanlarını tekrar ettiği; işlemlerin hukuka aykırı olduğu; şahsına yönelik iltisak ve irtibat unsuru olabilecek herhangi bir bilgi ve belge isnat edilmediği ve suç unsuru bulunmadığı; hakkındaki tanık beyanının işlemden sonra alındığı; ifadelerin soyut ve kanaatlere dayanan fikir beyanları olduğu; ceza soruşturması neticesinde hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği; işlemde şahsileştirme ve somutlaştırma yapılmadığı; örgütle herhangi bir bağının, iltisak veya irtibatının bulunmadığı; meslek hayatı boyunca tarafsızlığını yitirmediği; tanık beyanından başka delil gösterilmediği; banka hesabıyla ilgili hususu kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla birlikte öğrendiği; böyle bir hesabının bulunmadığı; bu hususun ayrıca araştırılarak incelenmesi gerektiği; tanık beyanının itibar edilebilirliğinin dayanağı olarak ifadede geçen H.Y. hakkında mahkumiyet kararı verilmiş olmasının o şahsı ilgilendirdiği ve kendisi hakkındaki iddianın doğrulandığı anlamına gelmediği; aksi durumun suç ve cezaların şahsiliği ilkesine aykırı olacağı; adil yargılanma ve silahların eşitliği ilkelerinin çiğnendiği; kendi belirttiği tanıkların dinlenmemiş olmasının bu delile ilişkin hak eşitliğini ihlal ettiği; hakkındaki bilgi ve belgelere ulaşamadığı; çelişmeli yargılama ilkesinin ihlal edildiği; duruşma yapılmasını talep etmesine rağmen duruşma yapılmadığı; delillerin hukuk ve mantığa uygun şekilde değerlendirilmediği; tanığın beyanlarındaki hususların hukuka uygun olarak elde edilmiş deliller olarak nitelendirilemeyecekleri; gerekçeli karar hakkına uyulmadığı; sadakat yükümlülüğünü hangi surette ve nasıl ihlal ettiğinin açıklanmadığı; muğlak kavramlar olan iltisak ve irtibatın ne surette gerçekleştiği ortaya koyulmadan karar verilmesinin hukuki belirsizlik oluşturduğu; özel yaşam ve aile yaşamına saygı hakkının ihlal edildiği; işlemin ölçülülük ilkesine uygun olmadığı; tanık ifadesinin soyut olduğu; meslektaşlarına yönelik özel bir tutumunun bulunmadığı ve olması gereken çerçevede ilişki kurduğu; adliyedeki ilişkilere ilişkin komisyon başkanının ifadesinin alınması gerektiği; Yalvaç'ta ev kiralama konusunda D.Ç. isimli hâkimin yardımcı olduğu; dolayısıyla tanığın beyanının gerçeği yansıtmadığı; bu konuda M.M. ve D.Ç.'nin beyanlarının alınması gerektiği; o dönemde ve halen Cuma namazlarına gittiği; bu konuda çalıştığı yerlerdeki kişilerden beyan alınabileceği; polis memurları K.D. ve H.S.'yi tanımadığı; işi dışında özel görüşme yaptığı bir polis memurunun olmadığı; eşinin de polis memurlarıyla doğrudan bir münasebetinin bulunmadığı; bu kişilerin de tanıklıklarına başvurulması gerektiği belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'ÜN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının gerekçe eklenmek suretiyle onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
MADDİ OLAY :
Hâkim olarak görev yapmakta iken Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun … tarih ve … sayılı kararıyla, davacının meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına karar verilmiştir.
Bu karara karşı yeniden inceleme talebinde bulunan davacının talebi, anılan Kurul tarafından … tarih ve … sayılı kararla reddedilmiştir.
Davacı tarafından meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin karar ile bu karara karşı yapılan yeniden inceleme talebinin reddine ilişkin kararın iptali ve bu kararlar nedeniyle yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi talebiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
1) Anayasa
Anayasa’nın Başlangıç kısmında, Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu Millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı belirtilmiş ve 176. maddesinde de Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmının, Anayasa metnine dâhil olduğu kuralı getirilmiştir.
Anayasa'nın 5. maddesi: "Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır."
Anayasa’nın 6. maddesi: “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.”
Anayasa’nın 9. maddesi: "Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılır."
Anayasa’nın 13. maddesi: “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”
Anayasa’nın 14. maddesi: “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz...”
Anayasa’nın dava konusu kararların tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle 15. maddesi: "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına, maddî ve manevî varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz."
Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrası: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.”
Anayasa’nın 36. maddesi: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."
Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.”
Anayasa’nın 139. maddesi: “Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar veya meslekte kalmalarının uygun olmadığına karar verilenler hakkında kanundaki istisnalar saklıdır.”
Anayasa’nın 140. maddesinin ikinci fıkrası: “Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler.”
Anayasa’nın 159. maddesinin birinci fıkrası: “Hâkimler ve Savcılar Kurulu, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre kurulur ve görev yapar.”
Aynı maddenin sekizinci fıkrası: “Kurul, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarını mesleğe kabul etme, atama ve nakletme, geçici yetki verme, yükselme ve birinci sınıfa ayırma, kadro dağıtma, meslekte kalmaları uygun görülmeyenler hakkında karar verme, disiplin cezası verme, görevden uzaklaştırma işlemlerini yapar...”
2) AİHS
AİHS'in 6. maddesinin birinci fıkrası: "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir. Karar alenî olarak verilir. Ancak, demokratik bir toplum içinde ahlak, kamu düzeni veya ulusal güvenlik yararına, küçüklerin çıkarları veya bir davaya taraf olanların özel hayatlarının gizliliği gerektirdiğinde veyahut, aleniyetin adil yargılamaya zarar verebileceği kimi özel durumlarda ve mahkemece bunun kaçınılmaz olarak değerlendirildiği ölçüde, duruşma salonu tüm dava süresince veya kısmen basına ve dinleyicilere kapatılabilir."
AİHS'in 8. maddesi: “Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.
Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
AİHS'in 15. maddesi: "Savaş veya ulusun varlığını tehdit eden başka bir genel tehlike halinde her Yüksek Sözleşmeci Taraf, durumun kesinlikle gerektirdiği ölçüde ve uluslararası hukuktan doğan başka yükümlülüklere ters düşmemek koşuluyla, bu Sözleşme’de öngörülen yükümlülüklere aykırı tedbirler alabilir.
Yukarıdaki hüküm, meşru savaş fiilleri sonucunda meydana gelen ölüm hali dışında 2. maddeye, 3. ve 4. maddeler (fıkra 1) ile 7. maddeye aykırı tedbirlere cevaz vermez.
Aykırı tedbirler alma hakkını kullanan her Yüksek Sözleşmeci Taraf, alınan tedbirler ve bunları gerektiren nedenler hakkında Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne tam bilgi verir. Bu Yüksek Sözleşmeci Taraf, sözü geçen tedbirlerin yürürlükten kalktığı ve Sözleşme hükümlerinin tekrar tamamen geçerli olduğu tarihi de Avrupa Konseyi Genel Sekreteri’ne bildirir."
3) Kanun
667 sayılı KHK'nın değiştirilerek kabul edilmesine dair 6749 sayılı Kanun’un 3. maddesinin birinci fıkrası: “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen …hâkim ve savcılar hakkında hâkimler ve savcılar yüksek kurulu genel kurulunca meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmalarına karar verilir. Bu kararlar, Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Meslekten çıkarma kararlarına karşı ilgili kanunlarda yer alan hükümler uyarınca itiraz edilmesi veya yeniden inceleme talebinde bulunulması üzerine verilen kararlar da Resmî Gazete’de yayımlanır ve yayımı tarihinde ilgililere tebliğ edilmiş sayılır. Görevden uzaklaştırılanlar veya görevlerine son verilenlerin silah ruhsatları ve pasaportları iptal edilir ve bu kişiler oturdukları kamu konutlarından veya vakıf lojmanlarından on beş gün içinde tahliye edilir.”
Üçüncü fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler hakkında da 4 üncü maddenin ikinci fıkrası hükümleri uygulanır.”
Aynı Kanun’un 4. maddesinin ikinci fıkrası: “Birinci fıkra uyarınca görevine son verilenler bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemezler; görevinden çıkarılanların uhdelerinde bulunan her türlü mütevelli heyet, kurul, komisyon, yönetim kurulu, denetim kurulu, tasfiye kurulu üyeliği ve sair görevleri de sona ermiş sayılır. Bu fıkrada sayılan görevleri yürütmekle birlikte kamu görevlisi sıfatını taşımayanlar hakkında da bu fıkra hükümleri uygulanır...”
4) Etik İlkeler
Hâkimler ve savcılar Anayasa ve kanunlarla kendilerine verilen görev ve yetkileri, yazılı olsun ya da olmasın evrensel anlamda hâkim ve savcıları bağladığı hususunda kuşku bulunmayan etik kurallara tabi olarak yerine getirmelidirler.
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 27/06/2006 tarih ve 315 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilmiş ve Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce tüm hâkim ve savcılara genelge olarak duyurulmuş olan "Bangalor Yargı Etiği İlkeleri"nde bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat korunan değerler olarak sayılmıştır. Yine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 10/10/2006 tarih ve 424 sayılı kararı ile benimsenmesine karar verilerek Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü tarafından tüm hâkim ve savcılara duyurulan Savcılar İçin Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa Esasları “Budapeşte İlkeleri” de Bangalor İlkeleri ile benzer ilkeleri içermektedir.
Bangalor Yargı Etiği İlkelerinde hâkimin; herhangi bir yerden herhangi bir sebeple doğrudan ya da dolaylı olarak gelebilecek her türlü dış etki, rüşvet, baskı, tehdit ve müdahaleden uzak şekilde, olaylara ilişkin kendi değerlendirmesine dayanarak ve hukuka dair kendi vicdani anlayışı ile uygun biçimde yargı işlevini bağımsız olarak yerine getirmesi; mahkeme içerisinde ve dışında, halkın, hukukçuların ve dava taraflarının yargı ve hâkim tarafsızlığına duyduğu güveni koruyacak ve artıracak davranışlar içerisinde olması; sürekli kamu gözetiminin öznesi durumunda olan hâkimin, sıradan bir vatandaşın ağır olarak nitelendirebileceği kişisel sınırlamaları kabul etmek durumunda olduğu ve bunu özgürce ve kendi iradesiyle yapması, özellikle yargı vazifesinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranması; diğer vatandaşlar gibi ifade, inanç, dernek kurma ve toplanma özgürlüğüne sahip olduğu ancak bu hakların kullanılmasında, yargı mesleğinin onurunu, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak şekilde davranması gerektiği hususları belirtilmiştir.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, temyiz incelemesi sonunda, Danıştayın; kararın sonucu hukuka uygun olmakla birlikte gösterilen gerekçeyi doğru bulmaz veya eksik bulursa, kararı, gerekçesini değiştirerek onayacağı; ikinci fıkrasında ise, temyiz incelemesi sonunda Danıştayın;
"a)Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b)Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması",
sebeplerinden birinin varlığı hâlinde kararı bozacağı hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
Anayasa’nın 139. maddesinde, hâkim ve savcıların görevlerinin sona ermesi sonucunu doğuran işlemler, disiplin cezaları ve meslekte kalmalarının uygun olmadığı yönünde verilen kararlar olarak ikiye ayrılmıştır. 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun "Hâkimlik ve savcılık görevlerinin sona ermesi" başlıklı 53. maddesinde de disiplin cezası niteliğindeki meslekten çıkarma işlemi ile hâkimlik ve savcılık görevinin sona ermesi sonucunu doğuran diğer işlemler ayrı ayrı belirtilmiştir.
Dolayısıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca hâkim ve savcıların meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararların, bu kişilere disiplin cezası verilmesine ilişkin kararlardan ayrı nitelikte olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca terör örgütlerine veya MGK'ca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen yargı mensuplarının, “meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına" ilişkin kararlar, adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan “olağanüstü tedbir" niteliğindedir.
Bu kapsamda, ülkenin içinde bulunduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve bozulan kamu düzeninin ivedi şekilde yeniden tesis edilmesi amacıyla 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi ile “terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilen” üstün kamu gücü yetkisi kullanma ayrıcalığına sahip bu kişiler hakkında uygulanmak üzere olağan dönemdeki yaptırımlardan farklı olarak olağanüstü nitelikte yeni bir tedbir getirilmiştir.
Terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibat, anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan ve hâkim ve savcılar hakkında bahse konu olağanüstü tedbirin uygulanmasını gerektiren hâllerdir. Yukarıda yer verilen yapılara üyelik ve mensubiyet olmasa da bu yapılara iltisaklı veya bunlarla irtibatlı bulunulması hâli de anılan tedbirin uygulanabilmesi için yeterlidir. Nitekim davalı idare, yargı mensupları hakkında aldığı meslekte kalmalarının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin kararları, anılan yargı mensuplarının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibat ve iltisaklarının sabit olduğu gerekçesiyle tesis etmiştir.
Anayasa Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve E:2018/89, K:2019/84 sayılı kararında iltisaklı kavramını ''kavuşan, bitişen, birleşen'', irtibatlı kavramını ise ''bağlantılı'' olarak tanımlamıştır. Bu kavramlar ile kişilerin cezai sorumluluğunu gerektiren örgüte üyelik ve mensubiyet kavramlarına nazaran terör örgütleri ile daha az yoğun ve atipik bir bağlantının vurgulandığı açıktır. Bu kapsamda kişilerin terör örgütleri ile irtibat ve iltisaklarının ortaya konulabilmesi için, örgütün amaçlarının gerçekleştirilmesi ya da örgütten yarar sağlamak maksadıyla gerek örgütten gelen talimatlar doğrultusunda gerekse inisiyatif alarak bulundukları hal ve hareketler neticesinde örgüte veya kendilerine yarar sağladıkları ya da örgüt ile amaç birliği veya sosyal birliktelik görünümü içinde oldukları yönünde kanaat oluşması yeterli olacaktır.
Bu bağlamda, üstün bir kamu gücü yetkisi niteliğindeki yargı yetkisini kullanan yargı mensupları yönünden örgüt ile irtibat ve iltisak hususu değerlendirildiğinde, yetki ve nüfuzlarını kullanarak örgütün amaçlarını gerçekleştirmesi için ya da örgütün talimatları doğrultusunda kendilerine veya başkalarına yarar sağlamak için birtakım hal ve hareketlerde bulunmak suretiyle demokratik anayasal düzene sadakat yükümlülüklerini ihlal ettikleri yönünde bir kanaat oluşması halinde örgüt ile irtibat ve iltisaklarının bulunduğunu söylemek mümkün olacaktır.
Yargı mensubu olarak görev yapanlar hakkında meslekte kalmasının uygun olmadığına ve meslekten çıkarılmasına ilişkin söz konusu olağanüstü tedbirin uygulanması için ilgililerin terör örgütleri ve millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet veya iltisakını ya da bunlarla irtibatını ortaya koyan delil, bulgu ve bu yönde değerlendirme yapılmasına neden olan hususların idare tarafından ortaya konulması gerekmektedir.
Dava konusu kararların dayanağı olan delillerin, davalı idare tarafından dava konusu işlemlerin tesisinden sonra tespit edilerek dosyaya sunulduğu anlaşılmakta ise de bu delillerin terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen yapılara üyelik, mensubiyet, iltisak veya bunlarla irtibatı ve anayasal düzene sadakat yükümlülüğünün yitirildiğini ortaya koyan geçmişe ilişkin olay ve olgular olduğu görüldüğünden dava konusu işlemlerin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde dikkate alınabileceği tabiidir.
Daire kararında irtibat ve iltisaka yönelik olarak yer verilen tespit ve değerlendirmelere Kurulumuzca itibar edilmiş, ayrıca davacıyla ilgili aşağıdaki hususların da değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı hakkındaki tanık beyanı:
Dosyanın temyiz incelemesi devam etmekte iken, davalı idarenin 31/05/2022 tarihinde UYAP kayıtlarına giren ek beyan dilekçesi ile … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ifadesi alınan İ.D.'nin davacı ile ilgili beyanları dosyaya sunularak bu kişinin davacıyı fotoğrafından teşhis ettiği belirtilmiştir. Dilekçe ekinde konuyla ilgili evrak da sunulmuştur.
Kurulumuzun 11/12/2023 tarihli ara kararı ile davacının, söz konusu ek beyan dilekçesi ve ekleri ile ilgili olarak cevap hakkını kullanabilmesi ve beyanlarını dosyaya sunabilmesi için davalı idare tarafından dosyaya sunulan ek beyan dilekçesi ve eklerinin davacıya tebliğ edilmesine karar verilmiştir.
Söz konusu ara karar davacı tarafa 27/02/2024 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davacı, 25/03/2024 tarihinde UYAP kayıtlarına giren dilekçesi ile konuya ilişkin beyanda bulunmuştur.
… Cumhuriyet Başsavcılığının …. sayılı soruşturma dosyasında ifadesi alınan İ.D.'nin 31/12/2021 tarihli şüpheli ifade tutanağındaki beyanlarının davacı ile ilgili kısmı şu şekildedir: " ... 2005 yılında … Üniversitesi Hukuk fakültesine kazandım. 1 yıl okulu uzattım ve 2010 yılında mezun oldum. ... MEZUNİYET DÖNEMİ: 2010 yılında mezun oldum, FETÖ içerisinde hukukçularla ilgilenen M.D. isimli şahısla görüştüm. Bana ne yapacağımı düşünüyorsun diye sordu. Bende hakimlik düşünüyorum, ancak nerede hazırlanacağım bilmiyorum dedim. Beni bu şahıs … ilinde bir yurda gönderdi. Bu yurt … Stadının karşısındaydı. Bu yurtta bir süre kaldım. Aynı zamanda … ilinde KPSS ve Adli Yargı sınavı kursunda gittim. 1-1,5 ay kadar … ilinde bu yurtta kaldım. ... 1-2 ay kadar sonra M.D. isimli şahıs beni aradı, … ilinde sınava hazırlanacaklar için ev açtık gelmek ister misin diye sordu. Bu ev bizzat M.D. isimli şahsın açtığı ve ilgilendiği bir evdi. Bu evde kirası veriyorduk, yeme içme de bize aitti. Çünkü M.D. bize sadece evi açtığını ve giderleri ise bizim ödememiz gerektiğini söyledi. Bu evde 2010 Adli ve İdari yargı sınavına bu evde hazırlandım. Bu evde 3-5 ay kadar bu evde kalmıştım. Herhangi bir kural yada sorumluluk yoktu, sadece evde sınava hazırlanıyorduk, ara ara da M.D. isimli şahıs gelir kontrol ederdi. Bu ev tren yoluna yakın bir evdi. ... Bu ev haricinde bir ev daha olduğu söylendi, bu evde ise; …: Bu şahıs M.D. tarafından açılan … ilindeki Hakimlik çalışma evinde kalan kişidir. ... Bu … ilindeki M.D. isimli şahsın açtığı evlerden … bölgesinin haberi olmuş, bu nedenle M.D. isimli şahsa çok kızmışlar ve bu evler kapatıldı. Ben zaten Yargı sınavlarına girmiştim ve … ilinden ayrıldım. ...".
Aynı soruşturma kapsamında şüpheli sıfatı ile beyanları alınan İ.D.'nin beyanları doğrultusunda yapılan fotoğraf teşhis işleminde İ.D., davacıyı fotoğrafından teşhis etmiştir.
Davacı, bu ifadeye karşı, ifadeyi kabul etmediğini, ifadenin dava konusu işlemden sonra alındığını, bu durumuyla bile işleme esas alınmasının mümkün olmadığını, işlemin tesis edildiği anda mevcut olmayan, sonradan elde edilen delile dayanılarak işlemin hukuka uygun olduğu kanaatine varılabilmesinin mümkün olmadığını, bu konuda emsal yargı kararları bulunduğunu, 2009 yılında üniversiteden mezun olduğunu, mezuniyetinin akabinde sınava kendi evinde hazırlandığını ve 2009 yılında yapılan sınavı kazandığını, tarihsel olarak 2010 yılında sınava hazırlanmasının ve bunun için oluşturulmuş evde kalmasının mümkün olmadığını, buna göre ifadenin gerçeği yansıtmadığını, üniversite döneminde dahi örgütün evlerinde kalmamış iken mezuniyetinden sonra böyle bir evde kalmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, bu konuya ilişkin tanıkların da bulunduğunu, ifadenin tümü incelendiğinde ifade veren kişinin etkin pişmanlıktan faydalanabilmek adına çeşitli isimler saymak yoluna gittiği izleniminin de doğduğunu, bütün ifade boyunca sadece tek bir cümle olarak isminin geçtiğini, bunun da soyut, tutarsız ve destekten yoksun olduğunu, somut suçlamada bulunulmadığını, iltisak ve irtibat açısından somut bir bilgiye sahip olmayan ve başkaca herhangi bir tanık veya bilgi ve belge ile desteklenmeyen tanık beyanının kabul edilebilir olmadığını, benzer dosyalarda "evde kalma" hususunun iltisak ve irtibat açısından yeterli görülmediğini, bu ifadenin işleme esas alınmasının mümkün olmadığını beyan etmiştir.
Anılan ifadesinin değerlendirilmesinden, İ.D.'nin 2010 yılında … Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olduktan sonra FETÖ/PDY içerisinde hukukçularla ilgilenen M.D. isimli şahısla görüşerek örgüt tarafından hakimlik sınavlarına hazırlık için …'da açılan evde kaldığını, davacının da …'daki bu çalışma evlerinde kalan kişilerden biri olduğunu belirttiği anlaşılmaktadır. İ.D., davacıyı, fotoğrafından da teşhis etmiştir.
Dosyada mevcut hizmet belgesine göre davacı, 2009 yılında … Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun olmuş, 05/05/2010 tarihli onay ile açıktan atama suretiyle …'da hakim ve savcı adayı statüsünde kamu görevine başlamıştır.
Tanığın görgüsüne dayalı somut bir bilgisini aktardığı, çalışma evinde kaldığını belirttiği tarihler ile davacının mezuniyet ve adaylık tarihlerinin örtüştüğü, tanığın davacıyı fotoğrafından da teşhis ettiği göz önünde bulundurulduğunda, davacının sınavlara örgütün hakim-savcı sınav çalışma evlerinde hazırlandığına ve diğer hususlara yönelik yukarıda yer verilen ifade ile davacının bu ifadeye karşı beyanları, Daire kararında yer verilen diğer tespitlerle birlikte değerlendirildiğinde, davacının beyanlarına itibar edilmeyerek FETÖ ile süregelen bir ilişki içerisinde olduğu sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, davacı hakkında yapılan ceza soruşturması sonucunda silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği görülmekte ise de, ceza soruşturmasında terör örgütüne üye olma suçu yönünden delil olarak değerlendirilemeyecek bir kısım fiil ve davranışlar ile bunlara ilişkin bilgi ve belgeler, üstün bir kamu gücü olan yargı yetkisini kullanan hâkim ve savcılar hakkında tesis edilen idari tedbir niteliğindeki işlemlerde terör örgütüne irtibat veya iltisakın sübut bulup bulmadığı yönünden örgüt üyeliğine göre farklı değerlendirilebilecektir.
Bu çerçevede, davacının terör örgütü ile iltisak veya irtibatının bulunup bulunmadığına yönelik yargısal denetime ilişkin işbu dava dosyasında yer verilen yukarıdaki tespitler de birlikte değerlendirildiğinde, davacının FETÖ ile iltisak ve irtibatının olduğu sonucuna varıldığından bahisle verilen Danıştay Beşinci Dairesi kararı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Beşinci Dairesinin temyize konu 19/11/2020 tarih ve E:2018/2085, K:2020/5295 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçe de eklenmek suretiyle ONANMASINA,
3. Adli yardım kararından dolayı ertelenmiş olan temyiz aşamasına ilişkin yargılama giderinin, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacıdan tahsili için Dairesince müzekkere yazılmasına,
4. 22/05/2024 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!