Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2023/6481 E. , 2024/3002 K.
"İçtihat Metni" T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2023/6481
Karar No : 2024/3002
DAVACI : …
VEKİLİ : Av. …
DAVALILAR: 1- … (temsilen … Bakanlığı) - ANKARA
VEKİLİ : Av. …
2- … Belediye Başkanlığı/…
VEKİLİ : Av. …
DAVANIN KONUSU : Malatya İli, Darende İlçesi, ..., ..., ..., ... ve ... Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Aşudu Deresi taşkın koruma ve altyapı projesi kapsamında Darende Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına ilişkin 31/03/2023 tarih ve 32149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 30/03/2023 tarih ve 7018 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının Malatya İli, Darende İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptali istenilmektedir.
DAVACININ İDDİALARI: Uyuşmazlığa konu taşınmazların kamulaştırılmasının 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde sayılan haller kapsamında değerlendirilemeyeceği, doğal sit alanı niteliğinde olan, yeşil ve doğal yapısını koruyan bir yerleşim alanı olduğu göz ardı edilerek söz konusu alanların konut alanı olarak planlanarak acele kamulaştırılmasında hiçbir kamu yararının bulunmadığı, aksine doğal yaşam alanının yok edilmesi sonucunu doğuracağı, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında bu yöntemin uygulanması gerekçesinin, olağanüstü durumların, bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının, kamu düzeninin korunmasını gerektiren hallerin somut olarak ortaya konulması gerektiği, mülkiyet hakkının ihlal edildiği, acele kamulaştırmanın olağanüstü bir kamulaştırma yolu olduğu ve istisnai hallerde başvurulacak bir yöntem olduğu, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
DAVALILARIN SAVUNMALARI:
1-Cumhurbaşkanlığı tarafından, davanın süresinde açılmadığı, Aşudu Deresinin ıslah edilmemiş olmasının yöre halkı için büyük tehlike oluşturduğu, ve mahallelerin kanalizasyon, su ve elektrik altyapısının bulunmadığı, vadinin Darende'nin önemli bir taşkın bölgesi olduğu, DSİ tarafından taşkın koruma projesinin yapıldığı, taşkın korumanın yapılması ile olası sel afetinin sebep olabileceği felaketin önüne geçileceği, dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, davanın reddinin gerektiği savunulmaktadır.
2- Darende Belediye Başkanlığı tarafından, Aşudu Deresi yatağı ve çevresinde yoğun bir sel ve taşkın riskinin bulunduğu, Darende ilçesine son yıllarda mevsim normallerinin çok üstünde yağış düştüğü, bölgenin çok yağış alan bir bölge olduğu, iki sene önce Kastamonu ilinde ve 2023 yılı Mart ayında Şanlıurfa ve Adıyaman illerinde yaşanan taşkınlar sebebiyle can kayıplarının yaşandığı, özel mülkiyet alanlarına olabilecek en az müdahale ile projenin hazırlandığı, tahmin edilen taşkınla hazırlıksız karşılaşılma halinin büyük risk taşıdığı, uyuşmazlığa konu taşınmazın imar planında rekreasyon alanında kaldığı, proje kapsamında bulunan 3 adet tescilli köprü için kurul onayı alındıktan sonra projeye başlanılacağı, projenin Yaz mevsiminde sonuca ulaşması gerektiği, aksi takdirde mevsim koşulları sebebiyle Eylül ayından Nisan ayına kadar bölgede herhangi bir ıslah projesini faaliyet geçirme imkanının olmadığı, son yıllardaki yağış miktarının anormal artışının ıslah projesinin yapılmasının zorunluluk arzettiği, dava konusu işlemin usul ve yasaya uygun olduğu, davanın reddinin gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.
DANIŞTAY SAVCISI …'IN DÜŞÜNCESİ: Dava, Malatya İli, Darende İlçesi, ..., ..., ..., ... ve ... Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Aşudu Deresi taşkın koruma ve altyapı projesi kapsamında Darende Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi gereğince acele kamulaştırılmasına ilişkin 31/03/2023 tarih ve 32149 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 30/03/2023 tarih ve 7018 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararının Malatya İli, Darende İlçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
Davalı Cumhurbaşkanlığının süre itirazı yerinde görülmemiştir.
Anayasanın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla Anayasaya uygun olarak yasayla sınırlandırılması mümkündür. Bu hükümlerden hareketle bir taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkının kamulaştırma yolu ile kaldırılması (mülkiyetin el değiştirmesi) ancak kamu yararının karşılanması zorunluluğunun özel mülkiyet hakkının korunmasından üstün tutulması şartına bağlıdır.
Anayasanın "Milletlerarası andlaşmaları uygun bulma" başlıklı 90. maddesinin 1. fıkrasında: "Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır." son fıkrasında ise: "Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 07.05.2004 günlü, 5170 sayılı Yasanın 7. maddesi) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır." kuralıyla usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası andlaşmaların iç hukuk sistemine yansıtılma yöntemi belirlenerek, bu andlaşmalardan temel hak ve özgürlüklere ilişkin olanlarla yasaların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası andlaşma kurallarının esas alınması anayasal gerekliliktir.
20.03.1952 günü kabul edilen İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşmeye Ek 1 Nolu Protokol Türkiye tarafından 19.03.1954 tarihinde onaylanmıştır. Anılan Protokolun "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde ise: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." kuralı yer almıştır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde: “İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler” ve 6. maddesinin son fırkasında “Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur.” hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Yasanın 27. maddesinde: "3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca (Bakanlar Kurulunca) karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu madde esasları dairesinde ve 15 inci madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına (Değişik ibare: 24/4/2001 - 4650/15 md.) 10 uncu maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabilir... (Ek fıkra: 19/4/2018-7139/29 md.) Mahkemece verilen taşınmaz mala el koyma kararı tapu müdürlüğüne bildirilir. Taşınmaz malın başkasına devir, ferağ veya temlikinin yapılamayacağı hükmü tapu kütüğüne şerh edilir. El koyma kararından sonra taşınmaz mal 20 nci madde uyarınca boşaltılır...Bu Kanunun 3 üncü maddesinin 2 nci fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedelidir." hükmü yer almıştır.
2942 sayılı Yasanın 27. maddesi incelendiğinde, kamulaştırma işlemlerinde öngörülen yöntemlerin bir kısmının uygulanmayarak taşınmaza acele el konulabilmesi yolu istisnai olarak başvurulabilecek bir yöntem olarak düzenlendiğinden, madde hükmü ile üç durumda acele kamulaştırma yolu ile taşınmaza el konulmasına olanak tanınmıştır. Bu koşullardan ikisi Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya özel kanunlarda öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olması halleri şeklinde açıkça sayılmak suretiyle üstün kamu yararının ve kamu düzeninin korunmasının gerçekleştirilmesi amacıyla acele kamulaştırma yoluna gidilebileceği belirtilmiştir. Bu kapsamda üçüncü koşul olan aceleliğine karar verilebilmesi için de kamu yararı ve kamu düzenine ilişkin olma halinin maddede yer alan diğer iki koşula paralel nitelik taşıması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden, Malatya İli, Darende İlçesi ... ile ... Mahallesi arasında kalan Aşudu deresinin 6 mahallenin yerleşim alanlarının içerisinden geçmesi ve ıslah edilmemiş olmasının yöre halkı için büyük tehlike arz ettiği, ..., ..., ..., ..., ... ve ... mahallelerinin kanalizasyon, su ve elektirik alt yapısı bulunmadığından bu projelerin hizmete sunulabilmesi için planlanan çalışmaların hızlı bir şekilde tamamlanmasının zorunlu olduğundan dolayı davacının taşınmazının da bulunduğu Darende Aşudu Deresi taşkın koruma ve alt yapı projesi alanında kalan özel mülkiyete konu parsellerin kamulaştırılması için 2942 sayılı Kanunun 3 ve 5. maddeleri uyarınca Darende Belediye Encümeninin … tarih ve … sayılı kararıyla kamu yararı kararının alındığı, 9500 metre uzunluğunda olan Darende Aşudu Deresi taşkın koruma ve alt yapı projesi içesinde kalan 568 adet parselin mülkiyetlerinin veraset nedeniyle çok parçalı olmasının işlemlerin yapılmasında çok uzun süre alacağı, gecikme nedeniyle uğranması muhtemel kayıpların önüne geçilmesi için 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi kapsamına alınmasının gerekli olduğuna ilişkin 12.01.2022 tarihli teknik rapor düzenlendiği, Darende Belediye Encümeninin 10.11.2022 tarihli kararıyla da Aşudu Vadisi olarak adlandırılan ..., ..., ..., ..., ... ve ... mahallelerinde dere yatağında kalan taşınmazların çok sayıda kadim parsellerden oluştuğundan kamulaştırma işlemlerinin çok uzun zaman alacağı ve işin aciliyeti nedeniyle 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma kararı alınması talebinde bulunulması üzerine dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.
İncelenen davada, bölgede yaşanabilecek bir felaketin önlenmesi amacıyla kamu yararı gözetilerek dava konusu kararın alındığı, dolayısıyla belirtilen gerekçelerle sözkonusu alanın acele kamulaştırılmasına ilişkin işlemlerde 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde öngörülen acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan olağanüstü durumun ve bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının ve acelecilik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, dava konusu kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın reddine karar verilmesi gerektiği, düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince duruşma için taraflara önceden bildirilen 15/05/2024 tarihinde, davacı vekili Av. …'nun geldiği, davalı idareler vekillerinin gelmedikleri, Danıştay Savcısının hazır olduğu görülmekle, açık duruşmaya başlandı. Taraflara usulüne uygun olarak söz verilerek dinlendikten ve Danıştay Savcısının düşüncesi alındıktan sonra taraflara son kez söz verilip, duruşma tamamlandı. Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten sonra ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra 2577 sayılı Yasanın 20/A maddesi uyarınca işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Malatya ili, Darende ilçesi, ... ile ... Mahallesi arasında kalan Aşudu Deresinin 6 adet mahallenin yerleşim alanlarının içerisinden geçmesi ve ıslah edilmemiş olmasının yöre halkı için büyük tehlike arz ettiği, ..., ..., ..., ..., ... ve ... Mahallelerinin kanalizasyon, su ve elektrik altyapısı bulunmadığı gerekçesiyle … tarih ve … sayılı Darende Belediye Encümeni kararı ile; kararda sayılan taşınmazların dere yatağında kalan kısımlarının kamulaştırılması amacıyla 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 5. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin 3. altbendi uyarınca kamu yararı kararı alınmıştır.
Anılan kamu yararı kararı, 27/01/2022 tarihinde Kaymakam tarafından onaylanmıştır.
… tarih ve … sayılı Darende Belediye Encümeni kararı ile; Aşudu Vadisi olarak adlandırılan ..., ..., ..., ..., ... ve ... Mahallelerinde dere yatağında kalan taşınmazların çok sayıda kadim parsellerden oluştuğundan kamulaştırma işlemlerinin çok uzun zaman alacağı ve işin aciliyeti nedeniyle 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma kararı alınması için Cumhurbaşkanlığına müracaat edilmesine karar verilmiştir.
Dava konusu 30/03/2023 tarih ve 7018 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile, Malatya İli, Darende İlçesi, ..., ..., ..., ... ve ... Mahalleleri sınırları içerisinde bulunan ve ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların Aşudu Deresi taşkın koruma ve altyapı projesi kapsamında Darende Belediye Başkanlığı tarafından 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Bakılan dava, dava konusu acele kamulaştırma kararının davacıya ait taşınmazlar yönünden iptali istemiyle açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin Ek 1 Nolu Protokolünün "Mülkiyetin korunması" başlıklı 1. maddesinde: "Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Herhangi bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir. Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde "İdareler, kanunlarla yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını; bedellerini nakden ve peşin olarak veya aşağıda belirtilen hallerde eşit taksitlerle ödemek suretiyle kamulaştırma yapabilirler. " hükmüne, aynı Kanunun 5. maddesinde, belediye yararına kamulaştırmalarda belediye encümeni tarafından kamu yararı kararı alınacağı düzenlenmiş, 6. maddesinde ise belediye encümeni tarafından alınmış olan kamu yararı kararının ilçelerde Kaymakamın onayı ile tamamlanacağı kurala bağlanmıştır. Aynı maddenin 3. fıkrasında, "Onaylı imar planına veya ilgili bakanlıklarca onaylı özel plan ve projesine göre yapılacak hizmetler için ayrıca kamu yararı kararı alınmasına ve onaylanmasına gerek yoktur. Bu durumlarda yetkili icra organınca kamulaştırma işlemine başlanıldığını gösteren bir karar alınır." hükmüne yer verilmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesinde; 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacına veya aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde veya özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda gerekli olan taşınmaz malların kamulaştırılmasında kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere ilgili idarenin istemi ile mahkemece yedi gün içinde o taşınmaz malın 10. madde esasları dairesinde ve 15. madde uyarınca seçilecek bilirkişilerce tespit edilecek değeri, idare tarafından mal sahibi adına 10. maddeye göre yapılacak davetiye ve ilanda belirtilen bankaya yatırılarak o taşınmaz mala el konulabileceği, bu Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen hallerde yapılacak kamulaştırmalarda yatırılacak miktar, ödenecek ilk taksit bedeli olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Usul Yönünden:
Davanın süresinde açılmadığı iddiası bakımından;
31/03/2023 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan dava konusu işleme karşı, davacı tarafından ilk olarak otuz günlük yasal dava açma süresi içinde 28/04/2023 tarihinde Dairemizin E:2023/3264 sayılı dosyasında açılan davada, 25/05/2023 tarih ve E:2023/3264, K:2023/5200 sayılı kararla dava dilekçesinin reddine karar verildiği, söz konusu kararın davacı vekiline tebliğinden sonra yasal süresi içerisinde yenileme dilekçesinin verildiği anlaşılmış ve davalı idarelerin süre aşımı itirazı yerinde görülmemiştir.
Esas Yönünden:
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabileceği belirtilmek suretiyle mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerin kanunda öngörülmesi gereği ifade edilmiştir.
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerde mülkiyet hakkını korumaya yönelik düzenlemelere yer verilmiş ve mülkiyet hakkı korunması gereken temel insan hakları arasında sayılmıştır. Mülkiyet hakkına müdahalelerin de olabileceği hükme bağlanarak bu müdahalelerde kamu yararı, kanuni düzenleme ve ölçülülük ya da orantılılık gibi uluslararası hukukun genel ilkelerinin varlığının dikkate alınması gerektiği, aksi durumda müdahalenin mülkiyet hakkının ihlaline neden olacağı kabul edilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararları ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla da bu hususların açık bir şekilde ortaya konulduğu görülmektedir.
Bu bağlamda idarelerin, kanunlarla ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapmak yükümlülüğünde bulundukları kamu hizmetlerinin veya teşebbüslerinin yürütülmesi için gerekli olan taşınmaz malları, kaynakları ve irtifak haklarını kamulaştırabileceği 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 3. maddesinde hükme bağlanmış ve devam eden maddelerinde kamulaştırmanın usul ve şartları düzenlenmiştir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, kamulaştırma işlemleri açısından olağan ve acele kamulaştırma olmak üzere iki ayrı usul düzenlenmiştir.
Olağan kamulaştırma usulünde; kamu yararının gerektirdiği hallerde gerçek ve özel hukuk tüzelkişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar kamulaştırılırken, öncelikle yeterli ödenek ayrıldıktan sonra, aynı Kanunun 5. ve 6. maddelerinde belirlenen mercilerce kamu yararı kararı alınır. Kamulaştırmayı gerçekleştirecek idarece, sırasıyla, aynı Kanunun 7. maddesinde ayrıntısı belirlendiği üzere taşınmaza ilişkin ölçekli plan yapılır, taşınmazın maliki belirlenir, vergi beyan ve değeri tespit edilir ve tapuya kamulaştırma şerhi verilmesinin ardından aynı Kanunun 8. maddesine göre idarenin uzlaşma yoluyla satın alma usulünün denenmesi gerekir. Bu yolla anlaşmaya varılamaması halinde, aynı Kanunun 10. maddesine göre idarenin ilgili belgelerle birlikte taşınmazın bulunduğu yer asliye hukuk mahkemesinde kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescilini sağlamak amacıyla dava açması gerekir ve ancak mahkemece tescil kararı verildikten sonra idare, kamulaştırmaya konu taşınmaz üzerinde tasarruf edebilir hale gelir. Diğer bir deyişle, olağan kamulaştırma usulünde, asliye hukuk mahkemesi, idare adına tescil hükmü kurmadığı sürece, idarenin taşınmaza el atma ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır.
Acele kamulaştırma usulü ise, 2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde belirlenen “3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanununun uygulanmasında yurt savunması ihtiyacında” veya “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar alınacak hallerde” veya “özel kanunlarla öngörülen olağanüstü durumlarda” başvurulabilen, olağan kamulaştırma usulünden farklı olarak, idare tarafından kamulaştırma işlemlerine ilişkin prosedürün sonuçlanmasını beklemeden, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, yapılacak başvuru üzerine, mahkemece, yedi gün içinde o taşınmaz malın Kanun'da belirtilen usule göre bilirkişilerce tespit edilecek değerinin, mal sahibi adına bankaya yatırılması şartıyla, taşınmaz mala el koyma imkanı tanıyan ayrı bir istisnai usul olarak öngörülmüştür. Diğer bir deyişle, Cumhurbaşkanlığınca acele kamulaştırma kararı alındıktan sonra makul süre içerisinde taşınmaza el konulması amacıyla Asliye Hukuk Mahkemesince ilgili idarenin başvurusu üzerine verilecek el koyma kararı ile, tapuda mülkiyetin el değiştirmesi beklenilmeden el konulan taşınmazdan yararlanma imkanı doğmaktadır.
Dolayısıyla, el koyma kararından sonra, idarenin taşınmazın mülkiyetinin devrini sağlayabilmesi için, kamulaştırma sürecinin diğer aşamalarını, yani olağan kamulaştırma prosedürünün gereklerini yerine getirme zorunluluğu bulunmaktadır. Şöyle ki; taşınmazın uzlaşma yoluyla satın alınmasının denenmesi, uzlaşma sağlanamazsa, idare tarafından 2942 sayılı Kanunun 10. maddesi uyarınca “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davası açılması gerekmekte olup, anılan davada, Mahkemece 30 gün içerisinde idari yargıda dava açılabileceği ihtarını içeren meşruhatlı tebligat üzerine, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının iptali istemiyle görevli ve yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği; söz konusu davada, kamulaştırma ve/veya kamu yararı kararının hukuka uygunluk denetiminin yapılacağı ve ilgili taşınmaz malikinin iddialarının anılan davada incelenebileceği açıktır.
Bu anlamda, acele kamulaştırma ile olağan kamulaştırma usulü arasındaki temel fark, olağan kamulaştırmada ancak süreç sonunda mahkemece tescil hükmünün kurulmasıyla idarece kullanılabilir hale gelen taşınmazın, acele kamulaştırma usulünde, kıymet takdiri dışındaki işlemler sonradan tamamlanmak üzere, sürecin en başında idarece kullanılabilir hale gelmesinden kaynaklanmaktadır.
Görüldüğü üzere, acele kamulaştırma usulü, idareye taşınmazlara olağan kamulaştırma usulüne göre daha hızlı ve kolay biçimde el konulmasını sağladığından, bireyin mülkiyet hakkının korunması bakımından da temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin anayasal ilkelere uygun işlem tesis edilmesi gerekmektedir. İdarelerin kamusal bir hizmetin görülmesinde gecikme yaşanması halinde daha fazla kayba uğramasının önüne geçilebilmesi amacıyla bu istisnai yola başvurması sonucunda, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkından yoksun kalmasına yol açılacağından, hizmetin gerçekleştirilmesinde amaçlanan kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil dengenin bozulmamasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
Acele kamulaştırma işleminin mülkiyet hakkından yoksun bırakma sonucunu doğuracak olması nedeniyle kesin, açık, öngörülebilir, belirli koşullar altında usulüne uygun olarak tesis edilmesi gerekmekte olup, olağan kamulaştırma usulünün malike sağladığı tüm güvenceleri ortadan kaldırmadığı da gözden uzak tutulmamalıdır. (AYM, Ali Ekber Akyol ve diğerleri, B. No: 2015/17451, 16/2/2017)
Acele kamulaştırmaya ilişkin Cumhurbaşkanlığı kararının kamu yararı amacına ve hukuka uygun olup olmadığına yönelik hukuki denetiminin diğer idari işlemler gibi yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden incelenerek yapılması gerektiği de açıktır.
Bu kapsamda, acele kamulaştırma kararına yönelik yapılacak incelemede, nihai olarak taşınmazın kamuya devrinin gerçekleşmesi planlandığından, öncelikle acele kamulaştırma yoluyla el konulmak istenilen taşınmazın kamusal bir amaca -plan, proje ve bu konuda yetkili makamlarca alınan kamu yararı kararı gibi- özgülendiğinin ortaya konulması gerekmektedir. Burada acele kamulaştırma işleminin kurucu unsuru olan kamu yararının bulunup bulunmadığı hususu ile sınırlı olarak inceleme yapılacak olup, kamu yararının hukuka uygun olup olmadığına ilişkin incelemenin ise, olağan kamulaştırma sürecine ilişkin işlemlere -kamu yararı/kamulaştırma kararı, proje vb.- karşı ilk derece yargı yeri olarak İdare Mahkemesinde açılacak davalarda yapılacağı tabiidir.
Diğer taraftan, acelilik halinin varlığının ortaya konulması, işlemin temel dayanağını teşkil etmektedir. Acelelik halinin varlığından söz edilebilmesi için, idarenin acele kamulaştırmaya konu taşınmaza bir an önce fiilen müdahalede bulunması için olağan usulden ayrılmasının bir zorunluluktan kaynaklandığının, diğer bir ifadeyle gecikmesinde sakınca bulunan bir faaliyetin gerçekleştirilmesinde üstün kamu yararı bulunduğunun ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirileceği açıktır.
Uyuşmazlıkta; davaya konu taşınmazın acele kamulaştırılmasına yönelik şartların oluşup oluşmadığı, yani acelelik durumunun bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; Darende Belediye Başkanlığı görevlileri tarafından düzenlenen 12/01/2022 tarihli teknik raporda, 9500 metre uzunluğunda olan vadinin ortasından Aşudu Deresinin aktığı, Vadi içerisinde ..., ..., ..., ..., ... ve ... Mahallerinin bulunduğu, ... Milli Parkının yılda 1 milyon kişi tarafından ziyaret edildiği, vadinin Darende'nin önemli bir taşkın bölgesi olduğu, DSİ tarafından taşkın koruma projesinin yapıldığı, taşkın koruma projesinin yapılması ile olası sel afetinin önüne geçilebileceği, anılan yerleşim yerlerinin kanalizasyon ve atık suyunun Aşudu Deresine bırakıldığı, Malatya Büyükşehir Belediyesi MASKİ Genel Müdürlüğü tarafından altyapı projesinin hazırlandığı, altyapı projesinin yapılmasıyla çevresel tehlikenin önüne geçileceği, kapalı sulama projesiyle su kaynaklarının daha verimli kullanılacağı, derenin her iki yanında yapılacak yaya ve bisiklet yolunun turizme kazandırılacağı, yerleşim yerlerine gerekli ulaşımın sağlanamadığı, itfaiye araçlarının olay yerine ulaşamadığı, 2003 yılında yaşanan yangında itfaiye araçlarının ulaşamaması nedeniyle bir ailenin kaybedildiği belirtilerek, projenin planlanan süre içerisinde gerçekleştirilmesinde kamulaştırma konusunun engelleyici bir husus olduğu, davaların uzaması nedeniyle kamulaştırmanın tamamlanması uzun zaman aldığından projenin yapılmasının zorlaştığı, kamulaştırmanın bir bütün olarak yapılamamasının projenin uygulanmasını imkansız hale getirdiği, Darende Aşudu Deresi taşkın koruma ve alt yapı projesi içesinde kalan 568 adet parselin mülkiyetlerinin veraset nedeniyle çok parçalı olmasının işlemlerin yapılmasında çok uzun süre alacağı, anılan hususlar dikkate alınarak işin önemini ve özelliğini kaybetmemesi, gecikme nedeniyle uğranması muhtemel kayıpların önüne geçilmesi için anılan proje kapsamında bulunan taşınmazların 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasının gerekli olduğuna dair rapor düzenlendiği, Darende Belediye Encümeninin 10/11/2022 tarih ve 763 sayılı kararı ile; Aşudu Vadisi olarak adlandırılan ..., ..., ..., ..., ... ve ... Mahallelerinde dere yatağında kalan taşınmazların çok sayıda kadim parsellerden oluştuğundan kamulaştırma işlemlerinin çok uzun zaman alacağı ve işin aciliyeti nedeniyle 2942 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırma kararı alınması için Cumhurbaşkanlığına müracaat edilmesine karar verildiği, dava konusu işlem ile, Aşudu Deresi taşkın koruma ve altyapı projesi kapsamında kalan taşınmazların 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27. maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; DSİ tarafından taşkın koruma projesinin yapıldığı, anılan mahalleler için altyapı projesinin hazırlandığı, taşkın koruma projesiyle olası sel afetine karşı önlem alınmasının dolayısıyla bölgede yaşanabilecek afet için tedbir alınmasının amaçlandığı, projenin bütünselliği kapsamında projenin tamamının birlikte yapılması gerekliliği dikkate alındığında, yaşanabilecek bir afetin etkilerinin en aza indirilmesi için projenin gerçekleştirilmesinin amaçlandığı dikkate alındığında, taşkın koruma projesinin bir an önce tamamlanması amacıyla acele kamulaştırma yönteminin tercih edilmesinde acelelik halinin bulunduğu sonucuna varıldığından, anılan projenin bir an önce yapılabilmesi maksadıyla uyuşmazlığa konu taşınmazlara el konulmasına imkan veren dava konusu Cumhurbaşkanlığı kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. DAVANIN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Davalı idareler vekillerinin duruşmaya katılmaması nedeniyle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmasız davalar için belirlenen 17.100,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı idarelere verilmesine,
4. Posta gideri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(g) maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 15/05/2024 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
2942 sayılı Kanunun 27. maddesinde, acele kamulaştırma işleminin dayandırılacağı üç sebep unsurundan, “aceleliğine Cumhurbaşkanınca karar verilen haller” bakımından, Kanun'da açık bir acelelik haline yer verilmediğinden, maddede öngörülen diğer iki koşuldan bağımsız şekilde, işlem tesisine dayanak olan acelelik halinin ve olağan kamulaştırma usulünden ayrılmasını gerektiren nedenlerin, kamu yararı ile özel mülkiyet hakkı arasındaki denge gözetilerek gerçekleşip gerçekleşmediğinin her somut olayda, projenin ve hizmetin niteliği, mahalli veya ulusal ihtiyacın ivedilikle karşılanması gerekliliği gibi hususlar da göz önünde bulundurularak yargı yerince değerlendirilmesi gerekmektedir.
İstisnai bir yöntem olan acele kamulaştırmada, olağan kamulaştırma gerekçeleri dışında aceleliğin varlığına dair şartlarının ortaya konulması gerekmektedir.
Acelelik koşulunun kamu düzenine ilişkin olması gerektiği ve kamu yararının ise, olağan kamulaştırma usulü ile sağlanması amaçlanan kamu yararından farklı olarak, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren, aceleliği zorunlu kılan bir yarar olduğu açıktır.
Bu durumda, sel ve taşkın riski bulunduğu ve mahallelerin kanalizasyon, su ve elektrik altyapısının bulunmadığından bahisle Aşudu Deresi taşkın koruma ve altyapı projesi yapılacak olmasının söz konusu bölgede bulunan taşınmazların acele kamulaştırılması için yeterli olmadığı, acele kamulaştırma yoluna gidilmezse kamunun uğraması muhtemel zararlarının neler olduğunun açıkça ortaya konmadığı, başka bir anlatımla dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı'nda, acele kamulaştırma yapılmasını gerektiren nedenlerin ve "acelelik hali"nin, acele kamulaştırma prosedürünün uygulanması için gerekli olan olağanüstü durumların ve bu yönteme başvurulması ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulamadığı sonucuna varıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararının uyuşmazlığa konu parsellere ilişkin kısmı yönünden iptaline karar verilmesi gerektiği oyuyla, Dairemiz kararına katılmıyorum.
Dilekçeniz oluşturuluyor. Bu süreç biraz zaman alabilir, ancak sıkılmamanız için aşağıda dilekçe oluşturulmasını istediğiniz konuda benzer içtihatları listeledik. İncelemek isteyebilir veya bekleyebilirsiniz. Dilekçeniz oluşturulduktan sonra ekranda sizinle paylaşılacaktır. Sabrınız için teşekkür ederiz!